auzef kitap - ceza muhakemesi ve infaz hukuku

 CEZA MUHAKEMESİ VE İNFAZ HUKUKU

Prof. Dr. ADEM SÖZÜER,

 

 

İÇİNDEKİLER


1. Ceza Muhakemesi Hukukuna Genel Giriş

2. Ceza Muhakemesi Hukukunun Kaynakları ve Genel İlkeler

3. Ceza Muhakemesinin Makam ve Süjeleri

4. Ceza Muhakemesi Şartları

5. Ceza Muhakemesinde Delil

6. Yakalama-gözaltı

7. Tutuklama-adli Kontrol

8. Arama-elkoyma

9. İletişim Tespiti ve Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat

10. Kanun Yolları

11. İnfaz Hukukuna Genel Giriş

12. Yaptırımlar

13. Cezanın İnfazına Ara Verilmesi

14. Özel İnfaz Şekilleri

1. Ceza Muhakemesi Hukukuna Genel Giriş




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Hukuku Ortak Terimlerinin Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesi Sürecinin İşleyişi

Muhakeme Sürecini Daha iyi Anlayabilmek İçin Evrelere İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Kovuşturma Evresinin Devreleri

İlk Derece Mahkemesi Yargılamasına İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Kanun Yolları

Ceza Muhakemesinde Denetim Süreci

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda ortak terimlerin neler olduğunu ve bu terimlerin tanımını öğreneceğiz.

1.2. Ceza muhakemesi sürecinin işleyişine genel bir bakış yapacağız.

1.3. Soruşturma evresi, kovuşturma evresi, olağan ve olağanüstü kanun yollarını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi hukukunun ortak terimleri ve bu terimlerinin tanımları nelerdir?

2. Ceza muhakemesinde sürecin işleyişi nasıldır?

3. Kovuşturma evresi hangi devrelerden oluşur?

4. Olağan ve olağanüstü kanun yolları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Soruşturma, Kovuşturma, Şüpheli, Sanık, İfade Alma, Sorgu, Müdafi, Vekil, Malen Sorumlu, Suçüstü, Toplu Suç, Disiplin Hapsi, Cumhuriyet Savcısı, İddianame, Olağan Kanun Yolları, Olağanüstü Kanun Yolları, Hüküm, Beraat, Mahkumiyet, Ceza Verilmesine Yer Olmadığı, Davanın Düşmesi, Davanın Reddi.

 

 

Giriş

Ceza muhakemesi hukukunun temel amacı, insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeği araştırıp bulmaktır. Ceza muhakemesi hukukunun temel kaynağı ise, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’dur (CMK). Bu Kanun, ceza muhakemesinin nasıl yapılacağı hususundaki kurallar ile bu sürece katılan kişilerin hak, yetki ve yükümlülüklerini düzenler (CMK m.1). Dersimizin bu bölümünde ceza muhakemesi hukukunun ortak terimlerini izah edip sürecin işleyişi hakkında bilgiler vereceğiz.

1.1.CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNUN ORTAK TERİMLERİ

1.1.1. Soruşturma ve Kovuşturma

Soruşturma kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m. 2/e). Soruşturma evresini sevk ve idare eden Cumhuriyet savcısıdır. Soruşturma evresinde Hâkim kararına ihtiyaç duyulan işlemler bakımından yetkili makam sulh ceza hâkimidir (CMK m. 162).

Kovuşturma iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m.2/f). Kovuşturma evresinin yerel mahkeme önünde geçen kısmı üç devreden oluşmaktadır: 1) Duruşma Hazırlığı, 2) Duruşma, 3) Hüküm. Yerel mahkeme önünde geçen bu yargılama süreci dar anlamda kovuşturma evresini ifade etmektedir. Ancak Ceza Muhakemesi Kanunu’nda kanun yolu aşaması da kovuşturma evresine dahil edilerek kovuşturma kavramı genişletilmiştir.

· Dar anlamda kovuşturma evresi: İlk derece mahkemesindeki yargılamayı ifade eder.

· Geniş anlamda kovuşturma evresi: Dar anlamda kovuşturma evresi ve olağan kanun yolları (istinaf ve temyiz) aşamalarından oluşur.

1.1.2. Şüpheli ve Sanık

Şüpheli soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder (CMK m.2/a). Sanık kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi ifade eder (CMK m.2/b).

Tanımdan da anlaşılabileceği gibi, şüpheli ve sanık ayrımında esas olan kriter muhakeme evreleridir. Suç isnat edilen kişi hakkında henüz kamu davasının açılmamış olduğu soruşturma evresinde ise şüpheli, kamu davasının açıldığı kovuşturma evresinde ise sanık sıfatını almaktadır. Şüpheli ve sanık sıfatını ancak gerçek kişiler alabilir. Tüzel kişilere şüpheli ya da sanık sıfatı atfedilemez.

1.1.3. Müdafi ve Vekil

Müdafi şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukatı ifade eder (CMK m.2/c). Vekil ise katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukatı ifade eder (CMK m.2/d). Müdafi ve vekil kavramlarını avukat kavramı çatısı altında toplamak doğru olacaktır.

Ceza adalet sistemin önemli ayaklarından biri de savunmadır. Müdafi savunma ayağının en önemli süjelerinden biridir. Müdafi adil yargılanmanın temini için savunma hakkının kullanılması bakımından son derece önemlidir. Suçtan zarar görenin ceza muhakemesinde etkinliğinin artmış olması vekil kavramını da ön plana çıkartmıştır. Ancak vekil müdafiden farklı bir konuma sahip olup; yardımcı değil, temsilcidir[1].

1.1.4. İfade Alma ve Sorgu

İfade alma şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir (CMK m.2/g).

Sorgu ise şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesidir (CMK m.2/h).

İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında çeşitli teknik imkânlardan yararlanılmaktadır[2]. İfade ve sorgu sırasında buna başvuran kişinin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmesi oldukça önemlidir. Ayrıca ifade ve sorgu sırasında kötü davranma, işkence, yorma, cebir veya tehditte bulunma, kanuna aykırı bir yarar vaat etmek yasaktır.

1.1.5. Malen Sorumlu

Malen sorumlu yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişiyi ifade eder (CMK m.2/i). Malen sorumlu olanlar kamu davasına katılabilirler ve kendilerini vekil aracılığıyla temsil ettirebilirler.

1.1.6. Suçüstü

Suçüstü:

Ø İşlenmekte olan suçu,

Ø Henüz işlenmiş olan fiil[3] ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu,

Ø Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu ifade eder (CMK m.2/j).

1.1.7. Toplu Suç

Toplu suç aralarında iştirak iradesi bulunmasa da üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçtur (CMK m.2/k).“Toplu suç” kavramı bazen iştirak hâli ile karıştırılmakta olduğundan buna ait bir tanımın verilmesi uygun görülmüştür[4]. Bu bağlamda aralarında iştirak ilişkisi bulunmasa bile üç veya daha fazla kişi tarafından işlenen suçlar toplu suç olarak kabul edilirler.

1.1.8. Disiplin Hapsi

Disiplin hapsi kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi ifade eder. (CMK m.2/l)

Kanun gerekçesinde de açıklandığı üzere; kısmî bir düzeni, örneğin mahkemenin düzeni veya yargılamanın esenlikle yürütülmesini sağlamak üzere mahkeme başkanı veya hâkime verilmiş olan hapis cezası yaptırımını uygulamak yetkisi disiplin hapsi olarak uygun görülmüş ve ifade edilmiştir[5].

1.2. CEZA MUHAKEMESİ SÜRECİNİN İŞLEYİŞİ

Ceza muhakemesi, bir suç işlendiği şüphesinin öğrenilmesi ile başlar; suç şüphesi olmadan ceza muhakemesi başlamaz. Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. (CMK m.160/1)

Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. (CMK m.160/2)

Soruşturma işlemleri sonucunda yeterli delil yoksa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Yeterli delil olsa bile soruşturmayı sonlandırmak için Cumhuriyet savcısına bazı imkanlar tanınmıştır. Bunlar önödeme, uzlaşma, kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve Cumhuriyet savcısının kamu davası açmamak hususunda takdir yetkisinin bulunduğu hallerdir. (Kamu Davası Açmada Takdir Yetkisi[6])

Yeterli delil olup da Cumhuriyet savcısının soruşturmayı sona erdirme olanağının bulunmadığı veya somut durumda bu yolların başarısızlıkla sonuçlandığı hallerde ise, Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenleyerek mahkemeye verir[7].

İddianame mahkeme tarafından kabul edilirse, soruşturma evresi sona ermiş; ceza muhakemesinin ikinci evresi olan kovuşturma evresi başlamış olur. Kovuşturma evresinde; duruşmaya hazırlık, duruşma ve hüküm aşamaları yer almaktadır. Hüküm adı verilen son karar; beraat, mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi, davanın reddi şeklinde olabilir.

İlk derece mahkemesinin hükmüne karşı, iddia ve savunma makamında yer alan süjelerin istinaf ve daha sonra temyiz kanun yoluna başvurma imkânı vardır. (olağan kanun yolları)

Ancak kesin hükmün maddi gerçeği yansıtmıyor olabileceği hususunda makul bir şüphe ortaya çıkmışsa bu hükme karşı (ister olağan kanun yolundan geçerek kesinleşsin isterse olağan kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmiş olsun) olağanüstü kanun yolu imkanı bulunmaktadır. Olağanüstü kanun yolları ise Yargılamanın Yenilenmesi, Cumhuriyet Başsavcısının Olağanüstü İtirazı ve Kanun Yararına Bozmadır.

Uygulamalar

[1] Veli Özer ÖZBEK/ Koray DOĞAN/ Pınar BACAKSIZ/ İlker TEPE, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 11.baskı,2018, s. 221.

[2] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 241.

[3] Ceza muhakemesi hukuku kapsamında fiilin ne anlama geldiğine ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Tuba KELEP PEKMEZ, Ceza Muhakemesinde Fiil, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019.

[4] Bakınız Ceza Muhakemesi Kanununun gerekçesi: mevzuat/cmkmaddegerekce.doc

[5] Bakınız Ceza Muhakemesi Kanununun gerekçesi: mevzuat/cmkmaddegerekce.doc

 

[6] Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Melik KARTAL, Kamu Davasının Açılmasında Cumhuriyet Savcısının Takdir Yetkisi, On İki Levha Yayıncılık, 2015. 

[7] Yener ÜNVER, Hakan HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 16. Baskı, 2019, s. 141. 

1. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının rolünü araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde soruşturma ve kovuşturma evrelerini tanımlayınız ve evrelerin içindeki süreci kısaca ortaya koyunuz.

2. Olağan ve Olağanüstü Kanun Yollarını açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunun ortak terimlerinin neler olduğu ve bu terimlerin tanımı ortaya konulmuştur. Ardından ceza muhakemesi sürecinin işleyişine genel bakış açısıyla bakılmıştır. Bu bağlamda soruşturma, kovuşturma evreleri ile olağan ve olağanüstü kanun yollarından bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Kanunun 2. maddesinde “şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesi” şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Müdafi

(B) Suçüstü

(C) İfade Alma

(D) Sorgu

Vekil

Cevap-1 :

İfade Alma


Soru-2 :

Ancak kesin hükmün maddi gerçeği yansıtmıyor olabileceği hususunda makul bir şüphe ortaya çıkmışsa bu hükme karşı (ister olağan kanun yolundan geçerek kesinleşsin isterse olağan kanun yoluna başvurulmadan kesinleşmiş olsun) ………. imkanı bulunmaktadır. Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İstinaf

(B) Olağanüstü Kanun Yolları

(C) Temyiz

(D) İtiraz

Olağan Kanun Yolları

Cevap-2 :

Olağanüstü Kanun Yolları


Soru-3 :

Kanunun 2. maddesinde “yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarakhükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişi” şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Müdafi

(B) Malen Sorumlu

(C) Şüpheli

(D) Sanık

Vekil

Cevap-3 :

Malen Sorumlu


Soru-4 :

İddianame mahkeme tarafından kabul edilirse, soruşturma evresi sona ermiş; ceza muhakemesinin ikinci evresi olan ………. başlamış olur. Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Kovuşturma Evresi

(B) Kanun Yolu

(C) Temyiz

(D) Ara Muhakeme

İstinaf

Cevap-4 :

Kovuşturma Evresi


Soru-5 :

Kanunun 2. maddesinde “katılan, suçtan zarar gören veya malen sorumlu kişiyi ceza muhakemesinde temsil eden avukat” şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Müdafi

(B) Malen Sorumlu

(C) Şüpheli

(D) Sanık

(E) Vekil

Cevap-5 :

Vekil


2. Ceza Muhakemesi Hukukunun Kaynakları ve Genel İlkeler




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Doğrudan Kaynaklar

Ceza Muhakemesi Hukukunda Doğrudan Kaynakların Yeri

Bilgi Yoluyla ve Araştırma

Dolaylı Kaynaklar

Ceza Muhakemesi Hukukunda Dolaylı Kaynakların Yeri

Bilgi Yoluyla ve Araştırma

Ceza Muhakemesi Kurallarının Yorumu ve Kıyas

Ceza Muhakemesi Hukukunun Temel İlkeleri Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesi Kurallarının Uygulama Alanı

Ceza Muhakemesi Kurallarının Yürürlük Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunun doğrudan ve dolaylı kaynaklarını öğreneceğiz.

1.2. Ceza muhakemesi kurallarının yorumu ve kıyasa ilişkin düzenlemelere genel bir bakış yapacağız.

1.3. Ceza muhakemesi hukukunun uygulama alanını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi hukukunun doğrudan kaynakları nelerdir?

2. Ceza muhakemesi hukukunun dolaylı kaynakları nelerdir?

3. Ceza muhakemesi kurallarında kıyas yapılır mı?

4. Ceza Muhakemesi kurallarının uygulama alanı nasıldır?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Anayasa, Yorum, Kıyas, Mahkeme İçtihatları, Doktrin, Ülkesellik, Derhal Uygulama İlkesi, Masumiyet Karinesi, Adil Yargılanma Hakkı.

 

 

Giriş

Bir hukuk dalına nelerin kaynaklık edeceği, uygulanacak olan kuralın nerede ve ne şekilde yer aldığı ve uygulama sırası bakımından önem arz etmektedir. Ceza muhakemesi hukukunda kanunilik ilkesi, maddi ceza hukuku gibi mutlak bir anlam ifade etmediğinden, bir kuralın kaynak niteliği taşıyabilmesi için kanunla düzenlenmiş, yazılı ve belirli olması koşullarına bağlı tutulamaz[1]. Ancak, ceza muhakemesi hukuku temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili olduğundan bilhassa koruma tedbirleri gibi müesseselerin kanunla düzenlenmesi hukuk devleti ilkesi bakımından zaruridir. Dersimizin bu bölümünde ceza muhakemesi hukukunun doğrudan ve dolaylı kaynakları ile ceza muhakemesi hukukuna hakim olan ilkeleri izah edeceğiz.

2.1. DOĞRUDAN KAYNAKLAR

Ceza muhakemesi hukukunun doğrudan kaynaklarını Anayasa, Kanunlar ve Uluslararası Sözleşmeler oluşturmaktadır.

2.1.1. Anayasa

Ceza muhakemesi hukukunun temel kaynaklarından ilki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’dır. Anayasa bireylerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin kuralları içerir. Anayasada yargılamanın adil bir şekilde yürütülmesini temin amacıyla birçok düzenlemeye yer verilmiştir. Söz konusu düzenlemelerle temel hak ve özgürlüklere hükmün kesinleşmesinden önce ağır müdahalelerde bulunan koruma tedbirlerinin uygulanması sıkı şartlara bağlanmış, yargılama sürecinde hükme esas teşkil eden delillerin değerlendirilmesi ve yargılamayı yürüten Hâkimin niteliklerine ilişkin çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Anayasada yer alan ve ceza muhakemesi hukukuna ilişkin olan düzenlemelerden bazıları şunlardır:

Ø Adil Yargılanma Hakkı (m.36/2),

Ø Kanuni Hakim Güvencesi (m.37),

Ø Suçsuzluk Karinesi (m.38/4),

Ø Hukuka Aykırı Elde Edilen Delilin Değerlendirilmesi Yasağı (m.38/6),

Ø Hâkimlerin Bağımsızlığı (m.138),

Ø Yakalama ve Tutuklama (m.19), Arama ve Elkoyma (m.20,21)

2.1.2. Kanunlar

Ceza muhakemesi hukukunun temel kaynağı, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’dur. Bunun dışında 5235 sayılı Teşkilat Kanunu ve 5320 sayılı Yürürlük Kanunu gibi ceza muhakemesi hukukuna temel teşkil eden tamamlayıcı ceza muhakemesi kanunları vardır.

2.1.3. Uluslararası Sözleşmeler

AY m. 90’a göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası sözleşmeler kanun hükmündedir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası sözleşmelerle kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası sözleşme hükümleri esas alınır. Bu bağlamda uluslararası sözleşmeler ceza muhakemesi hukukuna doğrudan kaynak teşkil eder. Örneğin; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS), Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi, Viyana Sözleşmesi, NATO Sözleşmesi vb.

2.2. DOLAYLI KAYNAKLAR

Mahkeme içtihatları, doktrin, gelenek ve ahlak kuralları ceza muhakemesi hukukunun dolaylı kaynakları olarak sayılabilir. Temel hak ve özgürlüklerle doğrudan ilişkili olan ceza muhakemesinde örf ve adet kuralları doğrudan kaynak olamaz. Ancak yorum aracı olarak faydalanılabilir[2]. Mahkeme içtihatları ile kastedilen Yargıtay tarafından verilen kararlardır. Yargıtay temyiz merciidir ve verilen kararlar istikrar kazanarak ilk derece mahkemesinin kararlarını etkilemektedir. Mahkemelerin daire ve genel kurul kararlarına uyma zorunluluğu yoktur. Ancak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları’na ise bağlayıcı etki tanınmıştır. (Yargıtay K. m.45/5) Doktrin ise hukuk araştırmacılarının hukuki sorunlar hakkındaki görüş ve düşüncelerini ifade eder. Şerh, monografi, makale, ders kitabı gibi eserler de yer alırlar.

2.3. CEZA MUHAKEMESİ KURALLARININ YORUMU VE KIYAS

Mevzuatta soyut olarak belirlenen kuralların anlamı ve kapsamının ne olduğunun ortaya çıkarılması faaliyetine yorum denir. Yorum ile kıyas birbirinden farklıdır. Kıyas, bir olaya ilişkin hukuk kuralının, kanun tarafından düzenlenmemiş benzer bir olaya uygulanması demektir[3]. Ceza muhakemesinde kıyas kural olarak serbesttir. Ancak sınırlayıcı kurallar ile istisna oluşturan kurallar bakımından kıyas kabul edilmemektedir.

Sınırlayıcı kurallar, temel hak ve özgürlüklere sınırlama getiren kurallardır. Örn. Koruma tedbirleri vb. Telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri katalogda yer alan belirli suçlar için başvurulabilen bir tedbirdir ve katalogda yer almayan bir suç yorum ya da kıyas yoluyla kataloğa dahil edilerek söz konusu tedbir katalog dışı suça uygulanamaz.

Genel kurala nazaran istisna olan hükümlerde de kıyas kabul edilmemektedir. Örn. Yeterli şüphenin varlığı halinde Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek kamu davası açmak zorundadır (m.170). Genel kural budur. Ancak bu kuralın istisnaları vardır: Kamu davası açmada takdir yetkisi (m.171/1), kamu davası açılmasının ertelenmesi (m.171/2) genel kurala istisna getiren düzenlemelerdir.

2.4. CEZA MUHAKEMESİ KURALLARININ UYGULAMA ALANI

2.4.1. Zaman Bakımından Uygulama

Ceza muhakemesinde derhal uygulama ilkesi geçerlidir. Yeni kanun, tamamlanmamış veya tekrarlanan işlemlere derhal uygulanır. Bu kural uygulanırken, ilgilinin lehine veya aleyhine olduğu araştırılmaz. Her muhakeme işlemi, işlemin yapıldığı tarihte yürürlükte olan kurallara göre yerine getirilir. Derhal uygulama ilkesinin, özellikle süreler söz konusu olduğunda, bazı istisnaları gündeme gelebilmektedir. Yeni kanunun derhal uygulanması; kazanılmış hak, adalet ve eşitlik ilkeleri açısından haksızlıklara yol açabilecekse, işlem eski kanuna göre yapılabilir[4]. Örneğin temyiz süresinin 15 günden 1 haftaya indirilmesi durumunda temyiz süresinin 8. gününde olan kişi hak kaybına uğramayacak ve başvurusu kabul edilecektir.

2.4.2. Yer Bakımından Uygulama

Ceza Muhakemesi Kurallarının yer yönünden uygulanmasında ülkesellik (mülkilik) ilkesi geçerlidir. Ülkesellik ilkesine göre, gerçek ve farazi anlamda Türkiye Cumhuriyeti ülkesi olan yerlerde ceza muhakemesi kurallarına göre muhakeme yapılacaktır. Özellikle uluslararası adli yardım sözleşmeleri dolayısıyla, ülkesellik ilkesinin katı bir şekilde uygulanması mümkün değildir[5].

2.4.3. Kişi Bakımından Uygulama

Ceza muhakemesi kanunları, kural olarak, Türk ceza mahkemelerinin yetkisine giren bir olayla ilişkili herkese uygulanır. Bu kişilerin vatandaş veya yabancı olması, suçu ülkede veya yurt dışında işlemeleri, kendilerinin halen ülkede bulunup bulunmamaları kural olarak önemli değildir.

İlkenin bazı kişiler bakımından istisnaları bulunmaktadır: Cumhurbaşkanımilletvekilleridiplomasi ve konsolosluk temsilcileri ve yabancı askerler[6].

Cumhurbaşkanı bakımından dokunulmazlık söz konusudur. Cumhurbaşkanı hakkında, görev suçu ve kişisel suç ayrımı olmaksızın, herhangi bir suç sebebiyle TBMM Genel Kurulu kararı olmadıkça soruşturma yapılamaz. (Anayasa m.105)

Milletvekilleri için sorumsuzluk ve dokunulmazlık söz konusudur. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı’nın teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar. (Anayasa m.83/1)

Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamazsorguya çekilemeztutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14 üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirmek zorundadır. (Anayasa m.83/2)

Diplomasi temsilcileri, görevli olarak bulundukları ülkenin ceza mevzuatına değil, kendi ülkelerinin kanunlarına tabidir. Dokunulmazlık görev süresince devam eder.

Konsolosluk memurları ise görev sırasında işledikleri suçlarla sınırlı olarak bulundukları devletin yargılama yetkisinden muaftır.

NATO Kuvvetlerinin Statüsüne dair Londra Sözleşmesi çerçevesinde başka bir ülkede bulunan yabancı askerler, işledikleri suçlar bakımından bulundukları ülkenin değil (bağışıklık), gönderen ülkenin kanunlarına tabi olmaktadır.

Uygulamalar

[1] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 79.

[2] Bahri ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 2019, s. 35, 36.

[3] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 84; ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 60; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 37; Hamide ZAFER/ Nur CENTEL, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım, 17. Baskı, 2020, s. 45, 46.

[4] Feridun YENİSEY/ Ayşe NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 6.baskı, 2018, s. 95. Ayrıntılı bilgi için bknz: CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 48-57.

[5] YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 98; ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 89.

[6] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 90; CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 60-75.

 

1. Diplomatik temsilcilerin dokunulmazlığını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde doğrudan ve dolaylı kaynakları kısaca ortaya koyunuz.

2. Ceza muhakemesi kurallarının zaman bakımından uygulanmasını açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunun doğrudan ve dolaylı kaynakların neler olduğu ortaya konulmuştur. Ardından ceza muhakemesi kurallarının yorumu ve kıyas konularına genel bakış açısıyla bakılmıştır. Son olarak da ceza muhakemesi kurallarının uygulama alanından bahsedilmiştir. Bu bağlamda ceza muhakemesi kurallarının zaman, yer ve kişi bakımından uygulanması anlatılmıştır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Bir olaya ilişkin hukuk kuralının, kanun tarafından düzenlenmemiş benzer bir olaya uygulanması demektir. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Yorum

(B) Suçüstü

(C) İfade Alma

(D) Sorgu

(E) Kıyas

Cevap-1 :

Kıyas


Soru-2 :

Ceza muhakemesi hukukunun temel kaynağı, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan……….’dır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Türk Ceza Kanunu

(B) Ceza Muhakemesi Kanunu

(C) Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun

(D) Yürürlük Kanunu

Teşkilat Kanunu

Cevaplar

Cevap-2 :

Ceza Muhakemesi Kanunu


3. Ceza Muhakemesinin Makam ve Süjeleri




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Yargılama Makamı

Hâkimin Nitelikleri Bilgisi

Bilgi Yoluyla

İddia Makamı

Soruşturma Evresine İlişkin Süreç Bilgisi ve İddia Makamının Oluşturan Süjelerin Sahip Oldukları Haklar Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Savunma Makamı

Müdafin Hak ve Yetkileri Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunun üç temel ayağını teşkil eden yargılama makamı, iddia makamı ve savunma makamını öğreneceğiz.

1.2.Yargılama makamının bir süjesi olan Hâkimin bağımsızlığını, tarafsızlığını ve yetkilerini öğreneceğiz.

1.3. Kamusal iddia makamının süjesi olan Cumhuriyet savcısının görev ve yetkilerini genel hatlarıyla öğreneceğiz.

1.4. Savunma makamının en önemli süjelerinden biri olan müdafin görevlendirilmesi ve görevden yasaklanmasını öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı nasıl düzenlenmiştir?

2. Yargılama makamının bir süjesi olan Hâkimin yetkileri nelerdir?

3. Kamusal ve bireysel iddia makamını oluşturan süjeler nelerdir?

4. Savunma makamının önemli bir süjesi olan müdafin görevden yasaklanmasının koşulları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Hâkim, Cumhuriyet Savcısı, Hâkimin Bağımsızlığı, Hâkimin Tarafsızlığı, Şüpheli, Sanık, Mağdur, Suçtan Zarar Gören, Müdafi, Hâkimin Reddi.

 

 

Giriş

Ceza muhakemesi hukukunda üç temel ayak vardır. Bunlardan ilki yargılama makamıdır. Yargılama makamı soruşturma evresinde sulh ceza hâkimliği, kovuşturma evresinde ise mahkemedir. İkincisi iddia makamıdır. İddia makamı Cumhuriyet Savcılığı ve yardımcı sıfatıyla kolluktan oluşmaktadır. Bireysel iddia makamı ise mağdur ve vekilidir. Üçüncüsü ise savunma makamıdır. Savunma makamının süjeleri şüpheli, sanık ve müdafidir. Dersimizin bu bölümde ceza muhakemesi makam ve süjelerini kapsamlı bir şekilde ele alacağız.

