auzef kitap - avukatlık ve noterlik mevzuatı
Avukatlık ve Noterlik Mevzuatı
DOÇ.DR. EVREN KOÇ;DR. ÖĞR. ÜYESİ CENGİZ SERHAT KONURALP
İÇİNDEKİLER
1. AVUKATLIĞIN TARİHSEL SÜRECİ
2. BAROLAR
3. AVUKATLIK MESLEĞİ
4. AVUKATLIK MESLEĞİNİN NİTELİKLERİ - 2
5. AVUKATLIĞIN MESLEKİ KONUMU
6. AVUKATLIK MESLEĞİNE KABUL KOŞULLARI
7. AVUKATIN HAKLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
8. NOTERLİĞİN TANIMI, KURULMASI VE SINIFLANDIRILMASI
9. NOTERLİĞE KABUL VE MESLEĞE GİRİŞ
10. NOTERLİĞE ATAMA
11. NOTERLİK DAİRESİ VE NOTERLİK DAİRESİ PERSONELİ
12. NOTERLERİN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
13. NOTERİN GÖREVLERİ VE NOTERLERİN SORUMLULUĞU
14. NOTERLİK İŞLEMLERİNİN ŞEKLİ
1. AVUKATLIĞIN TARİHSEL SÜRECİ
Giriş
Avukatlık, sosyolojik ve felsefi temelleri olan en eski meslek kollarından birisidir. Bu bölümde avukatlığın tarihsel süreç içindeki gelişimi genel olarak değerlendirilecek ve aynı zamanda ülkemizde avukatlık mesleğinin gelişim süreci de değerlendirilecektir.
Kökleri Antik Yunan’a dayanan avukatlık güzel konuşma kabiliyetinin esas alındığı bir temele dayanmaktadır. Tarihsel gelişim içinde avukatlık teknik hukuk bilgisinin kullanılmasını gerektiren belirli bir merciye kaydolunarak yürütülebilecek kamusal alanda doğrudan etkili bir meslek haline gelmiştir.
1.1. Tarihsel Süreçte Avukatlık Hizmeti
Avukatlık kurumu insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın, gücün hüküm sürdüğü dönemlerinde kanun ve mahkeme olmayacağından avukatlık kurumunun varlığı da düşünülemez. Gerekli düzenin sağlanmasıyla kanunları olaylara uygulayacak hakimlere ihtiyaç duyulmuştur.
Tarihin ilk dönemlerinde, avukatlık hizmeti genellikle güzel konuşma (retorik) sanatını iyi bilen hatipler tarafından yürütülmekteydi. Bu nedenle avukatlık mesleğinin tarihsel gelişiminden bahsederken ağırlıklı olarak Ceza yargılaması alanındaki savunma safhası ön plana çıkmaktaydı.
İlkçağ uygarlıklarından biri olan Sümer ve Akat uygarlıklarında avukatlık mesleğine rastlanılmamıştır. Ancak Sümerlerde resmi arabuluculuk kurumu mevcuttu. Sümer Kanunlarında taraflara uyuşmazlığı mahkeme önüne taşımadan önce uzlaşma yoluyla uyuşmazlığın çözülmesi tavsiye edilmekteydi. Her uyuşmazlık bu şekilde hâkim önüne gelmeden resmi arabuluculara gitmekteydi. Aynı şekilde Pers Uygarlığında da avukatlık mesleğine rastlanmayıp, uyuşmazlıkların taraf anlaşması ya da arabuluculuk yoluyla çözülmesi teşvik edilmekteydi.
Babil Uygarlığında da avukatlara rastlanmayıp, gerekli işlemler rahipler tarafından yerine getirilmekteydi.
Çin Uygarlığında avukatlık kurumuna rastlanmamakla birlikte avukatlık hizmetine benzer hizmetler verilmiştir. Mahkemede savunma yapan avukatlık kurumu yoktu ancak müvekkilleri lehine hazırladıkları metinleri mahkemelerde okuyan lisanslı noterler mevcuttu. Bu noterlerin muhtemel edebiyat öğrenimi görmüş kişiler olduğu düşünülüyordu.
Savunma görevi, yargı bağımsızlığının ve yargı güvencesinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu görevin üstlenilmesi tarih boyunca ilk olarak Yunan-Roma uygarlıklarında ortaya çıkmıştır.
Antik Yunan’da yargılama hâkim önünde yapılmaktaydı ve kişi kendi davasında bizzat kendini savunmak durumundaydı. Eğitim düzeyi yüksek kişiler savunma metinlerini kendileri hazırlarlarken, eğitim düzeyi düşük olanlar ise “lolograf” adı verilen kimselerin hazırladıkları savunma metinlerinden istifade etmekteydiler. Zamanla bireyin kendini savunma kuralı yumuşayarak, savunmasının, akrabası veya güvendiği bir arkadaşı tarafından yapılmasına müsaade edildi. Kişi adına savunma yapan bu kişilere “Synagore” denmekteydi. Savunma yapan kişilerin, savunma yaparken hakaret etmemeleri, yargılama sırasında taşkınlık yapmamaları, taraftar toplamamaları şart koşulmuştu. Antik Yunan’da ancak hür kişiler bu görevi yapabiliyordu. Köleler, başkaları adına savunma faaliyetinde bulunamazlardı. Synagore olabilmek için kişinin, aile büyüklerine karşı saygısızlıktan cezalandırılmamış, vatan savunmasından kaçmamış ve de ahlaka aykırı işlerle uğraşmamış olmaları gerekiyordu.
Roma Hukuku’nda ise prensip herkesin kendi davasında kendini savunmasıydı. Kural kimsenin başkası adına dava yürütememesi, savunma yapamamasıydı. Milattan önce 17 yılından itibaren sanık ve davacıların mahkemede yaptığı savunmalar zamanla formaliteye dönüşerek, belâgat sahibi kişilerin sanık ve davacılar adına savunma yapmalarına izin verildi.
Roma’da ceza davalarında sanığa yardımcı olanlar “patroni”, “advocati” ve “laudatore” gibi görevleri ve fonksiyonları farklı olan kişilerden oluşmaktaydı. “Patroni’ler”, gerek duruşma öncesinde gerek duruşma safhasındaki yazılı işlemler ile yargılama sürecindeki sözlü savunmaları yerine getirirlerdi. Advocatiler hukukî sorunlara ilişkin tavsiyelerde bulunurlar, duruşma sırasında kişisel varlıklarıyla yargılama sonucunda lehe hüküm çıkması için etkide bulunurlardı. Laudatoresler ise duruşma sırasında sanığı övücü mahiyette konuşmalar yapan kişilerdi. Sanığın karakterine ve geçmişine yönelik övgü dolu konuşmalar yaparak bir nevi “iyi hal belgesi- sabıka kaydı” verirlerdi. Roma’da avukatlığın meslek haline gelmesi Justinyen’in ölümünden sonraki dönemde gerçekleşmiştir.
Cermen (Alman) Hukukunda ise, davalarda kişinin bizzat kendisini temsil etmesi şartı aranıyordu. Ancak zamanla fiil ehliyeti bulunmayanların vasi tarafından, aile bireylerinin ise aile reisi tarafından temsil edilmesi esası benimsendi. Yargılama usulünün sözlü esasa dayanıyor olması nedeniyle; davada tarafların yerine konuşan, söylenenlerin ancak temsil ettikleri kişinin onaylanmasından sonra geçerli olduğu bir usule geçildi. Bu kişilere, “Vorsprecher” veya “Fürsprecher” denmektedir.
Önceleri tek bir celsede görev yapan Vorsprecher’ler, taraf iradesini temsil etmiyordu. Bu nedenle, Vorsprecher’in her konuşmasından sonra, adlarına konuştukları tarafa söylenenleri onaylayıp, onaylamadıkları sorulmaktaydı. Yargılama aşamasında Vorsprecher’lerin söylediği her kelime çok önem arz ettiğinden ve de söylenenleri düzeltme imkânı bulunmadığından yargılamanın sıhhatine gölge düşmekteydi. Sonrasında bu kişilere sözlerini düzeltme hakkı tanındı. Ayrıca adlarına konuştukları kişilerin, söylenenleri onaylaması prensibi de kabul edildi.
Tarihsel süreç içinde bireyin savunulmasında kişiye olan bağlılık zamanla giderek azalmıştır. Önceleri kişinin kendini savunması zorunlu iken, zaman içinde önceleri yakın akrabalarından sonrasında üçüncü kişilerden yardım alınmıştır. Önceleri onursal bir görev olarak kabul edilip, ücret veya karşılıksız yapılan bir faaliyet iken, sonradan ücret alınarak yapılan bir mesleğe dönüşmüştür avukatlık.
İslam Hukukunda benimsenen yargılama sisteminde ve Tanzimat dönemine kadar mevcut olan Osmanlı uygulamasında, ceza yargılaması ile hukuk yargılaması birbirinden ayrı değildi. Hukuk davalarına ve ceza davalarına kadı bakmaktaydı.
İslam Hukukunda ve Tanzimat Dönemine kadar Osmanlı İmparatorluğu’nda, baro örgütüne ve bu mesleki örgüte bağlı olarak görev yapan avukatlara rastlanmamıştır. Ancak bugünkü avukatların görevlerini icra eden ve kendilerine ‘vekil’ denilen kimseler bulunmaktaydı.
Vekiller Batı’daki anlamıyla avukatların sahip olduğu niteliklerin hepsine sahip olmasa da tarafların çıkarlarını savunan, avukatların yaptığı görevleri yapan kişilerdi. Vekiller genelde hukuk eğitimi görmüş kişilerdi.
Vekillik kurumu, Hz. Muhammed döneminden itibaren mevcut olup, İslam liderliğini üstlenen Dört Halife Döneminde de devam etmiş ve bir meslek haline gelmişti.
Osmanlı Devleti’nde dava vekilleri ilk yıllarda gerçek anlamda savunma yapmayıp sadece tarafları yönlendirerek, onlara yardımcı olmaktaydılar.
Osmanlı Hukukunda, hukukî meseleler, İslâm hukukunun “ifta kurumundan” istifade edilerek çözülmekteydi. “İfta” şer’i bir sorun hakkında cevap vermek demektir. İfta görevi müftüler tarafından yerine getirilirdi. Müftülerin verdikleri yazılı cevaba “fetva” denirdi. Fetva işlemlerinin yürütüldüğü fetva dairesine “Fetva Emâneti” denirdi. Fetva Emâneti “Fetvahâneyi Ali” başlığı altında üç odaya ayrılmıştı. Bu odalar: Pusula odası, Fetva Odası, İlâmet odasıdır. Pusula odasında halk tarafından sorulan sorular yazıya geçirilir sonrasında fetva odasına gönderilirdi. Fetva odasında, fetvanın şekli yazılırdı. Devamında cevabın yazılması ve imza için Şeyhülislama tevdi edilirdi. Yazılı cevaplar en geç bir hafta sonra fetva dairesinden öğrenilirdi. Bu nedenle Osmanlı hukuk sisteminde, hukukî görüş (mütalaa) vermek avukatlık hizmetine dâhil değildi. Buna mukabil, yargılama aşamasında sanıkları temsil eden vekiller bulunmaktaydı. Nitekim Tazminat dönemine kadar, İslam Hukukunda öngörülen davaya husumet veya murafaaya (sözlü duruşma) husumet kurumları avukatlık hizmetine benzer işlevler görmüştür.
Osmanlı Döneminde padişah fermanlarından anlaşıldığı kadarıyla XVI. ve XVII. yüzyıllarda modern anlamdaki avukatların bazı fonksiyonlarını yerine getirmek üzere arzuhalciler bulunuyordu. Arzuhalcilerin bilgili, ırz ehli, kâtip kimselerden olması gerekmekteydi. Arzuhalciler görevlerini yaparken arzuhalcibaşının denetimi altında bulunuyorlardı. Mesleğe giriş sınava tâbiydi. "Divan-ı Hümayun Çavuşları Ocağı'ndan bir kalem zabiti ile çavuşlar emini ve arzuhalcibaşıdan oluşan sınav kurulu, arzuhalci adayını yazı kuralları, başvuru yöntemleri, yazı ve hat türleri alanlarında sınavdan geçirirlerdi. Bundan amaç, doğrudan padişaha ya da sadrazama sunulması nedeniyle arzuhallerin ifade, anlam ve biçim bakımından doğru ve düzgün olmasıydı. Ayrıca, arzuhalcilerin, yazdıkları dilekçenin, sarayın veya Babıâli'nin hangi biriminde işlem göreceğini de bilmeleri” aranan koşullardandı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda muhakeme, Tanzimat Dönemi’ne kadar gerek ceza gerek hukuk davaları bakımından şer'iye mahkemelerinde yapılıyordu. Şer'î mahkemesinde kural tarafların duruşmada hazır bulunmaları olduğundan, taraflar duruşmada hazır bulunmak yerine, adliyeyle iyi ilişkileri bulunan kimseleri kendi yerlerine duruşmaya sokuyorlardı.
Tanzimat döneminde yürütülen kanunlaşma sürecinde Cevdet Paşa tarafından hazırlanan “Mecelle” önemli bir yer tutmaktadır. Mecelle’ye göre, davalının mahkemeye getirilmenin mümkün olmadığı durumlarda yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece davalıya bir “vekil-i müsahhar” atanıyordu. Vekil-i müsahharın görevi yalnızca salt davayı reddetmekten ibaretti, mütekabil dava açıp, müdafaada bulunma yetkisi yoktu.
Tanzimat’la birlikte avukatlık hizmeti Osmanlı’da varlığını göstermeye başlamıştır. Kadı mahkemelerinde yürütülen yargılamada avukatlar bulunmamaktaydı. Kadılar, kararlarını bireysel takdirlerine göre verirlerdi. Kadı mahkemelerinin geleneksel yapısı 19.yy ikinci yarısına kadar sürdü. Osmanlı imparatorluğu Avrupa devletleri ile ticari ilişkilerini arttırmaya başladığı zaman gerek ticari alışverişten doğan ihtilâflarda gerekse gümrük hizmetlerinden doğan sorunlarda şeriat mahkemelerinin yetersiz kalındığı görüldü. Bu aksaklıkları gidermek adına Avrupa yasaları ithal edilmeye başlandı. Önce ticaret ihtilâflarını çözmek amacıyla Ticaret Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemelere bakan hâkimler Avrupa’dan gelmişti. Fransızlar özel mahkemelerin tesis edilmesi hususunda çok ısrarcı oldular. Konsolosluk mahkemeleri adı verilen mahkemeler bu değişimin öncüsü oldular. Bu mahkemelerde görülen yargılamalara zamanla avukatlar girmeye başladı. İlk başlarda sadece yabancı konsolosluklarda görev yapan bu avukatlar zaman içinde bugünkü fonksiyonlarını ifa eder hale gelmişlerdir.
Türkiye’de avukatlık hizmetini ilk düzenleyen yasal metin, 13 Ocak 1876 tarihli Mehakim-i Nizamiye Dava Vekilleri Hakkında Nizamnamedir. Tüzüğe göre, dava vekili olacakların, hukuk öğrenimi görmüş, 21 yaşını doldurmuş olan, devlet memuru ve tüccar olmayan, ceza mahkûmiyeti bulunmayan ve müflis olmayan kişiler avukatlık mesleğini yapabilmekteydi. Nizamname aynı zamanda, yukarıda sayılan koşulları taşıyan kişilerden dava vekilliği yapacak olanların ruhsat almasını ve baroya (Cemiyet-i Daime) kaydolmasını şart koşmuştur. Keza ücret sözleşmesinin taraflarca akdedilmesi durumunda vekilin tarifede yazılı ücreti talep edebileceği de nizamname ile kabul edilmişti.
Osmanlı Devleti'nde ilk baro, 1878 yılında yabancı avukatlar tarafından kurulan "Societe du Barreau de Constantinople-İstanbul Baro Cemiyeti’dir. Bu baroya kayıtlı ilk 33 üyeden beşi Osmanlı Devleti vatandaşı idi. Önceleri kapitülasyonlar gereği çalışan konsolosluk mahkemelerinde savunma görevi üstlenen yabancı hukukçuların faaliyet alanları zamanla konsolosluk mahkemeleri ile sınırlı kalmayarak genişlemiştir.
İstanbul Barosu 1878 yılında yukarıda adı geçen tüzük uyarınca kurulmuştu. Bu nizamnamenin 30. maddesi, dava vekillerinin işlerine bakmak ve Adliye Nezaretiyle bağlılığını sağlamak üzere bugünkü anlamda Baro sayılabilecek bir Cemiyeti Daime kurulmasını öngörmekteydi. 1908 yılında İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul dava vekilleri (avukatlar) üyelerini bir deftere kaydederek, ilk kez ‘Baro Levhasını’ oluşturmuşlardır.
Tanzimat’ın ilânı ile başlayan yenilenme sürecinde avukatlıkla ilgili düzenlemelere yer verildi. 1861 tarihli Usul-i Muhakeme-i Ticaret Nizamnamesi’nde vekâlete ilişkin hükümlere yer verilerek tarafların mahkemeye bizzat gelmek veya muteber bir vekâlet ile vekil tayin etmek zorunda oldukları belirtilmişti. Dersaadet ve Mülhakat-ı İdare-i Zabıta ve Mülkiyye ve Mehakim-i Nizamiyesine Dair Nizamname m.76’da yine, "cinayetten münbais hukuku şahsiye davalarında müddei ve müddeaaleyh (davalı) taraflarından vekil tayin edilebilir. Mevaddı cezaiye muhakemesinde müttehim bizzat hazır bulunmak şartı ile lieclilmüdafaa bir vekil bulundurabilecektir" ifadesi yer aldı.
Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin vekâlet kısmında, dava vekâletini düzenleyen hükümlere yer verilmişti. Mecellenin 1516.maddesinde davalı ve davacıdan her birinin dilediğini vekil tayin edebileceği, diğerinin rızasının şart olmadığı belirtilmişti.
1879 tarihli Usul-i Muhakeme-i Hukukiye Kanun-ı Muvakkati ve özellikle yine 1879'da çıkarılan Usul-i Muhakemat-ı Cezaiyye Kanun-ı Muvakkatı'nda da davaya vekâlete ilişkin hükümler yer aldı1882 tarihinde Doğu Rumeli Vilayetine ait avukatlık Kanunu çıkarılmış ve hukukumuzda ilk kez “avukat” tabiri kullanılmıştır.
1876 tarihli Nizamname 1886 yılında esaslı bir değişikliğe uğrayarak, dava vekilliği herkese serbest hale getirilmiştir. Bu düzenleme ile avukatlık mesleği bilgisiz ve hilekâr kişilerce istismar edilmiştir. Söz konusu padişah buyruğu, 1924 yılına kadar yürürlükte kalmıştır.
1.2. Cumhuriyet Döneminde Avukatlık Mesleği
Bu dönemde avukatlık mesleğiyle ilgili ilk düzenleme 1924 tarihli ve 460 sayılı “Muhamat (Avukat) Kanunu’dur. Avukat olabilmek için Türk vatandaşı olma şartı ilk kez bu kanun ile getirilmiştir. Sonrasında 1926 tarihli ve 708 sayılı Kanun ve 1926 tarihli 941 sayılı Kanunlar ile değişiklikler yapılmıştır. 1934 tarihinde 2516 sayılı Kanun ile yapılan ilave değişikliklerden sonra, 1938 yılında 3499 sayılı Avukatlık Kanunu kabul edilmiştir. 1969 yılında ise bugün hala yürürlükte olan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu kabul edilmiştir.
1.2.1. 460 Sayılı Muhamat Kanunu Dönemi
Kurtuluş Savaşından sonra kabul edilen ilk kanunlar arasında yer alan Muhamat Kanunu ile avukatlık mesleği o dönemdeki çağdaş gelişmelere paralel olarak tekrar düzenlenmiştir. 3 Nisan 1924 tarihli kanun ile “Muhamat” kelimesinin yerine avukat kelimesinin kullanılması kabul edilmiştir. Meslek böylece hem işlev açısından hem de isim açısından Batı’daki savunma mesleği ile paralel hale gelmiştir.
Kanunun getirdiği önemli bir yenilikte “Türkiye Cumhuriyeti” vatandaşı olma kuralıdır. Türkiye’de avukatlık yapabilmek için Türk vatandaşı olmak gerekmektedir. Cumhuriyet öncesinde nerdeyse yabancı devlet vatandaşlarının tekelinde olan avukatlık mesleği böylelikle Türk vatandaşlarına hasredilmiştir. Lozan Antlaşmasının “ikamet ve adli yetkiler” başlığı altındaki düzenlemenin 4.maddesi; avukatlık mesleğinin icrasına yönelik yabancıların sahip olduğu müktesep hakları düzenlemiştir. Buna göre 1 Kasım 1923 tarihinden önce avukatlık mesleğini icra eden ve etmekte olan yabancı devlet vatandaşı kişiler, Muhamat Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra da mesleklerini icra etmeye devam edebilmişlerdir.