3.1. YARGILAMA MAKAMI

“Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır.” (AY m. 9)Yargılama makamı soruşturma evresinde sulh ceza hâkimliği, kovuşturma evresinde ise mahkemedir. Bu bağlamla ilk olarak yargılama makamının en önemli süjesi olan Hâkim ve Hâkimin nitelikleri anlatılacaktır. Hâkimin nitelikleri arasında ikisi öne çıkmaktadır: Bunlar bağımsızlık ve tarafsızlıktır[1].

3.1.1. Hâkimin Bağımsızlığı

Bağımsızlığı sağlamaya ilişkin en önemli güvence Hâkimin teminatıdır. Örneğin, azlolunamazlar, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekli edilemezler. (AY m. 138-140)

Yürütme organına karşı bağımsız olan Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve Hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. (AY m.140/2) Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve Hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez. (AY m.138)

Hâkimler yargılama organına karşı da bağımsızdır. Heyet halinde çalışan ağır ceza mahkemelerinde hükmün müzakeresi ve oylanması sırasında Hâkimlerin farklı sonuçlara ulaşması mümkündür. (CMK m.229) Hâkimler basına karşı da bağımsızdır. Yargılama görevinin gereğine uygun olarak basın özgürlüğü sınırlanabilmektedir. (AY m.26/2)

3.1.2. Hâkimin Tarafsızlığı

Hâkimlerin tarafsızlığını sağlamaya yönelik ise ceza muhakemesi kanunda “Hâkimin davaya bakamaması ve reddi” hallerine yer verilmiştir. (CMK m. 22-31) Hâkimin taraflara eşit mesafede bulunmasına (AY m.10) tarafsızlık denir. CMK m. 22 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemeler bunu sağlamaya çalışmıştır.

3.1.2.1. Tarafsızlığı Ortadan Kaldıran Sebepler

Bu başlık altında Hâkimin davaya bakamayacağı halleri yani görev yasaklarını incelemeliyiz. Hâkim; a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,

b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,

c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,

d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,

e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dâhil kan hısımlığı varsa,

f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dâhil kayın hısımlığı varsa,

g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,

h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse, Hâkimlik görevini yapamaz. (CMK m.22)

Bunun dışında bir karar veya hükme katılan hâkim, yüksek görevli mahkemece bu hükme ilişkin olarak verilecek karar veya hükme katılamaz. (CMK m.23/1) Aynı işte soruşturma evresinde görev yapmış bulunan hâkim, kovuşturma evresinde görev yapamaz. (CMK m.23/2) Yargılamanın yenilenmesi halinde, önceki yargılamada görev yapan hâkim, aynı işte görev alamaz. (CMK m.23/3)

3.1.2.2. Hâkimin Tarafsızlığını Şüpheye Düşürecek Diğer Sebepler

Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir. (CMK m.24/1)

3.1.2.3. Tarafsızlığı Sağlama Yolları

Hâkimin reddi ve çekinmesidir. Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler. (CMK m.24/2) Ret isteminin kabulüne ilişkin kararlar kesindir; kabul edilmemesine ilişkin kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir. İtiraz üzerine verilen ret kararı hükümle birlikte incelenir. (CMK m.28)

3.1.3. Hâkimin (Mahkemenin) Yetkileri

Hâkimin yetkileri madde bakımından yetki (görev), yer bakımından yetki, kişi bakımından yetki ve görev bakımından yetki olmak üzere dörtlü bir sınıflandırmaya tabi tutularak incelenmelidir.

3.1.3.1. Madde Bakımından Yetki (Görev)

Suçun niteliğine ve ağırlığına göre yetkili mahkemenin belirlenmesidir. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Ceza mahkemeleri, (…) asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir. (Teşkilat Kanunu m. 8) Asliye ceza mahkemeleri, kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza hâkimliği ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere bakmakla görevlidirler. (Teşkilat Kanunu m.11)

Ağır ceza mahkemeleri, kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır. (Teşkilat Kanunu m.12)

3.1.3.1.1. Madde Bakımından Yetkisizlik İddiası

Davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında re'sen karar verebilir. (CMK m.4/1) Adlî yargı içerisindeki mahkemeler bakımından verilen görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. (CMK m.5/2) CMK m.5 görevsizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebileceğini düzenlenmiş ancak görevsizlik itirazının reddine karşı gidilebilecek bir yol öngörülmemiştir. Bu durum hükme karşı başvurulacak kanun yolu incelemesinde dikkate alınacaktır.

3.1.3.1.2. Madde Bakımından Yetki Uyuşmazlığı

Her iki mahkeme aynı konuda kendisini madde bakımından yetkili görürse olumlu görev uyuşmazlığı; yetkisiz görüyorsa olumsuz görev uyuşmazlığı çıkar. Görev konusunda mahkemeler arasında uyuşmazlık çıktığında, görevli mahkemeyi ortak yüksek görevli mahkeme belirler. (CMK m.4/2) Ortak yüksek görevli mahkeme, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dır. Aynı Yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece ceza mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıkları bölge adliye mahkemesi ceza daireleri tarafından çözülür. (Teşkilat Kanunu m.37/2) Ortak yüksek görevli mahkemenin kararı kesindir.

3.1.3.1.3.Madde Bakımından Yetkinin İstisnası: Bağlantı Nedeniyle Birleştirme

Davaların birleştirilmesi için uyuşmazlıklar arasında bağlantı bulunmalıdır. Birleştirme için uyuşmazlıklar arasında bağlantı bulunması yanında birleştirmede yarar bulunması[2] ve birleştirmeye imkan olması gerekir[3]. Örneğin; davalardan biri soruşturma diğeri kovuşturma evresindeyse birleştirme imkanı yoktur. İki davanın da aynı evrede olması gerekir. Bağlantı dar bağlantı ve geniş bağlantı olmak üzere ikiye ayrılır. Dar bağlantı da kendi içinde sübjektif bağlantı ve objektif bağlantı olmak üzere ikiye ayrılır.

Sübjektif Bağlantı: Bir kişinin birden fazla suçtan şüpheli veya sanık olması,

Objektif Bağlantı: Bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla şüpheli veya sanık bulunmasıdır.

Geniş bağlantıya ilişkin CMK m.8 ve m.11’de çeşitli düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre; suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır. Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.

Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir. (CMK m.9/1) Bu madde davaların birleştirerek açılmasını düzenlemektedir. Bunun haricinde görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması de mümkündür. Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir. (CMK m.10/1)

3.1.3.1.4. Madde Bakımından Yetkisiz Hâkimin İşlemlerinin Akıbeti

Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür[4].

3.1.3.2. Yer Bakımından Yetki (YETKİ)

Hâkim ve mahkemelerin yargı çevresi itibarıyla yetkili oldukları alanı ifade etmektedir. Ceza mahkemeleri, her il merkezi ile bölgelerin coğrafî durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur. (Teşkilat Kanunu m.9/1)

Türkiye'de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. Fiilin kısmen veya tamamen Türkiye'de işlenmesi veya neticenin Türkiye'de gerçekleşmesi halinde suç, Türkiye'de işlenmiş sayılır. (TCK m.8) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. (CMK m.12/1) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir. (CMK Cm.12/2) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir. (CMK m.12/3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. (CMK m.12/4) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir. (CMK m.12/5)

3.1.3.2.1. Yer Bakımından Yetkisizlik İddiası

Yetki kamu düzeninden olmadığından görevde olduğu gibi her aşamada nazara alınamaz. Belirli süreler içerisinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde yer yönünden yetkisiz mahkeme yetkili hale gelecektir. Sanık, yetkisizlik iddiasını, ilk derece mahkemelerinde duruşmada sorgusundan, bölge adliye mahkemelerinde incelemenin başlamasından ve duruşmalı işlerde inceleme raporunun okunmasından önce bildirir. (CMK m.18/1) Bu aşamalardan sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamayacağı gibi mahkemeler de bu hususta re'sen karar veremez. (CMK m.18/2) Yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. (CMK m.18/3)

3.1.3.2.2. Yer Bakımından Yetki Uyuşmazlığı

Farklı yargı çevrelerindeki birden fazla Hâkim veya mahkemenin aynı uyuşmazlıkta kendilerini yetkili görmeleri halinde olumlu yetki uyuşmazlığı; hiçbirinin kendini yetkili görmemesi halinde ise olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkar. Birkaç hâkim veya mahkeme arasında olumlu veya olumsuz yetki uyuşmazlığı çıkarsa, ortak yüksek görevli mahkeme, yetkili hâkim veya mahkemeyi belirler. (CMK m.17)

3.1.3.2.3. Yer Bakımından Yetkinin İstisnaları

Yer bakımından yetkinin istisnaları; davanın nakli, istinabe ve bağlantı nedeniyle birleştirmedir. Bahsi geçen istisnaları kısaca inceleyelim:

Ø 1. Davanın Nakli

Yetkili hâkim veya mahkeme, hukukî veya fiilî sebeplerle görevini yerine getiremeyecek hâlde bulunursa; yüksek görevli mahkeme, davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir. (CMK m.19/1) Kovuşturmanın görevli ve yetkili olan mahkemenin bulunduğu yerde yapılması kamu güvenliği için tehlikeli olursa, davanın naklini Adalet Bakanı Yargıtay’dan ister. (CMK m.19/2) Mahkeme, fiili sebepler veya güvenlik gerekçesiyle duruşmanın il sınırları içinde başka bir yerde yapılmasına karar verebilir. Bu karara karşı itiraz yolu açıktır. (CMK m.19/3)

Ø 2. İstinabe

Yer bakımından yetkili Hâkim veya mahkemenin, başka yerdeki yer yönünden yetkisiz bir Hâkim veya mahkemeye, belli bir işlemin yapılması hususunda yetkisini devretmesidir. Örn. Tanığın ve bilirkişinin dinlenmesi (CMK m.180)

Ø 3. Bağlantı Nedeniyle Birleştirme

Her biri değişik mahkemelerin yetkisi içinde bulunan bağlantılı ceza davaları, yetkili mahkemelerden herhangi birisinde birleştirilerek görülebilir. (CMK m.16/1) Bağlantılı ceza davalarının değişik mahkemelerde bakılmasına başlanmış olursa, Cumhuriyet savcılarının istemlerine uygun olmak koşuluyla, mahkemeler arasında oluşacak uyuşma üzerine, bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir. (CMK m.16/2)

3.1.3.2.4. Yer Bakımından Yetkisiz Hâkimin İşlemlerinin Akıbeti

Yetkili olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler, sadece yetkisizlik nedeniyle hükümsüz sayılmaz. (CMK m.20/1) Ayrıca bir hâkim veya mahkeme, yetkili olmasa bile, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, yargı çevresi içerisinde gerekli işlemleri yapar. (CMK m.21/1)

3.1.3.3. Kişi Bakımından Yetki

Hangi kişilerin hangi suçlarının hangi Hâkimler tarafından yargılanacağını gösteren yetki kurallarına, kişi bakımından yetki kuralları denmektedir. Örn. Kamu görevlileri hakkında soruşturma yapılabilmesi kendi kurumunun, Hâkim ve savcıların, avukatların görev suçlarından dolayı soruşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın izin vermesi gerekir[5].

3.1.3.4. Görev Bakımından Yetki

Mahkemenin hangi aşamasında hangi Hâkimin hangi görevi yapacağını gösteren kurallara görev bakımından yetki kuralları denmektedir[6].

3.2. İDDİA MAKAMI

3.2.1. Kamusal İddia Makamı

Kamusal iddia makamını Cumhuriyet savcısı oluşturmaktadır. Mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede o il veya ilçenin adıyla anılan bir Cumhuriyet Başsavcılığı bulunur. Bir suç şüphesi üzerine cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla her türlü araştırmayı yapar. Cumhuriyet savcısı iddia makamının bir süjesi olsa da şüphelinin aleyhine delillerin yanı sıra lehine delilleri de toplamakla yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanaatinde ise, iddianame düzenleyerek kamu davasını açar. İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır. Ancak yeterli şüphe oluşturmadığı yönünde bir kanaate varırsa, kamu davasının açılmasına yer olmadığına yönelik karar verir[7].

3.2.2. Bireysel İddia Makamı Olarak Süjeler

Bireysel iddia makamını mağdur[8], suçtan zarar gören ve şikâyetçi oluşturur. Suçun mağduru, suç işlenmek suretiyle haksızlığa uğramış, suçun konusunun ait olduğu kişidir. Suçtan zarar gören ise bir suçun işlenmesi dolayısıyla zarar gören gerçek veya tüzel kişidir. Suçtan zarar gören mağdura göre geniş bir kavramdır. Yani her mağdur aynı zamanda suçtan zarar gören iken; her suçtan zarar görenin mağdur olması gerekmez[9].

Şikâyetçi kanunda bireysel iddia makamı olarak ayrıca ifade edilmektedir. Ancak şikâyetçi, soruşturması ve kovuşturulması şikâyete tabi suçlarda suçtan zarar görenden başkası değildir. Yani şikâyetçi terimi, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda şikâyet hakkını kullanmış zarar gören kişiyi ifade eder.

Mağdur ve şikâyetçi soruşturma ve kovuşturma evresinde önemli haklara sahiptir. Bu hakların bazılarını şu şekilde sayabiliriz:

-Delillerin Toplanmasını İsteme,

-Duruşmadan Haberdar Edilme,

-Kamu Davasına Katılma,

-Belgelerden Örnek İsteme,

-Kanun Yoluna Başvurma.

3.3. SAVUNMA MAKAMI

3.3.1. Şüpheli ve Sanık

Soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişi şüpheli; iddianamenin kabulüyle birlikte kovuşturma evresine geçilmesiyle birlikte ise kişi sanık sıfatını alır.

Şüpheli ve sanığın birçok hakkı vardır[10]. Örn. Adil Yargılanma Hakkı, Makul Sürede Yargılanma Hakkı, İfade ve Sorguda Haklarını ve İsnadı Öğrenebilme Hakkı, Müdafi Yardımına Başvurabilme Hakkı, Sorma Hakkı, Lekelenmeme Hakkı, Kişinin Kendini Suçlamaya Zorlanamaması Hakkı, Aynı Fiilden Dolayı Tekrar Yargılanmama Hakkı, Kanun Yoluna Başvurma Hakkı vb.

3.3.2. Müdafi

Şüpheli veya sanığın ceza muhakemesinde savunmasını yapan avukattır[11].

“Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir; kanunî temsilcisi varsa, o da şüpheliye veya sanığa müdafi seçebilir.” (CMK m. 149/1)

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında avukatın, şüpheli veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukukî yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz. (CMK m. 149/3) Ceza muhakemesinde uzman bir kişi sıfatıyla avukatın hukuki yardımından kişilerin faydalanabilmesi kabul edilmiş, belirli hallerde ise, bu yardımın sunulması zorunlu hale getirilmiştir.

3.3.2.1. Müdafiin Görevlendirilmesi

Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir. (CMK m.150/1)

İstem halinde müdafi görevlendirilebileceği gibi bazı hallerde istem aranmaksızın müdafi görevlendirilmektedir. Buna zorunlu müdafilik adı verilir. Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir. (m.150/2) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada da zorunlu müdafilik hükmü uygulanır. (m.150/3)

3.3.2.2. Müdafin Görevden Yasaklanması

Türk Ceza Kanununun 220 ve 314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından şüpheli, sanık veya hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat, hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma bulunması halinde müdafilik veya vekillik görevini üstlenmekten yasaklanabilir[12](CMK m. 151/3)

Cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında, hâkim veya mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Soruşturma sonunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi veya kovuşturma sonunda mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar. (CMK m. 151/4)

Şüpheli veya sanığın müdafi ile görüşmesi kural olarak kısıtlanamamakla birlikte bazı istisnai durumlarda hakim kararı ile kısıtlanabilir. Müdafi ile görüşme Ceza Muhakemesi Kanununun 154 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; şüpheli veya sanık, vekâletname aranmaksızın müdafi ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz. Ancak Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ve uyarıcı madde imâl ve ticareti suçları bakımından gözaltındaki şüphelinin müdafi ile görüşme hakkı Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hâkim kararıyla yirmi dört saat süreyle kısıtlanabilir; bu zaman zarfında ifade alınamaz.

Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi kanunda sayılan katalog suçlarla sınırlı olmak üzere, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir[13].

Uygulamalar

[1] Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığına ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 507-520.s. HAKERİ/ÜNVER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 267-297.

[2] Birleştirmede yarar olup olmadığının tartışıldığı Yargıtay kararı: “Nispi muhakemenin kesin hüküm gücüne sahip olmaması nedeniyle, Hindistan mahkemesinin ulaşacağı sonucun farklı olabileceği şeklindeki gerekçe dayanaksızdır. Nispi muhakeme, davasız yargılama olmaz ilkesinin de özel bir istisnasını teşkil edip, ikincil nitelikteki uyuşmazlığa ilişkin verilecek kararın kesin hüküm gücüne sahip olmaması gerektiği hususu da dikkate alındığında Yüksek Daire kararında değinilen ‘öncül suç konusunda yargılama yetkisine sahip mahkeme ile bu suçun işlenip işlenmediğini nispi muhakeme yoluyla belirleyecek mahkemenin farklı sonuçlara ulaşabileceği’ nedeniyle Hindistan’daki davanın sonucunun beklenmesi gerektiği şeklindeki gerekçe de dayanaksız kalmaktadır, çünkü nispi muhakeme sonunda verilecek karar hiçbir zaman kesin hüküm gücüne sahip olmayacaktır, dolayısıyla öncül suçlardan nispi muhakeme yapılmasının önünde engel bulunmadığı düşüncesindeyiz”. YCGK., E. 2011/31 K. 2011/219 T. 01.11.2011.

[3] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 205.

[4] “Bu hüküm doğrultusunda kural, görevsiz mahkemede yapılan işlemlerin yenilenmesidir. Kuralın istisnaları, madde içerisinde yenilenmesi mümkün olmayan işlemler olarak gösterilmiştir. Örneğin; görevsiz mahkemede dinlenilen tanığın ölmesi halinde önceki beyanı ile yetinilecektir. Görevli mahkeme hükümsüz olan işlemlere dayanarak hüküm kuramaz, sağlıklı bir vicdani kanının oluşması için duruşmada edinilen izlenime göre hüküm kurulması gerekir. Görevli mahkemede sanığın duruşmada hazır bulunması ve sorgusunun yapılması, yargılamanın yüze karşı olması, savunma hakkının kısıtlanamayacağı ve cezanın kişiselleştirilmesi ilkelerinin doğal bir sonucudur. Yüze karşılık; duruşmada tarafların hazır bulunması demektir. Sağlıklı yargılama ile en doğru sonuca ulaşma en iyi bu şekilde mümkün olur”. YCGK, Esas No : 2008/1-90, Karar No : 2008/100.

[5] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, 547; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 215.

[6] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, 548; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 215.

[7] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, 549; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 217 vd; HAKERİ/ÜNVER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 297, YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 149.

[8] Bknz.: Muhammet KAHVECİ, Ceza Muhakemesinde Mağdur hakları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.

[9] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 234; YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 161.

 

[10] YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 175, 176; CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 131.

[11] Ayrıntılı bilgi için bknz. CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, 159-192.; Selman DURSUN, “5271 sayılı CMK’da Müdafi”, Hukuki Perspektifler Dergisi, Sayı: 3, 2005, s. 125-130.

[12] Müdafiin yasaklılık halleri için bknz: Fatih Selami MAHMUTOĞLU/ Selman DURSUN,  Türk Hukukunda Müdafiin Yasaklılık Halleri, Ankara, Seçkin, 2004; Fatih S. MAHMUTOĞLU / Selman DURSUNYeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Müdafiin Görevden Yasaklanması Hali ve Bunun Alman Hukuku’ndaki Düzenlemesiyle Karşılaştırılması, Polis Dergisi, Sayı: 44, 2005, s. 22-27.

[13] AİHM’ın 13.02.2001 tarihli Garcia Alva-Almanya kararının 41 ve 42. paragraflarına göre; “Hakkındaki suçlamalar kendisine bildirilen kişinin bu suçlamaların dayandığı delillerden haberdar olmadıkça böyle bir karara karşı koyabilmesinin olası olmadığını ve savunması ile ilgisi olup olmadığına bakılmaksızın, şüphelinin her türlü beyana ve diğer delillere ulaşması gerektiğini belirtmiştir. Tutukluluk halinin hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi için gerekli olan bilgi ve belgelerin, şüpheli müdafiinin incelemesinde hazır bulundurulması gerektiğini vurgulayan Mahkeme; ceza soruşturmalarının etkin bir biçimde yürütülebilmesi için, elde edilen delillerin bir kısmının gizli tutulabileceğine, ancak bu meşru amaca ulaşmak için savunma haklarının özüne dokunan kısıtlamalara gidilemeyeceğine karar vermiştir”.

1. Müdafin dosyayı inceleme yetkisine ilişkin AİHM kararlarını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde Hâkimin tarafsızlığı ve bağımsızlığını kısaca ortaya koyunuz.

2. Müdafin görevden yasaklanmasını açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunun üç temel ayağından biri olan yargılama makamı ve yargılama makamının bir süjesi olan Hâkimin nitelikleri ortaya konulmuştur. Ardından bir diğer ceza muhakemesi süjesi olan ve kamusal iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcısının görev ve yetkilerine genel bakış açısıyla bakılmıştır. Son olarak da savunma makamının önemli bir süjesi olan müdafin hak ve yetkileri ve görevden yasaklanması konularından bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Soruşturma evresinde suç şüphesi altında bulunan kişiye verilen ad. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Şüpheli

(B) Sanık

(C) Müdafi

(D) Vekil

Mağdur

Cevap-1 :

Şüpheli


Soru-2 :

Hâkimlerin tarafsızlığını sağlamayan yönelik ise ceza muhakemesi kanunda ………. hallerine yer verilmiştir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Hâkimin bağımsızlığı

(B) Hâkimin davaya bakamaması ve reddi

(C) Hâkimlik teminatı

(D) Hâkimin yetkileri

Non bis in idem

Cevap-2 :

Hâkimin davaya bakamaması ve reddi


4. Ceza Muhakemesi Şartları




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Şartları

Soruşturma veya Kovuşturma Yapabilmenin Koşulları Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Şikâyet

Şikâyet Hakkına Sahip Olanlar ve Şikâyetin Yapılabileceği Makamlar Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Kesin Hüküm Bulunmaması

Non Bis İn İdem İlkesinin Tanımı

Bilgi Yoluyla

Uzlaştırma

Uyuşmazlığın Muhakeme Dışı Yollardan Çözümü Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi şartlarının sonuçlarını öğreneceğiz.

1.2. Bazı ceza muhakemesi şartlarına genel bir bakış yapacağız.

1.3. Ceza muhakemesi şartlarından biri olan şikâyet kurumunu kapsamlı bir şekilde öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi şartları nelerdir?

2. Şikâyet ve ihbar ayrımı nasıl yapılır?

3. Non bis in idem kuralı nedir?

4. Uzlaştırmanın şartları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Dava Şartı, Şikâyet, Talep, Müracaat, İzin, Dokunulmazlığın Bulunmaması, Non Bis İn İdem, Önödeme, Uzlaştırma, Davanın Reddi.

 

 

Giriş

Bazı hallerde, soruşturma yapılması, dava açılması ve yargılama; kısaca muhakemenin yürüyüşü, belirli şartların gerçekleşmesine veya belirli engellerin bulunmamasına bağlı tutulabilir. Bunlara ceza muhakemesi şartları denir. Suçtan zarar görenin iradesine önem vermek (şikâyet), mahkemelerin iş yükünü hafifletmek, mağduru korumak (uzlaştırma), diğer bir devletin egemenlik alanına müdahale etmemek (diplomatik dokunulmazlık) gibi çok çeşitli nedenlerle muhakeme şartları kabul edilmiştir[1]. Dersimizin bu bölümünde ceza muhakemesi şartlarını ele alacağız.

4.1. CEZA MUHAKEMESİ ŞARTLARININ SONUÇLARI

Ceza muhakemesi şartlarının bulunmamasının sonuçları davanın bulunduğu evreye ve şartın gerçekleşme ihtimalinin olup olmamasına göre farklılık gösterecektir. Soruşturma evresinde; şartın gerçekleşme ihtimali yoksa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Yani kovuşturma evresine geçilemez. Şartın gerçekleşme ihtimali varsa; şartla ilgili olanlar haberdar edilir ve şartın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği beklenir.

İlk derece mahkemesindeki yargılamada; şartın gerçekleşme ihtimali yoksa kesin hüküm veya derdestlik söz konusu olduğunda ret (CMK m.223/7); diğer bütün şartlar söz konusu olduğunda ise düşme kararı verilir (CMK m.223/8). Şartın gerçekleşme ihtimali varsa; gerçekleşmesini beklemek üzere durma kararı verilir (CMK m.223/8); Derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı değil beraat kararı verilmesi gerekir (CMK m.223/9).

İstinafta, ilk derece mahkemesinin muhakeme şartlarıyla ilgili olarak verdiği bütün kararlar verilebilir. Temyizde, düşme ve beraat kararları Yargıtay tarafından verilebilir (CMK m.301/1-a); bunların dışında bir karar verilmesi gerektiğinde ise, karar bozularak mahkemesine gönderilir[2].

4.2. BAZI CEZA MUHAKEMESİ ŞARTLARI

4.2.1. ŞİKÂYET

Takibi şikayete bağlı suçlarda davanın açılabilmesi şikayet şartının gerçekleşmesine bağlıdır. Şikayet soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda, suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişinin, failin cezalandırılması iradesini ortaya koymak suretiyle yetkili makamlara yaptığı başvurudur. Şikâyet fiile ilişkindir[3]. Yani şikayette suç failinin gösterilmesine gerek yoktur.

Şikâyetin fiile ilişkin olmasına bazı sonuçlar bağlanmıştır. Buna göre; suçtan zarar gören, bildiriminde failin kim olduğunu göstermek zorunda değildir. Bildirimde fiilin hukuki nitelendirilmesinin yapılması zorunlu olmadığı gibi; fiili nasıl nitelendirdiğinin de bir önemi yoktur. İştirak halinde işlenen suçlarda, şikâyet suç ortakları arasında bölünemez. (şikâyetin bölünmezliği ilkesi) Şikâyet diğer suç ortaklarına da sirayet eder; bunlar hakkında ayrıca bir bildirim yapılmasına gerek yoktur. (şikâyetin sirayeti ilkesi) Örneğin; 4 kişi tarafından işlenen birlikte hırsızlık suçunun işlenmesi durumunda; mağdurun malının çalındığını bildirmesi yeterlidir. Suçu işleyenlerden ayrıca şikayetçi olması gerekmez. Yapılan bildirim tüm failler bakımından sonuç doğurur. Mağdur aynı fiille ilgili olarak faillerden bazıları hakkında şikayetçi olduğunu, bazıları hakkında şikayetçi olmadığını bildiremez.

Şikâyet ve ihbar kavramlarının ayrımını yapmak gerekir. Re’sen soruşturulan ve kovuşturulan suçlar kim tarafından bildirilirse bildirilsin ihbardır. Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçların, suçtan zarar gören dışındaki kişiler tarafından bildirimi de ihbardır. Şikâyet sadece soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda ve sadece suçtan zarar gören kişinin yaptığı bildirimdir[4].

Suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir. Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir. Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. (CMK m.158)

Şikâyet süresi, dava zamanaşımı süresi geçmemiş olmak koşuluyla, suçtan zarar görenin fiili ve faili bildiği veya öğrendiği tarihten itibaren altı aydır. (TCK m. 73/1-2) Altı aylık şikâyet süresi hak düşürücüdür. Hak düşürücü sürelerde sürenin dolması ya da kesilmesi söz konusu değildir. Süre sona erdiğinde şikâyet hakkı düşer. Şikâyet süresi her bir suçtan zarar gören için ayrı ayrı hesaplanır. Şikâyet hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardandır[5]. Yani suçtan doğrudan doğruya zarar gören şikâyetçi olabilir.

Şikâyetten vazgeçilebilir. Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. (TCK m.73/6) Vazgeçme bir kez mümkündür. Soruşturma evresinde şikâyetten vazgeçilirse kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Kovuşturma evresinde dava düşer. Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. (TCK m.73/4) İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar. (TCK m.73/5) Yürütülen soruşturma sonucunda kovuşturma evresine geçildikten sonra suçun şikâyete bağlı olduğunun anlaşılması halinde; mağdur açıkça şikâyetten vazgeçmediği takdirde, yargılamaya devam olunur. (CMK m.158/7)

4.2.2. TALEP(İSTEM)

Talep, bazı suçlar bakımından, devletin resmi bir makamının şikâyetidir. Ancak talep halinde Cumhuriyet savcısı iddianame düzenlemek zorundadır. Talepte bulunacak olan resmi makam genellikle Adalet Bakanıdır[6]. (TCK m.12/1,3,4; 13/2,3)

4.2.3. MÜRACAAT(YAZILI BAŞVURU)

Müracaat, bazı suçlarda, belirli makamların veya yabancı devletin şikâyette bulunmasıdır. Bankacılık Kanunu (4511 sayılı K.m.162/1) ve Sermaye Piyasası Kanununda (6362 sayılı K. M.115/1) örneklerini görüyoruz[7].

4.2.4. İZİN

İzin, bazı suçlarda, kamusal iddia makamının sorması üzerine, yetkili resmi makamların, fail hakkında soruşturma yapılması veya kamu davası açılmasında kamu yararı bulunduğuna ilişkin yaptıkları irade beyanıdır. İzin fiile ilişkindir. İzin vermeye yetkili makam çoğunlukla Adalet Bakanı veya Bakanlığıdır[8].

4.2.5. DOKUNULMAZLIĞIN BULUNMAMASI

Muhakeme şartlarından bir diğeri de dokunulmazlığın bulunmamasıdır. Örn; Yasama ve bakanlık dokunulmazlığı, Seçim dokunulmazlığı, Hâkimlik, Cumhuriyet savcılığı, avukatlık ve noterlik dokunulmazlığı, Askerlik dokunulmazlığı, Diplomatik dokunulmazlık vb.

4.2.6. KESİN HÜKÜM BULUNMAMASI

Non bis in idem kuralı gereği; Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir. (CMK m.223/7) Fiilin aynı olması uyuşmazlık konusunun aynı olmasıdır. Kişinin aynı olması ise, ikinci davanın aynı sanık hakkında açılmasıdır.

4.2.7. AYNI DAVAYA BAKILMAKTA OLMAMASI

Yeni bir dava açılmış ise, birinci davadan haberdar olan mahkeme, ceza uyuşmazlığının derdest olması nedeniyle davanın reddine karar verecektir. (CMK m.223/7) Henüz dava açılmamışsa, iddianame bu sebeple iade edilebilir.

4.2.8. SANIĞIN AKIL HASTASI OLMAMASI

Suç işlendiği sırada failin akıl hastası olması halinde, kusurluluğu etkileyen bir neden söz konusudur ve bu durumda ya hiç ceza verilmez ya da cezasında belli oranlarda indirim yapılır. (TCK m.32) Suç işlendikten sonra akıl hastalığına yakalanan kişi hakkında dava açılır, ancak yargılama yapılamayabilir. Yargılama yapılamaması için «savunmasını esaslı bir şekilde yapmaya engel teşkil edecek derece» olması gerekir.

4.2.9. BEKLETİCİ SORUNUN ÇÖZÜMÜ

Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir. (CMK m.218/1)

4.2.10. ÖN ÖDEME

Önödeme failin belli bir miktar para ödeyerek soruşturma veya kovuşturmanın sonuçlarından kurtulmasını sağlayan bir kurumdur. Önödeme (TCK m.75) bakımından muhakeme şartı olan husus, önödemeye tabi olan suçların soruşturulması sırasında önödeme usulünün denenmemiş olmasıdır. Nitekim önödeme usulünün uygulanmaması iddianamenin iadesi sebebidir. Yargılama aşamasında da önödeme olabilmektedir.

4.2.11. UZLAŞTIRMA

Esas itibarı ile Anglo-Amerikan hukukuna özgü bir kurum olan ve Türk Hukukunda CMK ile ilk kez düzenlenen uzlaştırma, onarıcı adalet ve yargının iş yükünün azaltılması araçlarından biri olan ve esas olarak soruşturma evresinde uygulanan, uyuşmazlığın muhakeme dışı yollardan çözülerek muhakemenin sona ermesini sağlamaya yönelik bir kurumdur[9].

Mağdur açısından olumlu yanı, mağdurun uğradığı zararın suçun işlenmesinden hemen sonra tazmin edilmesidir. Şüpheli veya sanık açısından ele alındığında, mahkumiyet riski ortadan kalkmakta, failin toplumla bütünleşmesi sağlanmaktadır. Ceza Muhakemesi Hukukunda uzlaştırma, bir alternatif uyuşmazlık çözüm yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Suçun işlenmesiyle oluşan uyuşmazlığın failin ceza alması dışında bir yol ile düzeltilmesi söz konusudur. Uzlaştırmada taraflar cezai takibatı sonlandırmak ve bunun karşılığında mağdur veya suçtan zarar göreni bir şekilde tatmin etmek anlamında uzlaşı sağlanmaktadır[10].

Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini[11] def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. (CMK m.253/19)

Buna göre soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar ile CMK m.253/1’de sayılan suçlar[12] bakımından kamu davası açılması uzlaşmanın bulunmamasına bağlıdır. Uzlaşmanın varlığı dava engelidir.

Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. (CMK m. 254/1)

Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme, uzlaşma sonucunda sanığın edimini def’aten yerine getirmesi halinde, davanın düşmesine karar verir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, 231 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, hüküm açıklanır. (CMK m. 254/2)

Buna göre kamu davası açıldıktan sonra da kovuşturmaya devam edilebilmesi uzlaşmanın bulunmamasına bağlıdır.

Uygulamalar

[1] Cumhur ŞAHİN/ Neslihan GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10.baskı, 2019, s. 53.

[2] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 58.

[3] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 46; ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 60; ÖZBEK vd, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 107.

[4] ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 163.

[5] “Görülüyor ki, getirilen bu düzenlemeyle şikayetçinin davaya katılmadan önce ölümü halinde davanın düşürülmesinin öngörülmediği, yalnızca ölüm halinin katılma kararını hükümsüz hale getireceğinin ifade edildiği, anılan düzenlemeyle şikayet hakkının sona ermeyeceği, çünkü şikayet hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup, somut olaya göre, soruşturma evresinde açıkça şikayetçi olduğunu bildiren Şemsettin'in duruşma sırasında henüz dinlenmeden önce öldüğü ve şikayetinden vazgeçmediği halde, CMK'nın 243. maddesi yanlış yorumlanarak yazılı biçimde sanık hakkındaki davanın düşürülmesine karar verilmesi…” Yargıtay Kararı - 2. CD., E. 2008/30475 K. 2009/30297 T. 23.6.2009.

[6] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 67.

[7] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 67.

[8] ÖZBEK vd. , Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 111.

[9] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 59.

[10] Ayrıntılı bilgi için bknz: ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 59-68.

[11] Madde metninde geçen edim her şey olabilir. Yani belli bir miktar para ile uzlaşı sağlanabileceği gibi, bazen sadece bir özür bile edim olabilmektedir. Yani edim uzlaşı sonucunda kararlaştırılan ve failin yerine getirmesi gereken şeydir.

[12] “Madde 253 – (1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur: a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.  b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanununda yer alan;  1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88), 2. Taksirle yaralama (madde 89),  3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra), 4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116), 5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi), 6. Hırsızlık (madde 141), 7. Güveni kötüye kullanma (madde 155), 8. Dolandırıcılık (madde 157), 9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165), 10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234), 11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239), suçları.   c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar. 

(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir”.

 

1. Şikâyet hakkı olanlara ilişkin verilen Yargıtay içtihatlarını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde dava şartlarından biri olan şikâyeti açıklayınız.

2. Non Bis İn İdem kuralını açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi şartlarının neler olduğu ve bu terimlerin tanımı ortaya konulmuştur. Ardından şikâyet, talep, izin, yazılı başvuru, dokunulmazlığın bulunmaması, kesin hüküm bulunmaması, aynı davaya bakılmakta olmaması, sanığın akıl hastası olamaması, bekletici sorunun çözümü, önödeme, uzlaştırma gibi bazı ceza muhakemesi şartlarına genel bakış açısıyla bakılmıştır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Suçtan doğrudan doğruya zarar gören kişinin, failin cezalandırılması iradesiniortaya koymak suretiyle yetkili makamlara yaptığı başvurudur. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Uzlaşma

(B) Yazılı başvuru

(C) İzin

(D) Talep

(E) Şikâyet

Cevap-1 :

Şikâyet


Soru-2 :

….. , bazı suçlarda, kamusal iddia makamının sorması üzerine, yetkili resmi makamların, fail hakkında soruşturma yapılması veya kamu davası açılmasında kamu yararı bulunduğuna ilişkin yaptıkları irade beyanıdır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Uzlaşma

(B) Yazılı başvuru

(C) İzin

(D) Talep

Şikâyet

Cevap-2 :

İzin


5. Ceza Muhakemesinde Delil




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Hukukunda Serbest Delil İlkesi Kavramının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesinde Delil Çeşitleri

Muhakeme Sürecinde İspat Vasıtaları Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Delil Yasaklarının AİHM ve Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirilmesi

Karar Analizi Bilgisi

Bilgi Yoluyla ve Araştırma

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda delil kavramının tanımını ve delil sistemine Hâkim olan serbest delil ilkesini öğreneceğiz.

1.2. Ceza muhakemesi hukukunda delil çeşitlerine genel bir bakış yapacağız.

1.3. Delil değerlendirme araçları olan bilirkişi incelemesi ve uzman mütalaası konularını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

1.4. Delil elde etme ve değerlendirme yasaklarını Yargıtay ve AİHM kararları ışığında değerlendireceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi hukukunda serbest delil ilkesi nedir?

2. Ceza muhakemesinde delil çeşitleri nelerdir?

3. AİHM, AYM ve Yargıtay delil yasaklarını nasıl değerlendirmektedir?

4. Delil değerlendirme araçları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Delil, Beyan Delili, Belge Delili, Belirti Delili, Bilirkişi İncelemesi, Uzman Mütalaası, Hukuka Aykırı Deliller, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.

 

 

Giriş

Maddi gerçeğin arandığı ceza muhakemesi, delil olmadan başlayamayacağı gibi başka deliller olmadan da ilerleyemez. Bütün ispat araçları delildir. Ancak bir şeyin delil olabilmesi ile delil olarak kabul edilmesi farklı şeylerdir. Delil ceza muhakemesinin her evresinde söz konusudur. Maddi gerçeğin ortaya çıkması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, suç şüphesi altında bulunan kişinin aleyhinde olan delillerin yanı sıra lehine olan deliller de soruşturma evresinde toplanmalıdır. Dersimizin bu bölümünde delil çeşitleri, delil değerlendirme araçlarını ve delil yasaklarını ele alacağız.

5.1. SERBEST DELİL İLKESİ

Olayın geçmişte gizlilik içerisinde yaşanmış olması gibi nedenler, ceza muhakemesinde ispatı son derece güçleştirmektedir. Diğer yandan ise delil olmadan ceza muhakemesi sürecinin başlatılamaması ve sürdürülememesi, ispat vasıtalarına ulaşabilme bakımından ceza muhakemesini diğer bazı muhakeme alanlarına göre daha özgür kılmaktadır. Buna serbest delil ilkesi ya da delil serbestisi sistemi denmektedir[1].

Delil serbestisi, kural olarak ceza muhakemesinde her şeyin delil olmasını, her şeyin her şeyle ispatlanabilmesini, her zaman delil ileri sürülebilmesini, delillerin serbestçe değerlendirilebilmesini ifade etmektedir.(vicdani delil sistemi[2])

5.2 DELİL ÇEŞİTLERİ

Ø Beyan Delili

• Şüpheli-sanık beyanı

• Tanık beyanı

• Diğer kişilerin beyanı

Ø Belge Delili

• Yazılı Belgeler

• Şekil tespit eden belgeler

• Ses tespit eden belgeler

Ø Belirti Delili

• Tabii belirtiler

• Sun’i belirtiler

5.2.1.Beyan Delili

Şüpheli- sanık beyanı, tanık beyanı ve diğer kişilerin beyanlarından oluşmaktadır.

5.2.1.1.Şüpheli-Sanık Beyanı

Şüpheli veya sanık, çoğunlukla olay hakkında bilgisi olan tek kişidir. Bu nedenle, onun beyanları önemli olup; bilhassa ikrar, en önemli delillerden biridir[3]. Doğrudanlık ilkesinin gereği olarak, duruşmada hazır bulunan sanık bizzat sorgulanmalıdır. Aralarında çelişki bulunması halinde; sanığın, hâkim veya mahkeme huzurunda yaptığı açıklamalar ile Cumhuriyet savcısı tarafından alınan veya müdafinin hazır bulunduğu kolluk ifadesine ilişkin tutanaklar duruşmada okunabilir. (CMK m.213)

5.2.1.2.Tanık Beyanı

Muhakeme konusu olay hakkında beş duyusu aracılığıyla öğrendiklerini aktaran üçüncü kişiye tanık; bunun yaptığı açıklamalara da tanık beyanı denmektedir. Şüpheli ya da sanık konumunda olanlarda tanık olarak dinlenemezler. Bu nedenle, örneğin gerçeği söylemek gibi, tanığın tabi olduğu bazı yükümlülükler burada söz konusu olmaz. Herkes tanık olabilir[4]. Tanıklık için belli bir ruhsal ya da fiziksel olgunluk aranmamaktadır. Bu nedenle çocuklar, akıl hastaları da tanıklık yapabilirler. (CMK m.45)

5.2.1.2.1.Tanığın Yükümlülükleri ve Yetkileri

Tanığın yükümlülüklerinden ilki hazır bulunma yükümlülüğüdür. Hazır bulunma, ya kişinin çağrılması ya da bizzat duruşmada hazır bulundurma şeklinde olabilir. (CMK m. 43, 178) Çağrıya rağmen mazeretsiz gelmemenin en önemli sonucu zorla getirmedir. (CMK m.44/1, 146) Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz. (CMK m.43/2) Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir.(CMK m.43/3)

Tanığın bir diğer yükümlülüğü de yemin etme yükümlülüğüdür. Tanık, beyanda bulunmadan önce yemin etmek zorundadır. (CMK m. 54)

Ancak bazı tanıkların yeminsiz dinlenmesi gerekmektedir. (CMK m.50):

a) Dinlenme sırasında on beş yaşını doldurmamış olanlar

b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar

c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar

Tanığın diğer bir yükümlülüğü de beyanda bulunmadır. Tanık beyanda bulunmak zorundadır. Tanıklıktan kanuni bir sebep olmaksızın çekinmek mümkün değildir. Her bir tanık ayrı ayrı dinlenir. (CMK m.52/1) Duruşmada dinlenen tanığa başkan veya Hâkim (CMK m. 203) Cumhuriyet savcısı, müdafi, vekil de tanığa doğrudan; sanık veya katılan ise başkan veya Hâkim aracılığıyla soru sorabilir. (CMK m.201) Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışılır. (CMK m.212)

Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;

a) Mağdur çocukların,

b)Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, Tanıklığında bu kayıt zorunludur. (CMK m.52/3)

5.2.1.2.2.Tanıklıktan Çekinme

Meslek ve sürekli uğraşı sebebiyle tanıklıktan çekinme yükümlülüğü Ceza Muhakemesi Kanununun 46. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunda sayılan meslek gruplarının tanıklıktan çekinme yükümlülüğünün olma sebebi kişilerle sağladıkları güven ilişkisidir. Buna göre;

a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler

b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler

c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler sebebiyle tanıklıktan çekinebileceklerdir.

Tanıklıktan çekinme yetkisi tanığın bizzat kendisinin korunması yanında, belli akrabalık ilişkileri dikkate alınmak suretiyle kabul edilmiştir. (CMK m. 45) (NEMO TENETUR İLKESİ) Kanunda sayılan ve tanığa çekinme yetkisi veren akrabalık ilişkileri şu şekildedir:

a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı

b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu

d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları

e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlâtlık bağı bulunanlar

5.2.2.Belge Delili

Belge, somut bir olayı gösteren, insan yapısı bir ispat aracıdır. Belge yazılı ise, duruşmada okunur. Buna karşılık, belge delili, sadece yazılı belgelerden ibaret değildir. Şekil, ses, görüntü içeren birtakım belgeler de söz konusudur. Örneğin, SMS mesajı, fotoğraf, film şeridi, CD, taşınabilir bellek gibi[5].

Belgenin niteliğine uygun şekilde delillerin doğrudanlık ilkesi ve duruşmanın sözlülüğü ilkeleri gereğince okuması ya da anlatılması gerekir. Bazı yazılı belgelerin duruşmada anlatılması zorunludur. (CMK m. 209/1) Naip veya istinabe yoluyla sorgusu yapılan sanığa ait sorgu tutanakları, naip veya istinabe yoluyla dinlenen tanığın ifade tutanakları ile muayene ve keşif tutanakları gibi delil olarak kullanılacak belgeler ve diğer yazılar, adlî sicil özetleri ve sanığın kişisel ve ekonomik durumuna ilişkin bilgilerin yer aldığı belgeler, duruşmada anlatılır.

5.2.3.Belirti Delili

Belirti, olaydan geriye kalan her türlü iz ve eseri ifade etmektedir. Örneğin parmak izi. Kriminalistik biliminin verilerine göre değerlendirilecek olan her türlü iz ve eser, bilimsel delil olarak ortaya çıkmaktadır ve ispat gücü çok yüksektir[6].

CMK’da delillerin toplanmasına ilişkin de düzenlemeler yer almaktadır. Bunlar:

Ø Beden Muayenesi (m.75-77)

Ø Fizik Kimliğin Tespiti (m.81)

Ø Yer Gösterme (m. 85)

Ø Olay Yeri İnceleme (PVSK Ek m. 6/7; Adli ve Önleme Arama Yönetmeliği m. 9)

5.3.DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

5.3.1. Bilirkişi İncelemesi

Hâkimin uzmanlık gerektiren konularda şahsen sahip olduğu özel bilgi, genel yaşam deneyimi ile elde edilemeyen, herkesin sahip olamayacağı bir bilgi ise; Hâkim, bu özel bilgisi ile yetinerek bilirkişiye başvurmaktan kaçınamaz. Delillerin müşterekliği ilkesi, Hâkimin teknik konudaki şahsi bilgisini kullanmasını engeller. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel bilgi veya tecrübe ya da Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemez[7]. Bilirkişi raporu takdiri delil niteliğindedir ve mahkeme hakimi bilirkişi raporu ile bağlı değildir.

Bilirkişi hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde görevlendirilebilir. (CMK m. 63) Soruşturma evresinde bilirkişi görevlendirme yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Kovuşturma evresinde ise yargılama makamı bilirkişi görevlendirmektedir. Resen bilirkişi görevlendirilebileceği gibi, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafin veya kanuni temsilcisinin istemi üzerine de bu konuda karar verilebilir. Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir. (CMK m. 178)

Kural olarak bilirkişiliği kabul zorunluluğu yoktur. Tanıklara ilişkin hükümler kural olarak bilirkişi hakkında da uygulanır. (CMK m. 62)

Kanuna göre, üç grup bilirkişi bilirkişiliği kabule mecburdur. (CMK m. 65)

a) Resmî bilirkişilikle görevlendirilmiş olanlar ve 64 üncü maddede belirtilen listelerde yer almış bulunanlar.

b) İncelemenin yapılması için bilinmesi gerekli fen ve sanatları meslek edinenler.

c) İncelemenin yapılması için gerekli mesleği yapmaya resmen yetkili olanlar.

Belli hususlarda görüş açıklamakla kanun tarafından görevlendirilmiş olanlara resmi bilirkişi denir. Resmi bilirkişi olduğu sürece, özel sebepler olmadıkça, onun yerine başkası tayin edilemez, resmi bilirkişilerin öncelikle atanmaları gerekmektedir. Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar. (CMK m. 64/3) Örneğin Adli Tıp Kurumunun karıştığı bir suçla ilgili aynı Adli Tıp Kurumu bilirkişilik yapamaz. Zira bu durum objektif değerlendirmeyi etkileyebilecek bir husustur.

Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorun açıkça belirtilmeden ve inceleme yaptırılacak konunun kapsamı ile sınırları açıkça gösterilmeden bilirkişi görevlendirilemez. (Bilirkişilik Yönetmeliği m. 5/6) Bilirkişi, Hâkim tarafından yapılması gereken hukuki değerlendirmelerde bulunamaz. (CMK m. 67/3)

Bilirkişi incelemeye başlamadan önce yemin etmek zorundadır. Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir. (m. 67/5)

5.3.2.Uzman Mütalaası

Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafi veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez. (CMK m. 67/6) Taraflardan kendi seçecekleri konunun uzmanından görüş almaktadır. Bilirkişi ücreti hakimin takdirindeyken, uzmanın alacağı ücreti taraflar kendi aralarında kararlaştırmaktadır. Ve bilirkişi raporu gibi takdiri delildir. Örneğin bir binanın yıkılması ve çok sayıda insanın enkaz altında kaldığı olayda; kullanılan hazır betonun standartlara uygun olup olmadığının tespitini bilirkişi yapabileceği gibi, taraflar İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ne başvurarak bilimsel mütalaa alabilirler.

Kanunda Yer Verilen Bazı Bilirkişilik İşlemleri:

Ø Gözlem Altına Alma (m. 74)

Ø Moleküler Genetik İnceleme (m. 78)

Ø Adli Muayene (m. 86)

Ø Otopsi[8] (m. 87)

Ø Keşif (m. 83)

5.4.DELİL ELDE ETME VE DEĞERLENDİRME YASAKLARI

Hukuk devleti esaslarına riayet eden bir ceza muhakemesinde, her ne pahasına olursa olsun maddi gerçeğin araştırılması kabul edilmemiştir. Yargılama ve hüküm ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş delillere dayanmalıdır[9](CMK m. 217/2)

Anayasa'nın 38/6.maddesinde kanuna aykırı elde edilmiş bulguların, delil olarak kabul edilemeyeceği hükmüne yer verilmiştir. Ayrıca CMK m. 206’da kanuna aykırı elde edilmiş delillerin duruşmada ortaya konamayacağı; CMK m. 230’da hükmün gerekçesinde hukuka aykırı delillerin gösterilmesi gerektiği, CMK m. 289’da ise, hukuka kesin aykırılık halleri düzenlenmiştir.

Hukuka aykırı şekilde elde edilmiş bir delile dayanarak, hukuka uygun bir başka işlemle delil elde edilmesi halinde dahi sonradan elde edilen delilde hukuka aykırı olarak kabul edilecektir. Bu durum yasak ağacın yasak meyvesi denmektedir.

Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Yani suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmemiş hiçbir delille ispat edilemez. Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur. Hukuka aykırı deliller, bir olayın ispatında vicdani kanaate de esas alınamaz[10].

Doktrinde bir takım ufak aykırılıkların o işlemi hukuka aykırı kılmayacağına ilişkin görüşlerde mevcuttur. Bu ufak aykırılıklara örnek olarak arama koruma tedbirinde işlem tanığının bulunması verilebilir. Buna göre kanunda istenilen 2 işlem tanığı yerine 1 işlem tanığının olmasının işlemi hukuka aykırı hale getirmemesi gerektiği ifade edilmektedir. Yargıtay’ın da bu görüşü destekleyen kararları bulunmaktadır. Ancak bu görüşün kabul edilmesi düşünülemez. Zira küçük veya büyük, az veya çok hukuka aykırılık, hukuka aykırılıktır.

Yargıtay tarafından hukuka aykırı delillerin bir takım noktalarda kullanılabileceğine ilişkin kararlar mevcuttur. Bu duruma örnek olarak verilecek, mağdurun failin kendisine söylediklerini veya yaptıklarını ortaya koyabilmek için sesli ve/veya görüntülü kayıt almasıdır. Burada Yargıtay başka türlü delil elde etme imkanı söz konusu olmaması halinde hukuka aykırı olarak elde edilen bu kaydı delil olarak kullanmaktadır. Yargıtay’ın hukuka aykırı delilin uzak etkisine ilişkin verdiği kararlarında ise bazen sanığın özgür ve samimi ikrarının (nedensellik zincirini kıran ikrar) doğrulanması için hukuka aykırı delilin kullanılmasında bir sakınca görmezken, bazı kararlarında ise yasak ağacın meyveleri olarak kabul edilip hukuka aykırı delil sonucunda elde edilen ikrarı hiçbir şekilde kabul etmemektedir.

Delil elde edilmesi ve değerlendirmesi işlemlerine ceza muhakemesinde sınırlama getirilmektedir ve bu sınırlamalara delil yasakları denmektedir. Bazı delillerin elde edilmesine sınırlama getirilebilir. Buna delil elde etme yasakları denir. Bazı delillerin ise ceza muhakemesinde ortaya konması, değerlendirilmesi, hükme esas alınması kabul edilmemiştir. Buna ise delil değerlendirme yasağı denir. Elde edilmesi yasak olan delilin aynı zamanda değerlendirilmesi de yasaktır. Yasak sorgu yöntemleriyle, örneğin işkenceyle elde edilen delillerde olduğu gibi. Delil elde etme yasaklarının önemli bir kısmı şüpheli ve sanığın ifadesi ve sorgusu sırasında kullanılan yöntemlerle ilgilidir. (CMK m. 147, 148)

Buna karşılık, değerlendirme yasağına konu olan her delilin mutlaka yasak yöntemlerle elde edilmiş olması gerekmemektedir. Örn. Katalogda yer alan bir suçtan dolayı yürütülen soruşturma veya kovuşturmada elde edilen iletişim bilgileri, katalogda yer almayan bir suça ilişkin kurulan mahkumiyet hükmünde kullanılamaz.