Kanun ile avukatlık meslek haline getirilmiştir. Bu mesleğin icrasının barolara bağlı olarak yürütülmesi öngörülmüştür. Bir şehirde ondan fazla avukatın bulunması halinde o yerde baronun kurulması ve baroya kaydolmadan avukatlık hizmetinin yürütülemeyeceği esası benimsenmişti. Muhamat Kanunu 3499 sayılı yasa yürürlüğe girene dek on yıl süreyle yürürlükte kalmıştır.
1.2.2. 3499 Sayılı Avukatlık Kanunu Dönemi
3499 sayılı Av. K. 27 Haziran 1938 tarihinde kabul edilmiştir. Kanun, 1 Aralık 1938 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanun Muhamat Kanununa göre oldukça ayrıntılı ve kapsamlıdır. Bu kanun yürürlükte olduğu dönemde avukatların kendilerini rekabet ortamından soyutlayıp, bilgi ve tecrübelerini adalete özgülemeleri ve kanunun amacına uygun hareket etmeleri arzu edilmiştir. Avukatlıkta rekabetin ortadan kaldırılması durumunda meslekte nezaketin sağlanacağı düşünülmüştür.
Söz konusu yasa ile avukatlık mesleği, kamu hizmeti olarak nitelendirilmiştir. Avukatın, yargının kurucu öğesi olarak, bağımsız savunmayı serbestçe temsil edeceği ilkesi kabul edilmiştir. Kanunda avukat, mahkemelere ve diğer resmî kurumlara kanunun tam olarak uygulanması hususunda yardımla görevlendirilmiştir.
1.2.3. 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu Dönemi
1136 sayılı Kanun, kuvvetler ayrılığını benimseyen ve yeni anayasal kurumlar oluşturan (Anayasa Mahkemesi, Senato) 1961 Anayasası’nın ihtiyaçlarına cevap verebilmek için yürürlüğe konmuştur. Bütün baroları ve avukatları içine alan Türkiye Barolar Birliği adı altında bir birlik kurularak, önceleri Adalet Bakanlığı’nın yaptığı faaliyetlerin bir kısmı bu birliğe devredilmiştir. 1136 sayılı kanun ile avukatlık mesleğinin kamu hizmeti niteliğinde olduğu vurgulanmış ve bu anlayışa paralel olarak hak ve sorumlulukları detaylandırılmıştır. Kanun ile avukatların konumu, Cumhuriyet savcısına yakın bir konuma getirilmeye çalışılmıştır.
1136 sayılı Kanunun getirdiği önemli bir yenilik ise, avukatların sosyal sigorta kapsamına alınmasıdır. Sonradan yapılan değişiklik ile avukatların, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından istifade edebilmeleri imkânı tanınmıştır. Kanun ile avukatlık mesleğine başlayabilmek için sınav şartı getirilmiştir. Ancak 1978 yılında çıkartılan yasa ile sınav uygulamasından vazgeçilmiştir.
1.3. Günümüzdeki Avukatlık Kanunu Düzenlemesi
Avukatlık günümüzde, yargının bütünleyici parçası olarak savunma kurumu adına, kurumsal yetki kullanan bir erke dönüşmüştür. Avukatlara bu anlayıştan hareket ederek, görevlerini yerine getirmede birtakım kolaylıklar tanınmıştır. Avukatlara belge toplama yetkisi verilmiş ve aynı zamanda mesleklerini ifa ederken, yargı makamlarında, emniyet makamlarında, bankalarda, noterlerde, şirketlerde davayla ilgili bilgi ve belgelere ulaşabilme hakkı tanınmıştır. Keza hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunma ve koruma görevi verildi. Avukatlık stajı çağdaş, düzenli ve sistemli hale getirildi.
4667 sayılı Kanun ile avukatların görev alanları genişletilmiş ve anonim şirketler ile ortak sayısı 100’ün üzerinde bulunan yapı kooperatiflerine sözleşmeli avukat bulundurma zorunluluğu getirilmiştir.
Uyuşmazlıkların yargıya gelmeden önce avukatlar aracılığıyla çözümlenmesi için avukatlara, uzlaşma toplantısı isteme ve uzlaşmaya varılması durumunda, uzlaşma tutanağı düzenleme yetkisi mevcut kanunla verilmiştir. Düzenlenen uzlaşma tutanağına ilam niteliğinde belge gücü verilmiştir.
Avukatlık kimliklerinin tüm resmi ve özel kuruluşlar açısından resmi kimlik olarak kabul edilmiştir. Bunun sonucunda bağımsız savunmayı temsil kabiliyetinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır.
Avukatların, avukatlık hizmetini ifa ederken işledikleri suçtan dolayı haklarında soruşturma açılması Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilecektir. Keza avukatın yazıhaneleri ve konutları ancak mahkeme kararı ile ve kararda belirtilen olayla ilgili olarak cumhuriyet savcısı denetiminde ve baro temsilcisinin katılımıyla aranabilecektir.
7188 sayılı Kanun ile Hukuk Mesleklerine giriş sınavında başarılı olma şartı avukatlık stajı için zorunlu şart olarak kabul edilmiştir. 7249 sayılı Kanun ile beş binden fazla avukat olan illerde iki bin avukatla bir baro kurulma imkânı getirilmiştir.
Uygulamalar
1) Avukatlığın önemli özelliklerinden olan bağımsızlık kavramı ile ilgili öne çıkan noktalar nelerdir?
Yargılamanın süjelerinden olan avukat bir diğer yargılama süjesi olan hâkim de olduğu gibi dava taraflarına, kendi müvekkiline, Devlet’e karşı bağımsızdır. Aksi durum avukatın görevini yerine getirmesini engelleyecek, hak arama ve savunma hakkı ihlaline sebep olacaktır. Avukatın sahip olduğu bağımsızlık sınırsız bir nitelikte değildir. Örneğin HMK m.151/1 uyarınca avukatın duruşma sırasında uygun olmayan hal veya davranışları sebebi ile disiplin sorumluluğu doğabilecektir. Avukat bürosu ve konutlarının mahkeme kararı ve cumhuriyet savcısı talimatı ile aranabilmesi mümkündür (Av. K m.58/1). Avukatın kamu hizmeti niteliğinde faaliyet yürütmesinden dolayı avukata karşı görevi sırasında veya görevinden dolayı suç işlenirse hakimlere karşı işlenmiş gibi hükümler uygulanacaktır (Av. K m.57)
2. Avukatlık hangi tarihi süreçler ardından bugünkü yapısına kavuşmuştur?
Antik Yunan ve eski batı toplumlarında avukatlık yargılamada yer alabilen bir meslek iken, eski Ortadoğu toplumlarında yargılama faaliyetinin özel niteliğinden dolayı yargılamada yer almamaktaydı. Hukuk ve ceza yargılamasının teknik hukuk bilgisini gerektirmesi dava tarafların ve sanıkların özel hukuk bilgisine sahip avukatlardan yararlanma gereğini doğurmuştur. Bunun sonucunda yargılamada avukatın bazı davalarda zorunlu bazı davalarda ise iradi olarak yer almaları sağlanmıştır.
Uygulama Soruları
- Toplumda Avukatlık faaliyetine ihtiyaç doğuran sebepler nelerdir?
- Avukatlık ile yargılama da yer alan diğer süjeler arasında yer alan en önemli farklar nelerdir?
- Avukatlık Kanunu’ nda son yıllarda yapılan önemli önemli değişiklikler nelerdir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlığın tarihi gelişiminin yurtdışında ve ülkemizde nasıl gerçekleşmiş olduğu öğrenilmiştir. Ayrıca ülkemizde avukatlık mevzuatının gelişim süreci hakkında bilgiler yer almaktadır.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi Avukatlık mesleğine ilişkin bir özellik değildir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Serbest meslek niteliğinde olması
(B) Kamusal alanda etkili olması
(C) Teknik hukuk bilgisinin kullanıldığı bir meslek olması
(D) Güzel konuşmanın esas alındığı bir meslek olması
(E) Adalet Bakanlığı’ nın talimatı ile faaliyet gösterebilmesi
Cevap-1 :Adalet Bakanlığı’ nın talimatı ile faaliyet gösterebilmesi
Soru-2 :
Avukatlık mesleğinin tarihsel gelişiminde aşağıda yer alan hangi unsur ağırlıklı olarak yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Ceza yargılamasında savunma yapılması,
(B) Ticari işlemlerde temsilci olunması,
(C) Dini törenlerde yer almak,
(D) Devlet yönetiminde yer almak,
(E) Edebi eserlerin toplumda tanınmasını sağlamak
Cevap-2 :Ceza yargılamasında savunma yapılması,
Soru-3 :
Aşağıda yer alan uygarlıkların hangisinde avukatlık mesleğinin varlığına dair bir tespit bulunmaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Roma
(B) Babil
(C) Sümer
(D) Akad
(E) Pers
Cevap-3 :Roma
Soru-4 :
“Vekil-i Müsahhar” kavramı hangi kanunla düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Mecelle
(B) Kanun-i Esasi
(C) Borçlar Kanunu
(D) Ticaret Kanunu
(E) Hiçbiri
Cevap-4 :Mecelle
Soru-5 :
“Vekil-i Müsahhar” kavramı hangi kanunla düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Mecelle
(B) Kanun-i Esasi
(C) Borçlar Kanunu
(D) Ticaret Kanunu
(E) Hiçbiri
Cevap-5 :Mecelle
Soru-6 :
Osmanlı Devleti’nde ilk baro hangi yılda ve nerede kurulmuştur?
(Çoktan Seçmeli)(A) Edirne- 1880
(B) Selanik- 1890
(C) İstanbul- 1878
(D) İzmir- 1878
(E) Bursa- 1876
Cevap-6 :İstanbul- 1878
Soru-7 :
Muhamat Kanunu aşağıda yer alan hangi meslek kolu ile ilgilidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hekimlik
(B) Avukatlık
(C) Mühendislik
(D) Askerlik
(E) Öğretmenlik
Cevap-7 :Avukatlık
Soru-8 :
Cumhuriyet döneminde Avukatlık Kanunu en son hangi tarihli Anayasa esas alınmak suretiyle düzenlenerek kanunlaşmıştır?
(Çoktan Seçmeli)(A) 1921
(B) 1924
(C) 1961
(D) 1982
(E) 2010
Cevap-8 :1961
Soru-9 :
Aşağıda yer alan yargılama süjelerinden hangisi savunmayı temsil eder?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hakim
(B) Savcı
(C) Avukat
(D) Mübaşir
(E) İcra Müdürü
Cevap-9 :Avukat
Soru-10 :
Avukatın bağımsızlığı öncelikle aşağıda yer alan hangi erke yönelik olarak düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Devlet
(B) Yasama
(C) Yargı
(D) Yürütme
(E) Kamuoyu
Cevap-10 :Devlet
2. BAROLAR
Giriş
Ülkemizde barolar Anayasal temele sahip olup Avukatlık Kanunu ile kurulmuştur. İllerde yerel barolar kuruldukları ilin adı ile tanımlanmaktadır. Merkezi Ankara’da olan tüm yerel baroların üst organı niteliğindeki Türkiye Barolar Birliği yerel baroların ve avukatların mesleki faaliyetlerine ilişkin üst organ niteliğine sahiptir.
Avukatlık mesleğine adaylık sürecinden itibaren tüm aşamalarda baroların mesleki alana ait birçok görevi ve yetkisi bulunmaktadır. Avukatlık Kanunu’nda belirtilmiş olan yetki ve görevler haricinde Avukatlık meslek ilke ve kuralları ile de belirlenmiş olan kriterlere avukatların ve baroların riayet etmesi esas alınmaktadır.
Dinamik bir yapıya sahip olan hukuk düzeni, toplumun ihtiyaçlarına hızlı bir şekilde cevap vermek ve kendini geliştirmek zorundadır. Hukuk düzeninin ayrılmaz bir parçası olan baroların da bu ihtiyaca cevap verecek bir faaliyeti esas almaları gerekmektedir. Baroların görevi sadece üye avukatların mesleki açıdan denetlenmesi ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak olmayıp etkin bir şekilde hukuk düzenine katkı vermektir.
2.1. Barolar
Av. K m.76’ da yer alan hükme göre Barolar; avukatlık mesleğini geliştirmek, meslek mensuplarının birbirleri ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni sağlamak; meslek düzenini, ahlakını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunmak ve korumak, avukatların ortak ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm çalışmaları yürüten, tüzel kişiliği bulunan, çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.
Barolar, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. (m.76/II)
Protokolde barolar, İl Cumhuriyet Başsavcısının yanında yer alır. (m.76/III)
Bölgesi içinde en az otuz avukat bulunan her il merkezinde bir baro kurulur. Kurulmuş olan barolarda avukat sayısının otuzun altına düşmesi halinde; baro kurulamayan yerlerin en yakın baroya bağlanmasına veya bunların birleştirilerek bir baro kurulmasına ve merkezlerinin belirlenmesine Türkiye Barolar Birliği karar verir. (m.77/II)
2.1.1. Baro Organları
Avukatlık Kanunu m. 79 uyarınca baro organları;
Genel Kurul, Yönetim Kurulu Başkanlık, Başkanlık Divanı, Disiplin Kurulu ve Denetleme Kurulu’ndan oluşmaktadır.
Baroların tüzel kişilik kazanması için kuruluşlarını Türkiye Barolar Birliği’ne bildirmeleri gerekmektedir.
Levhada kayıtlı bulunan tüm avukatlar baro genel kurulunu oluşturur. Baro Genel Kurulları son rakamı çift olan yıllarda iki yılda bir olmak üzere Ekim ayının ilk haftası içinde toplanması gerekir.
Avukatlık Kanunu m.81 uyarınca Baro Genel Kurullarının görevleri şunlardır;
1. Yönetim, disiplin ve denetleme kurulları üyeleri ile baro başkanını ve Türkiye Barolar Birliği delegelerini seçmek,
2. Levhaya, avukatlık ortaklığı siciline yazılacakların giriş keseneğini avukatlar için en az iki bin en çok sekiz bin, avukatlık ortaklıkları için en az yirmi bin en çok seksen bin; yıllık keseneğini de, avukatlar için en az bin en çok dört bin, avukatlık ortaklıkları için en az on bin en çok kırk bin gösterge rakamının her yıl bütçe kanununda Devlet memurları için belirlenen maaş katsayısının çarpımı ile elde edilecek miktar oranında tespit etmek ve bunların ödeneceği tarihleri belirlemek.
3. Yönetim kurulunun, baronun gelir ve giderleri ile mallarının yönetimi hakkında vereceği hesapları incelemek ve yönetim kurulunun ibra edilip edilmeyeceği hakkında karar vermek,
4. Baro bütçesini onaylamak,
5. Yönetim kurulunca hazırlanacak iç yönetmeliği inceleyerek onaylamak,
6. Mevcut mevzuatın baro yönetim kuruluna verdiği yetkinin dışında, muhtaç avukatlarla bunların ölümlerinde geride bıraktıkları kimselere yapılacak yardımın şekil ve miktarını tespit etmek,
7. Mesleğe ait istekleri görüşüp karara bağlamak,
8. Avukat bürolarının niteliklerini belirtmek,
9. Kanunlarla verilen diğer yetkileri kullanmak.
Her baronun Yönetim Kurulu, Baro Başkanı ve dört üyeden oluşur.
Yönetim kurulu üyeleri levhada yazılı ve avukatlıkta beş yıl kıdemli avukatlar arasından seçilir. Yönetim kurulu görevleri Av. K m.95’ te düzenlenmiştir.
1. Avukatlık onurunun ve meslek düzeninin korunmasını, meslekin adalet amaçlarına uygun olarak bağlılık ve onurla yapılmasını sağlamak,
2. Stajyer ve avukatların baroya kabul ve levhaya yazılma veya nakil işleri hakkında karar vermek,
3. Baro levhasını düzenlemek, avukatların listesini ve avukatlık ortaklığı sicilini tutmak
4. Meslekî ödevler hususunda baro mensuplarına yol göstermek ve onlara bilgi vermek ve meslekî görevlerin yapılıp yapılmadığını denetlemek, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlâllerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak, bu konularda her türlü yasal ve idarî girişimde bulunmak,
5. Levhaya yazılı avukatlar arasında, avukatlarla avukatlık ortaklıkları, avukatlık ortaklığının ortakları arasında ve bunlarla iş sahipleri arasında çıkan anlaşmazlıklarda istek üzerine aracılık etmek ve arabulmak, ücret uyuşmazlıklarında sulha davet etmek,
6. Baro mallarını idare ve muhtaç avukatlara yapılacak yardım şeklini tespit etmek,
7. Baro mallarının idaresi hakkında raporlar hazırlayarak genel kurula hesap vermek ve bütçeyi hazırlayıp genel kurulun onayına sunmak,
8. Baro adına menkul ve gayrimenkul almak, satmak, ipotek etmek ve bu mallar üzerinde her türlü aynî haklar tesis eylemek ve kaldırmak, bu hususlarda baro başkanına özel yetki vermek,
9. Staj işlerini düzenlemek ve denetlemek,
10. Yönetim kurulu üyelerinin istifaları hakkında karar vermek,
11. Adlî müzaharet bürosu kurup yönetmek,
12. Genel kurul gündemini hazırlamak,
13. Genel kurul kararlarını yerine getirmek,
14. Baronun ücretli memurlarının özlük işlerini düzenlemek ve yürütmek,
15. İç yönetime ait bütün işleri görmek, yönergeleri düzenlemek,
16. Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ve disiplin kurulu kararlarını yerine getirmek,
17. Bakanlıkların yahut mahkeme veya resmî kurumların istediği konularda görüşünü bildirmek,
18. Kanunlarla verilen diğer yetkileri kullanmak,
19. Baro bölgesindeki adliye merkezlerinde temsilcilikler kurmak,
20. 167 nci maddede belirtilen Hakem Kuruluna katılacak avukat hakemleri seçmek,
21. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak, korumak ve bu kavramlara işlerlik kazandırmak,
22. Avukatlık ortaklığı ana sözleşmesinin, tip ana sözleşmeye uygunluğunu incelemek ve avukatlık ortaklığı siciline tesciline karar vermek,
Yönetim kurulu, ikinci fıkranın 4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı görevleri bazı üyelerine devredebilir.
Baro başkanı iki yıllık bir görev süresi için seçilir. Baro başkanı levhada yazılı ve avukatlıkta en az on yıl kıdemli avukatlar arasından gizli oy ile seçilir. Baro başkanının görevleri (Av. K m.97)
1. Baroyu temsil ve yönetim kuruluna başkanlık etmek,
2. Genel kurul, yönetim kurulu ve disiplin kurulu kararlarını yerine getirmek ve günlük işlemleri yürütmek,
3. 95 inci madde gereğince verilen izin ve yetki dairesinde baro adına iltizam ve iktisapta bulunmak, yüklenmelere girişmek, baroya yapılan bağışları kabul etmek ve bütçeyi uygulamak,
4. Mahkeme ve resmî dairelerde baroyu temsil edecek ve savunacak avukatları tayin etmek,
5. Avukat sicillerinin Türkiye Barolar Birliği tarafından gönderilen örneğine uygun olarak düzenlenmesini ve korunmasını sağlamak,
6. Meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve bu konuda doğrudan doğruya veya dolayısıyla kendisini göreve zorlayan hususları yapmak,
7. Baronun ve yönetim kurulunun çalışmaları hakkında her yıl Türkiye Barolar Birliğine yazılı bir rapor vermek,
8. Başkanlık Divanı olmayan barolarda, divanın diğer üyelerine ait görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak,
9. Kanunlarla verilen diğer yetkileri kullanmak.
Baro disiplin kurulu, Baro Yönetim Kurulu’nun disiplin kovuşturması açılmasına dair kararı üzerine avukatlar hakkında disiplin kovuşturması yaparak disiplin ile ilgili karar ve cezaları verir ayrıca kanunla düzenlenen diğer yetkileri kullanır.
2.1.2. Barolar Birliği Organları
Dört yılda bir yenilenen seçimlerle göreve gelen yönetimler tarafından idare edilen Türkiye Barolar Birliği’nin organları
Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu,
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı,
Türkiye Barolar Birliği Başkanlık Divanı,
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu,
Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu,
Türkiye Barolar Birliği Denetleme Kurulu,
Baro genel kurulu Av. K m.80’de belirtildiği üzere; baronun en yüksek organı olup levhada yazılı bulunan bütün avukatlardan kurulur.
Baro bütçesini onaylamak, avukat bürolarının niteliklerini belirlemek, kanunda verilen yetkileri kullanmak, maaş katsayısını belirlemek gibi birtakım yükümlülükleri bulunduğu gibi gereken durumlarda olağan ve olağanüstü toplantı için çağrılarda da bulunur.