Arama veya elkoyma koruma tedbirlerinin uygulanması ya da telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ancak, diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil (tesadüfi delil) elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir. (CMK m.138)

5.4.1.Hukuka Aykırı Delillerin Uzak Etkisi (Zehirli Ağacın Meyvesi)

Delil yasakları ve hukuka aykırı deliller konusuyla yakından ilgili diğer bir konu da doğrudan doğruya hukuka aykırı/yasak bir yöntemle elde edilen bir delile bağlı olarak, dolaylı biçimde elde edilen delillerin, değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, hükme esas alınıp alınamayacağı sorunudur. Örneğin, sanığın kollukta gördüğü işkence sonucunda suçunu kabul etmiş ve suçta kullandığı silahın yerini de söylemiş olabilir. Bu silah delil olarak kullanılabilir ve hükme esas alınabilir mi? Anglo-Amerikan Sisteminde bu tür deliller, “zehirli ağacın meyvesi” olarak değerlendirilmekte “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” denilerek değerlendirme yasağı içinde sayılmaktadır . Bu yaklaşım, ilk kez Amerikan Yüksek Mahkemesi Hâkimi Frankfurter tarafından Nordone v.US, (1939, 509, US 558) davasında dile getirilmiştir.

5.4.2.Örnek Yargıtay Kararları: HİNT KENEVİRİ KARARI/BORNOZ KARARI/SAHTE RAKI KARARI

Türk Hukukunda Yargıtay, hukuka aykırı delillerin uzak etkisi konusunda, ceza muhakemesi hukukunda açık bir hüküm bulunmamasına dayanarak somut olaya göre değerlendirme yapılmasına karar vermektedir. Ancak Yargıtay’ın hukuka aykırı delillere ilişkin vermiş olduğu kararlar arasında bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Örneğin Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 29.11.2005 tarih ve 2005/7-144 E, 2005/150 K.sayılı kararında, yargıç kararı olmadan yapılan aramanın, gecikmesinde sakınca bulunan hali gösteren bilgi veya belge bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğuna karar vermiş; bu nedenle aramada ele geçen “hint kenevirlerini” değerlendirme dışında tutmuş, ancak sanığın ikrarına dayanan mahkûmiyet kararını onamıştır. Bir başka deyişle Kurul, uzak etkiyi kabul etmemiştir. Zira karardaki karşı oy gerekçesinde de belirtildiği gibi “hukuk kurallarına uyulmadan yapılan arama sonucu hint kenevirlerinin bulunduğuna dair arama zabıtları (sanığın) önüne konulmuştur. Köşeye sıkıştırıldığını hisseden sanık, bu baskı altında itirafta bulunmak zorunda kalmıştır”. Buna rağmen Kurul, sanığın bu ikrarını mahkumiyet için yeterli saymıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.06.2007 tarihli başka bir kararında ise farklı bir karar vermiş ve doktrinde bazı yazarlarca ileri sürülen mutlak delil yasakları-nisbi delil yasakları ayrımına atıf yapılmış, kişinin kendisini ve yakınlarını suçlayıcı beyanda bulunmaya zorlanması, sanığa haklarının hatırlatılmaması gibi mutlak hukuka aykırılık halleri dışında kalan durumlarda, Hâkimin orantılılık ilkesi ve kamu yararı ilkelerini göz önünde tutarak bir değerlendirme yapması gerektiği, hak ihlaline yol açmayan salt şekli bir ihlalden ibaret olan hukuka aykırılığın delilin geçerliliğini etkilemeyeceği belirtilmiştir. Aynı kararda, savcının bizzat hazır bulunmadığı aramalarda ihtiyar heyetinden iki kişinin bulundurulması gerektiğine ilişkin CMK hükmünün ihlal edilmiş olmasına rağmen, herhangi bir hak ihlali olmadığı gerekçesiyle bu aramada elde edilen delillerin hukuka aykırı kabul edilemeyeceği, geçerli kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

Ancak yukarıda yer alan kararların tam aksi yönünde verdiği bir kararda; Yargıtay Ceza Genel Kurulu, ‘‘sahte rakı’‘ya ilişkin 17.11.2009 tarih ve E.2009/7-160 ve K.2009/264 sayılı kararında ise, arama işleminin hukuka aykırı olması nedeniyle, hem aramada ele geçirilen delillerin hem de bu arama sonrası sanığın ikrarının hukuka aykırı olmaları nedeniyle hükme esas alınamayacağını belirterek ‘‘zehirli ağacın meyvesi zehirlidir’’ ilkesini benimsemiştir.

5.4.3. Örnek AİHM ve Anayasa Mahkemesi Kararları:

Gerek AİHM gerekse de Anayasa Mahkemesi delillerin hukuka uygun elde edilip edilmediğine değil, hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılmasının bir bütün olarak adil yargılamayı etkileyip etkilemediğini inceler. Bu bağlamda AİHM tarafından verilen Gafgen-Almanya Kararını ve AYM tarafından verilen Orhan Kılıç Başvurusunu değerlendireceğiz.

5.4.3.1. AİHM GAFGEN-ALMANYA KARARI

(Başvuru no. 22978/05)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 2010 yılında vermiş olduğu Gäfgen v. Almanya kararı ile ceza muhakemesi alanında bitmek bilmeyen bir tartışmayı, daha da içinden çıkılmaz hale getirmiştir. On bir yaşındaki bir çocuğun hayatını kurtarmak saikiyle, şüpheli Magnus Gäfgen’den işkence tehdidi ile alınan ikrardan yola çıkılarak elde edilen delillerin, şüphelinin ikrarının doğrulanması için kullanılmasının, yargılamanın adilliğini etkileyip etkilemediği hem Alman Mahkemeleri hem de AİHM tarafından tartışılmıştır. Sonuçta hem ulusal mahkemeler hem de AİHM, şüpheliden işkence tehdidi ile alınan ikrarın hukuka aykırı olduğunun ve bunun yargılamada kullanılmayacağının, şüpheliye yargılama başlamadan önce bildirildiğini; buna rağmen şüphelinin kendi isteğiyle ikrarda bulunduğunu, hukuka aykırı olarak alınan ikrardan yola çıkılarak elde edilen maddi delillerin yalnızca şüphelinin hukuka uygun olarak verdiği ikrarlarının doğruluğunun denetlenmesinde kullanıldığını ve bunun yargılamayı adil olmayan bir hale getirmediğini belirtmişlerdir. Bu kararın hukuka uygun olduğu yönünde görüşler olmakla birlikte; bunun karşısında her durumda hukuka aykırı delil kullanılmasının yargılamayı adil olmayan hale getirdiğini savunan görüşler de bulunmaktadır.

5.4.3.2. ORHAN KILIÇ BAŞVURUSU

(AYM Başvuru Numarası: 2014/4704)

Karar

Olayların geçtiği tarihlerde M.E. ve Ö.Ö. Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliğinde polis memuru olarak görev yapmaktadır. Anılan polis memurlarının iddiasına göre 17/1/2011 tarihinde başvurucu, yanlarına yaklaşarak kendisini Sertif Kılıç olarak tanıtıp uyuşturucuya ihtiyaçları olup olmadığını sormuş; bunun üzerine daha fazla uyuşturucu madde ele geçirmek için başvurucu ve diğer şüphelinin yaşadığı eve gidilmiş ve evde bulunan (nitelikleri tutanakta belirtilen) uyuşturucu maddeye el konulmuştur.

Anayasa Mahkemesinin görevi, belirli delil unsurlarının hukuka uygun şekilde elde edilip edilmediğini tespit etmek değildir. Anayasa Mahkemesinin görevi, hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı olduğu tespit edilen delillerin yargılamada tek veya belirleyici delil olarak kullanılıp kullanılmadığını ve bu "hukuka aykırılığın" bir bütün olarak yargılamanın adil olup olmamasına etkisini incelemektir.

Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte somut olayda, hukuka aykırı şekilde gerçekleştirilen arama sonucu elde edilen delillerin belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği görülmektedir. Aramanın icrasındaki "kanuna aykırılığın" yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.

Uygulamalar

[1] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 293.

[2] Metin FEYZİOĞLU, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınları, 2002.

 

[3] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 296.

[4] YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 494.

[5] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 326.

[6] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 332; YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi, s. 517.

[7] Ayrıntılı Bilgi için bknz: ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 418-447; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 386; CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 248-260.

[8] “Trabzon Adli Tıp Kurumu’nca 04.08.2006 tarihinde yapılan klasik otopside, otopsi bulgularına göre yeni doğanın canlı doğmuş olduğu, ölümünün künt kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu meydana geldiğinin, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu’nun 19.10.2011 tarihli raporunda ise otopside saptanan beyin kanamasının bebeğin zorlu doğumu sırasında oluşabileceği gibi düşmeyle de oluşabileceği…” Yargıtay Kararı - 12. CD., E. 2013/16315 K. 2014/7715 T. 27.3.2014

[9] İspat ve delillerin değerlendirilmesi hususunda bknz: Ali Kemal YILDIZ, Ceza muhakemesinde ispat ve delillerin değerlendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi.; Cumhur ŞAHİN, Ceza Muhakemesinde İspat, Yetkin Yayınevi, 2001.; Yener ÜNVER, “Ceza Muhakemesinde İspat, CMK ve Uygulamalarımız”, Ceza Hukuku Dergisi, C.1, S.2, 2006.

[10] Ayrıntılı bilgi için bknz: ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 394-437; YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 522-543; ÖZBEK vd.; Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 663-678.

1. Hukuka aykırı delillere ilişkin verilmiş Yargıtay kararlarını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde serbest delil ilkesini tanımlayınız ve delil çeşitlerini kısaca ortaya koyunuz.

2. Delil elde etme ve değerlendirme yasaklarını mahkeme içtihatlarını da değerlendirerek kısaca açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunda delil kavramı ve delil çeşitlerinin neler olduğu ortaya konulmuştur. Ardından ceza muhakemesi sürecinde delil değerlendirme araçlarına genel bakış açısıyla bakılmıştır. Bu bağlamda delil yasakları yargı içtihatları ile birlikte değerlendirilerek anlatılmıştır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Somut bir olayı gösteren, insan yapısı bir ispat aracıdır. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Bilirkişi

(B) Uzman Mütalaası

(C) Otopsi

(D) Belge

Beden muayenesi

Cevap-1 :

Belge


Soru-2 :

…….şüpheli- sanık beyanı, tanık beyanı ve diğer kişilerin beyanlarından oluşmaktadır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Beyan delili

(B) Belge delili

(C) Belirti delili

(D) Serbest delil

Vicdani kanaat

Cevap-2 :

Beyan delili


6. Yakalama-gözaltı




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Hukukunda Yakalamanın Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesi Hukukunda Gözaltının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Gözaltı Kararı Verme Yetkisi ve Gözaltı Süreleri

Gözaltına Almaya İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Fiili Yakalama ve Müzekkereli Yakalama

Yakalamayı Kimler Yapabilir Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda yakalama koruma tedbirini ve tedbirin koşullarını öğreneceğiz.

1.2. Ceza muhakemesi hukukunda gözaltı koruma tedbirine genel bir bakış yapacağız.

1.3. Gözaltı koruma tedbirine ilişkin kanunda öngörülen süreleri öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Yakalama koruma tedbiri nedir?

2. Yakalama kimler tarafından yapılabilir ve şartları nelerdir?

3. Gözaltı kararı verme yetkisi kime aittir?

4. Gözaltı süreleri nasıldır?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Yakalama, Kolluk, Fiili Yakalama, Müzekkereli Yakalama, Gözaltı, Cumhuriyet Savcısı, Kolluk Amiri, Gözaltı Süreleri.

 

 

Giriş

Ceza muhakemesinde delil elde etmek amacıyla başvurulan araçlardan biri de genel olarak verilen adıyla koruma tedbirleridir. Arama, elkoyma, yakalama, gözaltı gibi tedbirler koruma tedbirlerinden bazılarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90 ve devamı maddelerinde yakalama ve gözaltı kurumları düzenlenmiştir. Buna göre; yakalamayı kural olarak kolluk yapacak, gözaltı kararını savcı verecektir. Dersimizin bu bölümde yakalama ve gözaltı koruma tedbirlerini izah edeceğiz.

6.1. YAKALAMA

Yakalama[1] Hâkim kararı olmaksızın şüphelinin özgürlüğünün kısıtlanması, gözaltına alınıp alınmayacağı hususunda bir karar verilinceye kadar denetim ve gözetim altında tutulmasıdır[2].

6.1.1. Doğrudan (Fiili) Yakalama

Kanun bazı durumlarda herkese yakalama yetkisi vermektedir. (CMK m. 90/1) Bu durumda kolluğun da doğal olarak yakalama yetkisi bulunmaktadır.

Herkesin yakalama yapabileceği haller şunlardır:

a) Kişiye suçu işlerken rastlanması,

b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması.

Bazı hallerde ise sadece kolluğun yakalama yetkisi bulunmaktadır. (CMK m.90/2) Kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler.

6.1.2. Yakalama Emrine İstinaden Yakalama (MÜZEKKERELİ YAKALAMA)

Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir. (CMK m.98/1)

Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler. (CMK m.98/2)

Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır. (CMK m.94/1)

Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç 24 saat içinde yetkili Hâkim veya mahkeme huzuruna çıkarılamayacaksa, aynı sürede, yakalandığı yer adliyesinde, burada mevcut değilse, en yakın adliyede ve bizce yakalanan kişinin tutulduğu yerde bulunan sesli ve görüntülü iletişim sisteminin (SEGBİS) kullanılması suretiyle yetkili Hâkim veya mahkeme tarafından şüpheli veya sanığın sorgusu yapılır veya ifadesi alınır. (CMK m.94/2)

Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir. Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir. (CMK m.95)

6.2. GÖZALTI

Gözaltı[3], soruşturma yönünden zorunlu olması ve bir suç işlediği şüphesini gösteren somut delillerin bulunması halinde, yakalanmış olan kişinin Cumhuriyet savcısının kararıyla belirli bir süre özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. (CMK m.91/2)

6.2.1. Gözaltı Kararı Verme Yetkisi

Yakalanan kişi, Cumhuriyet Savcılığınca bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınmasına karar verilebilir. (CMK m. 91/1)

Suçüstü hâlleriyle sınırlı olmak kaydıyla; kişi hakkında aşağıdaki bentlerde belirtilen suçlarda mülki amirlerce belirlenecek kolluk amirleri tarafından yirmi dört saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda kırk sekiz saate kadar gözaltına alınma kararı verilebilir. (CMK m.91/4)

a) Toplumsal olaylar sırasında işlenen cebir ve şiddet içeren suçlar.

b) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Kasten öldürme (madde 81, 82), taksirle öldürme (madde 85),

2. Kasten yaralama (madde 86, 87),

3. Cinsel saldırı (madde 102),

4. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

5. Hırsızlık (madde 141, 142),

6. Yağma (madde 148, 149),

7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

8. Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma (madde 195),

9. Fuhuş (madde 227),

10. Kötü muamele (madde 232),

c) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda yer alan suçlar.

d) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen suçlar.

e) 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununa dayanılarak ilan edilen sokağa çıkma yasağını ihlal etme.

f) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde belirtilen suçlar.

Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafi veya kanunî temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hâkimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhâl ve nihayet yirmi dört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. (CMK m.91/5)

Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hâkiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz. (CMK m.91/6)

Gözaltına alınan kişi bırakılmazsa, en geç bu süreler sonunda sulh ceza hâkimi önüne çıkarılıp sorguya çekilir. Sorguda müdafi de hazır bulunur. (CMK m.91/7)

6.2.2. Gözaltı Süreleri

Bireysel Suçlar: 24s. + 12s. yol

Toplu Suçlar: 1g. + 1g. + 1g. + 1g. à 4g. + 12 s. Yol.

3713 sayılı TMK’na eklenen geçici m. 19/a ile 31 Temmuz 2018 tarihinden itibaren üç yıl süreyle; TCK m. 302-339’da tanımlanan suçlar ile TMK kapsamına giren suçlar veya örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda:

Bireysel Suçlar: 48s. (+48s.+48s.)

Toplu Suçlar: 4g. (+4g. + 4g.)

Uygulamalar

[1] Yakalama konusuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz. Gözde İBİCİOĞLU, Türk Anayasalarında Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs, 2019. 

[2] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 442.

[3] Gözaltı konusuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz. Gözde İBİCİOĞLU, Türk Anayasalarında Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs, 2019. 

 

1. Gözaltı sürelerine ilişkin son yapılan mevzuat değişiklikleri araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde doğrudan (fiili) yakalamayı kısaca ortaya koyunuz.

2. Gözaltı kararı verme yetkisi olanları açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, yakalama ve gözaltı koruma tedbirleri ortaya konulmuştur. Öncelikle fiili yakalama ve yakalama emrine istinaden yapılan yakalama tedbirleri anlatılmıştır. Ardından gözaltı kararı vermeye kimlerin yetkili olduğundan ve gözaltı sürelerinden bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Soruşturma yönünden zorunlu olması ve bir suç işlediği şüphesini gösteren somut delillerin bulunması halinde, yakalanmış olan kişinin Cumhuriyet savcısının kararıyla belirli bir süre özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Adli kontrol

(B) Gözaltı

(C) Tutuklama

(D) Elkoyma

İletişimin tespiti

Cevap-1 :

Gözaltı


Soru-2 :

Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından ………..düzenlenebilir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tutuklama

(B) Gözaltı

(C) Yakalama emri

(D) Adli kontrol

Elkoyma

Cevap-2 :

Yakalama emri


7. Tutuklama-adli Kontrol




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklamanın Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesi Hukukunda Adli Kontrol Tedbirinin Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Tutuklama Kararı Verme Yetkisi ve Tutuklama Süreleri

Tutuklamaya İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda tutuklama koruma tedbirini ve tutuklamanın şartlarını öğreneceğiz.

1.2. Tutuklama yasağı ve tutukluluk sürelerini öğreneceğiz.

1.3. Ceza muhakemesi hukukunda adli kontrol koruma tedbirini genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Tutuklamanın şartları nelerdir?

2. Tutukluluk süresi nasıldır?

3. Adli kontrol koruma tedbiri nedir?

4. Adli kontrol kararını kim verir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Tutuklama, Hâkim, Tutuklama Yasağı, Tutukluluk Süresi, Kuvvetli Şüphe, Delilleri Karartma, Kaçma Şüphesi, Adli Kontrol.

 

 

Giriş

Tutuklama ve adli kontrol birer koruma tedbirleridir. Tutuklamanın amacı sanığın kaçmasını, delil karartmasını ve yargılama neticesinde sanığa verilecek kararın yerine getirilmesinin imkânsız hale gelmesini önlemektir. Ancak uygulamada tutuklama bir ceza gibi uygulanmaktadır. Oysaki adli kontrolün ölçülülük bakımından yetersiz kaldığı durumlarda tutuklama koruma tedbirine başvurulmalıdır. Zira tutuklama ile temel hak ve özgürlüklere geçici de olsa bir kısıtlama getirilmektedir. Dersimizin bu bölümünde tutuklama ve adli kontrol tedbirlerini izah edeceğiz.

7.1. TUTUKLAMA

Tutuklama[1], suç işlediğine dair hakkında kuvvetli şüphe bulunan kişinin özgürlüğünün kesin hükümden önce Hâkim kararı ile geçici olarak kaldırılmasıdır[2].

7.1.1. Tutuklamanın Şartları

1. Kuvvetli Suç Şüphesi: Kuvvetli suç şüphesi birtakım olgulara (delillere) dayanmak zorundadır. (CMK m. 100/1) Yargılama sonunda sanığın mahkum olması kuvvetle muhtemel ise, kuvvetli suç şüphesinin varlığından söz edilebilir[3].

2. Tutuklama Nedenlerinden Birinin Varlığı:

– Kaçma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması bir tutuklama nedenidir. (CMK m. 100/2-a)

– Delilleri Karartma Şüphesi: Şüpheli veya sanığın davranışları;

1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,

2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması

girişiminde bulunma,

Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa. (CMK m. 100/2-b)

– Ancak katalog halinde sayılan bazı suçlar[4] söz konusu olduğunda, Kanun, somut olayda bir tutuklama nedeninin ayrıntılı araştırılmasından vazgeçmekte, sadece kuvvetli şüphenin bulunması halinde tutuklama kararı verilebileceğini öngörmektedir. (CMK m. 100/3)

7.1.2.Tutuklama Yasağı

İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemeyecektir. (CMK m. 100/1) Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez. (CMK m. 100/4). 15 yaşını doldurmamış çocuklar bakımından üst sınırı 5 yılı geçmeyen hapis cezasını gerektiren suçlar hakkında tutuklama kararı verilemez. (Çocuk Koruma Kanunu m. 21)

7.1.3. Karar Vermeye Yetkili Makam

Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. (CMK m. 101/1)

7.1.4. Kararda Gerekçe Gösterilmesi

Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu, gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. (CMK m. 101/2)

7.1.5. Tutukluluk Süresi

Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde: 1 yıl (+6 ay) (CMK m. 102/1)

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde: 2 yıl (+3 yıl)

TCK’da yer alan bazı suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda: 2 yıl (+5 yıl) (CMK m. 102/2)

7.1.5.1. Soruşturma Evresinde Tutukluluk Süresi

Yeni yapılan düzenlemeyle soruşturma evresi için ayrı tutukluluk süreleri öngörülmüştür. Soruşturma evresi için öngörülen tutukluluk sürelerinin yukarıda sayılan tutukluluk sürelerine ek olarak mı değerlendirileceği yoksa, yukarıda yer verilen tutukluluk sürelerinin toplam süreler olup amacın soruşturma evresinde tutukluluk sürelerine bir sınırlama getirmek olduğu tartışmalı olmakla birlikte biz ikinci görüşün yerinde olduğu kanaatindeyiz. Soruşturma evresinde öngörülen tutukluluk süreleri aşağıdaki gibidir:

Ø Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı,

Ø ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez.

Ø Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir. (CMK Cm.102/4)

Ø Bu maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise dörtte üç oranında uygulanır. (CMK m.102/5)

Cumhuriyet savcısı, şüphelinin adlî kontrol altına alınarak serbest bırakılmasını sulh ceza hâkiminden isteyebilir. Hakkında tutuklama kararı verilmiş şüpheli ve müdafi de aynı istemde bulunabilirler. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re'sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır. (CMK m. 103)

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir. Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. (CMK m. 104)

7.2. ADLİ KONTROL

Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. (CMK m. 109/1) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. (CMK m. 109/2)

Adlî kontrol, şüphelinin bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir. Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinde şüpheliye uygulanabilecek yükümlülükler sayılmıştır. Buna göre maddede sayılan yükümlülükler:

a) Yurt dışına çıkamamak. b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak. c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak. d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek. e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek. f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak. g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek. h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak. i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek. j) Konutunu terk etmemek. k) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek. l) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek. (5) Hâkim veya Cumhuriyet savcısı (d) bendinde belirtilen yükümlülüğün uygulamasında şüphelinin meslekî uğraşılarında araç kullanmasına sürekli veya geçici olarak izin verebilir”.

Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. (CMK m.109/6) Ancak tutuklamada geçen süre hapis cezasından mahsup edilir. Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir. (CMK m. 109/7)

7.2.1.Adli Kontrol Kararı

Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir. (CMK m. 110/1)

Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Bu hüküm, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz. (CMK m.112)

Uygulamalar

[1] Tutuklama konusuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz. Gözde İBİCİOĞLU, Türk Anayasalarında Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs, 2019.; Abdullah Batuhan BAYTAZ, Hükme Bağlı Tutukluluk, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/611499

[2] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 460.; Ali Kemal YILDIZ, Selman DURSUN, Serdar TALAS, “Koruma Tedbirleri – Türkiye Raporu: Tutuklama ve Adli Kontrol“, 11. Ceza Hukuku Günleri: Koruma Tedbirleri ve Türk Anayasaları ile Yeni Anayasa Önerilerinde Koruma Tedbirlerine İlişkin Düzenlemeler, 1 – 3 Haziran 2016, Ülke Raporları, İstanbul, 2016, s.297-309.

[3] Tutuklama kararının meşruiyetini ortaya koyan “şüphe” kavramından söz edebilmek için, şüpheliye yüklenen eylem ya da bulguların işlendiği tarihte bir suç teşkil ettiğinin açık ve net bir şekilde ortaya koyulması gerekmektedir (bkz. AİHM’ın 19.10.2000 tarihli, Wloch-Polonya kararı).

[4] “Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:  a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.  b) Şüpheli veya sanığın davranışları;  1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,  2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,  Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa. (3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir: (3) a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan; (2) 1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),  2. (Ek:6/12/2019-7196/58 md.) Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80)  3. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), 4.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87), 5. İşkence (madde 94, 95) 6. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),  7. Çocukların cinsel istismarı (madde 103), 8.(Ek: 6/12/2006 – 5560/17 md.) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149), 9. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), 11. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),  12. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315), b) 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. c) 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu. d) 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. e) 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar. f) 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları. g) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 6/10/1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 33 üncü maddesinde sayılan suçlar. h) (Ek: 27/3/2015-6638/14 md.) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen suçlar”. 

 

1. Tutuklama şartlarından biri olan kuvvetli suç şüphesini araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde tutuklamanın şartlarını kısaca ortaya koyunuz.

2. Ceza muhakemesinde tutuklama şartı olan kuvvetli şüpheyi açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, kişi hürriyetine yaptığı müdahaleden dolayı önem arz eden tutuklama ve adli kontrol koruma tedbirleri ortaya konulmuştur. Öncelikle tutuklamanın şartları ve tutukluluk süreleri anlatılmıştır. Ardından tutuklama yerine verilebilen adli kontrol tedbirinin neler olduğundan ve tedbirin şartlarından bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Suç işlediğine dair hakkında kuvvetli şüphe bulunan kişinin özgürlüğünün kesin hükümden önce Hâkim kararı ile geçici olarak kaldırılmasıdır. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Adli kontrol

(B) Gözaltı

(C) Tutuklama

(D) Elkoyma

İletişimin tespiti

Cevap-1 :

Tutuklama


Soru-2 :

Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine ……… kararı verilebilir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tutuklama

(B) Gözaltı

(C) Yakalama emri

(D) Adli kontrol

Elkoyma

Cevap-2 :

Adli kontrol


8. Arama-elkoyma



Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda arama koruma tedbirini ve aramanın şartlarını öğreneceğiz.

1.2. Bilhassa uygulamada ayrımı noktasında sorunlar yaşanan önleme araması ve adli arama koruma tedbirlerini aralarındaki farkları ortaya koyup izah edeceğiz.

1.3. Ceza muhakemesi hukukunda elkoyma koruma tedbirini ve elkoymanın şartlarını öğreneceğiz.

1.4. Aramaya ilişkin özel düzenlemeleri ve özel elkoyma çeşitlerini genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi hukukunda adli arama ve önleme araması ayrımı nasıl yapılır?

2. Aramanın şartları nelerdir?

3. Elkoyma tedbirinin icrası nasıl yapılır?

4. Özel elkoyma çeşitleri nelerdir?

 

 

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Ceza Muhakemesi Hukukunda Arama Kavramının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza Muhakemesi Hukukunda Elkoyma Kavramının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Aramanın Şartları ve İcrası

Aramaya İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Elkoymanın Şartları ve İcrası

Elkoymaya İlişkin Süreç Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Arama, Adli Arama, Önleme Araması, Yazılı Emir, Makul Şüphe, Üst, Eşya, Konut, Avukat Bürolarında Arama, Bilgisayar Kütüklerinde Arama, Elkoyma, Kayyum Tayini, Taşınmazlara Elkoyma, Avukat Bürolarında Elkoyma.

 

 

Giriş

Arama koruma tedbiri yakalama ya da delil elde etme amacıyla yapılan araştırma işlemidir. Arama gizli bir şeyin ortaya çıkarılması için yapılan bir araştırma işlemidir[1]. Elkoyma ise elinde bulunduranın rızası hilafına ispat aracı olan ya da müsadereye tabi olan eşyanın adliyenin eli altına alınmasıdır[2]. Uygulamada arama ve elkoyma kararları birlikte verilmektedir. Dersimizin bu bölümünde arama ve elkoyma koruma tedbirlerini izah edeceğiz.

8.1. ARAMA

Arama ile konut dokunulmazlığına, özel hayatın gizliliğine, vücut bütünlüğüne ve kişi özgürlüğüne müdahale edilebilmektedir. Bu nedenle arama Anayasada ayrıntılı olarak düzenlenmiştir[3](AY m. 20, 21) Anayasa dışında Ceza Muhakemesi Kanununda da aramaya ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Çalışmamızda öncelikle önleme araması ve adli arama arasındaki ayrımı yapacağız.

8.1.1. Önleme Araması / Adli Arama

Suç işlenmesini önlemek amacıyla yapılan aramaya önleme araması veya idari arama denir. Önleme araması somut şüphe olmaksızın belirsiz kişilere yönelik bir araştırma faaliyetidir[4]. Suç işlendikten sonra yapılan arama ise adli arama olup, CMK’da düzenlenen arama budur[5](CMK m. 116 vd.) Adli arama, şüpheli veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin ele geçirilmesi amacıyla kişinin üstü, ona ait eşyaev veya diğer yerlerde araştırma yapılmasıdır.

8.1.2. Aramanın Şartları

Arama; "arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak" anlamlarına gelmektedir[6].

Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Örneğin; bir polis memurunun, yayalar ya da diğer araçlar bakımından tehlike oluşturacak şekilde kullanılması nedeniyle durdurduğu bir aracın arka koltuğunda, uyuşturucu madde veya tabanca görmesi üzerine bunlara el koyması arama olarak kabul edilmemektedir[7].

Şüpheli ve sanıkla ilgili arama Ceza Muhakemesi Kanununun 116 ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.

Şüpheli ve sanık dışındaki kişilerle ilgili arama ise Ceza Muhakemesi Kanununun 117 inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir. Şüpheli ve sanık dışındaki kişilerle ilgili arama yapılabilmesi, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır. Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.

8.1.3. Aramanın Kapsamı

Kişinin üstünün aranması, üzerindeki giyside, kişinin bedeni üzerinde ve doğal vücut boşluklarında, tıbbi teknikler kullanılmaksızın, gözle veya elle yapılan delil araştırmasıdır. Maddede geçen eşya kavramı ile kişinin her türlü taşınabilir malvarlığı ifade edilmektedir. Konut ise kişinin fiilen yaşamaya tahsis edilmiş alandır. Fiilen yaşamaya tahsis edilmiş ise; çadır, karavan, otel odası bu kapsamdadır. İşyeri, kişinin mesleki faaliyetini sürdürdüğü yerler ile bunların eklentilerini ifade eder[8].

8.1.4. Arama Kararı ve Emri

Arama bir karara veya emre dayanmak zorundadır, karar veya emir yazılı olmalıdır. (AY m. 20, 21) Kural olarak arama bir Hâkim kararı ile olur. Ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile arama yapılabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısına da ulaşılamıyorsa, kolluk amirinin yazılı emri üzerine arama yapılabilir. Ancak kolluk amirinin yazılı emri üzerine yapılacak aramaya konu olan yerlerin kapsamı sınırlı tutulmuştur. Kolluk amiri; konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama emri verme yetkisine sahip değildir.

8.1.5. Aramanın Zamanı

Kural olarak arama gündüz yapılır. Ceza Muhakemesi Kanununun 118 inci maddesine göre konutta, işyerinde veya diğer kapalı yerlerde gece vaktinde arama yapılamaz. Ancak suçüstü veya gecikmesinde sakınca bulunan hâller ile yakalanmış veya gözaltına alınmış olup da firar eden kişi veya tutuklu veya hükümlünün tekrar yakalanması amacıyla yapılan aramalar istisnadır.

8.1.6. Aramanın İcrası

Arama işlemi kolluk tarafından icra edilir. (CMK m. 119/5) Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur. Arama sırasında ihtiyar heyetinden iki kişinin bulunmaması durumunda arama hukuka aykırı olacak ve elde edilen deliller de hukuka aykırı delil olacaktır. Ancak Yargıtay’ın bir işlem tanığının bulunmasını basit usulü eksiklik olarak değerlendirerek elde edilen delilleri hükme esas aldığı kararları mevcuttur. Askeri mahallerde yapılacak arama, Cumhuriyet savcısının nezaretinde askeri makamların katılımıyla adli kolluk görevlileri tarafından yerine getirilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emriyle de askeri makamların katılımıyla adli kolluk görevlileri tarafından arama yapılabilir.

8.1.7. Aramaya İlişkin Özel Düzenlemeler

8.1.7.1. Avukat Bürolarında Arama (m. 130/1)

Avukat büroları ancak, Hâkim veya mahkeme kararıyla aranabilir. Arama kararı soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine sulh ceza Hâkimi, kovuşturma evresinde ise Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya resen mahkeme tarafından verilir. Arama sırasında Cumhuriyet savcısı, baro başkanı veya onu temsil eden bir avukat mutlaka hazır bulunur. Avukatlara yönelik gerçekleştirilen arama faaliyeti için Avukatlık Kanunu m. 58’de[9] de bir düzenleme mevcuttur. Avukatın konutunda gerçekleştirilecek aramalar ve avukatın önleme aramasına tabi tutulup tutulamayacağı hususunda tartışmalar mevcuttur.

8.1.7.2. Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Arama (m. 134)

Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmada, somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka surette delil elde etme imkânının bulunmaması halinde, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilir. Örneğin cep telefonlarında gerçekleştirilen aramalar bakımından da bu hüküm geçerlidir.

Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde çıkarılan kopyalar ve çözümü yapılan metinler derhâl imha edilir.

8.2. ELKOYMA

Elkoyma, ceza muhakemesinde delil olabilecek veya müsadereye konu olabilecek bir malvarlığı değeri üzerinde zilyedin sahip olduğu tasarruf yetkisinin kaldırılmasıdır[10]. Uygulamada elkoyma çoğunlukla arama ile birlikte uygulanan bir koruma tedbiridir. Bu nedenle arama ve elkoyma kararlarının birlikte verilmesi uygun olabilir. Zira sadece arama kararı verilmiş olması halinde arama sonunda bulunan eşyaya elkonulamaz. Bu durumda da tedbirden beklenen fayda sağlanamamış olur.

Kural olarak, ceza muhakemesinde ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan her türlü malvarlığı değerlerine ve belgelere elkonulabilir.

8.2.1. Elkoyma Kararı ve Emri

Elkoyma işlemi bir karara veya emre dayanmak zorundadır, karar veya emir yazılı olmalıdır. (AY m. 20, 21) Elkoyma Ceza Muhakemesi Kanununda da düzenlenmiştir. Buna göre;

Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar. Zilyedliğinde bulunan eşya veya diğer malvarlığı değerlerine elkonulan kimse, hâkimden her zaman bu konuda bir karar verilmesini isteyebilir. (CMK m. 127)

8.2.2. Elkoymanın İcrası

İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır. Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir. (CMK m.123) Yani elkoyma zilyedin rızası hilafına yapılır.

8.2.3.Özel Elkoyma Çeşitleri

1. Taşınmazlara, Hak ve Alacaklara Elkoyma

2. Avukat Bürolarında Elkoyma

3. Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini

4. Bilgisayarlarda, Bilgisayar Programlarında ve Kütüklerinde Elkoyma

8.2.3.1.Taşınmazlara, Hak ve Alacaklara Elkoyma

Taşınmaz, hak ve alacaklara elkoyma konusunda karar verme yetkisi sadece Hâkime aittir. Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve bu suçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması gerekir. (CMK m. 128/1)

Taşınmaz, hak, alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanığa ait olması gerekmektedir. Ancak, başka bir kişinin zilyetliğinde bulunması halinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. Elkoyma kararı alınabilmesi için ilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. Bu rapor en geç üç ay içinde hazırlanır. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre talep üzerine iki ay daha uzatılabilir. (CMK m. 128/1-son cümle)

Elkoymanın konusunu oluşturabilecek malvarlığı değerleri Kanunda tek tek sayıldıktan başka, diğer malvarlığı değerlerine de yer verilmek suretiyle, kapsamlı bir düzenleme öngörülmüş bulunmaktadır[11].

Maddede elkoyma usulleri de düzenlenmiştir. Taşınmaza elkonulması kararı, tapu kütüğüne şerh verilmek suretiyle icra edilir. Kara, deniz ve hava ulaşım araçları hakkında verilen elkoyma kararı, bu araçların kayıtlı bulunduğu sicile şerh verilmek suretiyle icra olunur. Banka veya diğer malî kurumlardaki her türlü hesaba elkonulması kararı, teknik iletişim araçlarıyla ilgili banka veya malî kuruma derhâl bildirilerek icra olunur. Şirketteki ortaklık paylarına elkoyma kararı, ilgili şirket yönetimine ve şirketin kayıtlı bulunduğu ticaret sicili müdürlüğüne teknik iletişim araçlarıyla derhâl bildirilerek icra olunur.

8.2.3.2.Avukat Bürolarında Elkoyma

Arama sonucu elkonulmasına karar verilen şeyler bakımından bürosunda arama yapılan avukat, baro başkanı veya onu temsil eden avukat, bunların avukat ile müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu öne sürerek karşı koyduğunda, bu şey ayrı bir zarf veya paket içerisine konularak hazır bulunanlarca mühürlenir.

Bu konuda gerekli kararı vermesi, soruşturma evresinde sulh ceza hâkiminden, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemeden istenir. Yetkili hâkim elkonulan şeyin avukatla müvekkili arasındaki meslekî ilişkiye ait olduğunu saptadığında, elkonulan şey derhâl avukata iade edilir. Hâkim kararını, yirmidört saat içinde verir. (CMK m.130/2)

8.2.3.3.Şirket Yönetimi İçin Kayyım Tayini

Kanunda sınırlı olarak belirtilen suçlar[12] için başvurulabilen özel bir koruma tedbiridir. (CMK m. 133) Tedbir, elkoymanın özel bir türüdür. Şirketin malvarlığı kontrol altında tutulabilecektir. Şirketin faaliyetleri ceza muhakemesi sürecinde durdurulmamış ve şirket çalışanları mağdur edilmemiş olacaktır. Bunun sonucu olarak da beraat kararı verildiğinde şirket zarara uğramamış olacaktır[13].

Soruşturma veya kovuşturma aşamasında suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde; soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hâkim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyım atayabilir.

Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyımın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyıma verildiği açıkça belirtilir. Kayyım tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan edilir. Kayyımların görevleriyle ilgili iş ve işlemlerinden dolayı tazminat davaları, Devlet aleyhine açılır. Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kayyımlara bir yıl içinde rücu eder.

8.2.3.4.Bilgisayarlarda, bilgisayar programlarında ve kütüklerinde elkoyma

Bilgisayar, bilgisayar programları ve bilgisayar kütüklerine şifrenin çözülememesinden dolayı girilememesi veya gizlenmiş bilgilere ulaşılamaması ya da işlemin uzun sürecek olması halinde çözümün yapılabilmesi ve gerekli kopyaların alınabilmesi için, bu araç ve gereçlere elkonulabilir.

Şifrenin çözümünün yapılması ve gerekli kopyaların alınması halinde, elkonulan cihazlar gecikme olmaksızın iade edilir. (CMK m.134/2) Bilgisayar veya bilgisayar kütüklerine elkoyma işlemi sırasında, sistemdeki bütün verilerin yedeklemesi yapılır. (CMK m.134/3)

Uygulamalar

[1] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 498; YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 377.

[2] ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 516; YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 391.

 

[3] Özel hayatın gizliliği madde 20 – “…. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili  merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar”.

Konut dokunulmazlığı madde 21 – “Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar”.  

[4] ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 314; ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 627.

[5] “Adli arama/önleme araması ayrımına ilişkin bknz: “Yargılama konusu olay; ... isimli kişinin, ...plakalı yolcu otobüsü ile doğu illerinden temin ettiği uyuşturucu maddeyi Kocaeli üzerinden İstanbul'a sevk edeceğine ilişkin istihbari bilgi alınması ve söz konusu yolcu otobüsünün otogara girmesi üzerine, otobüsün kolluk görevlilerince durdurulması ve daha önce alınan önleme arama kararına dayanılarak otobüste yolcu olarak bulunan sanığın refakate alınarak bagajdaki sanığa ait valizde yapılan aramada net 237,12 gram eroin ele geçirilmesine dayanmaktadır. Yüksek Yargıtay 10. Ceza Dairesi; sanık hakkında alınan istihbari bilginin kapsamı nedeniyle, niteliği ve faili belli olan bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşan somut olayda, CMK'nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde 'adlî arama kararı' alınmadan, olaydan önce alınan 'önleme araması kararına' dayanılarak sanığın yolcu olarak bulunduğu otobüste arama yapılmasının hukuka aykırı olduğu, dolayısıyla bu arama sonucu sanığa ait valizde bulunan uyuşturucu maddenin de hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden bahisle sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği kanaati ile mahkumiyet kararını bozmuştur”. YCGK., E. 2016/513 K. 2019/371 T. 2.5.2019.

[6] Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113.

[7] Veli Özer ÖZBEK, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999, 1. Bası, s.18.

[8] ÖZBEK, Ceza Muhakemesi, s. 322, 323; ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 328

[9] “Avukatların avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlardan dolayı haklarında soruşturma, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Avukat yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak Cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımı ile aranabilir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz”.

[10] YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 391; ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 357; ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 336.

[11] “a) Türk Ceza Kanununda tanımlanan; 1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78), 2. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91), 3. Hırsızlık (madde 141, 142), 4. Yağma (madde 148, 149), 5. Güveni kötüye kullanma (madde 155), 6. Dolandırıcılık (madde 157, 158), 7. Hileli iflas (madde 161), 8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 9. Parada sahtecilik (madde 197), 10. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç), 11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235), 12. Edimin ifasına fesat karıştırma (madde 236), 13. Tefecilik (madde 241), 14. Zimmet (madde 247), 15. İrtikap (madde 250), 16. Rüşvet (madde 252),  17. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 305, 306, 307, 308), 18. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316), 19. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları. b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları, c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar, e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar, Hakkında uygulanır”. 

[12] “a) Türk Ceza Kanununda yer alan, 1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80), 2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 3. Parada sahtecilik (madde 197), 4. Fuhuş (madde 227),  5. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228), 6. Zimmet (madde 247), 7. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282), 8. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315), 9. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337), Suçları, b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları, c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar, e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar”. 

[13] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 351.

1. Önleme araması adli arama arasındaki ayrıma ilişkin kriterleri gösteren Yargıtay kararlarını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde aramanın şartlarını kısaca ortaya koyunuz.

2. Özel elkoyma çeşitlerini kısaca açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesinde arama ve elkoyma koruma tedbirleri ortaya konulmuştur. Öncelikle adli arama ve önleme araması arasındaki ayrıma yer verilmiştir. Ardından aramanın şartlarına ve aramaya ilişkin özel düzenlemelere genel bakış açısıyla bakılmıştır. Son olarak elkoymanın koşulları ve bu bağlamda özel elkoyma çeşitleri anlatılmıştır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Şüpheli veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin ele geçirilmesi amacıyla kişinin üstü, ona ait eşya, ev veya diğer yerlerdearaştırma yapılmasıdır. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Adli kontrol

(B) Önleme araması

(C) Tutuklama

(D) Elkoyma

(E) Adli arama

Cevap-1 :

Adli arama


Soru-2 :

………, ceza muhakemesinde delil olabilecek veya müsadereye konu olabilecek bir malvarlığı değeri üzerinde zilyedin sahip olduğu tasarruf yetkisinin kaldırılmasıdır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Tutuklama

(B) Gözaltı

(C) Yakalama emri

(D) Adli kontrol

(E) Elkoyma

Cevap-2 :

Elkoyma


9. İletişim Tespiti ve Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Telekomünikasyon Yoluyla İletişimin Denetlenmesi

Gizli Tedbirlerin Şartları Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi

Gizli Tedbirlerin Şartları Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Teknik Araçla İzleme

Gizli Tedbirlerin Şartları Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat

Kimlerin Tazminat Talep Edebileceği Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbirini ve tedbirin şartlarını öğreneceğiz.

1.2. Ceza muhakemesi hukukunda bilhassa örgütlü suçların ortaya çıkarılmasında önem arz eden gizli soruşturmacı görevlendirilmesi koruma tedbirini ve tedbirin şartlarını öğreneceğiz.

1.3. Ceza muhakemesi hukukunda teknik araçla izleme koruma tedbirini ve tedbirin şartlarını öğreneceğiz.

1.4. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konusunu genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesinde telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri nasıl uygulanır?

2. Gizli soruşturmacı görevlendirmesinin koşulları nelerdir?

3. Ceza muhakemesinde teknik araçla izlemenin şartları nedir?

4. Koruma tedbirleri nedeniyle tazminatı kimler isteyebilir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Telekomünikasyon, İletişim Tespiti, Gizli Soruşturmacı, Örgüt Suçları, Teknik Araçla İzleme, Koruma Tedbirleri, Tazminat.

 

 

Giriş

İletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi tedbiri, delil elde etmek amacıyla işlenmiş ya da işlenmekte olan bir suçun soruşturma ve kovuşturması ile sınırlı bir tedbirdir[1]. Gizli soruşturmacı görevlendirmesi ise bilhassa örgütlü yapılarda örgüt içine sızarak örgüte ilişkin her türlü araştırmayı yaptığından ve delilleri topladığından bir örgütlü suçun soruşturması için önem arz eden bir tedbirdir. Derslerimizde anlattığımız koruma tedbirlerine ilişkin bir hukuka aykırılık olması durumunda ise Devletin tazminat sorumluluğu gündeme gelmektedir. Bu bağlamda dersimizin bu bölümünde telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi, teknik araçla takip ve koruma tedbirleri nedeniyle tazminat konularını izah edeceğiz.

9.1. TELEKOMÜNİKASYON YOLUYLA YAPILAN İLETİŞİMİN DENETLENMESİ

9.1.1.İletişimin Denetlenmesi, Kayda Alınması ve Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi

Anayasa’nın 22 inci maddesine göre haberleşmenin gizliliği esastır. Kanunda açıkça gösterilen hallerde Hâkim kararıyla ve gecikmede sakınca varsa diğer yetkili merciin yazılı emriyle haberleşmenin gizliliğine dokunulabilir. Telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi tedbirine karar verilmesi haberleşmenin gizliliğini ihlal suçları (TCK md. 132) ve bilişim sistemine girilmesi ve sistemde kalmaya devam edilmesi suçları (TCK md. 243) açısından hukuka uygunluk sebebi oluşturur.

Belli suçlar için başvurulabilen[2] ve şüpheli ve sanığa uygulanan gizli bir koruma tedbiridir. Bu sebeple alınan karar ve yapılan işlemler tedbir süresince gizli tutulur. Doktrinde, koruma tedbiri olmadığı, delile ulaşmak için başvurulan bir araştırma vasıtası olduğunu söyleyen görüşler mevcuttur[3].

9.1.1.1. Tedbirin Konusu

Tedbirin konusunu telekomünikasyon araçları vasıtasıyla dinlenebilen, kayda alınabilen, sinyal bilgileri tespit edilebilen haberleşme, yani iletişim oluşturur. Bu tedbire, işlenmiş veya işlenmekte olan bir suçun delillerine ulaşmak için başvurulur[4].

CMK md. 135 kapsamında, iki kişi arasında gerçekleştirilen görüşmenin, ancak bir üçüncü kişi tarafından uygun teknik araçlarla dinlenmesi ve kayda alınması halinde mümkün olabilir. Bu nedenle konuşmanın taraflarından birisinin bu konuşmayı kaydetmesi teknik anlamda bir iletişimin denetlenmesi olmaz[5]. Özellikle telefon konuşması sırasında mağdur delil elde etmek amacıyla uğradığı hakaret ya da tehditi kayda almaktadır. Bu telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti olmayıp, elde edilen kaydın delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı da tartışmalıdır.

9.1.1.2. Tedbirle Elde Edilen Deliller

İletişimin dinlenmesi ve kayda alınması, kural olarak suç işlendikten ve usulüne uygun olarak karar verildikten sonra ileriye dönük olarak başvurulabilir. Sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi, karar tarihinden itibaren sinyal bilgilerinin takip edilerek toplanması ve değerlendirilmesi şeklinde gerçekleşebileceği gibi, karar tarihinden önceki döneme yönelik tespit edilerek değerlendirilmesi şeklinde olabilir[6].

Yargıtay: Suçun işlendiğini veya işlenmekte olduğunu gösteren açıklamaların suç esnasında mı, yoksa suç tamamlandıktan sonra mı tespit edildiği konusunda ayrım yapmadan iletişimin denetlenmesi yoluyla tespit edilen konuşmaların belirti delili olduğuna ve başka delillerle desteklenmediği takdirde hükme esas alınmayacağına karar vermiştir (Y8CD 12.05.2009, 417/6705).

9.1.1.3. Tedbirin Koşulları (CMK md. 135/1)

Katalog halinde belirtilen bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada suçun işlendiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi olanağının bulunmaması halinde tedbire başvurulabilir.

Soruşturma ve kovuşturmada Hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal Hâkim onayına sunar ve Hâkim, kararını en geç 24 saat içinde verir. Sürenin dolması veya Hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır.

Tedbir, gizli uygulanmaktadır. Tedbire Hâkim karar verdiği için verilen karar Hâkimlik kararıdır. Bu sebeple itiraza konu olacaktır (CMK md. 267).

Şüpheli/sanık hakkında iletişim dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Tanıklıktan çekinebilecek kişilerle şüphelinin/sanığın arasındaki iletişim kayda alınamaz, alınmışsa bu kayıtlar derhal yok edilir (CMK md. 135/3).

Şüpheliye/sanığa yüklenen suç dolayısıyla müdafiin bürosu, konutu veya yerleşim yerindeki telekomünikasyon/iletişim araçları hakkında bu tedbir uygulanamaz (CMK md. 136/1).

Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir. Bu süre bir ay daha uzatılabilir. Örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerek görülmesi halinde, Hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplamda üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.

9.1.2.Mobil Telefonun Yerini Tespit

Bu tedbir tüm suçlar için uygulanabilir. Kanunda, iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi için gerekli koşulların mobil telefonun yerini tespit için de aranacağına dair bir açıklık yoktur.

Şüphelinin/sanığın yakalanabilmesi için mobil telefonun yerini tespitte Hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı kararı aranır (CMK md. 135/5). Hâkimlik kararı olduğu için itiraz mümkündür. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir. Bu süre bir ay daha uzatılabilir (CMK md. 135/5).

9.1.3. İletişimin Tespiti

Bu tedbir de mobil telefonun yerini tespit gibi tüm suçlar için uygulanabilir. Belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı, elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespitinden ibarettir[7]. Kanunda, iletişimin dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi için gerekli koşulların iletişimin tespiti için de gerekli olduğuna dair bir açıklık bulunmamaktadır[8].

Soruşturmada Hâkim veya gecikmesinde sakınca olan hallerde Cumhuriyet Savcısı (24 saat içinde Hâkim onayına sunar ve Hâkim de 24 saat içinde kararını verir); kovuşturmada mahkeme kararı ile yapılır.

İletişimin tespiti tedbiri, bu tedbire ilişkin verilen karar tarihinden önceki döneme ve karar tarihinden sonraki döneme ilişkin olarak uygulanabilir (CMK md. 135/6). İletişimin tespitine ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir (CMK md. 137/4).

9.1.4.İletişimin Önleme Amaçlı Denetlenmesi:

PVSK ek md. 7/1: “Polis, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Anayasa düzenine ve genel güvenliğine dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere, ülke seviyesinde ve sanal ortamda istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar, değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yapar”.

9.2. GİZLİ SORUŞTURMACI GÖREVLENDİRİLMESİ

Örgütlü suçluluğun aydınlatılmasında, klasik ve hatta modern birçok delil elde etme yönteminin yetersiz kalması, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların içeriden izlenmesi suretiyle delile ulaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Kamu görevlileri, kimlikleri değiştirilmek suretiyle suç örgütlerini izlemek ve delil toplamak üzere görevlendirilebilmektedir[9].

9.2.1. Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesinin Şartları

Soruşturma konusu suçun işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka surette delil elde edilememesi durumunda kamu görevlileri gizli soruşturmacı olarak görevlendirilebilir.

Kanunda katalog halinde sayılan bazı örgütlü suçluluk halleri[10] bakımından kabul edilmiştir. Gizli soruşturmacı, hâkim kararıyla görevlendirilir. (CMK m. 139/1) Sadece soruşturma evresinde başvurulan bir koruma tedbiridir. Gizli soruşturmacı görevlendirilecek kişi ancak bir kamu görevlisi olabilir. Soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karar ve diğer belgeler ilgili Cumhuriyet Başsavcılığında muhafaza edilir. Soruşturmacının kimliği, görevinin sona ermesinden sonra da gizli tutulur. (CMK m. 139/3)

9.2.2. Gizli Soruşturmacının Görev ve Yetkileri

Soruşturmacı, faaliyetlerini izlemekle görevlendirildiği örgüte ilişkin her türlü araştırmada bulunmak ve bu örgütün faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili delilleri toplamakla yükümlüdür. (CMK m. 139/4) Soruşturmacı, görevini yerine getirirken suç işleyemez ve görevlendirildiği örgütün işlemekte olduğu suçlardan sorumlu tutulamaz. (CMK m. 139/5) Soruşturmacının kimliği değiştirilebilir. Bu kimlikle hukukî işlemler yapılabilir. Kimliğin oluşturulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belgeler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir. (CMK m. 139/2) Soruşturmacı görevlendirilmesi suretiyle elde edilen kişisel bilgiler, görevlendirildiği ceza soruşturması ve kovuşturması dışında kullanılamaz. Suçla bağlantılı olmayan kişisel bilgiler derhâl yok edilir. (CMK m.139/6)

Gizli soruşturma ile görevlendirilen kişinin işlenen veya işlenmek üzere olan bilhassa örgütlü suçu ortaya çıkartmak için şüphelilerle temas kurarak suçüstü yakalanmalarını sağlaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bulunmuştur. (AİHM’nin Ludi/İsviçre, 15.06.1992 gün ve 12433/1986 sayılı kararı) Ancak görevlinin suç işlemeye niyeti olmayan kişileri suç işlemeye teşvik ve azmettirmesi (ajan provokatör) AİHS’nin ihlali olarak kabul edilmiştir. (AİHM’nin Teixeira de Castro/Portekiz, 09.06.1998 gün ve 25829/94 sayılı kararı)

9.3. TEKNİK ARAÇLARLA İZLEME

Şüpheli veya sanığın belirli alanlardaki faaliyetleri ve belirli mekanlar görüntü ve ses kaydeden araçlarla gizlice izlenmekte, ses ve görüntüleri kayda alınmaktadır. Önleme amaçlı güvenlik kameraları veya MOBESE olarak adlandırılan sistemler aracılığıyla yapılan kayıtlar CMK hükümlerine tabi değildir[11].