Yönetim Kurulu Av. K m.89 uyarınca Her baronun yönetim kurulu, baro başkanı ile en az dört üyeden kurulur.
Baro başkanı, yönetim kurulunun başkanıdır.
Birliği ve mallarını yönetmek ve Genel Kurulun kararlarını uygulamakla yükümlü olan Yönetim Kurulunun görevleri arasında; baroların kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek ve karara bağlamak, avukatlık ruhsatnamelerini, kimlik belgelerini ve avukatlık ortaklığı yetki belgelerini düzenlemek, avukatlık sınavını yaptırtmak, baro kurulmayan yerlerin en yakın baroya bağlanmasına veya baroların birleştirilmesine karar vermek, baro genel kurullarını olağanüstü toplantıya çağırmak, barolar arasında çıkan anlaşmazlıkları çözümlemek gibi idari işlemler yanında avukatlık mesleğinin gelişmesine, avukatların haklarının korunmasına ve sosyal durumlarının geliştirilmesine yarayacak incelemeleri yaparak sonuçlarını Genel Kurula sunmak, mesleki dayanışmanın sağlanması ve devamlılığı için çalışma yapmak, mesleğe ve meslek mensuplarına yönelik hak ihlallerine karşı avukatlık mesleğini ve meslektaşlarını savunmak ve bu konularda her türlü yasal ve idari girişimde bulunmak da yer almaktadır.
Yönetim Kurulunun görev süresi iki yıldır. Süresi dolan Yönetim Kuruluna mensup üyeler yeniden seçilebilirler ve görevinden seçim dönemi bitmeden önce ayrılan yönetim kurulu üyesinin yeri, en çok oy almış yedek üye ile doldurulur. Aynı zamanda YK üyelerinden biri hakkında Av. K m.90’a göre kurula seçilmeye engel bir suçtan dolayı kamu davası açılmış ise, dava sonuna kadar bu üye YK’ na katılamaz; yeri yedek üye ile doldurulur.
2.2. Türkiye Barolar Birliği
Türkiye Barolar Birliği'nin kurulması ilk kez Ocak 1934'te İzmir'de düzenlenen Türkiye Avukatlar Kongresi'nde gündeme getirilmiş ve toplantıya katılan baro temsilcileri, "Türkiye Avukatlar Birliği’nin kurulmasını kararlaştırmışlardır. Ancak, alınan bu karara rağmen, 27 Haziran 1938 de kabul edilerek 1 Aralık 1938' de yürürlüğe giren ve günün koşullarına göre pek çok ileri yeni hüküm içeren 3499 sayılı Avukatlık Kanunu'nda Barolar Birliğine yer verilmemiştir.
Daha sonraki yıllarda toplanan baro temsilcilerinin, Türkiye Barolar Birliği'nin kurulmasının gerekliliği konusunda tam bir görüş birliğine vararak bu amaçla başlattıkları ön çalışmalar sonunda, 16 Mayıs 1963'te hazırlığı tamamlanarak 7 Temmuz 1969 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile Türkiye Barolar Birliğinin kurulması yasal olarak da kabul edilmiştir.
Türkiye Barolar Birliği, bütün baroların katılmasıyla oluşan bir kuruluştur. Birliğin merkezi Ankara’dır.
Birliğin görevleri Av. K m.110’da sıralanmıştır. Bu maddeye göre;
1. Baroları ilgilendiren konularda her baronun görüştüğünü öğrenip, ortaklaşa görüşmeler sonunda çoğunluğun düşünce ve görüşünü belirtmek
2. Baroların çalışmalarını ortak amaca ulaşacak şekilde tasarlayıp meslekin gelişmesini sağlamak
3. Avukatların meslekte gelişmelerini teşvik edecek ve sağlayacak her türlü tedbirleri almak
4. Uyulması zorunlu meslek kurallarını tespit ve tavsiye etmek
5. Baro mensuplarının ilmi ve mesleki seviyelerini yükseltmek için kitaplık açmak, dergi çıkarmak, konferanslar düzenlemek, telif ve tercüme eserler meydana getirilmesini teşvik etmek
Bu birlik kuruluş amacı dışında faaliyette bulunamaz ve birlik amacına uygun işte kullanmak için taşınır taşınmaz mal edinebilir.
2.2.1.Türkiye Barolar Birliği Genel Kurul ve Yönetim Kurulu Toplantıları
Genel Kurul’da
TBB Genel Kurulu iki yılda bir evvelki Genel Kurulun tayin edileceği zaman ve yerde olağan toplantısını yapar. Ancak, seçimli genel kurul toplantıları Ankara’da yapılır. (Av. K m.115)
Birlik Yönetim Kurulu, gerekli gördüğü hallerde veya en az on baronun yönetim kuralları yazı ile isterse Genel Kurulu olağanüstü toplantıya çağırır. (Av. K m.115/II)
Genel Kurul üyelerinin en az dörtte biri katılmadıkça toplantı ve görüşme yapılamaz. Böyle durumlarda bir ayı geçmemek koşuluyla başka bir güne bırakılır. Bu ikinci toplantıya üyelerin en az beşte biri katılmak zorundadır. Bu katılımın gerçekleşmediği durumlarda bu sayı elde edilene kadar bir sonraki aya bırakılır.
Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu’ nun görevleri şunlardır; (Av. K m.117)
1. Birlik Yönetim, disiplin ve denetim kurulları üyeleri ile Birlik başkanını seçmek,
2. Kuruluş amacı içindeki işlere dair hazırlanan raporları ve gündemdeki maddeleri görüşüp karara varmak,
3. Birlik Yönetim Kuruluna talimat vermek,
4. Birliğin hesaplarını incelemek, bütçesini onaylamak, Birlik Yönetim Kurulunun çalışmalarından dolayı ibrası hakkında karar vermek,
5. Yerli ve yabancı kongrelere gidecek delegeleri seçmek, (Genel Kurul bu yetkisini Birlik Yönetim Kuruluna verebilir.)
6. Gelecek Genel Kurul toplantı zaman ve yerini kararlaştırmak,
7. Adaleti ve mesleği ilgilendiren işler hakkında teklifte bulunmak, uyulması zorunlu meslek kurallarını tespit etmek,
8. Baroların birlik adına avukatlardan tahsil edeceği keseneğin miktarını her avukat için yıllık baro keseneğinin yarısından fazla olmamak üzere tespit etmek,
9. Birlik başkanı, başkan yardımcıları, genel sekreteri ve saymanının ücretleri ile yönetim, disiplin ve denetim kurulları üyelerine verilecek huzur hakları miktarını ve ödenme şeklini belli etmek,
10. Bu Kanun’ un 49 ve 75 inci maddelerinde Birliğe verilen görevleri yerine getirmek ve yetkileri kullanmak,
Yönetim Kurulunda
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu (YK) dört yıl görev yapar ve bu yönetimdeki üyeler tekrar seçilebilir.
TBB Yönetim Kurulu ayda bir defa olağan toplantı yapar. Başkan veya YK üyelerinden birinin isteği ile kurul, acele hallerde her zaman olağanüstü toplantıya çağırabilir.
YK üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir. Oylarda eşitlik hainde ise başkanın bulunduğu taraf üstün tutulur.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’ nun görevleri şunlardır; (Av. K m.121)
1. Birlik genel kurulunu toplantıya çağırmak ve gündem hazırlamak,
2. Birliği ve mallarını yönetmek,
3. İki yıllık bütçeyi hazırlayıp genel kurula sunmak,
4. Birlik genel kurulunca alınan kararları uygulamak,
5. Birlik adına gayrimenkul almak, satmak, ipotek etmek ve bu mallar üzerinde her türlü aynî haklar tesis eylemek ve kaldırmak, bu hususlarda ve diğer iktisabı ve iltizamî işlemlerde Birlik Başkanına yetki vermek,
6. Birliğin ücretli memurlarının özlük işlerini düzenlemek ve yürütmek,
7. Birlik yönetim kurulu kararlarının özetini gösteren defterleri tutmak,
8. Avukatların, aynı büroda birlikte çalışanların ve avukatlık ortaklıklarının kayıtlarını, yönetmelikte gösterilen esas ve usullere göre tutmak, avukatlık ortaklığı tip ana sözleşmesini hazırlamak, avukatlık ruhsatnamelerini, kimlik belgelerini ve avukatlık ortaklığı yetki belgelerini düzenlemek ve bastırmak,
9. Birliğin genel durumu ile işlemleri ve çalışmaları hakkında Birlik Genel Kuruluna rapor vermek ve çalışma ve hesaplarından dolayı ibra istemek,
10. Kanunlarla başka bir merci veya organa verilmiş olmamak şartı ile, baroların kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek ve karara bağlamak,
11. Baro genel kurullarını olağanüstü toplantıya çağırmak,
12. Barolar arasında çıkan anlaşmazlıkları çözümlemek,
Türkiye Barolar Birliği Başkanı görevleri şunlardır;
1. Birliği temsil ve birlik yönetim kuruluna başkanlık etmek,
2. Birlik genel kurulu, yönetim kurulu ve disiplin kurulu kararlarını yerine getirmek,
3. 121 inci maddeye göre verilecek yetki dairesinde birlik adına iltizam ve iktisapta bulunmak, yüklenmelere girişmek, birliğe yapılan bağışları kabul etmek ve bütçeyi uygulamak,
4. Mahkeme ve resmî dairelerde birliği temsil edecek ve savunacak avukatları tayin etmek,
5. Yabancı barolar birlikleri, barolar ve hukuk kurumları ile ilişkiler kurmak ve yürütmek,
6. Meslek onuru ve bağımsızlığı ile ilgili işlerde kanunlar ve meslek kurallarının gereğini her türlü organlara karşı savunmak ve bu konuda doğrudan doğruya veya dolayısı ile kendisini göreve zorlayan hususları yapmak,
7. Birliğin çalışmaları hakkında Birlik Genel Kuruluna yazılı bir rapor vermek,
8. Kanunlarla verilen diğer yetkileri kullanmak.
Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu görevi ise Av. K m.132’ de “Birlik Disiplin Kurulu bu kanunla verilen görevleri yapar ve yetkileri kullanır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Uygulamalar
1) Baroların kuruluşuna ilişkin düzenleme esas olarak hangi kanun tarafından yapılmıştır?
Avukatlık Kanunu özel olarak baroların teşkilat yapısını düzenlemektedir. Ancak Anayasa’da özel olarak Barolar Birliğinin niteliği belirlenerek yargının kurucu unsurlarından olan avukatın mesleki örgütlenmesi Anayasal bir kurum halinde düzenlenmiş olmaktadır.
Uygulama Soruları
- Baroların oluşturulmasındaki amaç sizce nedir?
- Yerel Barolar ile Türkiye Barolar Birliği arasında bir hiyerarşik ilişki bulunmakta mıdır?
- Barolar arasındaki ilişki nasıl düzenlenmiştir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde Avukatlık Kanunu kapsamında Baroların ve Türkiye Barolar Birliğinin yapısı öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Türkiye Barolar Birliği merkezinin bulunduğu il hangi seçenekte doğru olarak gösterilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) İstanbul
(B) İzmir
(C) Ankara
(D) Antalya
(E) Konya
Cevap-1 :Ankara
Soru-2 :
Baroların teşkilat yapısını düzenleyen kanun hangi seçenekte doğru olarak belirtilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(C) Türk Ticaret Kanunu
(D) Avukatlık Kanunu
(E) Yargıtay Kanunu
Cevap-2 :Avukatlık Kanunu
Soru-3 :
Aşağıda yer alan seçeneklerden hangisinde yer alan durum Baroların görevi olarak değerlendirilmez?
(Çoktan Seçmeli)(A) Üye avukatların denetlenmesi
(B) Üye avukatların mesleki gelişimine katkıda bulunmak
(C) Gereken konularda disiplin soruşturması yapmak
(D) İlgili mevzuatın verdiği görevleri yapmak
(E) Yargılama hukukuna ilişkin kanunları düzenlemek
Cevap-3 :Yargılama hukukuna ilişkin kanunları düzenlemek
Soru-4 :
Türkiye Barolar Birliği’ne ilişkin düzenleme hangi tarihte kanunlaşmıştır
(Çoktan Seçmeli)(A) 1969
(B) 1970
(C) 1971
(D) 1972
(E) 1973
Cevap-4 :1969
Soru-5 :
Bir ilde baro teşkilatı kurulması için gereken asgari avukat sayısı hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) 10
(B) 20
(C) 30
(D) 40
(E) 50
Cevap-5 :30
Soru-6 :
Türkiye Barolar Birliği yönetim kurulu seçimleri kaç yılda bir yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) 1
(B) 2
(C) 3
(D) 4
(E) 5
Cevap-6 :4
Soru-7 :
Türkiye Barolar Birliği’nin en yüksek organı hangi seçenekte belirtilmiştir
(Çoktan Seçmeli)(A) Yönetim Kurulu
(B) Genel Kurul
(C) Disiplin kurulu
(D) Denetleme Kurulu
(E) Hiçbiri
Cevap-7 :Genel Kurul
Soru-8 :
Baro bütçesini onaylayan organ hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Baro yönetim kurulu
(B) Baro disiplin kurulu
(C) Baro denetleme kurulu
(D) Baro genel kurulu
(E) Türkiye Barolar Birliği Başkanlık Divanı
Cevap-8 :Baro genel kurulu
Soru-9 :
Yerel Barolarda Yönetim Kurulunun göre süresi hangi seçenekte doğru olarak belirlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) 1 yıl
(B) 2 yıl
(C) 3 yıl
(D) 4 yıl
(E) 5 yıl
Cevap-9 :2 yıl
Soru-10 :
“Türkiye Barolar Birliği tüm ___ ___ katılmasıyla oluşan bir kuruluştur.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yargı kurumlarının
(B) Baroların
(C) Hukuk hakimlerinin
(D) Ceza hakimlerinin
(E) Cumhuriyet savcısının
Cevap-10 :Baroların
3. AVUKATLIK MESLEĞİ
Giriş
Avukatlık Kanunu’nda yer alan ve avukatların mesleki faaliyetlerini düzenleyen özel hükümler bulunmaktadır. Bu hükümler yanında meslek ilke kurallarına ilişkin düzenlemelerinde Avukatlık Hukuku kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Yargı içtihatları yanında mesleki disiplini sağlamayı amaçlayan baroların disiplin kurallarının vermiş oldukları kararlarda avukatlık mevzuatının tespiti ve uygulanması açısından özel öneme sahip kaynaklardandır.
Bu bölümde, avukatlık mesleğinin niteliklerine de yer verilecektir. Kamu hizmeti niteliği ve serbest meslek niteliğini bir arada barındıran avukatlık bu özelliği sebebiyle farklı bir yere sahiptir. İlk bakışta birbiri ile farklı alanlara hitap eden bu iki özellik avukatlık hizmetinin verilmesinde ve bağımsız savunmanın temsil edilmesinde avukata özel imtiyazlar ve yükümlülükler getirmektedir.
Avukatın savunma dokunulmazlığı ve bağımsızlığı kavramlarının mesleğin kendine özel niteliğinden dolayı ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Bağımsızlık ve dokunulmazlık hâkim ve savcılara kendi meslek kanunları tarafından tanınmış olan özellikler olup, avukatlık tatbikatı açısından da bu özellikler avukatın temsil kabiliyeti için zorunluluk arz eder niteliktedir.
3.1. Avukatlık Mesleğini İcra Eden Kişi Olarak “Avukat”
Avukatlık mesleğini ifa eden, avukatlık hizmetini yerine getiren kişi olan avukatın tanımına 1136 sayılı Av. K. m.2’de yer verilmiştir. Madde hükmüne göre avukat, hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlığın adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi, özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlayan kişidir.
Avukatlığın günümüze kadar uzanan sürecinde çeşitli ve farklı tanımları yapılmıştır. Avukat orta çağda, konuşmasını, inandırmasını bilen namuslu kişi olarak tanımlanmıştır.
Avukat, “yumuşak, sakin, tanrıdan korkan, hakikati ve adaleti seven kişi” olarak tanımlanmıştır. Fransa’da avukat, “adalet huzurunda davaların müdafaasını kendisine meslek edinen kişi” olarak tanımlanmıştır.
Keza avukat, “baroya kayıtlı olarak, yeminini ettikten ve yasal koşulları yerine getirdikten sonra kendisine başvuranların hayatını, şerefini, hürriyetini ve servetini mahkemeler huzurunda sözle ve yazıyla müdafaa eden kişi” olarak da tanımlanmıştır.
Avukat; “Hukuk işlerinde para mukabili, vatandaşlara yardım eden kimse” olarak da tanımlanmıştır.
Avrupa Konseyi’nin Avukatlık Mesleğinin İcrasındaki Özgürlükler Hakkında Dokuz Numaralı Tavsiye Kararı’nda avukat, “Ulusal yasaya uygun olarak dava açmaya, müvekkili adına hareket etmeye, hukukun uygulanmasına, müvekkili adına mahkemeye çıkmaya veya ona danışmanlık yapmaya ve onu temsil etmeye ehil ve yetkili olan meslek örgütüne kaydı kabul edilmiş kişi” olarak tanımlanmıştır.
1876’da yürürlüğe giren Mecelle bakımından avukat, “mahkeme huzurunda taraflardan birini müdafaa eden kişi” olarak tanımlanmıştır.
1924 tarihli Av. K. m.1’de ise “bilumum hukuki meselelerde başvuranlara sözlü ve yazılı görüş bildiren, dilekçe veren, her nevi evrakı düzenleyip mahkemelerle hakemler ve tüm daire ve meclisler huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hukuku vekaleten takip ve dava ve savunmayı meslek edenlere avukat denir” şeklinde bir düzenleme getirilmiştir.
1136 sayılı ve 1969 tarihli Av. K. ’da ise, doğrudan bir tanım olmamakla beraber yasanın yazımından “hukuki ilişkilerin düzenlenmesine, her türlü hukuki konu ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesine ve genellikle hukuk kurallarının tam olarak uygulanması konusunda yargı organlarına, hakemlere, resmi ve özel kurum ve kuruluşlara yardımcı olan, bilgi ve deneyimlerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eden kişi” şeklinde bir tanım yapmak mümkündür.
Av. K’ nda yapılan 4667 sayılı ve 2001 tarihli değişikliklerden sonra ise avukatı “hukuki ilişkilerin düzenlenmesinde, hukuki konu ve uyuşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesinde, hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargının kurucu öğesi bağımsız savunma adına kurumsal görev yapan kişi” olarak tanımlamak mümkündür.
Avukatın iki fonksiyonu bulunmaktadır. Avukat bir yönden taraf vekili olarak hareket etmektedir. Diğer yönden ise hukuk kurallarının, herkes için, eşit, adil ve etkin olarak uygulanırlığını temin için yargının ayrılmaz bir parçası olarak faaliyet göstermektedir. Avukat yargının kurucu unsurudur. Avukat, Savcı Savunma ve Hüküm üçlüsünün ayrılmaz ve bağımsız bir unsuru olarak savunma ayağını oluşturmaktadır.
Avukatın faaliyeti, yasal temsilciden faklıdır. Avukatın temsil yetkisinin hukukî dayanağı, kural olarak müvekkiliyle yapmış olduğu vekâlet sözleşmesi iken; yasal temsilcinin temsil yetkisinin kaynağı doğrudan kanundan doğmaktadır.
Avukatlık faaliyeti, dava vekilliğinden de ayrılmaktadır. Nitekim 1924 tarih ve 460 sayılı Muhamat Kanunu m.12’de en az beş yıl süreyle adalet hizmetinde bulunmuş kişilere, baro bulunmayan yerlerde dava vekilliği yapma imkânı tanımıştı. Bu durumda bulunan kişiler dava vekaleti ruhsatnamesi almışlardır. Ancak 3499 sayılı kanunun geçici 3.maddesi gereğince 01.12.1939 tarihinden sonra, bu durumda olan kişilere dava vekalet ruhsatnamesi verilmesi yasaklanmıştır.
Avukatlık mesleği, dava takipçiliğinden de farklıdır. Nitekim 1136 sayılı Avukatlık Kanununun geçici 17. maddesinde yargı mercileri, Cumhuriyet savcılıkları, icra memurlukları nezdinde başkatiplik, zabıt katipliği, zabıt katibi muavinliği veya icra memurluğu veya yardımcılığı görevlerinden birini en az on yıl süre ile yapmış olan kişilerin, avukatlık mesleğine kabul için aranılan eğitim, staj dışındaki şartlara haiz oldukları ve kanunda yazılı engellerin kendilerinde bulunmaması koşuluyla, en az üç avukat veya dava vekili olmayan bir yerde, o yerin bağlı olduğu baro tarafından tutulan listeye yazılmak şartıyla, münhasıran o yerin hukuk mahkemeleri ve icra ve iflas dairelerinde dava ve iş takibinde bulunabilecekleri kabul edilmiştir.