9.3.1. Teknik Araçla İzlemenin Şartları

Somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir[12]. Teknik araçla izleme koruma tedbiri, kişinin konutunda uygulanamaz. Ancak katalogda yer alan suçların[13] soruşturma ve kovuşturması bakımından bu tedbire başvurulabilir.

Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmi dört saat içinde hâkim onayına sunulur. Hâkim kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi hâlinde kayıtlar derhâl imha edilir. (CMK m. 140/2) Teknik araçlarla izleme kararı en çok üç haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir hafta daha uzatılabilir. Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi hâlinde, hâkim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir haftadan fazla olmamak ve toplam dört haftayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir. Teknik araçlarla izleme tedbiri ile birlikte gizli soruşturmacı görevlendirilmesi halinde bu fıkrada belirtilen süreler bir kat artırılarak uygulanır. (CMK m. 140/3)

Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir. (CMK m. 140/4)

9.4. KORUMA TEDBİRLERİ NEDENİYLE TAZMİNAT

Koruma tedbirleri uygulanırken hukuka aykırılık bulunması durumunda Devlet uğranılan zararı tazminle yükümlüdür. Örneğin hukuka aykırı gerçekleştirilen tutuklama durumunda hukuka aykırı tutuklanan kişiye tazminat hakkı doğmaktadır. Koruma tedbirleri nedeniyle ne zaman tazminat talep edilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre;

Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,

b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,

c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,

f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,

g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,

h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,

i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,

j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,

k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan, Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler”. (CMK m.141/1)

Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir. (CMK m.141/3) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder. (CMK m.141/4)

9.4.1. Tazminat isteminin koşulları

Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir. (CMK m.142/1)

İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır. (CMK m. 142/2)

Tazminata ilişkin mahkeme kararları, kesinleşmeden ve idari başvuru süreci tamamlanmadan icra takibine konulamaz. Kesinleşen mahkeme kararında hükmedilen tazminat ile vekâlet ücreti, davacı veya vekilinin davalı idareye yazılı şekilde bildireceği banka hesap numarasına, bu bildirimin yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde ödenir. Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde, karar genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur. (CMK m. 142/10)

9.4.2. Tazminat isteyemeyecek kişiler

· Tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler.

· Genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler.

· Kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler.

· Adlî makamlar huzurunda gerçek dışı beyanla suç işlediğini veya suça katıldığını bildirerek gözaltına alınmasına veya tutuklanmasına neden olanlar tazminat isteyemez. (CMK m. 144)

Uygulamalar

[1] ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 388.

[2] CMK md. 135/8: “Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir: a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
 1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91), 2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), 3. İşkence (madde 94, 95), 4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç̧, madde 102),
5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103), 6. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158) , 7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 8. Parada sahtecilik (madde 197), 9. Suç̧ işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç), 10. Fuhuş̧ (madde 227), 11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235), 12. Tefecilik (madde 241), 13. Rüşvet (madde 252), 14. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282), 15. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302), 16. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316), 17. Devlet Sırlarına Karsı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları. b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. c) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu, d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar
”. 

[3] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 478.

[4] ÖZBEK vd.; Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 389; ÖZTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 343.

[5] Ali İhsan ERDAĞ, İletişimin Denetlenmesi Kapsamında İki Önemli Sorun Olarak: Mağdurun İletişiminin Tespiti ve İletişimin Mağdur Tarafından Kaydedilmesi, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-92-668.  

[6] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 480.

 

[7] “soruşturma evresinde telefonla yapılan görüşmelere ilişkin detay bilgilerinin, yani telefonla yapılan iletişimin kimlerle ve ne zaman yapıldığının belirlenmesi anlamına gelen tespitin, 5271 sayılı Kanun'un 135/6. maddesi kapsamı dışında kaldığı, hangi suça ilişkin olursa olsun, telefondan kimlerle, ne zaman görüşüldüğüne dair tespitin, 5271 sayılı Kanun'un 135/1. maddesi uyarınca hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı'nın kararıyla mümkün olacağı, somut olayda da şüpheliye ait olan cep telefon numarasını arayan ve aranan telefon dökümlerini içerecek şekilde detay bilgilerinin istendiği dikkate alınmaksızın itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur”. Yargıtay Kararı - 2. CD., E. 2009/22575 K. 2009/31143 T. 25.6.2009

[8] CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 491.

[9] YENİSEY/NUHOĞLU, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 455, 456; ÖZBEK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 410; ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 378; Mehmet IŞIK, Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2014-110-1353.

[10] “Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:  

a) Türk Ceza Kanununda yer alan; 1. Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenip işlenmediğine bakılmaksızın uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 2. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220), 3. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315). b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. c) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar”. 

 

[11] ŞAHİN/GÖKTÜRK, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 382; ÖZBEK vd., Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 437; Ahmet Emrah AKYAZAN, Teknik Araçla İzleme, Terazi Hukuk Dergisi, Cilt:2, Sayı:6, 2007, s. 83-89.

[12] “Gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin kararın verildiği tarihte yürürlükte bulunan CMK'nın 139. maddesine göre gizli soruşturmacı görevlendirilebilmesi için işlenen suçun kanunda sayılan ve gizli soruşturmacı kullanılabilecek suçlardan olması, suçun işlendiği konusunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması, başka yolla delil elde etme imkanının bulunmaması, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir suç olması ve yetkili ve görevli mahkemece bir karar verilmesi gerekir. Somut olayda dava konusu suç uyuşturucu madde ticareti yapma suçu olduğu halde, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suç olmadığı; zira CMK'nın 139. maddesinin 4. fıkrasına göre örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmeyen suçlarda gizli soruşturmacı görevlendirilemeyeceği; yine CMK'nın "Teknik Araçlarla İzleme" başlıklı 140. maddesindeki düzenlemeye göre, sanıkların teknik araçlarla izlenmelerine ilişkin bir karar bulunmadığı, gizli soruşturmacı görevlendirilmesine ilişkin karara dayanılarak ve CMK'nın 140. maddesi uyarınca ayrıca bir karar alınmadan teknik araçlarla izleme ve görüntüleme ve ses alma işlemi yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır. Mahkemece suçun sübutu gizli soruşturmacı faaliyetleri ile teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen kayıtlara dayandırılmıştır. CMK'nın 217. maddesine göre sanıklara atılı suç hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Hukuka uygun olmayan teknik araçlarla izleme sonucu elde edilen delile dayanılarak sübuta gidilmesi mümkün değildir. Sanıklar dosya içinde yer alan basılı görüntülerin uyuşturucu madde ticareti yapma eylemine ilişkin olmadığını beyan ederek, atılı suçu kabul etmemiştir”. Yargıtay Kararı - 20. CD., E. 2017/1135 K. 2019/3374 T. 29.5.2019.

[13] “a) Türk Ceza Kanununda yer alan; 1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91), 2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83), 3. Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158), 4. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), 5. Parada sahtecilik (madde 197), 6. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç), 7. Fuhuş (madde 227) 8. İhaleye fesat karıştırma (madde 235), 9. Tefecilik (madde 241), 10. Rüşvet (madde 252), 11. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282), 12. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302), 13. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316), 14. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337), Suçları. b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları. c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar. d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar”.

 

1. Soruşturma evresinde gizli soruşturmacının rolünü araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi tedbirini kısaca ortaya koyunuz.

2. Gizli soruşturmacı görevlendirilmesi tedbirini AİHM içtihatlarını da değerlendirerek açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunda gizli koruma tedbirleri olarak adlandırılan telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı görevlendirilmesi ve teknik araçla izleme tedbirleri ortaya konulmuştur. Ardından ceza muhakemesi sürecinde uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle tazminat isteminin koşullarından ve kimlerin tazminat isteyebileceğinden bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Kamu görevlileri, kimlikleri değiştirilmek suretiyle suç örgütlerini izlemek ve delil toplamak üzere görevlendirilebilmektedir. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Adli kontrol

(B) Önleme araması

(C) Gizli soruşturmacı

(D) Elkoyma

Teknik araçla takip

Cevap-1 :

Gizli soruşturmacı


Soru-2 :

………, belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı, elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespitinden ibarettir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Mobil telefon yerini tespit

(B) Gözaltı

(C) İletişimin tespiti

(D) Adli kontrol

Elkoyma

Cevap-2 :

İletişimin tespiti


10. Kanun Yolları




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Olağan Kanun Yolları

Ceza Muhakemesinde Denetim Süreci

Bilgi Yoluyla

Olağanüstü Kanun Yolları

Ceza Muhakemesinde Denetim Süreci

Bilgi Yoluyla

Kanun Yollarına Başvurma Hakkı

Kimlerin Kanun Yoluna Başvurabileceği Bilgisi

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Ceza muhakemesi hukukunda kanun yoluna başvurma hakkı olanları öğreneceğiz.

1.2. Olağan kanun yolları olan itiraz, istinaf ve temyiz kurumlarını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

1.3. Ceza muhakemesi hukukunda olağanüstü kanun yolları olan kanun yararına bozma, olağanüstü itiraz ve yargılamanın yenilenmesi kurumlarına genel bir bakış yapacağız.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Ceza muhakemesi hukukunda kimler kanun yollarına başvurabilir?

2. Ceza muhakemesinde olağan kanun yolları nelerdir?

3. Olağanüstü kanun yolları nelerdir?

4. Aleyhe değiştirme yasağı ve bozmaya uymadan sonra serbestlik ilkesi nedir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kanun Yolları, Aleyhe Değiştirme Yasağı, Bozmaya Uymadan Sonra Serbestlik İlkesi, Olağan Kanun Yolları, İtiraz, İstinaf, Bölge Adliye Mahkemesi, Temyiz, Olağanüstü Kanun Yolları, Kanun Yararına Bozma, Olağanüstü İtiraz, Yargılamanın Yenilenmesi.

 

 

Giriş

Davaya bakan ilk derece mahkemesinin yargılama sırasında hata yapması ya da gerçekle bağdaşmayan karar vermesi mümkündür. Yapılan bu hataların giderilmesi ve maddi gerçeğe uygun istikrar kazanmış kararlar verilebilmesi için bir denetim mekanizmasına ihtiyaç duyulur. Bu denetim mekanizması kanun yoludur. Kanun yoluna menfaati zarar görmüş olanlar tarafından başvurulmaktadır. İlk derece mahkemesince verilen karar istisnai hallerde resen incelenmekle birlikte kural istem üzerine incelemedir. Dersimizin bu bölümünde kanun yoluna başvurmaya hakkı olanlar, olağan ve olağanüstü kanun yolları konularını izah edeceğiz.

10.1.KANUN YOLLARINA BAŞVURMA HAKKI

Kanun yollarına başvurma hakkı olanlar kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve katılan sıfatını almış olanlar[1] ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar kanun yollarına başvurabilirler. (CMK m. 260/1)

Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler. (CMK m. 260/2)

Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir. (CMK m.261)

Şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi, şüpheli veya sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden başvurabilirler. Şüphelinin veya sanığın başvurusuna ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak başvuru ve onu izleyen işlemler için de geçerlidir. (CMK m.262)

Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir. (CMK m.263/1)

10.2. KANUN YOLUNUN BELİRLENMESİNDE YANILMA

Örneğin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilmesi gerektiği halde istinafa başvurulması kanun yolunun belirlenesinde yanılmadır. Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz. (CMK m.264/1) Bu durumda başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir. (CMK m.264/2) Bu durumda merciin istinaf başvurusunu itiraz olarak değerlendirmesi gerekir. Burada amaç kişinin bu yanılması sebebiyle hak kaybına uğramasını engellemektir.

10.3. BAŞVURUDAN VAZGEÇİLMESİ VE ETKİSİ

Kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Ancak, Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine yapılan başvurudan onun rızası olmaksızın vazgeçilemez. (CMK m. 266/1) Nitekim YCGK kararında da belirtildiği üzere; olağan kanun yollarından temyize ilişkin olarak Cumhuriyet savcısının sanık lehine yaptığı başvurusundan onun rızası olmadan vazgeçemeyeceği kuralının gerekçesi, kendisi de hükmü temyiz etme hak ve yetkisine sahip olan, ancak Cumhuriyet savcısının başvurusuna güvenerek kanun yoluna başvurmayan sanığın bu güveni nedeniyle zarar görmemesidir. Çünkü sanık, Cumhuriyet savcısının başvurusuna güvenerek kendisi temyizi başvurusunda bulunmamış, bu nedenle kanuni başvuru süresini geçirmiş olabilir. Onun onayı bulunmaksızın Cumhuriyet savcısının temyiz başvurusunu geri almasının kabul edilmesi halinde, başvuru süresini geçirmiş olan sanığın bundan zarar göreceği bir gerçektir[2].

Müdafin veya vekilin başvurudan vazgeçebilmesi, vekâletnamede bu hususta özel yetkili kılınmış olması koşuluna bağlıdır. (CMK m. 266/2) Kendisine müdafi atanan şüpheli veya sanıklar yararına kanun yoluna başvurulduğunda veya başvurulan kanun yolundan vazgeçildiğinde şüpheli veya sanık ile müdafin iradesi çelişirse müdafin iradesi geçerli sayılır. (CMK m. 266/3)

10.4. KANUN YOLUNA BAŞVURMANIN ETKİLERİ

Kanun yoluna yapılan başvurunun iki önemli sonucu vardır:

1. Kararın Kesinleşmesine ve İnfazına Engel Olması

2. Aleyhe Değiştirme Yasağı

Aleyhe değiştirme yasağı kanun yoluna sanık lehine başvurulması durumunda yeniden verilen hükmün önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamasıdır. Söz konusu yasak; istinaf (m. 283), temyiz (m. 307/4), yargılamanın yenilenmesi (m. 323/2) ve belirli durumlarda kanun yararına bozma (m. 309/4-b) bakımından uygulama alanı bulur.

Cumhuriyet savcısı tarafından sanık lehine kanun yoluna başvurulmasına durumunda da aleyhe değiştirme yasağı öngörülmüştür. Cumhuriyet savcısı tarafından aleyhine kanun yoluna gidilen karar, sanık lehine bozulabilir veya değiştirilebilir. Ancak Cumhuriyet savcısı, kanun yoluna sanık lehine başvurduğunda, yeniden verilen hüküm önceki hükümde tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı içeremez. (CMK m. 265/1)

10.5. OLAĞAN KANUN YOLLARI

İlk derece ya da istinaf mahkemelerinden verilip de henüz kesinleşmemiş olan kararların denetimi olağan kanun yollarına başvuru ile sağlanır. Kanunda yer alan olağan kanun yolları itiraz, istinaf ve temyizden ibarettir[3].

10.5.1. İTİRAZ

Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir. (CMK m. 267/1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz[4], ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie dilekçe vermek suretiyle yapılır. (CMK m. 268/1) Örneğin sulh ceza hakimince verilen tutuklama kararı ya da ceza mahkemesinin verdiği görevsizlik kararlarına itiraz edilebilir. İtiraz kanun yolunda bir merciin verdiği kararın aynı derecedeki bir başka merci tarafından incelendiğini görüyoruz. İstinaf ve temyiz yolu başvurularında ise mahkeme tarafından verilen nihai kararlar bir üst merciin denetimine tabi tutulur.

10.5.2. İSTİNAF

İstinaf, “yeniden başlama”, “baştan alma” anlamına gelmektedir. Hukuk terimi olarak istinaf, ilk derece mahkemesince verilen bir nihai hükmün bozulması istemiyle, ikinci derece mahkemesine yapılan başvurudur[5]. İlk derece mahkeme kararlarının gerekiyorsa ikinci kez yeniden görüşülüp bir karar verilmesini sağlayan olağan bir kanun yoludur[6]. Yeniden görüşülüp karara bağlama dışında istisnai hallerde ilk derece mahkemesi kararlarını bozarak, bozulan kararı tekrar kararı veren mahkemeye geri gönderdiğini görüyoruz. Ya da istinafa başvurulan kararda hukuka aykırılık bulunmazsa başvurunun esastan reddine, olaya ilişkin araştırma yapılmasına gerek kalmayacak derece eksiklikler varsa da düzelterek esastan reddine karar verir.

İstinaf başvurusu kendisine gelen mahkeme önce başvuruyu usulden değerlendirir. Bu değerlendirmede süresinde başvurunun yapılıp yapılmadığı, başvuranın hakkı olup olmadığı ve hükmün istinafa tabi olup olmadığı değerlendirilir.

İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.

Ancak;

a) Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf yoluna başvurulamaz. (CMK m. 272)

İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır.

10.5.2.1. Bölge Adliye Mahkemesinin Vereceği Kararlar

Bölge Adliye Mahkemesi dosyayı inceledikten sonra;

“a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığınıdelillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığınıispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

b) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

c) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,

d) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

e) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra (…) davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına, karar verir.

Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar”. (CMK m.280)

10.5.3. TEMYİZ

Arapça kökenden gelen temyiz "ayırma, ayırdetme, ayıklama, arıtma" anlamına gelmektedir. Temyiz, Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) ceza dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlara karşı yasa ve usul yönünden denetim yapılması için başvurulan ikinci derece olağan kanun yoludur.

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.

Ancak;

a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,

b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları, …….Temyiz edilemez”. (CMK m. 286)

10.5.3.1. Temyiz Nedeni

Temyiz sebebi, ancak hükmün hukukî yönüne ilişkin olabilir. Yani temyiz mercii davayı sadece hukuki açıdan inceler. Davayı maddi açıdan incelemez. Yargıtay, yalnız temyiz başvurusunda belirtilen hususlar ile temyiz istemi usule ilişkin noksanlardan kaynaklanmışsa, temyiz başvurusunda bunu belirten olaylar hakkında incelemeler yapar.

Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.

Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. (CMK m. 288) Temyiz eden, hükmün neden dolayı bozulmasını istediğini temyiz başvurusunda göstermek zorundadır. Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır.

10.5.3.2. Temyiz İsteminin Esastan Reddi veya Hükmün Bozulması

Bölge adliye mahkemesinin temyiz olunan hükmünün Yargıtayca hukuka uygun bulunması hâlinde temyiz isteminin esastan reddine karar verilir. Yargıtay, temyiz edilen hükmü, temyiz başvurusunda gösterilen, hükmü etkileyecek nitelikteki hukuka aykırılıklar nedeniyle bozar. Yargıtay, dosyayı davanın esasına hükmedebileceği ve hukuka aykırılığı giderebileceği durumlar (303 üncü maddede belirtilenlerin) dışında kalan hâllerde yeniden incelenmek ve hüküm verilmek üzere hükmü bozulan bölge adliye mahkemesine veya diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderir.

Hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise dosya, gereği için kararı veren ilk derece mahkemesine ya da bozma kararının içeriği doğrultusunda Yargıtayca uygun görülmesi halinde bölge adliye mahkemesine, gönderilir. (CMK m.302)

10.5.3.3. Hükmün Bozulması Sonrası Bozmaya Uyma Ya Da Direnme Kararı

Yargıtay’dan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesi direnebilir (Yargıtayca kararı bozulan ilk derece ya da istinaf mahkemesinin, bozma kararına uymayarak kendi kararında direnmesidir.) ya da bozma kararına uyabilir. Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir. Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara karşı direnilemez. Yani YCGK kararları kesindir.

Bozma sonrasında yerel mahkemenin yeniden yargılama yaparak bozmaya uyması durumunda, ne kendisi tarafından verilen ilk hükümle ne de bozma gerekçesi ile bağlı olmaması anlamına gelen bozmadan sonra serbestlik kuralı devreye girecektir. Bozmaya uymadan sonra serbestlik kuralının istisnalarından biri aleyhe bozma/aleyhe ceza ağırlaştırma yasağıdır. Hükme karşı sadece sanık lehine başvurulmuş ise bozma sonrasında verilen hüküm, ilk hükümden daha ağır hüküm içeremez. Bir diğer istisnası ise, Yargıtay tarafından işaret edilen usule ilişkin eksikliklerdir.

10.6. OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI

Kesinleşen kararlarda hukuka aykırılığın giderilmesini sağlayan denetim mekanizması olağanüstü kanun yollarıdır. Kanunda yer alan olağanüstü kanun yolları kanun yararına bozma, olağanüstü itiraz ve yargılamanın yenilenmesinden ibarettir[7].

10.6.1. Kanun Yararına Bozma

Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı’nın, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesidir[8](CMK m. 309/1)

10.6.2. Olağanüstü İtiraz

Yargıtay ceza dairelerinden verilen kararlara karşı re’sen veya talep üzerine kararın Başsavcılığa[9] ulaşmasından itibaren aleyhe başvurularda otuz gün içinde, lehe başvurularda ise süresiz olarak bu yola başvurulması mümkündür. Başvuru üzerine daire temyiz incelemesinde verdiği kararı düzeltebilir, aksi durumda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderir[10](CMK m.308/1)

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz.( CMK m.308/A-1)

10.6.3. Yargılamanın Yenilenmesi

Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir davada yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin bulunması durumunda dava yeniden görülebilir[11]. Yargılanmanın yenilenmesi hükümlü lehine ve aleyhine olmak üzere ikiye ayrılır.

10.6.3.1. Hükümlü Lehine Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri

Yargılamanın yenilenmesi sebepleri kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar yeni vakıa veya delilin ortaya çıkması, hükmün dayandığı belgelerden birinin sahteliğinin anlaşılması gibi ispata ilişkin nedenlerdir.

Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir dava, aşağıda yazılı hâllerde hükümlü lehine olarak yargılamanın yenilenmesi yoluyla tekrar görülür:

a) Duruşmada kullanılan ve hükmü etkileyen bir belgenin sahteliği anlaşılırsa,

b) Yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek biçimde hükümlü aleyhine kasıt veya ihmal ile gerçek dışı tanıklıkta bulunduğu veya oy verdiği anlaşılırsa,

c) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, hükümlünün neden olduğu kusur dışında, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek biçimde görevlerini yapmada kusur etmiş ise,

d) Ceza hükmü hukuk mahkemesinin bir hükmüne dayandırılmış olup da bu hüküm kesinleşmiş diğer bir hüküm ile ortadan kaldırılmış ise,

e) Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa[12],

f) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin ve hükmün bu aykırılığa dayandığının, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması veya ceza hükmü aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi,

Bu hâlde yargılamanın yenilenmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir. (CMK m.311)

10.6.3.2. Sanık veya Hükümlünün Aleyhine Yargılamanın Yenilenmesi Nedenleri

Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış olan bir dava aşağıda yazılı hâllerde sanık veya hükümlünün aleyhine olarak yargılamanın yenilenmesi yolu ile tekrar görülür[13]:

a) Duruşmada sanığın veya hükümlünün lehine ileri sürülen ve hükme etkili olan bir belgenin sahteliği anlaşılırsa,

b) Hükme katılmış olan hâkimlerden biri, aleyhine ceza kovuşturmasını veya bir ceza ile mahkûmiyetini gerektirecek nitelikte olarak görevlerini yapmada sanık veya hükümlü lehine kusur etmiş ise,

c) Sanık beraat ettikten sonra suçla ilgili olarak hâkim önünde güvenilebilir nitelikte ikrarda bulunmuşsa aleyhe yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir. (CMK m.314)

Uygulamalar

[1] Kanun yolu muhakemesi öncesinde suçtan doğrudan doğruya zarar gören gerçek ve tüzel kişiler kovuşturmanın her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduğunu bildirmek suretiyle kamu davasına katılabilecekleri öngörülmüştür. 

 

[2] YCGK., E. 2013/314 K. 2013/394 T. 1.10.2013.

[3] Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: ÖZBEK vd.; Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 704-771; ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 421-516; CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 853-913.

[4] Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Murat BALCI/ M.Emin ALŞAHİN/ Kerim ÇAKIR, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 2018, s. 645-651.

[5] "hukukta bir davaya yeniden bakma" [ Ahmet Vefik Paşa, Lugat-ı Osmani (1876) ]

[6] Adem SÖZÜER/ Mahmut KOCA/ Ali Kemal YILDIZ/ Selman DURSUN/ Neslihan GÖKTÜRK/ Serdar TALAS/ Abdullah Batuhan BAYTAZ, “İstinaf ve Bireysel Başvuru Türkiye Raporu“, 12. Ceza Hukuku Günleri: İstinaf Kanun Yolu ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, 1 – 3 Haziran 2017, Tebliğler, İstanbul, 2017, s.71-110.

[7] Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: ÖZBEK vd.; Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 771-795; ÜNVER/HAKERİ, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 522-592; CENTEL/ZAFER, Ceza Muhakemesi Hukuku, s. 914-936.

[8] “Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir. Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz. Mahkemece kanun yararına bozma isteminde ileri sürülen nedenler yönünden dosya kapsamında tüm deliller tartışılıp takdir edilmek suretiyle karar verildiği ve delil takdiri yapılarak verilen kararlar aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğinden….”Yargıtay Kararı - 19. CD., E. 2016/11742 K. 2017/7835 T. 9.10.2017.

[9] Serdar TALAS, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Başsavcılığın İtirazı”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.70, S.1.

[10] Cumhuriyet savcısının itirazından vazgeçileceğine ilişkin bknz: “Yargıtay Ceza Dairelerince verilen bozma kararları da dahil tüm kararlarda esaslı hukuka aykırılık olduğunu düşünen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, lehe itirazda süre şartı olmaksızın,   resen veya istem üzerine bu kararlara karşı itiraz kanun yoluna başvurabilir. Olağanüstü itiraz da denilen bu kanun yoluna başvurma hakkı yanlızca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınmış olup, Başsavcı resen veya istem üzerine bu kanun yoluna başvurabilir. Bu kanun yoluna başvurulmasında menfaati bulunanlar, başvuru için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilirler. Ancak, Başsavcı taleplerle bağlı olmaksızın bu kanun yoluna başvurup başvurmamakta serbestir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazı da dahil olmak üzere, kanun yollarına başvurudan vazgeçilmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesine gelince; kanun yoluna başvurulduktan sonra bundan vazgeçilmesi, mercii tarafından karar verilinceye kadar geçerlidir. Bu düzenleme olağan ve olağanüstü tüm kanun yollarını kapsayan genel bir hüküm olup, dolayısıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bir kanun yolu olan itirazdan Ceza Genel Kurulunca karar verilinceye kadar vazgeçmesi mümkündür. Nitekim öğretide de, "Başsavcı, yersizliğini gördüğü davasını geri alabilir." (Kunter/Yenisey/Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onaltıncı Baskı, s.1516), "Yargıtay C.Başsavcısı bu itirazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca karar verilinceye kadar her zaman geri alabilir." (Bahri Öztürk Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Beşinci Baskı, s.742) şeklinde görüşlere yer verilmek suretiyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itirazdan Ceza Genel Kurulunca bir karar verilinceye kadar vazgeçebileceği belirtilmiştir”. YCGK., E. 2013/314 K. 2013/394 T. 1.10.2013

[11] Yargılanmanın yenilenmesi konusunda ayrıntılı bilgi için bknz: Serdar TALAS, Ceza Yargılaması Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek lisans tezi.

[12] “5271 sayılı CMK'nın 311. maddesinde, hükümlü lehine yargılamanın yenilenmesi nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup, aynı maddenin 1.fıkra e bendi de, “yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkum edilmesini gerektirecek nitelikte olursa” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 gün ve 2012/3-909, 2014/121 sayılı kararında da belirtildiği üzere, delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için "yeni" olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın "yeni" olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da "yeni" sayılmalıdır. Kimliğini kaybettiğini, daha önce de yargılandığını ve suçu Veli Öztürk isimli kişinin işlediğinin ortaya çıkması ile Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesi'nce beraatine karar verildiğini belirterek yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan hükümlü Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılandığını ilk kez ileri sürdüğü ve suç tarihinde Ankara'da olduğunu bilen tanıklar bulunduğuna ilişkin beyanı da mahkemece değerlendirilmemiş olduğu halde yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmesi karşısında, itiraz merciince itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden (SEYDİŞEHİR) Ağır Ceza Mahkemesinden kesin olarak verilen, 31.03.2015 gün ve 2015/198 D.İş sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309.maddesinin 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin merciince yerine getirilmesine, 09.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”. Yargıtay Kararı - 2. CD., E. 2015/16931 K. 2015/22775 T. 9.12.2015.

[13] “Olay yerinden temin edilen ve kanıt niteliği taşıyan parmak izleri, yargılamayı yapan mahkemece değerlendirilip, sanığa ait olup olmadığının tespiti yönünden, Adli Tıp Kurumundan rapor istenmiş, Fizik İhtisas Dairesince yapılan parmak izi karşılaştırması sonucunda düzenlenen 21.01.2008 gün ve 9916 sayılı raporda, parmak izlerinin sanığa ait olmadığının belirtilmesi üzerine, konusunda uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen bu rapor mahkemece hükme esas alınarak sanığın beraatine karar verilmiş, hükmün kesinleşmesinden sonra, asıl failin belirlenmesi için yapılan soruşturma sırasında, Jandarma Genel Komutanlığından alınan 09.11.2010 tarihli aksi yönde görüş içeren bilirkişi raporuna dayanılarak yerel C.savcılığınca sanık aleyhine yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunulmuştur. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 gün ve 2012/3-909, 2014/121 sayılı kararında da belirtildiği üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra yargılamanın yenilenmesine dayanak olarak ileri sürülen bilirkişi raporu, mahkemenin yargılama sırasında temas ettiği, bilgi sahibi olduğu, incelediği ve değerlendirmeye tabi tuttuğu bir konuya ilişkin olduğu takdirde sonuca etkili yeni bir delil niteliğinde olmayacaktır. Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin hükme esas alınan raporunun sahteliğinin de ileri sürülmemesi karşısında, anılan CGK kararında da değinildiği üzere, kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılacak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulmuş olması halinde duruşmalı incelemeye yönelmek gerektiği de dikkate alınarak, CMK.nun 314.maddesinde sayılan yargılamanın yenilenmesi koşullarından hiçbiri oluşmadığından, yerel mahkemece, CMK.nun 318.maddesi uyarınca yargılamanın yenilenmesi isteminin kabule değer olmadığına karar verilmesi gerekirken, istem kabule değer bulunup, duruşma açılmış olması karşısında, bu aşamada, CMK.nun 323/1.maddesi uyarınca önceki hükmün onaylanması gerektiği halde, daha önce üzerinde değerlendirme yapılan parmak izi kanıtı hakkındaki farklı bir raporun hükme esas alınması suretiyle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi…” Yargıtay Kararı - 2. CD., E. 2013/27509 K. 2014/17702 T. 23.6.2014.

1. BAM’ın verebileceği kararları araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Ceza muhakemesinde olağan ve olağanüstü kanun yollarını kısaca ortaya koyunuz.

2. Temyiz nedenlerini açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, ceza muhakemesi hukukunda olağan ve olağanüstü kanun yolları ortaya konulmuştur. Öncelikle olağan kanun yolları olan itiraz, istinaf ve temyiz kurumları şartlarıyla birlikte anlatılmıştır. Ardından olağanüstü kanun yolları olan kanun yararına bozma, olağanüstü itiraz ve yargılamanın yenilenmesi kurumlarına genel bakış açısıyla bakılmıştır.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Kesinleşen bir hükümle sonuçlanmış bir davada yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin bulunması durumunda davanın yeniden görülmesidir. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İstinaf

(B) Temyiz

(C) İtiraz

(D) Yargılamanın yenilenmesi

Olağanüstü itiraz

Cevap-1 :

Yargılamanın yenilenmesi


Soru-2 :

Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye ……. edebilir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Mobil telefon yerini tespit

(B) Olağanüstü itiraz

(C) İletişimin tespiti

(D) İtiraz

Temyiz

Cevap-2 :

Olağanüstü itiraz


11. İnfaz Hukukuna Genel Giriş



Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. İnfaz hukukunun temel kavramlarını öğreneceğiz.

1.2. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amacı genel hatlarıyla öğreneceğiz.

1.3. İnfaz hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanmasını öğreneceğiz.

1.4. İnfaz hukukunun temel ilkelerine genel bir bakış yapacağız.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. İnfaz hukukunun temel kavramları nelerdir?

2. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçlar nelerdir?

3. İnfaz hukuku kurallarının zaman bakımından uygulanması nasıl düzenlenmiştir?

4. İnfaz hukukunun temel ilkeleri nelerdir?

 

 

Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

İnfaz Hukukunun Temel Kavramlarının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı İle Ulaşılmak İstenen Amaç

Neden İnfaz Ediyoruz ve Nasıl İnfaz Ediyoruz Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

İnfaz Hukuku Kurallarının Zaman Bakımından Uygulanması

Hangi İnfaz Kuralının Uygulanacağı Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, İnfaz Hukuku, İnfazın Kanuniliği, İnfazın Bireyselleştirilmesi, Genel Önleme, Özel Önleme, Yeniden Sosyalleşme.

 

 

Giriş

İnfaz hukuku mevzuatımızda son derece geniş bir alana yayılmıştır. Temel kaynağı 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun olmakla birlikte tamamlayıcı nitelikte birçok düzenleme olduğunu söyleyebiliriz. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile öncelikle genel ve özel önleme amaçlanmaktadır. Bu bağlamda dersimizin bu bölümünde ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaç, infaz hukukunun temel kavramları ve infaz hukukunun temel ilkeleri izah edilecektir.

11.1. İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL KAVRAMLARI

İnfaz, mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükmün yerine getirilmesi olarak tanımlanabilir. İnfaz Hukuku ise, ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş hükümlerin yerine getirilmesine ilişkin esasları gösteren özerk bir hukuk dalıdır[1]. 5275 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun” (CGTİHK) 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, Türk İnfaz Hukuku’nun esasları bu kanunda düzenlenmektedir.

11.2. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI İLE ULAŞILMAK İSTENEN AMAÇ

Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır. (CGTİHK m.3)

• Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçları iki başlık altında toplamak mümkündür:

Ø 1- Önleme Amacı

Ø 2- Yeniden Topluma Kazandırma (resosyalizasyon) amacı

11.3. İNFAZ HUKUKU KURALLARININ ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI

İnfaz hukuku kuralları derhal uygulanır. Kuralın aleyhe ya da lehe sonuç doğurması önemsizdir. Nitekim “Hapis cezasının ertelenmesikoşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır”. (TCK m.7/3) Erteleme, koşullu salıverme ve tekerrüre ilişkin düzenlemeler bakımından lehe kanun hükümleri esas alınacaktır.

11.4. İNFAZ HUKUKUNUN TEMEL İLKELERİ

İnfaz hukukunun temel ilkeleri; Hukuk Devleti İlkesi, İnsan Onurunun Dokunulmazlığı İlkesi, Eşitlik İlkesi, Sosyal Devlet İlkesidir[2]. Nitekim insan onurunun dokunulmazlığı ilkesi:

CGTİHK m.2/2 “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz” şeklinde ifade edilmiştir.

CGTİHK m.2/1 eşitlik ilkesini “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal köken ve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönünden ayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır” şeklinde ifade etmiştir.

11.5. İNFAZA İLİŞKİN İLKELER

11.5.1. İnfazın Kanuniliği

AY m.38/1’e göre “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez….. ceza mahkumiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır. KANUNSUZ İNFAZ OLMAZ.

CGTİHK m.4’te “Mahkûmiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz” düzenlemesi ile infazın kanuniliği de ifade edilmiştir.

11.5.2. İnfazın Kesintisizliği İlkesi

CGTİHK m. 5’e göre “Mahkeme, kesinleşen ve yerine getirilmesini onayladığı cezaya ilişkin hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Bu hükme göre cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir”. Söz konusu düzenleme ile esasen infazın derhal yapılması ve kesintisizliği ilkeleri de ifade edilmiştir.

11.5.3. Gizlilikten Kaçınma İlkesi

Bu ilkenin anlamı cezanın infazının bilinmeyen bir yerde ve bilinmeyen bir yöntemle yapılamamasıdır. Cezanın infazına ilişkin kurallar örneğin infaz yeri, zamanı, şekli, yöntemi vb. gibi açıkça düzenlenmeli ve herkes tarafından bilinebilir olmalıdır[3].

11.5.4. İnfazın Bireyselleştirilmesi İlkesi

İlke, cezanın infazına ilişkin bir iyileştirme planı hazırlanmasını ifade eder. Bu planda meslek eğitimi, infazın hafifletilmesi yöntemi, salıverilme koşulları gibi konular yer alır[4].

11.6. CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNA GÖRE HAPİS CEZALARININ İNFAZINDA GÖZETİLECEK İLKELER

CGTİHK m. 6 ve 7 “Hapis Cezaları ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazında Gözetilecek İlkeler” başlığı taşımaktadır.

Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:

a) Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde tutulurlar.

b) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.

c) Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun (…) ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunîlik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.

d) İyileştirmeye gereksinimleri olmadığı saptanan hükümlülere ilişkin infaz rejiminde, bu hükümlülerin kişilikleriyle orantılı bireyselleştirilmiş programlara yer verilmesine özen gösterilir ve bu hususlar yönetmeliklerde düzenlenir.

e) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun (…) ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.

f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.

g) Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun (…) ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur.

h) Kanunlarda gösterilen tutum, davranış ve eylemler ile kurum düzenini ihlâl edenler hakkında Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır. Cezalara, Kanunda belirtilen merciler, sürelerine uygun olarak hükmederler. Cezalara karşı savunma ve itirazlar da Kanunun gösterdiği mercilere yapılır.

11.7. İYİLEŞTİRMEDE BAŞARI ÖLÇÜTÜ

Hapis cezalarının infazında hükümlülerin iyileştirilmeleri amacını güden programların başarısı, elde ettikleri yeni tutum ve becerilerle orantılı olarak ölçülür. Bunun için iyileştirme çabalarına yönelik olarak hükümlünün istekli bulunması teşvik edilir. Hapis cezasının, kendisinde var olan zararlı etki yapıcı niteliğini mümkün olduğu ölçüde azaltacak biçimde düzenlenecek programlar, usûller, araçlar ve zihniyet doğrultusunda yerine getirilmesi esasına uyulur. İyileştirme araçları hükümlünün sağlığını ve kişiliğine olan saygısını korumasını sağlayacak usûl ve esaslara göre uygulanır. (CGTİHK m. 7)

Uygulamalar

[1] Veli Özer ÖZBEK, İnfaz Hukuku, Seçkin, 2018, s. 27.

[2] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 60.

[3] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 65.

[4] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 66.

 

1. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amacı araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. İnfaz hukukunun temel kavramlarını tanımlayınız ve kavramları kısaca ortaya koyunuz.

2. Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin ilkeleri açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, infaz hukukunun temel terimlerinin neler olduğu ve bu terimlerin tanımı ortaya konulmuştur. Ardından ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenen amaçlara genel bakış açısıyla bakılmıştır. Son olarak infaza ilişkin ilkelerden bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Mahkemelerce verilip kesinleşen ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükmün yerine getirilmesi. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İstinaf

(B) Temyiz

(C) İnfaz

(D) Yargılamanın yenilenmesi

Olağanüstü itiraz

Cevap-1 :

İnfaz


Soru-2 :

……., ceza ve güvenlik tedbirlerine ilişkin kesinleşmiş hükümlerin yerine getirilmesine ilişkin esasları gösteren özerk bir hukuk dalıdır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) İnfaz Hukuku

(B) Ceza Hukuku

(C) Muhakeme Hukuku

(D) Uluslararası Hukuk

Usul Hukuku

Cevap-2 :

İnfaz Hukuku


12. Yaptırımlar




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Türk Ceza Kanununun Yaptırım Sistemi

Suç Karşılığı Hangi Yaptırımın Uygulanacağı Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

Hapis Cezalarının Tanımı

Tanım

Bilgi Yoluyla

Adli Para Cezası

Adli Para Cezası Miktarının Nasıl Hesaplandığı Bilgisi

Bilgi Yoluyla

Güvenlik Tedbiri

Neden Güvenlik Tedbiri Uyguluyoruz Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. TCK’da düzenlenen yaptırım sistemini öğreneceğiz.

1.2. Yaptırım türlerinden biri olan hapis cezalarını ve çeşitlerini genel hatlarıyla öğreneceğiz.

1.3. Adli para cezası kurumunu ve ceza miktarını hesaplama yöntemini öğreneceğiz.

1.4. TCK’da düzenlenen güvenlik tedbirlerini genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. TCK’nın öngördüğü yaptırım sistemi nasıldır?

2. Yaptırımın bir türü olan hapis cezalara kaça ayrılır ve nasıl uygulanır?

3. Adli para cezasının miktarı nasıl hesaplanır?

4. Güvenlik tedbirleri nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Yaptırım, Hapis Cezaları, Adli Para Cezası, Güvenlik Tedbirleri, Gün Para Cezası.

 

 

Giriş

Yaptırım, hukuk kuralına aykırı davranılması durumunda hukuk düzenince öngörülen karşılıktır. TCK’da suç karşılığı olan yaptırımlar ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiştir. Dersimizin bu bölümünde TCK’nın yaptırım sistemini oluşturan hapis cezaları, adli para cezaları ve güvenlik tedbirlerini izah edeceğiz.

12.1. TCK’NIN YAPTIRIM SİSTEMİ

TCK’da düzenlenen yaptırımlar cezalar ve güvenlik tedbirleridir. Cezalar ise hapis cezaları ve adli para cezalarıdır.

   

12.1.1.HAPİS CEZALARI

Hapis cezası, failin işlediği suç karşılığı olarak kararda hükmedilen süre zarfında özgürlüğünden yoksun bırakılması şeklinde tanımlanabilir.

TCK’da hapis cezaları[1]:

ü Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

ü Müebbet hapis cezası ve

ü Süreli hapis cezası olmak üzere üçe ayrılmıştır.

12.1.1.1. Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası

Hükümlünün cezası hayatı boyunca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında çektirilir. Kanun ve tüzükte belirtilen sıkı güvenlik rejimine tabidir[2]. Ölüm cezasının kaldırılmasıyla hukuk sistemimizdeki en ağır ceza haline gelmiştir.

12.1.1.2. Müebbet Hapis Cezası

Hükümlünün cezası hayatı boyunca ceza infaz kurumunda çektirilir. Müebbet hapis cezası için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasında olduğu gibi özel bir infaz rejimi öngörülmemiştir[3].

12.1.1.3. Süreli Hapis Cezası

Kanunda aksi belirtilmeyen hallerde bir aydan az, yirmi yıldan fazla olamaz. Ancak kanuni düzenleme ile bu sınırın üzerine çıkılabilmektedir. Ayrıca hapis cezasının, kanunda farklı bir düzenlemeye yer verilen durumlar haricinde alt sınırının bir ay olduğu kabul edilmiştir. Hükmedilen hapis cezası bir yıl veya daha az süreli ise kısa süreli hapis cezasıdır.

12.1.1.3.1.Kısa Süreli Hapis Cezalarının Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesi

Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre; adli para cezasına, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesine, bir eğitim kurumuna devam etmeye, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya, ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya veya kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya çevrilebilir. Uygulamadaki asıl mahkumiyet, yukarıda saydığımız adli para cezası veya tedbir olarak karşımıza çıkacaktır.

12.1.2. ADLİ PARA CEZASI

Adli para cezası, işlediği suçun yaptırımı olarak hükümlü kişiye belli bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinin yükletilmesinden ibarettir. Adli para cezasının tespitinde “gün para cezası sistemi” kabul edilmiştir[4]. Gün para cezası sistemine göre ilk olarak; beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısı bulunacaktır. Daha sonra, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak, en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı takdir edilecektir. Sonuç olarak; tam gün sayısı ile bir gün karşılığı adli para cezasının çarpılmasıyla kusurlu bulunan kişinin Devlet Hazinesine ödemesi gereken adli para cezasının miktarı tespit edilecektir.

 

[1] Cezanın türlerine ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Bahri ÖZTÜRK/ Mustafa Ruhan ERDEM, Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri, Seçkin, 18.baskı, s. 460-481.

[2] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 95.

[3] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 97.

[4] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 116,117.

   

12.1.3. GÜVENLİK TEDBİRLERİ

Güvenlik tedbirleri, suç işleyen kişilerin suç işlediğinin sabit olması ancak kusurlu olmadıklarından dolayı kendilerine ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi sebebiyle, kişinin gösterdiği tehlikelilik hali dikkate alınarak uygulanan, suçun tekrarlanma ihtimaline karşı faili ve toplumu koruma amacına yönelik yaptırımlardır. Bunun dışında mahkum olunan hapis cezasının infazının sonuna kadar, hükümlü güvenlik tedbiri olarak belli haklardan yoksun bırakılabileceği gibi, suç delilinin ya da suçtan elde edilen kazancın da müsaderesine de karar verilebilir[1].

Türk Ceza Kanununda düzenlenen güvenlik tedbirleri şu şekilde düzenlenmiştir: “belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma”, “eşya müsaderesi”, “kazanç müsaderesi”, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri”, “akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri”, “suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular”, “sınır dışı edilme” ve “tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri.”

12.1.3.1. Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakma

Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakma güvenlik tedbiri, kasten işlenmiş olan bir suçtan dolayı mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, hükümlünün, kanunda sayılan haklardan yoksun bırakılmasıdır.

Yoksun kılınan haklar TCK’nın 53. maddesine şu şekilde sıralanmıştır: “kamu görevinin üstlenilmesinden, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten yoksunluk”, “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksunluk”, “velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluk”, “vakıf, dernek, sendika, şirket ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan yoksunluk”, “resmi izne tabi bir meslek veya sanatı icra etmekten yoksunluk[2].

12.1.3.2. Eşya Müsaderesi

Eşya müsaderesi, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluylakasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın mülkiyetinin devlete geçirilmesidir. Örneğin; öldürme suçunda kullanılan silahın (suç delili) müsadere edilmesi böyledir[3].

12.1.3.3. Kazanç Müsaderesi

Kazanç müsaderesi, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların devlete geçirilmesidir. Örneğin; hırsızlık suçunun konusunu oluşturan bir bilgisayarın satılmasıyla elde edilen paranın müsaderesi böyledir[4].

12.1.3.4. Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri

Çocuklara özgü koruma tedbirlerinin neler olduğu ve nasıl uygulanacakları, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununda gösterilmektedir. Çocuk Koruma Kanununun “Koruyucu ve destekleyici tedbirler” başlıklı 5.maddesinde düzenlenmiştir. Bu tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirler olarak karşımıza çıkmaktadır.

12.1.3.5. Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri

Akıl hastası olması nedeniyle işlediği fiille ilgili olarak kusur yeteneği ve ceza sorumluluğu olmayan kişi hakkında, mahkeme tarafından akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirine hükmedilecektir. Akıl hastaları hakkında hükmedilecek olan bu güvenlik tedbirleri, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınma olarak gerçekleştirilir. Bu güvenlik tedbirleri için ilgili düzenlemede belirli bir süre öngörülmemiştir. Ancak akıl hastasının kendisi ve toplum bakımından tehlikelilik durumunun ortadan kalkmasına veya önemli ölçüde azalmasına kadar uygulanmaya devam edecektir[5].

12.1.3.6. Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular

Suçta tekerrür, önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra, kanunda gösterilen tekerrür süreleri içerisinde yeni bir suç işlenmesidir.

Bu kurumun düzenlenmesinde önem arz eden husus; mükerrir olarak suç işleyen kişinin ilk defa suç işleyen kişiye nazaran yeniden bir suç işleme ihtimali kuvvetlendiğinden toplum açısından daha büyük bir tehlike arz etmesidir. Bu nedenle de mükerrir olarak suç işleyen kişinin toplum açısından yarattığı bu tehlikelilik dikkate alınarak mükerrirlere özgü güvenlik tedbiri uygulanması kabul edilmiştir. Ancak tekerrür nedeniyle suçu işleyen kişiye verilecek ceza arttırılmamakta, hükmolunan ceza mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir[6].

12.1.3.7. Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

Cezai sorumluluk sadece kusurlu hareket yeteneğine sahip olan gerçek kişiler bakımından söz konusudur. Tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamaz. Ancak tüzel kişiler hakkında TCK’nın 60. maddesinde düzenlenmiş olan güvenlik tedbirleri uygulanabilir. Söz konusu maddede düzenlenen güvenlik tedbirleri; iznin iptali ve müsadereden ibarettir. Örneğin uyuşturucu veya uyarıcı madde ticaretinden elde edilen gelirlere meşruiyet görüntüsü kazandırmak için bir döviz bürosunun kullanılması hâlinde, bu döviz bürosunu işleten özel hukuk tüzel kişisinin, döviz bürosu işletmek için aldığı izin iptal edilecektir. Yine, ilaç üretmek için izin alınmış olan bir laboratuvarda uyuşturucu veya uyarıcı madde üretimi yapılması durumunda da, aynı sonuç doğacaktır[7].

12.1.3.8. Sınır Dışı Edilme

İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkum edilen yabancının, koşullu salıverilmeden yararlandıktan ve herhalde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, sınır dışı edilip edilmemesi hususu, İçişleri Bakanlığı’nın takdirine bırakılmıştır.

12.1.3.9. Alkol ve Uyuşturucu Bağımlısı Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri

Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşlarında tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu güvenlik tedbiri için de akıl hastalarında olduğu gibi süre belirlenmemiştir. Ancak bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder[8].

Uygulamalar

[1] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 371.; Ayrıntılı bilgi için bknz: Bahri ÖZTÜRK/ Mustafa Ruhan ERDEM, Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri, Seçkin, 18.baskı, s. 536-569.

 

[2] Madde gerekçesine göre; “İşlediği suç dolayısıyla toplumda kişiye karşı duyulan güven sarsılmaktadır. Bu nedenle, suçlu kişi özellikle güven ilişkisinin var­lığını gerekli kılan belli hakların kullanmaktan yoksun bırakılmaktadır. Madde metninde, işlediği suç dolayısıyla kişinin hangi hakları kullanmaktan yoksun bırakılacağı belirlenmiştir. Ancak, bu hak yoksunluğu süresiz değildir. Cezalandırılmakla güdü­len asıl amaç, işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağ­layıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre, suça bağlı hak yoksun­luklarının da belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmiştir. Bu nedenle, madde metninde söz konusu hak yoksunluklarının mahkûm olunan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar devam etmesi öngörülmüştür. Böylece, kişi mahkûm olduğu cezanın infazının gereklerine uygun davranarak bunun ta­mamlanmasıyla kendisinin tekrar güven duyulan bir kişi olduğu konusunda topluma da bir mesaj vermektedir. Bu bakımdan hak yoksunluklarının en geç cezanın infazının tamamlanması aşamasına kadar devam etmesi, suç ve ceza politikasıyla güdülen amaçlara daha uygun düşmektedir. Bu sistemde süresiz bir hak yoksunluğu söz konusu olmadığı için, ya­saklanmış hakların geri verilmesinden artık söz edilemeyecektir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesa­yet ve kayyımlık yetkilerini kullanabileceği belirtilmiştir. Ayrıca, dördüncü fıkrada, kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında mahkûm oldukları cezaya bağlı herhangi bir hak yoksunluğunun doğmadığı hüküm altına alınmıştır. Maddenin beşinci fıkrasında, belli bir hak ve yetkinin kötüye kulla­nılması suretiyle işlenen kasıtlı suçlar dolayısıyla mahkûmiyet hâlinde, mahkûm olunan cezanın infazından sonra da etkili olmak üzere bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına ayrıca hükmedilmesi öngörülmüş­tür. Bu durumda mahkemenin belli bir hak ve yetkiyle ilgili olarak vereceği yasaklama kararı bir güvenlik tedbiri niteliği taşımaktadır. Altıncı fıkrada, belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin ge­rektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, yine güvenlik tedbiri olarak, belli bir süre için bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği öngörülmüştür”. 