Savunma faaliyetinin esaslı süjesi olan avukatların, duruşmada başkalarını temsil etmelerinin sebebi farklı ihtiyaçlardan doğmuştur. Kişiler, farklı nedenlerle kendilerini başkalarının savunmasını talep edebilirler. Savunma faaliyeti teknik bir konudur ve yargılama usulünü ve süreleri iyi bilmeyi gerektirir. Bireyin karmaşık ve teknik bilgi içeren mevzuata kısa sürede hâkim olması pek mümkün değildir. Ancak günümüzde ceza hukuku ve icra-iflas hukukuna ilişkin yargı faaliyetinde kişinin sahip olabileceği hukukî imkanlar (itiraz gibi) ve süreleri açıkça belirtilmektedir. Öyle ki; itiraz süresinin ve itiraz merciinin kararda belirtilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları çerçevesinde kararın bozulmasına sebebiyet vermektedir.
Savunma faaliyetinin 3.kişiye yaptırılmasındaki diğer bir sebep, kendini savunma durumunda kalan bireyin, içinde bulunduğu duygusal haleti ruhiye sebebiyle kendini çok iyi ifade edemeyecek olmasından kaynaklanabilir. Kaldı ki kişi, Hâkim önüne çıktığında heyecanlanıp, kendi savunmasına ket vurabilir. Bu sebeple, ihtilâfla veya iddiayla özdeşleşmemiş bir kişinin, savunma yapması daha sağlıklıdır.
Bir başka neden ise, kendini savunma durumunda olan bireyin, dava konusu olaya veya sanığa karşı objektif kalamayacak durumda olmasıdır.
Ayrıca seri bir yargılama için, gereksiz detaylardan arınmak, davanın sonucuna etki edecek meselelere yoğunlaşmak savunmayı bizzat yapacak kişinin kendisinin ayırt edebileceği bir husus değildir. İhtilâfla ilgisi olmayan bir durumun anlatılması zaman kaybına sebebiyet verebileceği gibi, ilgiyi farklı bir odağa kaydırabilir.
Sözgelimi hırsızlık eyleminden ötürü sanık durumunda olan kişinin emekli olduğundan bahsedip, bu hayatına ilişkin bilgi vermesi yargılama faaliyetinde önem arz etmemektedir. Keza gerçekleştirilen eylemin suç olduğunun bilinmediği iddiasında da bulunulamaz. Nitekim 5237 sayılı TCK m.4 ceza kanunlarını bilmemenin mazeret sayılmayacağı açıkça belirtilmiştir.
Yürürlükte olan hukuk düzenimiz çerçevesinde, kişinin savunma hakkını kullanabilmesi için duruşmalarda avukatın bulunması zorunlu değildir. AY m.36 hükmü gereğince herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Şu hâlde herkes, mahkemelere başvurarak dava açabilir, takip yapabilir veya aleyhine açılan dava ve takiplerde kendini savunabilir.
Av. K m.35 bu anlayışı tekrarlamıştır. Madde hükmüne göre dava açmaya yeteneği olan herkes kendi davasına ait evrakı düzenleyebilir, davasını bizzat açabilir ve işini takip edebilir. Ancak, TTK m.272’de ön görülen esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır.
3.2. Avukatlık Mesleğinin Niteliği I
Avukatlık mesleğinin bünyesinde çeşitli nitelikleri barındırır. Bunlar, mesleğin kamu hizmeti niteliği, serbest meslek niteliği, bağımsızlık niteliği ve tekelci niteliğidir.
Av. K m.1’e göre avukatlık hem “kamu hizmeti” hem de “serbest meslek” niteliğinde olan bir meslektir ve “Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.
3.2.1. Avukatlığın Kamu Hizmeti Niteliği
Avukatlık, kamu hizmeti olarak kabul edilmiştir. Kamu hizmeti, doktrinde toplum için önem kazanmış ortak genel bir ihtiyacın tatmini için kamu tüzel kişileri veya onların denetimi altında özel kişilerce yürütülen faaliyet olarak tanımlanmıştır. Yargı faaliyeti, kamu düzeninin korunmasına ve devletin temeli olan adaletin tesisine hizmet etmektedir. Kuvvetler ayrılığının bir unsuru olan yargı faaliyeti, devlet adına bağımsız hakimler tarafından yerine getirilmektedir. Bu nedenle tıpkı hakimler, savcılar gibi avukatlarda görevlerini ifa ederken kamu hizmeti yapmaktadırlar. Nitekim Yargıtay kararında da belirtildiği üzere, avukat, hukuk bilgisini adalet yararına kullanma ödeviyle bağlı ve yükümlü olan kamu hizmeti gören kişi olarak kabul edilmiştir.
Avukatlık mesleğinin, nitelik olarak kamu hizmeti olduğunun bir başka göstergesi de avukatlık asgari ücret tarifelerinin, özel kanun hükümleriyle belirlenmesi ve avukatların üstlendikleri görevi yerine getirirken, görevi ihmal etmeleri veya kötüye kullanmaları halinde TCK m.257’de düzenlenen görevi kötüye kullanma suçundan yargılanacak olmalarıdır. Söz konusu suç, millete ve devlete karşı işlenen suçlar başlığı altındaki bölümde yer almaktadır.
3.2.2. Avukatlığın Serbest Meslek Niteliği
Av. K m.1’de, avukatlığın serbest meslek olduğu belirtilmiş ancak doğrudan serbest meslek tanımı yapılmamıştır.
Mevzuatımızda serbest meslek tanımı ile ilgili tek düzenleme 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılmıştır. Bu kanunun 65. maddesinde serbest meslek faaliyeti “Sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmî ve meslekî bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticarî mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu tanım esas alındığında avukatlık mesleğinin özelliklerini şöyle sayabiliriz;
1) Avukatlık, kişiye bağı ve kişisel çaba gerektiren bir faaliyettir.
Mesleği yapmak için avukatlık ruhsatını alıp, bir baroya kayıtlı olmanın yanı sıra bir işyeri açıp gerekli donanıma sahip olmak yeterlidir. İşyeri ve donanım için gerekecek giderler ise sermaye olarak nitelendirilemez.
2) Mesleğin ifası, ilmî ve meslekî bilgiyi gerektirmektedir.
Lisans düzeyinde eğitim veren hukuk fakültesinden mezun olma koşulu ile mesleğe ilişkin yeterli ilmî bilgiye sahip olunduğu kabul edilmektedir. Avukatlık, akademik eğitime dayanan, bilimsel esaslar çerçevesinde yürütülen bir meslektir.
3) Yapılacak işin ticari nitelikte olmaması gerekir.
Avukatlık hiçbir zaman ticari bir amaçla yapılamaz ve ticari bir faaliyet de değildir.
Ticari faaliyetin, ticari işin ne olduğu TTK. m.11’de ele alınmaktadır. Burada sayılan kollardan birinin de avukatlık olmadığı açıktır. Avukat, tacir değildir. Bu nedenle avukatlık faaliyeti bunların hiçbirine uymayan kendine özgü bir faaliyettir. Ayrıca Av. K ve diğer meslek kuralları avukatlığın ticari amaçla yapılmasını, ticari yönünün ön plana çıkarılmasını yasaklamaktadırlar. Avukatlık, gelir sağlamayı hedef alan, gaye edinen bir meslek değildir ve olmamalıdır. Keza Av. K m.11’de avukatlığın, tacirlik ve esnaflık ile bağdaşmayacağını düzenlemiştir.
4) Avukatlık faaliyeti, bir işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması gerekir.
Avukatlıkta kişisel sorumluluk ön plandadır. Avukatlık faaliyeti, müvekkil ile avukat arasındaki özel hukuka tabi sözleşmeye dayanmaktadır. Avukatın mesleki faaliyetini kendi bürosunda yapması esastır. Açtığı işyerinin mesleğinin yapılmasına uygun olması gerekmektedir.
Avukatlık mesleği, kamu kurum ve kuruluşlarında ya da özel bir kurum ya da başka bir kişinin işyerinde yapılabilir ve yürütülebilir.
Av. K’ ndaki kurallar, meslek kuralları, etik kurallar ve yargısal içtihatlar bir araya getirildiğinde avukatın mesleki faaliyetini yapıp yapmamakta serbest olduğu, mesleki faaliyeti sırasında dilediği işi alıp almamakta serbest olduğu, mesleğini yaparken belli bir görüşü savunmaya zorlanamayacağı ve her aşamada işi bırakabileceği ortaya çıkmaktadır.
3.3. Avukatın Bağımsızlığı İlkesi
Avukatlık mesleği, bağımsız olmayı gerektirir. Mesleğini ifasında astlık, üstlük ilişkisi bulunmamaktadır. Burada kastedilen bağımsızlık, avukatın işi kabul etmesinde, işi takipte ve işi sonlandırmaktaki bağımsızlığıdır.
Avukatın özel anlaşmalarla bertaraf edilmesi mümkün olmayan ve her zaman serbestçe kullanabileceği istifa hakkı bulunmaktadır. Ve bu hakkı kullanmasına bağlı olarak tazminat sorumluluğu veya cezai şart yükümlülüğü esasen söz konusu olmaz. Ayrıca belirtilmek gerekir ki; ücret karşılığında –hukuk danışmanı- sıfatı ile sürekli bir işverene tabi olarak çalışan avukat da bağımsızdır. Hukuki görüşlerini, işverenin talimatı doğrultusunda değil, kendi hukuki bilgisi çerçevesinde oluşturur.
Avukat üzerinde hiçbir kişi ve kurum, maddi ve manevi otorite kuramaz, tahakkümde bulunamaz.
Avukatın bağımsızlığının üç ayağı vardır. Bunlar:
Avukatın, devlete karşı bağımsızlığı,
Avukatın savunma dokunulmazlığı,
Avukatın meslek kurallarına göre bağımsızlığı,
3.3.1. Avukatın Devlete Karşı Bağımsızlığı
Avukat devlete ve topluma karşı bağımsız olmalıdır. Ancak bu bağımsızlığı sayesinde, müvekkilinin menfaatlerini gözetebilir, haklarını koruyabilir ve savunabilir. Avukat, müvekkili ile özdeşleştirilmemelidir. Aksi takdirde hür ve serbest olarak savunma yapamaz. Devlete karşı bağımsızlık, Hâkim ve savcılara karşı da bağımsız olmayı gerektirir. Hâkim ve savcılar, avukat üzerinde baskı oluşturamaz. Nitekim ceza yargılamasında avukatlara çapraz sorgu hakkı da tanınmıştır.
Kamu hizmeti yapan avukat devletin bir görevlisi değildir. Kamu hizmeti görmek ile kamu görevlisi olmak farklı kavramlardır. Avukat mesleğini icra ederken, devletle arasında kamu hukuku kuralları kapsamında bir istihdam ilişkisine girmez. Avukatın devlete karşı bağımsızlığı, mesleğe kabul aşamasında başlamaktadır. Baroya kaydolma sürecinde devletin bir müdahalesi veya söz hakkı bulunmamaktadır.
Avukat, devletten gelecek talimat, etki ve kontrollerin dışındadır. Ayrıca bürosunu dilediği yerde açabileceği gibi, faaliyet alanını da serbestçe tayin edebilir.
Avukatlar mesleklerini, türü ne olursa olsun hiçbir baskı veya ayırımcılığa maruz bırakılmadan serbestçe ve bağımsızca icra etmelidir.
Avukatın devlete karşı bağımsızlığının bir göstergesi de konutunun, bürosunun, üstünün ve çantasının aranmaması kuralıdır. Av. K m.58’de bu husus açıkça düzenlenmiştir. Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü hali dışında avukatın üzeri aranamaz.
Avukatlar görevlerini ifa ederlerken veya baro organlarındaki görevlerini yerine getirirlerken suç işlerlerse, bu suçlarından ötürü soruşturmaları, Adalet Bakanlığının vereceği izin üzerine, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcılığınca yapılır.
3.3.2. Avukatın Savunma Dokunulmazlığı
Avukatın savunma dokunulmazlığı kutsaldır. Savunma hakkı, yargının olmazsa olmaz unsurlarındandır. Avukatın savunma dokunulmazlığı, duruşmada veya dilekçesinde kullandığı söz ve yazılara ilişkindir. Ancak bu dokunulmazlık sınırsız değildir. Yargıtay’a göre; avukatın savunma hakkını kullanırken kullandığı sözlerin, davanın yazgısını belirlemede zorunlu bir unsur olması gerekir. Eğer savunma amacıyla söylenen sözler, onur kırıcı, şeref ve saygınlığı incitici değer yargıları içermekteyse ve bu sözler savunmaya yarar sağlamıyor veya savunmayla arasında uygun illiyet rabıtası bulundurmuyor ise, dokunulmaz kapsamında değerlendirilmezler.
3.3.3. Avukatın Meslek Kurallarına Göre Bağımsızlığı
Av. K, avukatın mesleğini yaparken bağımsız olduğunu belirlemektedir. Av. K m.2, avukatın, mesleki çalışmasında bağımsızlığını korumasını ve bu bağımsızlığını zedeleyecek iş kabulünden kaçınmasını emretmektedir. Burada kastedilen bağımsızlığın geniş bir anlamı vardır.
İlk olarak, duygusal anlamda bağımsızlığı içermektedir. Avukat görev üstlenirken, temsil edeceği kişinin toplumca sevilmesi ya da nefret edilmesi ile ilgilenmemelidir. Avukat kişiyi sevdiği için işini alma yoluna gitmemeli veya kişiden nefret edildiği için onu savunmasız bırakmamalıdır. Avukat görev yaparken de duygu, sevgi ve nefretini işine karıştırmamalı, tam bir profesyonel gibi davranarak, kendini duygu ve düşüncelerden arındırıp, işini yapmalıdır. Aksi durumlarda avukat sağlıklı görev yapma olanağını bulamayacaktır. Doktrinde Erem’in belirttiği gibi, avukat sanığın cübbe giymiş suç ortağı değildir.
İkinci olarak, siyasal, ideolojik, dini ve ekonomik amaçlı toplumsal akımlara ve güç gruplarına karşı avukatlık görevini yerine getirirken olabildiğince objektif davranmalı, mahkemeye karşı savunulan siyasi görüşün, gücün veya akımın yandaşı izlenimini vermekten kaçınmalıdır.
Üçüncü olarak, temsil etti kişi ile olan ilişkilerinde onun isteklerini yerine getirmede de dikkatli olmalıdır. Avukat, bu ilişkilerinde de bağımsızlığını korumalıdır. Avukat özgür karar verme olanağını ortadan kaldırmaya yönelik ve iş sahibine bağımlılığa yol açabilecek her türlü ilişkiden kaçınmalıdır.
Dördüncü olarak, avukatlıkla birleşmeyen, bağdaşmayan veya avukatın bağımsızlığını zedeleyecek işlerle uğraşılmamasıdır. Av. K m.11’de buna ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.
Avukatlık, aynı zamanda güven esasına dayalı bir hizmet sunumudur.
Avukatlık faaliyeti, niteliği gereği güven ilişkisine dayanır. Bu güven ilişkisi, müvekkil tarafından anlatılanların kamu tarafından bilinmeyen hususların sır olarak saklanmasını gerektirir. Bunun diğer uzantısı da müvekkilin verdiği bilgilerin sadece kendi yararına kullanılacağına güven duymasıdır.
Nitekim Av. K m.36’da bu husus açıkça düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, avukatlar kendilerine tevdi edilen işlerle ilgili olarak öğrendiklerini veya avukatlık görevi sebebiyle barolarda öğrendikleri hususları açığa vurmamakla yükümlüdürler. O kadar ki, bu bilgileri açığa vurmaları yasaklanmıştır.
3.4. Tekelcilik İlkesi
Av. K. m. 35’e göre Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir.
Aynı şekilde Baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar, şahıslarına ait olmayan dava evrakını düzenleyemez, icra işlemlerini takip edemez ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar (Av. K m. 63)
Uygulamalar
1) Avukatlık faaliyetine dair farklı kanun ve düzenlemelerde özel hükümler bulunmasının nedeni nedir?
Avukatlık Kanunu başta olmak üzere mevzuatımızda çeşitli düzenlemeler ile avukatlık faaliyetine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Avukatlığın tanımlanması ve fonksiyonlarının belirlenmesine dair gerek iç mevzuat ve yargı içtihatlarımızda gerekse de mukayeseli hukukta yer alan tespitler bu noktada önem taşımaktadır. Avukatlık mesleğinin kendine özgü niteliği ve farklı fonksiyonları içermesi nedeni ile çeşitli kanun ve yönetmelikler ile hatta Baroların tatbik ettiği meslek ilke kuralları kapsamında avukatlık mesleği hakkında yapılmış olan düzenlemeler belirlenebilmektedir.
Uygulama Soruları
- Avukatların edindikleri bilgileri saklama yükümlülüğünün amacı sizce nedir?
- Avukatın tüm erklere karşı bağımsız olmasının en önemli sonucu sizce nedir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlık mesleğinin unsurları, özellikleri ve kendine has nitelikleri öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Avukatların mesleki faaliyetlerine ilişkin özel düzenleme aşağıda yer alan hangi kanun tarafından düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Türk Medeni Kanunu
(C) Türk Ticaret Kanunu
(D) Avukatlık Kanunu
(E) Anayasa
Cevap-1 :Avukatlık Kanunu
Soru-2 :
Avukatlara tanınmış olan özel imtiyazların sebebi hangi seçenekte doğru olarak gösterilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bağımsız savunmanın sağlanması
(B) Dava masraflarının azaltılması
(C) Ceza yargılamasının hızlanması
(D) Hukuk yargılamasının hızlanması
(E) Hiçbiri
Cevap-2 :Bağımsız savunmanın sağlanması
Soru-3 :
Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde avukatlığın fonksiyonlarından birisine yer verilmemiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Taraf vekili olarak hareket etmesi
(B) Hukuk kurallarına bağlı olması
(C) Hukuk kurallarının eşit olarak uygulanmasını sağlamak
(D) Etkin hukuki korumanın sağlanmasına imkân tanımak
(E) Yargılama masraflarını hesaplamak
Cevap-3 :Yargılama masraflarını hesaplamak
Soru-4 :
“Kişinin ____ hakkını kullanabilmesi için duruşmalarda ____ bulunması zorunlu değildir.” Bu cümlede yer alan boş alanlara gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) yaşam/tanık
(B) yaşam/avukat
(C) savunma/avukat
(D) barınma/vekil
(E) barınma/tanık
Cevap-4 :savunma/avukat
Soru-5 :
Dava açma yeteneği olan herkesin kendi davasına ait evrakı düzenleyebilmesi aşağıda yer alan hangi durumla ilgilidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) avukat bulundurma zorunluluğu
(B) Avukat bulundurma zorunluluğunun olmaması
(C) Yargılamanın hızlı şekilde tamamlanması
(D) yargılamanın ucuz şekilde tamamlanması
(E) Hiçbiri
Cevap-5 :Avukat bulundurma zorunluluğunun olmaması
Soru-6 :
Sözleşmeli bir avukatla çalışma zorunluluğu bulunan kurum hangi seçenekte doğru olarak belirlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Dernekler
(B) Vakıflar
(C) Limited Şirket
(D) Anonim Şirket
(E) Adi Şirket
Cevap-6 :Anonim Şirket
Soru-7 :
Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde avukatlık mesleğinin niteliklerinden birisi bulunmaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Serbest meslek niteliği
(B) Ticari faaliyet niteliği
(C) Rekabetçi nitelik
(D) Hiyerarşiye tabi olma niteliği
(E) Hiçbiri
Cevap-7 :Serbest meslek niteliği
Soru-8 :
“Avukatlar, hâkim ve savcılar gibi görevlerini ifa ederken ____ yapmaktadır.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Serbest meslek
(B) Kamu hizmeti
(C) Ticari faaliyet
(D) Sosyal Hizmet
(E) Sosyal yardım
Cevap-8 :Kamu hizmeti
Soru-9 :
Avukatların mesleki faaliyetlerinden doğan gelirlerinin vergilendirilmesi avukatlığın hangi niteliği ile doğrudan bağlantılıdır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Serbest meslek niteliği
(B) Kamu hizmeti niteliği
(C) Bağımsızlık niteliği
(D) Tekelci niteliği
(E) Hiçbiri
Cevap-9 :Serbest meslek niteliği
Soru-10 :
Avukatlık ile birleşebilen işlerin belirlenmesi için öncelikle hangi kanun hükümleri göz önüne alınır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Ticaret Kanunu
(B) Gelir Vergisi Kanunu
(C) Avukatlık Kanunu
(D) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(E) Türk Borçlar Kanunu
Cevap-10 :Avukatlık Kanunu
4. AVUKATLIK MESLEĞİNİN NİTELİKLERİ 2
Giriş
Avukat, bireyin haklarının korunması açısından en önemli güvence olan savunma hakkını sağlamakla görevlidir. Başta uluslararası düzenlemeler olmak üzere iç hukuk açısından özel düzenlemelerle tanımlanan avukatlık faaliyeti sadece baroya kayıtlı olan ve “avukat” sıfatına sahip kişiler tarafından gerçekleştirilebilecektir. Avukatlığın tekelci özelliği Kıta Avrupası Hukuk Sistemlerinde de esas alınmıştır. Tekelci özellik neticesinde savunma hakkı ve hak arama hürriyetinin gerçekleştirilmesine yönelik olan işlemlerin ehil ve belli kriterlere haiz kişiler tarafından gerçekleştirilmesi sağlanmaktadır.
Bu tekel hakkının yine kanunlarla düzenlenen istisnai halleri bulunmaktadır.
Yargılama da avukatın bulunma zorunluluğu olan haller özel olarak düzenlenmiştir. Hukuk, ceza ve idari yargıda avukatla temsil esasen iradi nitelikte olup, kanundaki özel durumlarda ancak vekille-avukatla temsil mecburiyeti söz konusu olabilir. Özellikle Kıta Avrupası Hukuk Sistemlerine bakıldığında avukatla temsil zorunluğu mevzuatta daha geniş ve kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir.
4.1. Avukatlığın Niteliklerinden “Tekelci Özellik”
Son derece teknik ve iç içe geçen yasal düzenlemelerin anlaşılmasının güçlüğü ve yargıda hak aramanın belli usullere tabi olması, hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerinin önem arz etmesi, savunma hakkının etkin ve uzman kişilerce kullanılmasını gerektirir hale gelmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde uyuşmazlığın taraflarının dışında ancak uzman olan kişilerce, avukatlarca hizmet verilmesi yoluna gidilmektedir.
Temel hak ve özgürlükler dahil hukuk düzeninin bireye sağladığı ve koruma altına aldığı hakların, somut olaya tam ve eksiksiz, adil, süratle, eşit bir biçimde uygulanması için hukuk bilimine belli düzeyde vakıf olmak ve yargılamayı yönlendiren usul kurallarını bilmek gerekmektedir.
Bireyin haklarının korunmasında en büyük güvenceyi oluşturan hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama geçirmeyi ilke edinen, kurumsallaşarak, örgütsel denetim altında, bilgi ile donatılmış bir konumda yargının kurucu öğesi olarak görev yapan avukatların, tekel hakkı ile sağlanan ortamda görev yapmaları gerektiği evrensel anlamda kabul edilmektedir.
Kanunun dava evrakı düzenleme, dava etme, savunma, adli işlemleri takip, icra takibi yapma ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanma şeklinde yaptığı düzenleme göz önüne alınarak sadece avukatlara tanınan bu hakkı “dava tekeli”, “avukat tekeli” ya da “avukatlık tekeli” olarak adlandırmak mümkündür.
Avukatların sahip oldukları tekelci nitelik Av. K m.35 ve 63’te sayılmıştır.
Anılan madde hükümleri şöyledir:
“Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir. Baroda yazılı avukatlar birinci fıkradakiler dışında kalan resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilirler”. (Av. K m.35)
“Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar İcra ve İflas Kanunu m.38 anlamında ilâm niteliğindedir”. (Av. K m.35/a)
“Baro levhasında yazılı bulunmayanlar ve işten yasaklanmış olan avukatlar, şahıslarına ait olmayan dava evrakını düzenleyemez, icra işlemlerini takip edemez ve avukatlara ait diğer yetkileri kullanamazlar. Baro levhasında yazılı bulunmayanlar avukatlık unvanını da taşıyamazlar. (Ek cümle: 2/5/2001- 4667/40 m.) Şu kadar ki, baro levhasındaki kaydı yirmi yılı dolanlardan, bürosunu kapatarak vergi kaydını sildiren avukatlar durumları hakkında bilgi vermek ve baroya karşı görev ve yükümlülüklerini yerine getirmek koşuluyla sadece avukat unvanını kullanabilirler”. (Av. K m.63)
4.1.1. Tekel Hakkı Kapsamına Giren İşler
Yasa işlerinde ve hukuki konularda görüş bildirmek,
Mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek, savunmak, dava evraklarını düzenlemek,
İcra işlemlerini yapmak ve takip etmek,
Adli işlemleri takip etmek, bu işlemlere ait bütün evrakı düzenlemek,
Resmi dairelerdeki bütün işleri takip etmek,
Avukatlara ait diğer yetkileri kullanmak
Sözleşmeli Avukat Bulundurma Yükümlülüğü (Esas sermaye miktarının beş katı veya daha fazla esas sermayesi bulunan anonim şirketler ile üye sayısı yüz veya daha fazla olan yapı kooperatifleri sözleşmeli bir avukat bulundurmak zorundadır.) AvK m.35/3f. Uzlaşma sağlama girmektedir.
Yukarıda sayılan bu yetkilerin avukatlar dışında kullanılması yasaklanmıştır.
4.1.2. Tekel Hakkının İstisnaları
Baro Levhasına Yazılmaları Zorunlu Olmayan Avukatlar
Kamu kurum ve kuruluşları ile KİT’lerde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti bulunmamaktadır. (AY m.135/II)
Dava Vekilliği
Dava vekilliği 3499 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi ile kaldırılmıştır. Ancak, bu statüyü kazanan kişilerin, kazanılmış hakları korunmuştur. 1136 sayılı Av. K geçici 12. maddesinde “hukuk fakültesi veya mektebinden mezun olmadıkları halde 3499 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce hâkimlik veya savcılık sınıflarında, 3499 sayılı Kanunun yürürlüğünden önce veya sonraki görev sürelerinin toplamı dört yılı doldurmuş olanlara avukatlık ruhsatnamesi verileceği” kabul edilmiştir.
Dava Takipçiliği
Dava takipçileri, en az üç avukata ve dava vekili olmayan yerlerde bazı dava ve işleri vekaleten takip etme yetkisine sahip kişilere verilen addır. Bu kişilerin bağlı bulundukları baroların listelerine yazılmaları gerekmektedir. (Av. K Geçici Madde 17)
Muhasebeci, Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlik
3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununa göre; mali müşavir ve yeminli mali müşavirler, mali mevzuat ve bunların uygulanmasıyla ilgili işleri düzenlemek veya bu konularda müşavirlik yapmak, bu konularda inceleme, tahlil, denetim yapmak, mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmak üzere yetkilidir. Bu düzenleme Avukatlık Kanunun m.35’in istisnasını oluşturur. Zira madde hükmüne göre; mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda, düzenlenecek bütün evrak ve dilekçeleri tanzim etmeye yalnız baroya kayıtlı avukatlar yetkilendirilmiştir.
Faktor İşlemleri
Faktor, alacakları temlik ile üstlendikten sonra, alacaklarla ilgili muhasebenin tutulmasını, ihtar ve tahsil işlemlerini üstlenir. Alacağın tahsiline yönelik, cebri icra yoluyla takip işlemlerini yapar. Faktorun yaptığı işlemler, avukatlara tanınan tekel hakkının kullanılmasına istisna teşkil eder.
Karı ve Kocanın Kadastro İşlerinde Birbirlerini Vekil Ataması
Tapu Kadastro Kanunu m.31 uyarınca, kadastro ile ilgili işlemlerin yapılmasında karı ve kocadan birinin diğerini veya birbirlerini vekil tayin etmesi mümkündür.
Eşlerin Dava Takip Yetkisi
TMK m.193 gereğince, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri, diğer eş ile veya 3. kişilerle her türlü hukukî işlem yapabilmektedir. Av. K’ na aykırı düşmedikçe eşler, her türlü hukukî işlem yapabilirler.
Tasfiye Memurlarının Dava Takip Yetkisi
TMK m.593, terekenin idaresiyle ilgili olarak, tereke yöneticisine birtakım yetkiler tanımaktadır. Tereke yöneticisi, görevine giren hususlarda miras ortaklığının temsilcisi olup, ortaklık aleyhine açılacak davalarda ve yapılan icra takiplerinde ortaklığı temsil eder ve gereken hâllerde ortaklık adına dava açmaya, icra takibinde bulunmaya, davadan feragate, kabule, sulh yapmaya ve tahkime yetkilidir.
Acentenin Mahkemede Temsil Yetkisi
TTK’ na göre, acente, aracılıkta bulunduğu veya yaptığı sözleşmelerden doğan uyuşmazlıklar nedeniyle müvekkili adına dava açabileceği gibi, aleyhine de dava açılabilir. Acente, baro levhasına kayıtlı avukat olmadığı halde müvekkili namına tıpkı avukat gibi dava açabilecektir.
Sendika Başkanının Temsil Yetkisi
Sendikalar Kanunu m.32’ye göre, sendika başkanı, çalışma hayatından, mevzuattan, toplu iş sözleşmesinden, örf ve adetten doğan hususlarda, işçileri ve işverenleri temsilen veya yazılı başvuruları üzerine nakliye, neşir veya adi şirket mukaveleleri ile hizmet akdinden doğan hakları ve sigorta haklarında üyelerini ve mirasçılarını temsilen dava açmaya ehildir.
Bu hakkın kullanımı için sendikalının, sendikaya yazılı başvuruda bulunması gerekir.
Marka ve Patent Vekilleri
Marka, Patent vekili olabilmek için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak, reşit ve mümeyyiz olmak, en az 4 yıllık yüksek öğrenim kurumundan mezun olmak ve Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılan yeterlilik sınavında başarılı olmak gerekir. Avukatlar, marka, patent vekili olmaksızın, Türk Patent Enstitüsünde, 3. kişilere ait hukukî işlemleri yürütememektedir. Ancak marka ve patent ihlallerinden doğan davalar yine avukatlar tarafından görülmektedir. Marka, patent vekilleri, marka ve patent başvurularını yapabilmektedir.
4.1.3. Tekel Hakkına Aykırılığın Müeyyidesi
Tekel hakkına aykırı davranmanın müeyyidesi Av. K m.63’te düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, avukatlık yapmak yetkisini taşımadıkları halde muvazaalı yoldan alacak devralarak ve kanunların tanıdığı başka hakları kötüye kullanarak avukatlara ait yetkileri kullananlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaklardır.
Ancak tekrar belirtelim ki; AY m.36 gereği, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yarı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir. Şu hâlde, herkes kendisinin tarafı olduğu ihtilâfla veya işlediği suçla ilgili olarak avukat tutmaksızın kendini yargı mercilerinde savunabilir.
4.2. Davaya Vekalet Ehliyeti
Davaya vekâlet ehliyeti, davaya vekil olarak katılma anlamına gelmektedir. Baroya kayıtlı olmayan bir kişinin vekil sıfatıyla açtığı dava hükümsüz olup, sonradan herhangi bir şekilde düzeltilmesi mümkün değildir. Davaya vekâlet ehliyeti, usul hukuku bakımından bir dava şartıdır. Bu nedenle davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınabilir. Dava bu sebeple reddedilir ise, dava hiç açılmamış sayılır.
“HMK madde 71-(1) Dava ehliyeti bulunan herkes, davasını kendisi veya tayin ettiği vekil aracılığıyla açabilir ve takip edebilir.
Maddede, davaya vekalet ehliyeti bulunan kimselerin davayı takip edebileceği belirtilmiştir. Hukukumuzda kural olarak vekil tayin etmek zorunlu değildir ancak bazı hallerde vekille görülmesi zorunlu davalar da bulunmaktadır. Mahkeme, dava ehliyeti olmayan bir kişinin dava açması halinde, davanın esasına girmeden (fiil ehliyetine) sahip olması gerekir. Örneğin, vesayet altında bulunan bir avukat, mahkemede müvekkilini temsil edemez. Borçlar Kanunu’na göre ise, fiil ehliyetine sahip olan herkes temsilci olabildiği halde; dava takibi için sadece avukatlar vekil olabilirler.
4.2.1. Davaya Vekaletin Hukuki Kapsamı
HMK madde 73-(1) Davaya vekalet, kanunda özel yetki verilmesini gerektiren hususlar saklı kalmak üzere, hüküm kesinleşinceye kadar, vekaletin davanın takibi için gereken bütün işlemleri yapmasına, hükmün yerine getirilmesine, yargılama giderlerinin tahsili ve buna ilişkin makbuz vermesine ve bu işlemlerin tamamının kendisine karşı da yapılabilmesine ilişkin yetkiyi kapsar. (2) Belirtilen bu yetkiyi kısıtlamaya yönelik bütün sınırlandırıcı işlemler, karşı taraf yönünden geçersizdir.”
Bu madde, vekilin özel bir yetkilendirmeye gerek duyulmadan kanuni olarak yapmakla yetkili olduğu işlemleri göstermektedir. Vekil, hüküm kesinleşinceye kadar davanın takibi için gerekli olan bütün işlemleri bütün işlemleri yapabilir. Örneğin dava ve karşı dava açabilir. Hatta davaya müdahale için de özel yetki aranmaz. Ancak vekilin hakimlere karşı tazminat davası, yargılamanın iadesi davası ve kişiye sıkı sıkıya bağlı haklara ilişkin dava açabilmesi için vekaletnamede özel yetkiye ihtiyacı vardır.
Vekil, davayla ilgili olarak her türlü iddia ve savunmada bulunabilir. Dilekçe verebilir, delil sunabilir, ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delil tespiti isteyebilir, duruşmalarda bulunabilir. Bununla birlikte, vekil davanın takibinden istediği zaman çekilebilir. Bu emredici bir hak olup, özel yetki gerektirmez.
4.3. Avukatla Takip Zorunluluğunun Bulunduğu Durumlar
4.3.1. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda
Bazı istisnai durumlarda davacı veya davalının yararı gözetilerek kendisine zorunlu vekil atanması kabul edilmiştir.
HMK m.79’e göre, mahkeme huzurunda uygunsuz davranışlarda bulunan kimse, hâkimin uyarısına rağmen aynı biçimde davranmaya devam ederse, hakim bu kimsenin dışarı çıkarılmasını emredebileceği gibi, kendisine vekil tayin etmeye de zorlayabilir. Kendisine avukat tutması emredilen taraf, avukatını duruşmaya göndermez ise, yargılamaya yokluğunda devam edilir ve hüküm verilir.
HMK m.80’e göre, davasını bizzat takip eden kimse davasını gereği gibi yürütme yeteneğinden yoksun ise, hâkim kendisine vekil tayin etmesini emredebilmektedir.
4.3.2. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda
5271 sayılı CMK’da şüphelinin veya sanığın müdafii bulundurma hakkı önemli ölçüde güvence altına alınmıştır.
CMK m.150/I→Nispi zorunlu müdafilik→Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
CMK m.150/II→Mutlak zorunlu müdafilik→Şüpheli veya sanığın 18 yaşını doldurmadığı durum ile kendisini savunamayacak derecede malul olması ve bir müdafi de bulunmaması durumudur. Bu hallerde baro tarafından müdafii görevlendirilmektedir.
CMK m.150/III→Mutlak zorunlu müdafilik→Üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda da şüpheli veya sanığın istemine bakılmaksızın müdafii gönderilmektedir.
CMK m. 150
1. Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi halinde bir müdafi görevlendirilir.
2. Müdafisi bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.
3. Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.
4. Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
CMK m.204→Mutlak zorunlu müdafilik→ Davranışları nedeniyle hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın duruşma salonundan çıkarılması halinde sanığın müdafisi yoksa barodan müdafi görevlendirilmesi istenir.
Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.
CMK m.253→Mutlak zorunlu müdafilik→Uzlaşma
(1) Aşağıdaki suçlarda, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören gerçek veya özel hukuk tüzel kişisinin uzlaştırılması girişiminde bulunulur:
a) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar.
b) Şikâyete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan;
1. Kasten yaralama (üçüncü fıkra hariç, madde 86; madde 88),
2. Taksirle yaralama (madde 89),
3. Tehdit (madde 106, birinci fıkra),
4. Konut dokunulmazlığının ihlali (madde 116),
5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c) bendi),
6. Hırsızlık (madde 141),
7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),
8. Dolandırıcılık (madde 157),
9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),
10. Çocuğun kaçırılması ve alıkonulması (madde 234),
11. Ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin açıklanması (dördüncü fıkra hariç, madde 239),
suçları.
c) Mağdurun veya suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması koşuluyla, suça sürüklenen çocuklar bakımından ayrıca, üst sınırı üç yılı geçmeyen hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlar.
(2) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olanlar hariç olmak üzere; diğer kanunlarda yer alan suçlarla ilgili olarak uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, kanunda açık hüküm bulunması gerekir.
(3) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olsa bile, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda, uzlaştırma yoluna gidilemez. Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte aynı mağdura karşı işlenmiş olması hâlinde de uzlaşma hükümleri uygulanmaz.
(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.
(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.
(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.
(7) Birden fazla kişinin mağduriyetine veya zarar görmesine sebebiyet veren bir suçtan dolayı uzlaştırma yoluna gidilebilmesi için, mağdur veya suçtan zarar görenlerin hepsinin uzlaşmayı kabul etmesi gerekir.
(8) Uzlaşma teklifinde bulunulması veya teklifin kabul edilmesi, soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel değildir.
(9) Şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşma teklifini kabul etmesi halinde, Cumhuriyet savcısı uzlaştırmayı kendisi gerçekleştirebileceği gibi, uzlaştırmacı olarak avukat görevlendirilmesini barodan isteyebilir veya hukuk öğrenimi görmüş kişiler arasından uzlaştırmacı görevlendirebilir.
(10) Bu Kanunda belirlenen hâkimin davaya bakamayacağı haller ile reddi sebepleri, uzlaştırmacı görevlendirilmesi ile ilgili olarak göz önünde bulundurulur.
(11) Görevlendirilen uzlaştırmacıya soruşturma dosyasında yer alan ve Cumhuriyet savcısınca uygun görülen belgelerin birer örneği verilir. Uzlaştırma bürosu uzlaştırmacıya, soruşturmanın gizliliği ilkesine uygun davranmakla yükümlü olduğunu hatırlatır.
(12) Uzlaştırmacı, dosya içindeki belgelerin birer örneği kendisine verildikten itibaren en geç otuz gün içinde uzlaştırma işlemlerini sonuçlandırır. Uzlaştırma bürosu bu süreyi her defasında yirmi günü geçmemek üzere en fazla iki kez uzatabilir.
(13) Uzlaştırma müzakereleri gizli olarak yürütülür. Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi ya da vekilinin müzakerelere katılmaktan imtina etmesi halinde, uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır.
(14) Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya talimat verebilir.
(15) Uzlaşma müzakereleri sonunda uzlaştırmacı, bir rapor hazırlayarak kendisine verilen belge örnekleriyle birlikte uzlaştırma bürosuna verir. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı olarak açıklanır. Uzlaştırma bürosu soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı Cumhuriyet savcısına gönderir.
(16) Uzlaşma teklifinin reddedilmesine rağmen, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar gören uzlaştıklarını gösteren belge ile en geç iddianamenin düzenlendiği tarihe kadar Cumhuriyet savcısına başvurarak uzlaştıklarını beyan edebilirler.
(17) Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın, tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına alarak soruşturma dosyasında muhafaza eder.
(18) Uzlaştırmanın sonuçsuz kalması halinde tekrar uzlaştırma yoluna gidilemez.
(19) Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arzetmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.
(20) Uzlaştırma müzakereleri sırasında yapılan açıklamalar, herhangi bir soruşturma ve kovuşturmada ya da davada delil olarak kullanılamaz.
(21) Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenden birine ilk uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihten itibaren, uzlaştırma girişiminin sonuçsuz kaldığı ve en geç, uzlaştırmacının raporunu düzenleyerek uzlaştırma bürosuna verdiği tarihe kadar dava zamanaşımı ile kovuşturma koşulu olan dava süresi işlemez.
(22) Uzlaştırmacıya Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen tarifeye göre ücret ödenir. Uzlaştırmacı ücreti ve diğer uzlaştırma giderleri, yargılama giderlerinden sayılır. Uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde bu giderler Devlet Hazinesi tarafından karşılanır.
(23) Uzlaşma sonucunda verilecek kararlarla ilgili olarak bu Kanunda öngörülen kanun yollarına başvurulabilir.
(24) Her Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde uzlaştırma bürosu kurulur ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı ile personel görevlendirilir. Uzlaştırmacılar, avukatların veya hukuk öğrenimi görmüş kişilerin yer aldığı, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen uzlaştırmacı listelerinden görevlendirilir. Uzlaştırmacı, hazırladığı raporu, tutanakları ve varsa yazılı anlaşmayı büroya gönderir. Uzlaştırma süreci sonunda soruşturma dosyaları, uzlaştırma bürosunda görevli Cumhuriyet savcıları tarafından sonuçlandırılır.
(25) Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.