 

[3] Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere; Müsadere ve “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geç­mesi” başlığını taşıyan yaptırımlar Tasarıda “fer’i ceza” olarak düzenlen­miştir. Bilindiği üzere müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesini sonuçlayan bir yaptırımdır. Bu nedenle müsadere yanında “suç nedeniyle mülkiyetin devlete geçmesi” adıyla ayrı bir yaptırım düzenlemesi, bilimsel açıdan doğru olmadığı gibi, kavram karışıklığına da yol açabilecektir. Ayrıca, Tasarıda müsadere yaptırımı bir “ceza” olarak öngörülmesine rağmen, “suç dolayısıyla hiç kimse mahkûm edilmese de” müsadereye hük­medilebilmesi kabul edilmiştir. Ceza niteliğindeki bir yaptırıma, bir kimse­nin mahkûmiyeti olmadan başvurulamayacağı açıktır. Belirtilen bu sakıncaların giderilmesi ve müsaderenin Anayasada yer alan mülkiyet hakkını zedelememesi için, suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen eşyanın müsaderesine karar verileceği kabul edilmiştir. Ancak, bunun için, eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekir. Başka bir deyişle, kişinin suçun işlenmesine iştirak et­memesi, suçun işlenişinden haberdar olmaması durumunda, sahibi bulun­duğu eşya bir suçun işlenmesinde kullanılmış olsa bile, müsadereye hükme­dilemeyecektir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle mü­sadere edilemeyecektir. Ancak bu eşyanın niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsa­deresine hükmedilecektir. Yapılan yeni düzenleme ile getirilen temel değişiklik, müsaderenin hukukî niteliğinin bir güvenlik tedbiri olduğunun kabul edilmesidir. İşte bu nedenledir ki, müsadereye hükmedilmesi için bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suç işlenmesinde kullanılan tehlikeli eşya, bunu kullanan fail çocuk veya akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi, müsaderesine hükmedilebilecektir. İkinci fıkraya göre, müsadere konusu eşyanın ortadan kaldırılması, el­den çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması hâlinde; bunun değeri kadar para tutarının müsaderesine hükme­dilecektir. Üçüncü fıkrada ise, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiştir. Buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça naza­ran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyecektir. Maddenin dördüncü fıkrasında, yasak olan eşyanın müsaderesine iliş­kin hükme yer verilmiştir. Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır. Beşinci fıkrada, kısmi müsadere; altıncı fıkrada ise, müşterek veya iş­tirak hâlinde mülkiyete konu olan eşyanın müsaderesi düzenlenmiştir”. 

[4] Madde gerekçesine göre; “Maddede, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesini engelleyecek etkin bir yaptırım olarak kazanç müsaderesine ilişkin düzen­leme yapılmıştır. Bu düzenleme ile güdülen temel amaç, suç işlemek yoluyla kazanç elde edilmesinin önüne geçilmesidir. Bu nedenle yeni hükümde ka­zanç müsaderesi kapsamlı bir biçimde düzenlenmiş ve suç işlemek suretiyle veya suç işlemek dolayısıyla elde edilen ekonomik kazançların müsaderesi olanaklı hâle getirilmiştir. Böylece, kazanç müsaderesi, “karapara aklama”, uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti, dolandırıcılık, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma gibi ekonomik çıkar elde etme amacıyla işlenen suçlara karşı etkin biçimde caydırıcılık özelliği olan bir yaptırım niteliğine kavuştu­rulmuştur. Bu hükmün uygulanmasında mağdurun ve iyi niyetli üçüncü ki­şilerin hakları korunacak, bunlara ait maddî değerler kazanç müsaderesine tabi tutulmayacaktır. Düzenleme ile getirilen diğer bir yenilik, kaim değerin müsaderesidir. Buna göre, müsadere konusu ekonomik değerin harcama, imha, tüketme gibi hareketlerle müsaderesinin imkansız kılınması hâlinde, karşılığı para tutarı­nın müsaderesine karar verilecektir”.

[5] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 397.

[6] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 402-408.

 

[7] Bu maddenin uygulanmasındaki gerekçe şöyle belirtiliyor; "Anayasamızda da güvence altına alınan ceza sorumluluğunun şahsiliği kuralının gereği olarak sadece gerçek kişiler hakkında ceza yaptırımına hükmedilebilir. Ancak bu ilke, işlenen suç dolayısıyla özel hukuk tüzel kişileri hakkında güvenlik tedbiri niteliğinde yaptırımlara hükmedilmesine engel değildir. Bu nedenle maddede, özel hukuk tüzel kişileri hakkında hükmedilebilecek güvenlik tedbirlerinin tür ve koşulları düzenlenmiştir. Maddede öngörülen ilk güvenlik tedbiri, faaliyet izninin iptalidir. Bunun için ilk koşul özel hukuk tüzel kişisine, belirli bir faaliyette bulunabilmesine ilişkin bir kamu kurumunca verilen bir iznin varlığıdır. İkinci koşul ise, bu iznin sağladığı yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına kasıtlı bir suç işlenilmesidir. Dikkat edilmelidir ki, burada söz konusu olan suç, tüzel kişi yararına işlenmiş herhangi bir suç değildir. İşlenen suçla, verilen iznin kullanılması arasında nedensellik bağı olmalıdır. Ayrıca, özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin bu suçun işlenmesine iştirak etmeleri gerekir. Özel hukuk tüzel kişileri bakımından öngörülen ikinci güvenlik tedbiri ise müsaderedir. Buna göre, tüzel kişi yararına işlendiği belirlenen suç bakımından, müsadere hükümlerindeki koşullar da gerçekleşmiş ise, o suçla bağlantılı olan eşya ve maddî çıkarların müsaderesine hükmedilecektir. Bu hâlde iyi niyetli üçüncü kişilerin hakları korunacaktır. Özel hukuk tüzel kişileri ile ilgili güvenlik tedbirlerinin uygulanmasında, işlenen suç dikkate alındığında, çok ağır sonuçlar doğabilir. Örneğin çok sayıda kişi işsiz kalabilir veya iyi niyetli üçüncü kişiler bakımından telafisi güç kayıplar meydana gelebilir. İşte bu gibi hâllerde mahkeme maddedeki orantılılık ilkesine dayanarak bu güvenlik tedbirlerine hükmetmeyebilecektir. Özel hukuk tüzel kişileri hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerine, her suç bakımından değil, kanunda özel olarak belirtilen hâllerde hükmedilebilecektir."

[8] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 397.

 

1. Kısa süreli hapis cezalarının seçenek yaptırımlara çevrilmesini araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. Türk Ceza Kanununun kabul ettiği yaptırım sistemini kısaca ortaya koyunuz.

2. Türk Ceza Kanununda düzenlenen güvenlik tedbirlerini kısaca açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen yaptırım sistemi anlatılmıştır. Öncelikle hapis cezaları ve hapis cezalarının türlerine genel bakış açısıyla bakılmıştır. Ardından adli para cezası ve ceza miktarının nasıl hesaplanacağı anlatılmıştır. Son olarak güvenlik tedbirleri ve Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen güvenlik tedbirlerinden bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Hükümlünün cezası hayatı boyunca yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında çektirilir. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

(B) Müebbet hapis cezası

(C) İnfaz

(D) Adli para cezası

Denetimli serbestlik

Cevap-1 :

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası


Soru-2 :

……., işlediği suçun yaptırımı olarak hükümlü kişiye belli bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinin yükletilmesinden ibarettir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

(B) Müebbet hapis cezası

(C) Adli para cezası

(D) Denetimli serbestlik

İnfaz

Cevap-2 :

Adli para cezası


13. Cezanın İnfazına Ara Verilmesi




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Hapis Cezasının Ertelenmesi

Hapis Cezası Hangi Şartlar Gerçekleşirse Ertelenebilir Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezanın İnfazı

Cezalandırmanın Amacının Günümüze Yansımaları

Bilgi Yoluyla

Koşullu Salıvermenin Amacı

Cezalandırmanın Amacının Günümüze Yansımaları

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. İnfaz hukukunda hapis cezasının ertelenmesi kurumunu ve ertelemenin yapılabilmesi için aranan şartları öğreneceğiz.

1.2.Koşullu salıverme kurumunu ve koşullu salıverilmenin koşullarını öğreneceğiz.

1.3. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Hapis cezasının ertelenmesinin koşulları nelerdir?

2. Koşullu salıverme nedir?

3. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak ceza nasıl infaz edilir?

4. Denetim süresince öngörülen tedbirlere uyulmamasının sonuçları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Hapis Cezası, Hapis Cezasının Ertelenmesi, Koşullu Salıverme, Denetimli Serbestlik, Denetim Süresi.

 

 

Giriş

Mahkumiyet hükümleri kesinleşmedikçe infaz olunamaz (CGTİHK m. 4). Mahkeme yerine getirilmesini onayladığı hükmü Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir ve cezanın infazı Cumhuriyet savcısı tarafından izlenir ve denetlenir. Ancak bazı durumlarda cezanın infazına ara verilebilir. Bu gibi durumlarda aslında cezanın infazı ertelenmektedir. Erteleme hapis cezasına mahkum edilmiş olan kimsenin bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasıdır[1]. Dersimizin bu bölümünde erteleme kurumlarından hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik kurumları izah edilecektir.

13.1. HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ

İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir[2]. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır.

Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;

a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, Gerekir.

Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, Hâkim kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.

Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.

Denetim süresi içinde;

a) Bir meslek veya sanat sahibi olmayan hükümlünün, bu amaçla bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi hükümlünün, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Onsekiz yaşından küçük olan hükümlülerin, bir meslek veya sanat edinmelerini sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmesine, Mahkemece karar verilebilir.

Hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, Hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde; ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilir. Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

13.2. KOŞULLU SALIVERİLME

Koşullu salıverilme kurumu[3] ile hükmedilen cezanın bir kısmının infaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, cezanın geri kalan kısmının infaz kurumu dışında infaz edilmesi sağlanmaktadır. Burada amaç cezasını infaz kurumunda çekmekte olan hükümlüyü iyi halli olmaya teşvik etmektir[4]. Koşullu salıverilen hükümlü cezasının infazının devam ettiği süre boyunca denetim süresine tabi tutulur. Bu denetim süresi yükümlülüklere uygun ve iyi halli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.

Koşullu salıverilen hükümlü, eğer denetim süresinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlerse veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, Hâkimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar ederse koşullu salıverilme kararı geri alınır.

13.3. DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ UYGULANARAK CEZANIN İNFAZI

CGTİHK madde 105/A – “Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;

a) Açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren,

b) Çocuk eğitimevinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.

Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda, diğer şartları da taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler.

Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;

Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,

Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.

Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;

a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,

b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,

c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,

d) Belirlenen programlara katılması, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir.

Hükümlünün;

Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,

Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,

Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi, hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir”.

Uygulamalar

[1] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 327.

[2] Erteleme kurumuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Bahri ÖZTÜRK/ Mustafa Ruhan ERDEM, Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri, Seçkin, 18.baskı, s.481-496.

[3] Koşullu salıverme kurumuna ilişkin ayrıntılı bilgi için bknz: Bahri ÖZTÜRK/ Mustafa Ruhan ERDEM, Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri, Seçkin, 18.baskı, s. 505-517.

[4] ÖZBEK, İnfaz Hukuku, s. 334.

 

1. Denetimli serbestlik türlerini araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. İnfaz hukukunda hapis cezasının ertelenmesinin koşullarını kısaca ortaya koyunuz.

2. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazını kısaca açıklayınız.

 

 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, hapis cezasının ertelenmesinin koşulları ve denetim süresince hangi yükümlülüklere karar verilebileceği ortaya konulmuştur. Ardından koşullu salıvermenin şartlarına genel bakış açısıyla bakılmıştır. Son olarak denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazından ve bu infaz şeklinde yükletilebilecek denetimli serbestlik tedbirlerinden bahsedilmiştir.

 


Ünite Soruları


Soru-1 :

Hapis cezasına mahkum edilmiş olan kimsenin bu cezasının yerine getirilmesinin belli bir süre geri bırakılmasıdır. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

(B) Müebbet hapis cezası

(C) İnfaz

(D) Erteleme

Denetimli serbestlik

Cevap-1 :

Erteleme


Soru-2 :

……. kurumu ile hükmedilen cezanın bir kısmının infaz kurumunda iyi halli olarak çekilmesi durumunda, cezanın geri kalan kısmının infaz kurumu dışında infaz edilmesi sağlanmaktadır.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Koşullu salıverme

(B) Müebbet hapis cezası

(C) Adli para cezası

(D) Denetimli serbestlik

İnfaz

Cevap-2 :

Koşullu salıverme


14. Özel İnfaz Şekilleri




Kazanımlar

 

Konu

Kazanım

Kazanımın nasıl elde edileceği veya geliştirileceği

Hafta sonu İnfaz

Özel İnfaz Şekillerinden Kimlerin Yararlanabileceği Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

Geceleri İnfaz

Özel İnfaz Şekillerinden Kimlerin Yararlanabileceği Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

Konutta İnfaz

Özel İnfaz Şekillerinden Kimlerin Yararlanabileceği Sorusunun Cevabı

Bilgi Yoluyla

 

 

Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

1.1. Kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekillerinden biri olan hafta sonu infaz kurumunu ve faydalanma koşullarını öğreneceğiz.

1.2. Kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekillerinden biri olan geceleri infaz kurumunu ve faydalanma koşullarını öğreneceğiz.

1.3. Kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekillerinden biri olan konutta infaz kurumunu ve faydalanma koşullarını öğreneceğiz.

1.4. İnfazın gereklerine uyulmamasının sonuçlarını genel hatlarıyla öğreneceğiz.

Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular

1. Kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekilleri nelerdir?

2. Hükmedilen cezanın infazının hafta sonu çektirilmesinin koşulları nelerdir?

3. Hükmedilen cezanın infazının geceleri çektirilmesinin koşulları nelerdir?

4. Hükmedilen cezanın infazının konutta çektirilmesinin koşulları nelerdir?

 

 

Anahtar Kavramlar

 Ceza Muhakemesi Hukuku, Ceza Muhakemesi Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun, Kısa Süreli Hapis Cezası, Özel İnfaz Rejimi, Hafta Sonu İnfaz, Geceleri İnfaz, Konutta İnfaz.

 

 

Giriş

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da hükmedilen cezanın miktarı, yaş ya da cinsiyete göre hapis cezalarının özel infaz şekilleri öngörülmüştür. Kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekilleri hafta sonu infaz, geceleri infaz ve konutta infazdır. Dersimizin bu bölümünde özel infaz şekillerini izah edeceğiz.

14.1. HAFTA SONU İNFAZ

CGİK’in 110. maddesinin 1. fıkrasına göre hükmedilen cezanın infazının hafta sonu gerçekleştirilebilmesi için hükmedilen ceza miktarının 6 ay ya da daha az süreli hapis cezası olması gerekmektedir. Yetkili mahkeme hükmü veren mahkemedir. Eğer hükümlü başka bir yere nakledilmiş ve cezasının infazı o yerde gerçekleştiriliyor ise, o yerdeki aynı derecedeki mahkeme hükümlünün ya da müdafin talebi üzerine bu kararı verebilecektir.

Hükümlü infazını her hafta Cuma günü saat 19.00’da cezaevine girip, Pazar günü saat 19.00’da cezaevinden çıkarak çeker. Hafta sonu infaz sisteminde, hükümlünün cinsiyeti ya da yaşı gibi niteliklerin infaz usulüne herhangi bir etkisinin olmadığını belirtmek gerekmektedir. Önemli olan burada yaş ve cinsiyet sınırlaması olmadan cezanın hafta sonu infaz edilmesidir.

14.2. GECELERİ İNFAZ

Hükmedilen cezanın infazının hafta sonu gerçekleştirilebilmesi için hükmedilen ceza miktarının hafta sonu infazda olduğu gibi, 6 ay veya daha az süreli hapis cezası olması gerekmektedir. CGİK’nın 110. maddesinin 1. fıkrasına göre; kural olarak hükmü veren mahkeme yetkilidir ancak, hükümlü başka bir yerde ise aynı derecedeki mahkeme yetkilidir. Hükümlü infazını her gün akşam saat 19.00’da cezaevine girip, ertesi gün saat 07.00’da cezaevinden çıkarak çeker.

Madde metninde yer alan “Her gün” ibaresinden, infazın haftanın bütün günlerinde yapılacağı anlaşılmaktadır. İnfaz Tüzüğü’nün 52/1a-3. maddesine göre hafta sonu infazda olduğu gibi, bu hükümlülerin cezası da, diğer hükümlülerden ayrı bir yerde infaz edilir. Geceleri infazda her gece 1 gün olarak sayılacaktır.

14.3. KONUTTA İNFAZ

CGİK’in 110. maddesi incelendiğinde üç ayrı grup kişiler yönünden hükmedilen hapis cezasının konutta çektirilebileceği anlaşılmaktadır.

Bu üç grup kişileri şu şekilde belirtmek gerekmektedir.

Ø Bunlardan ilki kadın ve 65 yaşını bitiren hükümlüler yönünden konutta infaz,

Ø İkincisi 70 yaşını bitirmiş kişiler yönünden ve

Ø 75 yaşını bitiren hükümlüler yönünden konutta infazdır.

14.3.1. Kadın ve 65 Yaşını Bitiren Hükümlüler Yönünden Konutta İnfaz

CGİK’in 110. maddesinin 2. fıkrasının a bendine göre kadın ya da 65 yaşını bitirmiş hükümlüler hükmedilen 6 ay veya daha az süreli hapis cezasını konutlarında infaz edilecektir.

Hükmedilen ceza miktarının, 6 ay veya daha az süreli hapis cezası olması gerekmektedir. CGİK’nın 110. maddesinin 2. fıkrasına göre; kural olarak hükmü veren mahkeme, hükümlü başka bir yerde ise aynı derecedeki mahkeme yetkilidir. İnfazın gerçekleştirileceği yer hükümlünün konutudur. İnfaz Tüzüğü’nün 52/2. maddesinin 2. bendine göre konutta infaz, hükümlünün mahkemeye beyan etmiş olduğu yerleşim yerinde yapılır.

Kadınlar yönünden her hangi bir yaş sınırı öngörülmemiş olduğundan, yaşı ne olursa olsun her kadın hükümlü talep ettiği takdirde konutta infaz hükmünden faydalanabilecektir. Erkekler yönünden ise, konutta infaz için 65 yaşını bitirme şartı getirilmiştir.

14.3.2. 70 Yaşını Bitiren Hükümlüler Yönünden Konutta İnfaz

CGİK’in 110. maddesinin 2. fıkrasının b bendine göre; 70 yaşını bitirmiş hükümlülerin hükmedilen 1 yıl veya daha az süreli hapis cezasını konutlarında infaz edilecektir. Burada kadın ve 65 yaşını bitirenlere uygulanacak hüküm de olduğu gibi, hükümlünün erkek ya da kadın olması ayrımı yapılmamaktadır.

Hükmedilen ceza miktarının, 1 yıl hapis cezası olması gerekmektedir. Kural olarak hükmü veren mahkeme, hükümlü başka bir yerde ise aynı derecedeki mahkeme yetkilidir. İnfazın gerçekleştirileceği yer hükümlünün konutudur.

14.3.3. 75 Yaşını Bitiren Hükümlüler Yönünden Konutta İnfaz

75 yaşını bitirmiş hükümlülerin hükmedilen ceza miktarı 3 yıl veya daha az süreli hapis cezası ise konutlarında infaz edilecektir. İlk koşul, hükmedilen ceza miktarının, 3 yıl veya daha az süreli hapis cezası olmasıdır. Kural olarak hükmü veren mahkeme, hükümlü başka bir yerde ise aynı derecedeki mahkeme yetkilidir. İnfazın gerçekleştirileceği yer hükümlünün konutudur.

İnfaz Tüzüğü’nün 52/2b maddesinin d bendine göre cezaları konutta infaz edilen hükümlülerin talepleri hâlinde konutlarının değiştirilmesine, Cumhuriyet savcısının talebi ile mahkeme tarafından karar verilebilecektir. Ancak, 6 aya kadar olan hapis cezasının konutta infazı halinde konutun değiştirilmesine izin verilmemiştir.

14.4. KOŞULLU SALIVERME İLE İLGİLİ DURUM:

CGİK’in 110. maddesinin 5. fıkrası gereğince, geceleri infaz, hafta sonu infaz, kadın ve 65 yaşını bitiren erkekler yönünden konutta infaz rejiminde, hükmedilen ceza üzerinde koşullu salıverme hükümleri uygulanmamaktadır. Ancak 3. fıkrada yer alan, 75 yaşını bitiren ve 3 yıla kadar olan hapis cezalarının konuttu çektirilmesine karar verilenler hakkında, koşullu salıverme hükümleri uygulanacaktır.

14.5. ÖZEL İNFAZ USULÜNE İLİŞKİN TALEP

Mahkeme, hükümlünün cezasının özel infaz usulüne göre çektirilmesine re’sen karar veremez. Ancak talep üzerine karar verebilir.

14.6. İNFAZIN GEREKLERİNE UYULMAMASI

CGİK’in 110. maddesinin 6. fıkrasında infazın gereklerine “geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması halinde” cezanın baştan itibaren ceza infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği belirtilmiştir. Örnek vermek gerekirse, konutta infaz süresi içinde hükümlünün evinde bulunmaması halinde hükümlü cezaevine alınacak ve cezası baştan itibaren infaz edilecektir.

14.7. VERİLEN KARARLARA İTİRAZ

Cezanın özel infaz rejimine göre çektirilmesine kural olarak hükmü veren mahkeme, hükümlü başka bir yerde ise aynı derecedeki mahkeme yetkilidir. Bu mahkemeler tarafından verilen kararlara 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan itiraz hükümleri uyarınca itiraz etmek mümkündür. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.

Uygulamalar

1. Konutta infazın koşullarını araştırınız.

 

 

Uygulama Soruları

1. İnfaz hukukunda kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekillerini kısaca ortaya koyunuz.

2. Konutta infaz için öngörülen yaş ve cinsiyet koşullarını açıklayınız.

 

 


 

 


Bölüm Özeti

Bu bölümde, kısa süreli hapis cezalarının özel infaz şekilleri ortaya konulmuştur. Bu bağlamda hafta sonu infaz, geceleri infaz, konutta infaz konularına genel bakış açısıyla bakılmıştır. Ardından infaza uyulmamasının sonuçları anlatılmıştır.

 


Kaynakça


AKYAZANAhmet Emrah, Teknik Araçla İzleme, Terazi Hukuk Dergisi, Cilt:2, Sayı:6, 2007, s. 83-89.

BALCI, Murat ALŞAHİN, M.Emin /ÇAKIR, Kerim, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 2018, s. 645-651.

BAYTAZ, Abdullah Batuhan, Hükme Bağlı Tutukluluk, Ceza Hukuku ve Kriminoloji Dergisi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/611499

DURSUNSelman, 5271 sayılı CMK’da Müdafi”, Hukuki Perspektifler Dergisi, Sayı: 3, 2005, s. 125-130.

ERDAĞ, Ali İhsan, İletişimin Denetlenmesi Kapsamında İki Önemli Sorun Olarak: Mağdurun İletişiminin Tespiti ve İletişimin Mağdur Tarafından Kaydedilmesi, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2011-92-668.

FEYZİOĞLUMetin, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınları, 2002.

IŞIKMehmet, Gizli Soruşturmacı Görevlendirilmesi, http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2014-110-1353.

İBİCİOĞLU, Gözde, Türk Anayasalarında Yakalama, Gözaltı ve Tutuklama, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, Mayıs, 2019.

KAHVECİMuhammet, Ceza Muhakemesinde Mağdur hakları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.

KARTAL, Melik, Kamu Davasının Açılmasında Cumhuriyet Savcısının Takdir Yetkisi, On İki Levha Yayıncılık, 2015.

KELEP PEKMEZ, Tuba, Ceza Muhakemesinde Fiil, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2019.

MAHMUTOĞLU, Fatih Selami / DURSUN, Selman,  Türk Hukukunda Müdafiin Yasaklılık Halleri, Ankara, Seçkin, 2004.

MAHMUTOĞLU, Fatih Selami / DURSUN, SelmanYeni Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Müdafiin Görevden Yasaklanması Hali ve Bunun Alman Hukuku’ndaki Düzenlemesiyle Karşılaştırılması, Polis Dergisi, Sayı: 44, 2005, s. 22-27.

ÖZBEK, Veli Özer / DOĞAN, Koray / BACAKSIZ, Pınar TEPE, İlker, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 11.baskı, 2018.

ÖZBEKVeli Özer, Ceza Muhakemesinde Koruma Tedbiri Olarak Arama, Seçkin, 1999.

ÖZBEK, Veli Özer, İnfaz Hukuku, Seçkin, 2018.

ÖZTÜRK, Bahri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 2019.

ÖZTÜRK, Bahri ERDEM, Mustafa Ruhan, Ceza Hukuku ve Güvenlik Tedbirleri, Seçkin, 18.baskı.

SÖZÜER, Adem KOCA, Mahmut YILDIZ, Ali Kemal / DURSUN, Selman / GÖKTÜRK, Neslihan TALAS, Serdar BAYTAZAbdullah Batuhan, “İstinaf ve Bireysel Başvuru Türkiye Raporu“, 12. Ceza Hukuku Günleri: İstinaf Kanun Yolu ve Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, 1 – 3 Haziran 2017, Tebliğler, İstanbul, 2017, s.71-110.

ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesinde İspat, Yetkin Yayınevi, 2001.

ŞAHİN, Cumhur / GÖKTÜRK, Neslihan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 10.baskı, 2019.

TALAS, Serdar, “Ceza Muhakemesi Hukukunda Başsavcılığın İtirazı”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C.70, S.1.

TALAS, Serdar, Ceza Yargılaması Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek lisans tezi.

ÜNVER, Yener, “Ceza Muhakemesinde İspat, CMK ve Uygulamalarımız”, Ceza Hukuku Dergisi, C.1, S.2, 2006.

ÜNVER, Yener/ HAKERİ, Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Adalet Yayınevi, 16. Baskı, 2019.

YENİSEY, Feridun / NUHOĞLU, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 6.baskı, 2018.

YILDIZ, Ali Kemal, Ceza muhakemesinde ispat ve delillerin değerlendirilmesi, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi.

YILDIZ, Ali Kemal/ DURSUNSelman/ TALASSerdar, “Koruma Tedbirleri – Türkiye Raporu: Tutuklama ve Adli Kontrol“, 11. Ceza Hukuku Günleri: Koruma Tedbirleri ve Türk Anayasaları ile Yeni Anayasa Önerilerinde Koruma Tedbirlerine İlişkin Düzenlemeler, 1 – 3 Haziran 2016, Ülke Raporları, İstanbul, 2016, s.297-309.

ZAFER, Hamide / CENTEL, Nur, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Basım Yayım, 17. Baskı, 2020.


Ünite Soruları


Soru-1 :

Hükümlü infazını her hafta Cuma günü saat 19.00’da cezaevine girip, Pazar günü saat 19.00’da cezaevinden çıkarak çeker. şeklinde tanımlanan aşağıdakilerden hangisidir?

(Çoktan Seçmeli)

(A) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası

(B) Müebbet hapis cezası

(C) Hafta sonu İnfaz

(D) Geceleri İnfaz

Denetimli serbestlik

Cevap-1 :

Hafta sonu İnfaz


Soru-2 :

Hükmedilen cezanın infazının hafta sonu gerçekleştirilebilmesi için hükmedilen ceza miktarının hafta sonu infazda olduğu gibi, ……. olması gerekmektedir.

Boşlukla bırakılan yer aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanmalıdır?

(Çoktan Seçmeli)

(A) 1 ay veya daha az süreli hapis cezası

(B) 1 ay

(C) 3 ay veya daha az süreli hapis cezası

(D) 3 ay

(E) 6 ay veya daha az süreli hapis cezası

Cevap-2 :

6 ay veya daha az süreli hapis cezası

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hukuk Dili

5235 ADLÎ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YETKİLERİ HAKKINDA KANUN

PATENT VEKİLLİĞİ SINAVI SORULARI 11.05.2024