Uygulamalar
1) Avukatlık mesleğinin tekelci niteliğinin sebep olduğu başlıca sonuçlar nelerdir?
Davalarda ihtilaf konusu olan hukuki meselenin çözümünde kullanılan kanun hükümlerinin tespitinde ve değerlendirilmesinde teknik hukuk bilgisinden yararlanılmaktadır. Teknik hukuk bilgisine sahip bu konuda uzmanlık sahibi olan kişilerin hak ihlaline uğramamalarını sağlamak için kanun tarafından belirlenmiş kişiler tarafından davalarda hukuki yardım faaliyetinde bulunulabileceği kabul edilmektedir.
Uygulama Soruları
1) Avukatların tekel hakkının istisnaları nelerdir?
2) Kamu avukatları avukatlık tekeline ilişkin sonuçlardan nasıl etkilenir?
3) Ceza yargılamasında avukatlık hizmetine ilişkin düzenlemeleri tespit ediniz.
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlık mesleğine özel olan tekelci nitelik ve bu niteliğin sonuçları ile avukatla takip zorunluluğuna ilişkin özellikler öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Avukatlığın tekelci özelliği hangi hukuk siteminde esas alınmaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Roma Hukuku
(B) Kilise Hukuku
(C) İslam Hukuku
(D) Kıta Avrupası Hukuku
(E) Hiçbiri
Cevap-1 :Kıta Avrupası Hukuku
Soru-2 :
Avukatlığın tekelci özelliğine ilişkin olarak, seçeneklerde yer alan hangi durum tespit edilemez?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yasal düzenlemelerin anlaşılmasının güçlüğü
(B) Hak aramanın belli usule bağlı olması
(C) Hak aramanın belli süreye bağlı olması
(D) Hak aramak için hukuki konuda uzman kişilere ihtiyaç olması
(E) Hepsi
Cevap-2 :Hepsi
Soru-3 :
Avukatlara tanınan hak ve yetkileri kullanabilmek için aşağıda yer alan hangi özellik aranmaz?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hukuk fakültesi mezunu olmak
(B) Avukatlık ruhsatı almak
(C) Baro levhasına yazılmak
(D) Avukatlık stajı yapmak
(E) Avukatlık stajından sonra 5 yılı tamamlamış olmak
Cevap-3 :Avukatlık stajından sonra 5 yılı tamamlamış olmak
Soru-4 :
“Hukuki işlerde mahkeme huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak _____ ___ ___ aittir.” Bu cümlede yer alan boş alanlara gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Baroda/ yazılı/ avukata
(B) Baroda/yazılı/dava vekiline
(C) Baroya/kayıtlı/memura
(D) Baroya/kayıtlı/işçiye
(E) Baroya/kayıtlı/baro başkanına
Cevap-4 :Baroda/ yazılı/ avukata
Soru-5 :
Tarafların aralarında doğan ihtilafı dava yoluna gitmeden çözmeyi amaçlayan ve Avukatlık Kanunu’nda yer alan düzenleme hangi seçenekte doğru olarak belirlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Uzlaşma
(B) Arabuluculuk
(C) Tahkim
(D) Müzakere
(E) Hiçbiri
Cevap-5 :Uzlaşma
Soru-6 :
Aşağıdakilerden hangisi avukatın tekel hakkı kapsamına girmez?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hukuki konularda görüş bildirmek
(B) Mahkeme huzurunda gerçek kişilere ait davaları takip etmek
(C) Mahkeme huzurunda tüzel kişilere ait davaları takip etmek
(D) Adli işlemleri takip etmek
(E) Kira sözleşmesi yapmak
Cevap-6 :Kira sözleşmesi yapmak
Soru-7 :
“Kamu kurum ve kuruluşlarında asli ve sürekli görevlerde çalışan avukatların ____.” Bu cümlenin devamında gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Baro levhasına yazılması zorunludur
(B) baro levhasına yazılması zorunlu değildir
(C) Dava’da temsil yetkisi bulunmamaktadır
(D) ücret hakkı yoktur
(E) icra takiplerinde işlem yapma yetkisi yoktur
Cevap-7 :baro levhasına yazılması zorunlu değildir
Soru-8 :
“En az üç avukata ve dava vekili olmayan yerlerde davaları takip etme yetkisine sahip kişilere _____ denir.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Avukat
(B) Dava vekili
(C) Dava takipçisi
(D) Kayyum
(E) İcra müdürü
Cevap-8 :Dava takipçisi
Soru-9 :
Karı ve kocanın kadastro işlerinde birbirlerini vekil atamasına ilişkin düzenlemenin yer aldığı hüküm aşağıda yer alan seçeneklerin hangisinde bulunana Kanunda yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(B) Türk Ticaret Kanunu
(C) Türk Borçlar Kanunu
(D) Anayasa
(E) Tapu ve Kadastro Kanunu
Cevap-9 :Tapu ve Kadastro Kanunu
Soru-10 :
Avukatlar ayrıca marka ve patent vekili olmadan hangi seçenekte yer alan kurumda işlem yapamazlar?
(Çoktan Seçmeli)(A) Tapu Dairesi
(B) İcra Dairesi
(C) Türk Patent Enstitüsü
(D) Asliye Ticaret Mahkemesi
(E) Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi
Cevap-10 :Türk Patent Enstitüsü
5. AVUKATLIĞIN MESLEKİ KONUMU
Giriş
Avukatlığın kamu hizmeti niteliği yanında serbest meslek niteliğine de sahip olması nedeniyle avukatlıkla birlikte kanun tarafından belirlenen bazı görev ve işlerin de yapılabilmesi mümkündür. Avukatın bağımsız olması, yani herhangi bir işverene bağlı olarak onun emir talimat ya da mali bir bağlantı olmadan mesleğini icra edebilmesi avukatlıkla birlikte farklı işleri de yapabilmesine imkân tanımaktadır. Avukatlıkla birlikte yapılabilecek olan işlerin, avukatlık mesleğinin kendine özgü olarak kabul edilen nitelikleri ile bağdaşabilmesi gerekir. Bu iş, görev ya da mesleklerin avukatlıkla birlikte yürütülebilmesi açısından avukatlığın kamu hizmeti niteliği açısından da değerlendirilmektedir. Sadece Kanunlar ile değil, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararları ile de avukatlık ile birleşebilen iş ya da görevlerin tespiti sağlanmaktadır.
Ekonomik, teknolojik ve sosyal hayatta gerçekleşen gelişmeler ile avukatlıkla birleşebilen ve birleşemeyen işlerde dönemsel olarak farklı tespit ve düzenlemeler söz konusu olabilmektedir.
Avukatlık Sözleşmesi Avukatlık Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiştir. Bu sözleşme ile avukatın mesleki faaliyeti sonucunda elde edeceği ücret ve üstlenmiş olduğu iş belirlenmiş olmaktadır.
5.1. Avukatlık Mesleğiyle Bağdaşan İşler
Av. K m.11’de düzenlenen ana kuralın istisnası niteliğindedir. Aslında yasak kapsamı içine girmesi gereken bazı işler, Av. K m.12’de istisnai bir durum olarak düzenlenmiş ve bu maddede sayılan işlerin avukatlıkla beraber yapılmasına izin verilmiştir.
Milletvekilliği, İl Genel Meclisi ve Belediye Meclisi Üyeliği
Av. K m.43 ile yapılan bir değişikliğe göre, milletvekillerinin, milletvekilliği sıfatları sürdüğü sürece avukatlık yapmaları mümkün değildir.
Hukuk alanında Profesör ve Doçentlik
Önceki düzenlemeye göre, yüksek, orta ve ilköğretimde profesör, doçent, yardımcı doçent ve her kademedeki öğretmenlik ve öğretim görevliliği avukatlıkla birleşebilen işlerden kabul ediliyordu. Ancak, yapılan değişiklikle, birleşebilirlik ölçütü, sadece profesörlük ve doçentlik düzeyinde sınırlanmıştır.
Ancak, 25.06.2002 günü çıkarılan ve 28.06.2002 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 4765 sayılı Kanun ile 1136 sayılı Av. K geçici 20. madde eklenmiş ve “10.05.2001 tarihinden önce ilköğretim ve orta öğretimde öğretmenlik görevi ile avukatlık mesleğini birlikte yapanlar ve aynı durumda olup, avukatlık stajını yapmakta olanlar” hakkında kazanılmış hak kuralı gereği m.11’ e ilişkin değişikliğin uygulanmayacağı kabul edilmiştir.
Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin Hukuk Müşavirliği ve Sürekli Avukatlığı ile Avukat Yazıhanesinde Ücret Karşılığı Avukatlık
Av. K m.11’de yasaklanan ücret, aylık, gündelik ve kesenek gibi ücret ödeme şekillerinden biriyle yapılan hizmet veya görevin yasaklanmış olmasına getirilen bir istisnadır.
Madde kapsamına 2 farklı yerde çalışma girmektedir:
Özel hukuk kurallarına göre faaliyet gösteren tüzel kişilikler nezdinde ücret, aylık vb. gibi adlarla yapılan avukatlık hizmeti, avukatın unvanından bağımsız olarak ve ister statü hukukundan doğsun ister hizmet sözleşmesinden doğsun, avukatlıkla bağdaşabilir işlerden olarak düzenlenmiştir.
Bir avukatın yanında, hizmet sözleşmesi ile ve Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi olarak yapılan ücretli avukatlık faaliyeti de Av. K kapsamında avukatlıkla bağdaşabilen işlerden sayılması düzenlenmiştir. Bir avukatın yazıhanesi teriminin geniş yorumlanması gerekmektedir. Buna göre avukat yazıhanesi, tüzel kişiliği olan veya olmayan avukatlık ortaklıkları da avukat yazıhanesi olarak değerlendirilebilecektir.
Hakemlik, Tasfiye Memurluğu, Yargı Mercilerinin ve Adli bir Dairenin Verdiği Görev veya Hizmet
Tahkim yargılamasındaki hakemlik, ücret karşılığı yapılan bir hizmettir ve bu hususun Av. K m.11’deki yasak kapsamına girmesinin engellenmesi için getirilmiş bir düzenlemedir.
Miras Hukuku ve ortaklıklarda yaygın olarak uygulama alanı bulan tasfiye memurluğu görevine avukatın atanabilmesini sağlayan bir düzenlemedir.
Yargı mercileri veya adli bir daire de avukatı, avukatlık dışında, ücret karşılığı yapılan bir hizmet veya göreve ilişkin görevlendirebilecektir. Bu gibi durumlar da Av. K m.11’de yer alan yasak kapsamından çıkarılmıştır
Avukatın Tanıklığı: HMK m.245’e göre, tanıklık için çağrılan herkes (kanunda belirtilen hükümler saklı kalmak kaydıyla) gelmek zorundadır. Kabul edilebilir bir özrü olmadan tanıklıktan kaçınana para cezası verilmekte ve tanıklık etmesi için zorla getirilmesine de karar verilebilmektedir. Ayrıca tanığa yolculuk ve oturma giderleri yevmiyesi ödenmektedir. Avukatın da tanıklık etmesi mümkündür. Bir meslek mensubu olarak avukat sır saklama yükümlülüğü altındadır ve bu yükümlülük kendisine tanıklıktan kaçınma imkânı sağlamaktadır. HMK m.249 uyarınca kanun gereği sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklığına başvurulacak kimseler tanıklıktan çekinebilirler. Bununla birlikte aynı madde Av. K’ da yer alan düzenlemeyi saklı tutmuştur. Av. K. m.36 uyarınca avukatlar kendilerine tevdi edilen veya avukatlık, TTB ve baro organlarındaki görevleri dolayısı ile öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaklanmıştır. Bu yasak ancak iş sahibinin muvafakati ile aşılabilecektir. İş sahibinin muvafakat vermesi halinde avukatın tanıklık etmekten çekinme hakkı bulunmaktadır. Bu durumda avukatın cezai ya da hukuki sorumluluğu doğmayacaktır.
Avukatın Bilirkişiliği: Avukatın ücret karşılığında yapabileceği bir diğer hizmet veya görev de bilirkişiliktir. Avukatın mahkemece bilirkişi olarak görevlendirilmesi mümkün ve de yaygın bir uygulamadır. Mesleğin düzen ve amacı ile bağdaşabilen bu tür genişletici düzenlemelerle avukatların uğraşmalarının faydalı olduğu ve mesleğin sahasının genişlemesine yol açtığı düşünülmektedir.
Yasada Belirtilen Bazı Devlet Kuruluşları ile Anonim, Limited, Kooperatif Şirketler ve İlmi, Hayri, Siyasi Kuruluşların Yönetim Kurulu Başkanlığı, Üyeliği, Denetçiliği ve Anonim, Limited ve Kooperatif Şirketlerde Ortaklık, Komandit Şirketlerde Komanditer Ortaklık
Av. K m.12/b. e, f, g’de avukatlıkla birleşen bazı yöneticilik ve ortaklık türlerine yer verilmektedir.
Ücret karşılığı yapılan ve kökeninde profesyonel bir faaliyet olması gereken yönetim kurulu başkanlığı, yönetim kurulu üyeliği ve denetçilik gibi görevler ücret karşılığı yapıldığı ve avukatlığın konusu ile bağdaşmadığı için yasaklanması gereken faaliyetler arasında yer alması gerektiği düşünülebilir. Ancak, madde gerekçesinde de yer aldığı gibi ülke yararı yönünden ve avukatlığın sahasının genişlemesi için getirilen istisnai durumlar düzenlenmiştir.
Avukatların, avukatlık mesleki faaliyetlerini sürdürdükleri bir ortamda bu tür görevlerde aylık, ücret gibi ödemeler karşılığında çalışabilme olanakları bulunmaktadır.
Gazete ve Dergi Sahipliği veya Bunların Yayın Müdürlüğü
TTK m.12/b’de, gazete ve dergi çıkarmak ticarethane sayılan bir ticari faaliyeti gerektirmektedir ve bu kanuna göre de bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa işleten kimseye tacir denmektedir. Av. K m.11’de ise, tacirliğin avukatlıkla birleşmeyen işlerden olduğu açıkça vurgulanmıştır.
Toplumsal anlamda bilgi akışı sağlayan, kamuoyu oluşturan, aydınlanmayı sağlayan gazete ve dergiler bir ülkenin uygarlık ölçütleridir ve avukatların da avukatlık sıfatlarının yanında ülke insanına hizmet verme imkanlarından mahrum kalmamaları için böyle bir istisnaya gerek görülmüştür.
Hayri, ilmi ve siyasi kuruluşların yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği ve denetçiliği
İktisadi Devlet Teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri ve iktisadi Devlet Teşekkülleri ile Kamu İktisadi kuruluşları dışında kalıp sermayesi Devlete ve diğer kamu tüzelkişilerine ait bulunan kuruluşların yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği, denetçiliği
5.2. Avukatlık Mesleğiyle Bağdaşmayan İşler
Av. K m.11 uyarınca, aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik, esnaflık veya mesleğin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlık hizmetiyle birleşmez.
Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler ile bir başkasının emrinde ve hizmetinde çalışan kişilerin avukatlık mesleğinin “bağımsızlık” niteliğine uygun davranış içerisinde olamayacakları düşüncesiyle avukatlık mesleğini yapmaları engellenmektedir.
Sigorta prodüktörlüğü TTK m.12/b.9’da ticari işletmeye dahil işlerden olması ve TTK m.3’e göre ticari iş sayıldığından avukatlık mesleği ile birleşmeyen bir iştir.
Bir ticari işletmeyi ister seyyar olarak ister sabit bir yerde, kısmen dahi olsa kendi adına işleten tacir ile esnafın (TTK m.17) avukatlık yapması yasaktır.
Mesleğin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan işler de avukatlık mesleği ile birleşmemektedir. Kanun’da, hangi işlerin mesleğin onuru ile bağdaşmayacağı belirtilmemiştir. Hangi işlerin bu kapsamda sayılacağına ilişkin Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararları uygulamaya yön vermektedir.
-avukatın ödünç para verme işleri ile uğraşmasını ve bu işlerden faiz geliri elde etmesi
-bizzat taraf olarak tellallık sözleşmesi yapması
-satış bedeli üzerinden tayin edilen bir ücret karşılığında (komisyon), taşınır eşya satışına aracılık etmek, müşteri aramak, müşteri bulunduğunda ise satışın gerçekleştirmesi; BK m.416 anlamında komisyonculuk yapması avukatlık mesleğiyle bağdaşmayan faaliyetlerdir.
5.3. Avukatın Mesleğiyle Bağdaşmayan İşleri Yapmasının Müeyyidesi
Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında disiplin cezaları uygulanır.
Disiplin cezaları beş çeşittir. Bu ceza türleri Av. K m.135’te belirtilmiştir. Madde hükmüne göre Disiplin cezaları Uyarma, Kınama, Para Cezası, İşten çıkarma veya mesleki faaliyetin yasaklanması ve Meslekten çıkarmadır.
1.Uyarma; avukatın mesleğinin icrasında daha dikkatli davranması gerektiğinin kendisine bildirilmesidir.
2. Kınama; meslekinde ve davranışında kusurlu sayıldığının avukata bildirilmesidir.
3. Para Cezası, On bin liradan yüz elli bin liraya kadar para cezasıdır
4. İşten Çıkarma, avukatın veya avukatlık ortaklığının üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere meslekî faaliyetlerinin yasaklanmasıdır.
5. Meslekten Çıkarma; avukatlık ruhsatnamesinin geri alınarak avukatın adının baro levhasından silinmesi ve avukatlık unvanının kaldırılmasıdır. Avukatlık ortaklığı için de baro avukatlık ortaklığı sicilinden silinmesidir.
Hemen belirtelim ki; Avukatın, Baroya yazılmadan önceki ve meslekten ayrıldıktan sonraki eylem ve davranışları meslekten çıkarma cezasını gerektirmedikçe disiplin kovuşturmasına konu olamaz. Staj dönemi bu güvencenin dışındadır. Keza avukatın, avukatlıktan ayrılması, avukatlığı sırasındaki eylem ve davranışlarından dolayı disiplin kovuşturması yapılmasına engel değildir.
Avukatların hak ve ödevleri ile ilgili hükümlerin düzenlendiği 34-65. maddelerine aykırı davrananlar hakkında ilk defasında en az kınama, tekrarında, davranışın ağırlığına göre, para veya işten çıkarma cezası uygulanır. Avukat şayet TCK m.53’te belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına ya da devletin güvenliğine karşı suçlardan, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlardan, milli savunmaya karşı suçlardan, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma suçlarından veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından kesin olarak hüküm giymiş ise meslekten çıkarma cezası uygulanır.
Beş yıllık bir dönem içinde iki veya daha çok defa disiplin cezasını gerektiren davranışta bulunan bir avukata her yeni suçu için bir öncekinden daha ağır ceza uygulanacaktır. Bir defa işten çıkarılan avukat, beş yıllık dönem içinde bu kanunun 34-65. maddelerine aykırı davranışta bulunursa meslekten çıkarılır.
Bir avukat hakkında başlamış olan ceza kovuşturması, disiplin işlem ve kararlarının uygulanmasına engel olmaz. Ancak disiplin işlem ve kararına konu teşkil edecek bir eylemde bulunmuş olan avukat hakkında aynı eylemlerden dolayı ceza mahkemesinde bir dava açılmış ise, avukat hakkındaki disiplin kovuşturması, ceza davasının sonuna kadar bekletilecektir. Bu halde Baro yönetim kurulunun isteği üzerine disiplin kurulu, avukatın işten yasaklanmasına gerek olup olmadığı hakkında bir karar vermek zorundadır.
Eylemin işlenmemiş veya eylemin sanığı olmaması sebebiyle avukatın beraat etmesi durumu saklı kalmak kaydıyla, avukatın beraatle sonuçlanmış bir ceza davasının konusuna giren eylemlerinden dolayı disiplin kovuşturması, o eylemin ceza kanunları hükümlerinden ayrı olarak başlı başına disiplin kovuşturmasını gerektirir mahiyette olmasına bağlıdır.
Baro yönetim kurulu, hükümlülükle sonuçlanan bir ceza davasının konusunu teşkil eden eylemlerinden dolayı avukat hakkında ayrıca disiplin kovuşturması açmak zorundadır.
Disiplin kurulu kararlarına karşı, Cumhuriyet Savcısı ve ilgililer, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde TBBDK’ na itiraz edebilirler.
Birlik disiplin kurulu, disiplin davalarını dosya üzerinde inceler. Ancak, işten veya meslekten çıkarma cezasına yahut işten yasaklanmaya dair kararların incelenmesi sırasında, ilgili avukatın isteği üzerine veya kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilir.
Birlik Disiplin Kurulunun, itiraz üzerine verdiği kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte TBB’ne geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar, TBBDK’ nca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç TBB tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. Şu kadar ki, uyarma, kınama ve para cezasına ilişkin kararlar kesin olup bakanlığın onayına tâbi değildir.
5.4. Avukatlık Sözleşmesi
5.4.1. Vekalet Sözleşmesi
Vekalet sözleşmesinin tanımına TBK m.502 de “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde yer verilmiştir. Tanımda vekilin iş görme yetkisi çok sınırlandığından doktrinde farklı tanımlamalara da yer verilmiştir.
Vekalet sözleşmesinde vekilin borcu üstlendiği işin iradesi yahut kabullendiği hizmetin yerine getirilmesi olarak belirlenmiştir.
Vekalet sözleşmesi ve iş görme sözleşmesi birbirine çok benzeyen fakat ince bir çizgi ile birbirinden ayrılan iki sözleşme türüdür. Bu iki sözleşmeyi birbirinden ayıran en büyük farklılık diğer sözleşmelere göre vekilin bağımsız sayılabilmesidir.
Avukatlık sözleşmesi aksine hüküm düzenlenmedikçe kural olarak TBK m.502 v.d. maddelerde düzenlenen “vekalet sözleşmesi” ne tabidir.
Vekalet sözleşmesinin üç unsuru bulunmaktadır. Bunlar;
1- İşin Görülmesi
Vekaletin konusu hukuki işlemler/maddi fiiller olabilir. Önemli olan hukuki işlem yahut maddi fiillerin kanunla öngörülmemiş olması gerekir zira konunla öngörülen işlem ya da fiiller vekaletin konusunu oluşturmaz.
Evlenme, nişanlanma, evlat edinme gibi kişiye sıkı sıkıya bağlı olan, miras bırakılamayan ve devredilemeyen haklar da vekalet sözleşmesine konu olamaz.
Vekalet sözleşmesinde yapılması kararlaştırılan işin müvekkilin menfaati ile zıt düşmemesi gerekir.
2- Ücretin Esaslı Unsur Olmaması
Bu unsur BK m.502/3’te “Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.” şeklinde tanımlanmış olup vekalet sözleşmesinde ücretin esaslı unsur olmadığı belirtilmiştir.
Taraflar aralarında ücreti kararlaştırabileceği gibi kararlaştırmadıkları durumda şayet müvekkil sözleşmeyi kendi isteğiyle sonlandırmışsa vekile ücret ödemesi gerekmektedir. Aynı zamanda vekil işi görmeye başladıktan sonra ortaya çıkan mücbir sebeplerden dolayı işi tamamlayamayacaksa yine de müvekkilin vekiline bu zamana kadar yapmış olduğu işlerin karşılığı olarak ücret ödemesi gerekmektedir.
3- Tarafların iradesi
Sözleşmenin kurulabilmesi için taraflar olan müvekkil ve vekilin karşılıklı ve birbiriyle uyumlu iradelerini beyan ettikleri takdirde sözleşmenin kurulmaması için hiçbir engel bulunmamaktadır.
Vekalet sözleşmesi iş görme borcunu ortaya çıkaran bir sözleşme olup taraflarını da birbirlerine karşı hak ve borçlarını doğuran sözleşmedir.
Vekilin hakları;
a- Kararlaştırılmış olması durumunda ya da adet üzerine ücret alma hakkı,
b- Yapmış olduğu giderler ve ödemiş olduğu avansları talep etme hakkı,
c- İşi yaparken uğradığı zararı yahut zararları müvekkilden talep etme hakkı,
Vekilin borçları;
a- İş görme ve özen gösterme borcu,
b- Sadakat borcu,
c- Hesap verme borcu
d- Vekilin aldıklarını verme borcu
Müvekkilin hakları genel anlamda vekilin borçları, borçları ise vekilin hakların karşılığı anlamına gelmektedir.
Vekalet sözleşmesi BK m.512’ ye göre “tek taraflı sona erdirme” ve m.513’ e göre “ölüm, ehliyetsizlik durumunun oluşması ve iflas” şeklindeki başlıklar altında incelenmiştir.
1- Sözleşmenin ifa ile sona ermesi,
2- Sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirme (BK m.512)
a- Azil
b- İstifa
3- Ölüm, ehliyetsizlik ve iflas (BK m.513)
5.4.2. Ücret Sözleşmesi
Avukatlık sözleşmesi müvekkil ve vekilin karşılıklı iradelerini beyan etmeleriyle oluşan sözleşmedir. Bu sözleşme sonucu vekilin müvekkili adına yapmış olduğu hizmetlerden dolayı ücret ödemesi gerektiği Av. K m.163’te belirtilmiştir.
Avukatlık sözleşmesinde dava konusu para ve haklardan bir kısmının avukata ait olacağı belirlenemez.
Akdi Avukatlık ücreti dava konusunun değerinin %25’inden fazla belirlenemez. Aynı şekilde Avukatlık asgari ücret tarifesindeki bedellerin altında bir avukatlık ücreti kararlaştırılması mümkün değildir.
Avukatlık ücreti açısından vekil ve müvekkil arasında tayin edilen akdi avukatlık ücreti ile yargılama gideri olan avukatlık ücreti (HMK m. 323/1-ğ) birbirinden farklıdır.
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4677 sayılı kanunla değişik 163. maddesi ile ilk defa “Avukatlık Sözleşmesi” kavramı kanunda yer almıştır.
Av. K m163/1 hükmü avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı ve meblağ yahut değeri kapsaması gerektiğini düzenlemekle, sözleşmenin unsurlarını ortaya koymuştur.
Av. K m.163 vd. hükümlerinin yardımı ve işin niteliği dikkate alınmak suretiyle “Avukatlık sözleşmesi, avukatın belli bir hukuki yardımda bulunmayı üstlendiği, taraflarca ücret alınmaması kararlaştırılmadığı sürece, avukatın ücrete hak kazandığı iş görme borcu doğuran bir sözleşmedir.” Şeklinde tanım yapılabilir.
5.4.3. Avukatlık Sözleşmenin Unsurları
5.4.3.1. Belli Bir Hukuki Yardım
Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukuki yardımı kapsaması gerektiği kanun tarafından düzenlenmiştir. (Av. K m.2) Bu unsur sözleşmenin zorunlu unsurudur. Avukatlık sözleşmesi çerçevesinde avukatın kendisine düşen yükümlülükleri gereği gibi yerine getirip getirmediğinin tespiti bu unsurun sözleşmede tanımlanmasına bağlıdır.
Belli bir hukuki yardımın avukatlık sözleşmesinin konusunu oluşturacağı düzenlenmekle birlikte, belli bir hukuki yardım kavramından ne anlaşılması gerektiği, hukuki yardımın neleri kapsadığı konusunda bir düzenleme mevcut değildir.
Avukatlığın amacı hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
Avukatlık sözleşmesi avukatın, avukat sıfatıyla faaliyette bulunması halinde müvekkilleriyle kuracağı sözleşmedir. Bundan dolayı avukatın avukatlık sıfatıyla iş görme edimleri dışında kalacağı söylenebilir.
5.4.3.2. Ücret
Avukatlık sözleşmesinin belirli bir meblağ yahut değeri içermesi gerektiği AvK m.163/1’ de düzenlenmiştir. Kanun bu hükmü ile avukatın sunduğu hukuki yardım hizmetinin ücretli olduğunu vurgulamıştır. Bu ücretin mutlak surette taraflarca belirlenmiş olması şart değildir. Ücretin sözleşmede kararlaştırılmadığı hallerde, ücret miktarının nasıl belirleneceği ise Av. K m.164/4’te düzenlenmiştir.
Avukat sözleşmesi ile borçlandığı edimler karşısında bu maktu tutarı avukatlık ücreti olarak almaktadır. Avukatlık ücret değerinin nasıl tespit edileceği ise AvK m.164/2 yardımı ile gerçekleşecektir. Buna göre yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belirli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilecektir.
Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz. Bazı Yargıtay kararlarında;
“…Avukatlık ücreti, Avukatlık Sözleşmesinden kaynaklanan avukatlık ücreti ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre iki gruba ayrılır. Avukatlık sözleşmesinden kaynaklanan ücret yargı giderlerine dahil olmamakla birlikte birçok yargısal kararda vurgulanmakla birlikte dava sonunda haksız çıkan tarafa yüklenir…”
“… Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti, avukata aittir. Bu ücret iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez…”
“… Esasen sözleşme özgürlüğü prensibi uyarınca, iş sahibi ile avukat isterlerse karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretinin iş sahibine ait olacağına ilişkin sözleşme de yapabilirler. Böyle bir sözleşmeyi yasaklayan herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir. O halde, salt bu değişiklik nedeniyle gider olarak karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin, vekil lehine hükmedilmesi gerektiğini söylemek olanaklı değildir…”
“…Karşı tarafa yüklenecek ücretin avukata değil, iş sahibi müvekkile hükmedilmesi gerektiğini gösteren bir başka husus m.164/2 son cümlesinde yer alan “bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” hükmüdür…”
“…Yargılama giderlerinden sayılan ve dava sonunda tarife uyarınca karşı tarafa yüklenecek olan avukatlık ücretinin, vekil lehine değil, kendilerini vekille temsil ettiren katılan, şahsi davacı veya sanık lehine hükmedilmesi gerektiği yolundaki önceki kararlar ve istikrarlı uygulamadan dönülmesini gerektirmemektedir…”
Yönünde içtihatlar bulunmaktadır.
Avukatlık, asgari ücret tarifesi altında vekalet ücreti ile kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı, tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilamın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır.
5.4.3.3. Tarafların Anlaşması
Avukatlık sözleşmesinde iş görme borcunun borçlusu avukat, alacaklısı ise müvekkildir. Taraflar arasında geçerli bir avukatlık sözleşmesinin meydana gelebilmesi için, avukat ile müvekkil arasında, belirli bir ücret karşılığında (veya ücretsiz olarak), belirli bir hukuki yardımda bulunulması konusunda anlaşmaya varılmış olması gerekir.
5.4.3.4. Avukatlık Sözleşmesinin Kurulması
5.4.3.5. Avukatlık Sözleşmenin Rızai Akit Oluşu
Avukat ile müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinde rızai akit söz konusudur.
Avukatın müvekkil için, belirli bir hukuksal problem üzerinde çalışması konusunda tarafların uzlaşmaları, avukatlık sözleşmesinde objektif ve sübjektif esaslı noktalarda anlaşma bakımından yeterlidir. Avukatlık sözleşmesinde ücretin belirlenmiş olması zorunlu değildir.
5.4.3.6. Sözleşme Yapma Zorunluluğu
Borçlar Hukukumuza hâkim olan en önemli prensiplerden birisi “irade serbestisi” prensibidir. Sözleşmeler bakımından sözleşme özgürlüğü olarak adlandırabileceğimiz bu prensibe göre, bir kimse dilediği kimse ile dilediği sözleşmeyi kurmakta serbest olduğu gibi, istemediği bir sözleşmeyi kurmaya da zorlanamaz.
Bu prensip ışığında avukat-müvekkil ilişkisi bir özel hukuk ilişkisidir. Bu özel ilişkiye ilk sırada Avukatlık Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Hüküm bulunamadığı hallerde, bu ilişkiye mahiyetine uygun düştüğü ölçüde Borçlar Kanunu “Vekalet Sözleşmesi” hükümleri uygulanacaktır.
Uygulamalar
1) Avukatların mesleki faaliyetleri ile birleşmeyen bir iş yapmaları halinde doğabilecek hukuki sonuçları kısaca belirtiniz.
Av. K başta gelmek üzere avukatların mesleki faaliyetleri ile birleşemeyen, birlikte yürütemeyecekleri işlerden birisi ile uğraşmaları yani mesleki faaliyet olarak yürütmeleri halinde öncelikle disiplin sorumlulukları söz konusu olabilecektir. Baro disiplin kuruluna yapılacak şikâyet ya da Baronun resen harekete geçmesi ile başlatılan süreçte avukatların sorumluluğu hallerinden birisi yürütülen soruşturma sonucunda tespit edilirse avukat hakkında Av. K da belirlenen cezalarının uygulanması mümkün olacaktır. Bunun yanında TCK ya da ilgili mevzuatta yer alan suç unsuru taşıyan bir fiilinde bu faaliyetten dolayı gerçekleşmesi halinde avukat hakkında ceza mahkemesi tarafından cezai müeyyide de uygulanabilecektir
Uygulama Soruları
1) Avukatlıkla bağdaşan işler nelerdir?
2) Avukatlıkla bağdaşan işlerle iştigal eden avukatların vergi sorumlulukları ve ücret alacakları nasıl belirlenir? Disiplin sorumlulukları açısından özel bir düzenleme bulunmakta mıdır?
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlıkla bağdaşan ve bağdaşmayan işlerin neler olduğu, bunların nasıl tespit edildiği, bu düzenlemelere uyulmamasının doğurduğu sonuçlar ve avukatın mesleki faaliyeti sonucunda hak kazandığı ücreti sözleşme ile ne şekilde elde edebileceği öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Avukatlık ile birleşemeyen işlerle ilgili olarak aşağıda yer alan hangi unsur değerlendirilebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Ücret
(B) Aylık
(C) Esnaflık
(D) Gündelik
(E) Hepsi
Cevap-1 :Hepsi
Soru-2 :
Avukatlıkla birleşebilen işler öncelikle hangi kanunla düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Ticaret Kanunu
(B) Türk Borçlar Kanunu
(C) Türk Medeni Kanunu
(D) İş Kanunu
(E) Avukatlık Kanunu
Cevap-2 :Avukatlık Kanunu
Soru-3 :
Avukatlık mesleği ile birleşemeyen işlerin tespitinde avukatlığın hangi niteliği öncelikle esas alınmıştır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bağımsızlık
(B) Tekelcilik
(C) Kamu Hizmeti
(D) Ücret hakkının bulunması
(E) Hiçbiri
Cevap-3 :Bağımsızlık
Soru-4 :
Avukatlık mesleği ile bağdaşabilen işler hangi kanun ile belirlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) İş Kanunu
(B) Türk Medeni Kanunu
(C) Türk Borçlar Kanunu
(D) Türk Ticaret Kanunu
(E) Avukatlık Kanunu
Cevap-4 :Avukatlık Kanunu
Soru-5 :
“Tahkim yargılamasında ____ hakemlik yapması kanun tarafından yasaklanmamıştır.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek olan doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Ceza Hakimi
(B) Cumhuriyet Savcısı
(C) Avukat
(D) Hukuk Hakimi
(E) İdari Hakim
Cevap-5 :Avukat
Soru-6 :
“Yargılamada avukatların _____ ve ____ yapabilmeleri yargılama kanunları ile ayrıca düzenlenmiştir.” Bu cümlede yer alan boş alanlara gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hakimlik/Savcılık
(B) Tanıklık/Bilirkişilik
(C) Hakimlik/Tanıklık
(D) Hakimlik/Bilirkişilik
(E) Savcılık/Tanıklık
Cevap-6 :Tanıklık/Bilirkişilik
Soru-7 :
Aşağıdakilerden hangisi avukatların avukatlık mesleği ile birleşmeyen bir iş yapması halinde uygulanan müeyyidelerden değildir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Uyarma
(B) Kınama
(C) Para cezası
(D) İhtar
(E) Meslekten Çıkarma
Cevap-7 :İhtar
Soru-8 :
Avukat hakkında ceza davası sonunda hüküm verilmiş ise hangi merci soruşturma açmak zorundadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Baro Yönetim Kurulu
(B) Baro Disiplin Kurulu
(C) Baro Genel Kurulu
(D) Baro Denetleme Kurulu
(E) Hepsi
Cevap-8 :Baro Yönetim Kurulu
Soru-9 :
Baroların verdiği disiplin kararlarına karşı itiraz merci hangi seçenekte doğru olarak belirtilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu
(B) Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu
(C) Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu
(D) İçişleri Bakanlığı
(E) Hiçbiri
Cevap-9 :Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu
Soru-10 :
Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu kararlarına karşı hangi merciye müracaat edilebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Maliye Bakanlığı
(B) İçişleri Bakanlığı
(C) Adalet Bakanlığı
(D) Cumhurbaşkanlığı
(E) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Cevap-10 :Adalet Bakanlığı
6. AVUKATLIK MESLEĞİNE KABUL KOŞULLARI
Giriş
Avukatlık mesleğinin özel niteliklerinden dolayı avukatlık mesleğine kabul şartları Avukatlık Kanunu’nda özel bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. Olumlu ve olumsuz nitelikte değerlendirilebilecek olan kabul şartlarının varlığı, avukatlık stajına başlamak için müracaat eden kişi açısından beyan edilmesi ve bu şartları ilişkin belgelerin sunulması şarttır. Avukatlık mesleğine kabul şartlarının bulunup bulunmadığına ilişkin inceleme müracaatı alan baro tarafından yapılacaktır.
Şartlara haiz bir kişinin avukatlık faaliyetine başladıktan sonra müracaat şartlarının bulunmadığı ya da avukatın taşıması gereken özelliklere sahip olmadığının belirlenmesi avukatlık mesleğini yürütmesine engel teşkil edecektir. Baroların şikâyet ya da resen harekete geçmesi ile tespit edilen Kanuna aykırı olan bu ihlaller neticesinde avukatlar hakkında baro levhasından silinme sonucunu doğurabilen cezalara hükmedilebilmektedir.
6.1. Avukat Olabilme Koşulları
Ülkemizde avukatlık yapabilmek için öncelikle Av. K’ nun ikinci kısmında düzenlenen “Avukatlık Mesleğine Kabul” koşullarını taşımak gerekmektedir. Bu koşullar incelendiğinde, bir kısmının avukat olabilmek için taşınması gereken koşullar olduğu ve bilimsel yapıtlarda “olumlu koşullar” olarak adlandırıldığı, bir kısmının Kanun’da sayılan engellerin bulunmamasına yönelik “olumsuz koşullar” olduğu, üçüncü ve son koşulun ise “baro levhasına yazılma koşulu” olduğu görülmektedir.
Avukat olabilmek için aranan bu koşulların, Avukat olduktan sonra yitirilmesi halinde avukatın adının baro levhasından silinmesi gerekmektedir (Av. K m.72). Levhadan silinme için uygulanacak yöntem ise Av. K m.71’de belirtilmektedir.
Madde hükmüne göre; levhadan silme ve avukatlık ortaklığı sicilinden silme kararını avukatın veya avukatlık ortaklığının kayıtlı olduğu baronun yönetim kurulu verir. Bu karardan önce avukatın yazılı cevabı istenmekle birlikte kendisinin dinlenmesi veya dinlenmek üzere yapılan çağrıya süresi içinde uymamış olması şarttır. Avukatlık ortaklığı hakkında da karar verilmesi için ortaklık tarafından görevlendirilecek bir ortağın dinlenmesi veya yapılan çağrıya uyulmamış olması gereklidir.
Levhadan ve avukatlık ortaklığı sicilinden silme kararı gerekçeli olarak verilir. Bu karara karşı avukat veya avukatlık ortaklığı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde TBB’ne itiraz edebilir. TBB’nin itiraz üzerine verdiği kararlar Adalet Bakanlığına ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya karar onaylandığı takdirde kesinleşir. Ancak Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir daha görüşülmek üzere, gösterdiği gerekçesiyle birlikte TBB’ne geri gönderir. Geri gönderilen bu kararlar, TBBYK’ nca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi halde onaylanmamış sayılır; sonuç TBB tarafından Adalet Bakanlığına bildirilir. 8 inci maddenin altıncı ve yedinci fıkraları hükümleri burada da kıyasen uygulanır.
Levhadan ve avukatlık ortaklığı sicilinden silme kararı kesinleşinceye kadar ilgili avukat veya avukatlık ortaklığı avukatlık faaliyetini devam ettirme hakkına sahiptir. Şu kadar ki; levhadan silme ve avukatlık ortaklığı sicilinden silme kararı kesinleşinceye kadar avukatın veya avukatlık ortaklığının görevini sürdürmesinde sakınca görülmesi halinde baro yönetim kurulunun istemi ile baro disiplin kurulu avukatı veya avukatlık ortaklığını geçici olarak işten yasaklayabilir.
6.1.1. Olumlu Koşullar
Olumlu koşullar olarak adlandırılan bu koşullar, Av. K m.3 ve m.4’ de düzenlenmiştir.
1)Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı Olmak
AY m.16. gereğince ‘yabancıların durumuna’ yer verilmiş ve yabancıların temel hak ve özgürlüklerinin uluslararası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabileceği kabul edilmiştir. Bu kural doğrultusunda da Av. K bu alanda sınırlama getirmiş ve avukatlık mesleğinin yapılmasında sadece Türk vatandaşlarının faaliyet göstermesine olanak sağlamıştır.
Aranan diğer koşulları taşısa bile, T.C. vatandaşı olmayanların Türkiye’de avukatlık yapması olanaksızdır. Bu düzenlemeye göre Türkiye’de avukatlık, Türk vatandaşlarına tanınan bir ayrıcalık niteliğindedir.
Ayrık durumlar;
4667 sayılı Kanun ile “yabancı sermayeyi teşvik mevzuatı” çerçevesinde yapılan değişikler sonrasında Türkiye’de faaliyet göstermek isteyen yabancı avukatlar veya avukatlık ortaklıkları, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Ortaklığı Yönetmeliği’ne uygun olarak kurulabilmektedir. T.C. vatandaşı olmayan birden fazla yabancı avukat ya da T.C. vatandaşı olan ve olmayan avukatlar birlikte “yabancı avukatlık ortaklığı” kurabilmekte ve danışmanlık hizmeti verebilmektedirler.
-527 sayılı “Türk Soylu Yabancıları Türkiye’de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu Özel Kuruluş veya İşyerlerinde Çalıştırılabilmelerine İlişkin Kanun” gereği Türk soylu olan yabancılara tanınan haktır. Bu Kanun’un 3. maddesine göre, ‘Türk soylu yabancıların, kanunlarda Türk vatandaşlarının yapabileceği belirtilen meslek, sanat ve işlerde çalışabilme ve çalıştırılabilmeleri için, özel kanunlarda aranan nitelikleri taşımak ve yükümlülükleri yerine getirmek şartıyla, bu kanun ve Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkındaki Kanun’a göre, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları ile diğer ilgili bakanlık ve kuruluşların görüşleri alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca izin verilir.’ Buna göre, Türk soylu yabancıların, Av. K’ nun T.C. vatandaşlığına ilişkin koşulunun dışındaki koşulları taşımaları halinde Kanun maddesinde öngörülen işlemler sonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan alacakları izinle Türkiye’de avukatlık stajı ve avukatlık yapabilmeleri mümkün olmaktadır.
2)Türk Hukuk Fakültelerinin Birinden Mezun Olmak veya Yabancı Memleket Hukuk Fakültesinden Mezun Olup Da Türkiye Hukuk Fakülteleri Programlarına Göre Noksan Kalan Derslerden Başarılı Sınav Vermek
3)Staj Bitim Belgesi Almış Olmak
4)Levhasına Yazılmak İstenen Baro Bölgesinde Yerleşim Yeri Bulunmak
TMK m.19’a göre, bir kimsenin yerleşmek niyeti ile oturduğu yer, ikametgahı sayılır. Avukat olacak kişinin baro levhasına yazılacağı yerde sürekli kalma niyeti ile oturması gerekmektedir. Levhasına yazılmak istenen baro bölgesinde sürekli kalma niyeti ile oturuyor olmak, oturduğu yer muhtarlığına kayıt yaptırmak ve buradan alacağı yerleşim yeri belgesi ile baroya başvurmak yeterli olmaktadır.
6.1.2. Olumsuz Koşullar
Avukatlık mesleğine kabulde olumsuz koşullar, Kanun’un “Avukatlık Mesleğine Kabul” başlıklı ikinci kısmında yer alan 3. ve 5. maddeleri ile “Yasak Haller” başlıklı üçüncü kısmında yer alan m.11 ve 14’te sayılmış bulunmaktadır. Bu koşulların varlığı halinde avukatlık mesleğine kabul istemi reddedilmektedir. Bu koşulların bir kısmı mutlak, diğer bir kısmı ise nispi niteliktedir.
6.1.2.1. Mutlak Olumsuz Koşul
Belli Suçlardan Mahkûm Olmak
Kanun’a göre, avukatlık yapacak kişinin saygın bir kişi olmasını, hapis cezası ile mahkûm edilmemiş olmasını istemektedir. Av. K m.5/a bendine göre, ikili bir ayırım yapılmakta ve kimi suçlarda ceza süresi kimi suçlarda ise, verilen ceza ne olursa olsun suçun niteliği öne çıkarılmaktadır.
5/a maddesine göre, avukatlığa engel ilk mahkûmiyet durumu, kasten işlenen bir suçtan dolayı iki yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyettir. Buna göre, iki yılı aşkın hapis cezası verilmesi ve ceza yargılamasının temel ilkesi gereği kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir.
İkinci engel sayılan hal, bazı suçlardan mahkûmiyet durumudur. Buna göre, devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmak avukatlık mesleğine kabul isteminin reddini gerektirmektedir.
Kesinleşmiş Disiplin Kararı Sonucunda Hâkim, Memur veya Avukat Olma Niteliğini Kaybetmek
Avukatlık Mesleğine Yaraşmayacak Tutum ve Davranışları Çevresince Bilinmiş Olmak
Avukatlık mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranış içinde bulunan bir kişinin avukatlık yapması son derece sakıncalı görüldüğünden bu kişilerin de levhaya yazılması yasaklanmış bulunmaktadır. Ancak, nelerin avukatlık mesleğine yaraşmayan tutum ve davranış sayılacağının ölçütü yasada belirtilmemiştir. TBBDK Kararlarıyla bu konu açıklığa kavuşturulmakta ve uygulama yönlendirilmektedir.
Avukatlık Mesleği ile Birleşmeyen Bir İşle Uğraşmak
Hakkında Aciz Belgesi Verilmiş Olup da Bunu Kaldıramamış Olmak
Avukatlığı Sürekli Olarak Gereği Gibi Yapmaya Engel Vücut veya Akılca Malul Olmak
Avukatlık Kanunu’na göre Avukatlığa Engel Bir Hali Olmamak
Av. K m.3/b.f’de düzenlenen bu hal, m.5’teki olumsuz koşullardan farklı olarak, Av. K’nun değişik maddeleri arasına sıkışan ve avukatlık yapmayı engelleyen özel durumları yaşama geçirmek üzere konulmuş bir maddedir.
Örneğin, Kanun’un 10. maddesine göre, avukatlık mesleğine kabul edilmek için baroya başvuran bir adayın isteminin reddi halinde bu ret sebebi ortadan kalkmadıkça, hiçbir baro o kimseyi levhasına yazamaz.
6.1.2.2. Nispi Olumsuz Koşul
Av. K’ m.14’te yer alan “bazı görevlerden ayrılanların avukatlık edememe yasağı” sınırlı bir durumu yansıtması ve belli kişilere uygulanması nedeniyle “süreli nispi olumsuz yasak” türünde bir yasaktır.
Yasada yer alan yasak uygulanan görevleri ayırarak incelemek gerekir:
1) Adli, idari ve askeri hâkim ve savcılarla ilgili yasaktır. Görevden ayrılma tarihten itibaren 2 yıl süreyle avukatlık yapmaları yasaktır.
2) İkinci yasak, devlet, belediye, il özel idare ve KİT’lerde ve bunlara bağlı ortaklık ve iştiraklerinde çalışanlarla ilgilidir. Bu kişiler, görevlerinden ayrıldıkları tarihten itibaren 2 yıl geçmeden ayrıldıkları idare aleyhine dava alamaz ve takipte bulunamazlar.
6.1.3. Baro Levhasına Yazılma Koşulu
Avukat olabilmek için son koşul, baro levhasına yazılmadır. Olumlu koşullara sahip olan ve staj yaptığı barodan da staj bitim belgesi almış olanlar, olumsuz koşul olan avukatlık yapmaya engeli bulunmayanlar mesleki faaliyetini yürüteceği yer barosuna bir dilekçe ile yazılma isteminde bulunabilirler (Av. K m.4). Başvuruya eklenecek belgeler Av. K m.4’te sayılmıştır.
Baro yönetim Kurulu bir ay içinde karar vermekle yükümlüdür. Baro yönetim kurulu, adayın levhaya yazılmasına karar vermesi halinde kararın dayanağı dosya, karar tarihinden itibaren 15 gün içinde TBB’ye gönderilir.
TBB, kararın kendisine ulaştığı tarihten itibaren 1 ay içinde uygun bulma ya da bulmama konusunda bir karar verir ve bu kararın dosya ile onaylanmak üzere Adalet Bakanlığı’na gönderir.
TBB’nin bu kararı, Adalet Bakanlığı’na ulaştığı tarihten itibaren iki ay içinde Bakanlıkça karar verilmediği veya onaylandığı takdirde kesinleşir.
Adalet Bakanlığı uygun bulmadığı kararları bir kere daha görüşülmek üzere, uygun bulmama gerekçesi ile TBB’ye geri gönderir.
Geri gönderilen bu kararlar, TBBYK’ nca üçte iki çoğunlukla aynen kabul edildiği takdirde onaylanmış, aksi takdirde, onaylanmamış sayılır. Sonuç TBB tarafından Adalet Bakanlığı’na ve ilgili Baroya bildirilir.
Avukatlık mesleğine kabul edilen adaya ilgili baro tarafından bir ruhsatname ve kimlik verilir. Ruhsatnameler ve kimlik, TBB tarafından tek tip bastırılır ve düzenlenir. Avukatlık kimliği resmî belge niteliğindedir.
Adayın TBB tarafından hazırlanan ruhsatnamesi baroya gelince aday, baroya kayıt ile ilgili işlemleri tamamlar ve baro yönetim kurulu önünde ant içerek ruhsatnamesini alır. Adayın baro yönetim kurulu önünde içtiği anda “avukatlık andı” denir. Avukatlık andının metni, Avukatlık Kanunu’nda belirlenmiştir: “Hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma namusum ve vicdanım üzerine ant içerim.”
Av. K m.3/e uyarınca, levhaya yazılmak isteyen her avukatın, yazılmak istediği baro bölgesinde ikametgâhı bulunmak zorundadır. İkametgâh, bir kimsenin yerleşmek niyetiyle oturduğu yerdir. Avukat, levhaya yazılacağı yerde ikametgâhının bulunduğunu, nüfus müdürlüğünden alacağı belgeyle ispat edebilecektir.
Bölgesi içinde en az otuz avukat bulunan her il merkezinde bir baro kurulur. Baro kurulmayan yerlerin en yakın baroya bağlanmasına veya bunların birleştirilerek bir baro kurulmasına ve merkezlerinin belirlenmesine Türkiye Barolar Birliği karar verir. Türkiye Barolar Birliği yeni kurulacak baro bölgesinde bürosu bulunan levhaya kayıtlı avukatların listesini düzenleyerek bunlardan en kıdemli avukatı, yeni baroyu kurmakla görevlendirir. Görevli avukatın seçeceği ve başkanlığını yapacağı dört kişilik kurucu kurul en geç altı ay içinde yeni baronun kuruluşunu tamamlar ve TBB’ne bildirir. Baro yönetim kurulunun yedekleri ile istifa etmesi halinde baroyu üç ay içinde seçime götürmek kaydıyla aynı kurul oluşturulur.
Barolar, kuruluşlarını TBB’ne bildirmekle tüzel kişilik kazanırlar. TBB, kuruluşu Adalet Bakanlığına bildirir.
6.2. Avukatın Sorumlulukları
6.2.1. Hukuki Sorumluluk
Avukatın hukuki sorumluluğu vekalet sözleşmesine aykırılık sebebiyle müvekkiline karşı sorumluluğunu ifade etmektedir.
Avukatın hukuki sorumluluğu maddi ve manevi tazminat sorumluluğu olarak ikiye ayrılmaktadır.
Avukatın hukuki sorumluluğu sebebiyle tazminat taleplerinin tazminat hakkının doğumunun öğreniminden itibaren 1 yıl ve her halde zararı doğuran olaydan itibaren 5 yıl içinde ileri sürülmelidir. Bu süreler hak düşürücüdür.
6.2.2. Disiplinel Sorumluluk
Disiplin sorumluluğu genel olarak avukatın mesleki kurallara aykırılığından kaynaklı sorumluluğunu ifade etmektedir.
Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, meslekî çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında Avukatlık Kanunu’ndaki disiplin cezaları uygulanır (Av. K m. 134).
Disiplin cezaları uyarma, kınama, idari para cezası, işten çıkarma ile 3 aydan 3 yıla kadar faaliyet yasağı ile meslekten çıkarmadır.
Hakkında disiplin kovuşturması başlatılan avukata yazılı savunma hakkı tanınması zorunludur (Av. K m. 137)
6.2.3. Cezai Sorumluluk
Avukat, avukat sıfatına binaen kendisine tevdi edilen görev ve yetkileri kullanırsa TCK m. 257 uyarınca memur kabul edilmekte görevi kötüye kullanma suçunun öznesi olmaktadır.
Avukatın mesleği gereği işlediği suçlar ile ilgili olarak başlatılacak soruşturma Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Soruşturma suçun işlendiği yer cumhuriyet savcılığınca açılır (Av. K m. 58/1).
Hakkında ceza kovuşturması başlatılan avukat ağır ceza mahkemesinde yargılanır (Av. K m. 59/4).
Avukatların mesleki faaliyetleri kapsamında işleyebilecekleri başlıca suçlar şunlardır:
- Meslek sırrını ifşa suçu
- Avukatın görevini ihmali
- Görevi kötüye kullanma suçu
- Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma
- Çıkar karşılığı iş getirme ve aracı kullanma suçu
- Avukatlık unvan ve yetkilerini kullanma suçu
Uygulamalar
1) Avukatın, avukatlık yapabilme hakkını kazanabilmesi için sahip olması gereken şartların ortadan kalması halinde gerçekleşecek prosedür genel olarak belirtiniz.
Avukatın sahip olması gereken niteliklerin sonradan kaybedilmesi halinde şikâyet üzerine ya da resen harekete geçilerek avukatla ilgili Baro tarafından soruşturma yapılacaktır. Bu soruşturma neticesinde verilecek olan karar sonucunda avukatın baro levhasından adının silinmesi ve mesleki faaliyetine devam edebilme kabiliyetinin ortadan kaldırılması mümkün olabilecektir.
Uygulama Soruları
1)Barolar tarafından avukatlık şartlarına haiz olmayan avukatlar hakkında verilecek olan kararlar ne şekilde olabilir?
2)Baroların, avukatların adının baro levhasından silinmesine dair kararlarının sonuçları nelerdir?
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlık mesleği için sağlanması gereken şartların neler olduğu, bu şartların ortadan kalkması halinde gerçekleşebilecek sonuçların ne şekilde belirlenebileceği ve avukatın sorumluluk halleri öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Avukatlık mesleğine kabul şartları hangi Kanun tarafından düzenlenmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Avukatlık Kanunu
(B) Türk Ticaret Kanunu
(C) Türk Medeni Kanunu
(D) Türk Borçlar Kanunu
(E) İş Kanunu
Cevap-1 :Avukatlık Kanunu
Soru-2 :
“Avukat olabilmek için aranan koşulların yitirilmesi halinde avukat adı ___ ___ silinir” Bu cümlede yer alan boş alanlara gelecek doğru ifadeler hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Nüfus kaydından
(B) Adli sicilden
(C) Baro levhasından
(D) Esas defterinden
(E) Karar Defterinden
Cevap-2 :Baro levhasından
Soru-3 :
Avukatın adının baro levhasından silinmesine hangi merci karar verir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Baro Denetleme Kurulu
(B) Baro Genel Kurulu
(C) Baro Yönetim Kurulu
(D) Adalet Bakanlığı
(E) Baro Yönetim Kurulu
Cevap-3 :Baro Yönetim Kurulu
Soru-4 :
Baro Yönetim Kurulu’nun avukatın adını, baro levhasından silme kararına ilişkin karar metninde aşağıdaki seçeneklerde yer alan hangi husus yer almaz?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hakkında karar verilen avukatın adı
(B) Hakkında karar verilen avukatın hangi sebeple adının silinmiş olduğu
(C) Hakkında karar verilen avukatın savunmaya dair beyanları
(D) Gerekçe
(E) Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’nın görüşü
Cevap-4 :Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’nın görüşü
Soru-5 :
Baro’nun levhadan silme kararına karşı kaç gün içinde itiraz edilebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) 5 gün
(B) 8 gün
(C) 10 gün
(D) 15 gün
(E) 1 ay
Cevap-5 :15 gün
Soru-6 :
Baro’nun levhadan silme kararına karşı hangi merciye müracaat edilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türkiye Barolar Birliği
(B) Adalet Bakanlığı
(C) İçişleri Bakanlığı
(D) Cumhuriyet Savcılığı
(E) Ağır Ceza Mahkemesi
Cevap-6 :Türkiye Barolar Birliği
Soru-7 :
“Avukatlık Kanunu uyarınca 2 yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkumiyet halinde ___ yapması mümkün değildir.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hakimlik
(B) Savcılık
(C) İcra Müdürlüğü
(D) Avukatlık
(E) Bilirkişilik
Cevap-7 :Avukatlık
Soru-8 :
“Kesinleşmiş disiplin kurulu kararı sonucunda hakim olma niteliğini kaybeden kişi ___ yapamaz.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Avukatlık
(B) Esnaflık
(C) Şöforlük
(D) Tesisatçılık
(E) Marangozluk
Cevap-8 :Avukatlık
Soru-9 :
Avukatlık mesleğine yakışmayan tutum ve davranışların neler olduğuna dair tespitler genel olarak hangi merci tarafından yapılmıştır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu
(B) Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu
(C) Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi Kararları
(D) Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
(E) Hiçbiri
Cevap-9 :Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu
Soru-10 :
Adli hakimlikten ayrılan bir kişi kaç yıl süre ile avukatlık yapamaz?
(Çoktan Seçmeli)(A) 1 yıl
(B) 2 yıl
(C) 3 yıl
(D) 4 yıl
(E) 5 yıl
Cevap-10 :2 yıl
7. AVUKATIN HAKLARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Giriş
Avukatın mesleki faaliyeti kapsamında uyması gereken yükümlülükler bulunmaktadır. Bu yükümlülüklerin bir kısmı Av. K’da yer almakla birlikte bu kanun dışında da özel kanunlarda yer alan hükümler ile avukatın yükümlülükleri belirlenebilmektedir. Meslek ilke ve kurallarının Uluslararası Barolar tarafından da tanınırlığı göz önüne alındığında yerel barolarında bu ilke ve kuralları uygulama yönünde hareket ettikleri görülmektedir. Bu sebeplerden dolayı avukatlık faaliyetinde söz konusu olan ilke ve kuralların tespitinde geniş bir alandan yararlanılmakta olduğu görülecektir.
Yükümlülük olarak belirlenen durumlarda avukatın riayetsizliği halinde idari, hukuki ve bazen cezai sorumluluk hallerinin de doğacağı belirtilmelidir.
7.1. Avukatın Müvekkiline Karşı Yükümlülükleri
Avukatın mesleğini ifa ederken yerine getirmesi gereken yükümlülükler farklılık göstermektedir. Bu farklılık, hizmetin ifasında birden çok kişiye sorumlu olmasından kaynaklanmaktadır. Avukat, mesleğini ifa ederken, davasını aldığı kişiye (müvekiline), hâkime, savcıya ve meslektaşlarına karşı yükümlülükleri olduğu gibi, meslek örgütüne (baroya), maliyeye ve Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı da sorumlulukları bulunmaktadır.
7.1.1. Avukatın, Özen Gösterme ve Dürüst Davranma Yükümlülüğü
Avukat mesleğini ifa ederken, mesleğin gerektirdiği özeni göstermeli, doğruluk ve dürüstlükten ayrılmamalıdır. Av. K m.34 bu husus açıkça belirtmiştir. Madde hükmüne göre, Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve TBB’ nce belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlü tutulmuşlardır. Özen yükümlülüğü kapsamında avukat, müvekkilinin menfaatlerine uygun hareket etmek, müvekkiline zarar verecek davranışlardan kaçınmak yükümlülüğü altındadır. Müvekkil ile avukat arasında bu sorumluluğa ilişkin bir anlaşma olmasa dahi, avukat mesleğini ifa ederken özen göstermek, dürüst davranmak ve müvekkilinin menfaatini gözetmekle yükümlüdür. Özen gösterme yükümlülüğünün diğer bir dayanağı BK m.390’da yer almaktadır. Buna göre vekilin, hizmet sözleşmesinden doğan sorumluluğu, işçinin işini yaparken göstermesi gerekli özen borcuna benzetilmiştir.
Avukatın özen yükümlülüğünü ihlal edip etmediği belirlenirken; hukuki yardımda bulunduğu mesele bakımından yapacağı çalışma için uygun bir süreye sahip olup olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Bir davaya ilişkin dilekçelerin hazırlanmasında, avukatın o hukukî mesele ile ilgili önemli hukukî bilgileri oluşturmaya yetecek zamanı kural olarak bulunur. Özen yükümlülüğü bu çerçevede değerlendirilir. Oysa, duruşmada ani bir biçimde ortaya çıkan bir mesele hakkında derhal vaziyet alabilmek bakımından, Avukat uygun süreye sahip olmayabilir. Tecrübeli ve özenli bir avukattan beklenebilecek bilgilere sahipse, hemen vaziyet alabilmesi de mümkün olabilecektir. Şüphesiz böyle bir durumda avukat, o an için gerekeni yapmak konusunda kendisini yeterli hissetmezse, duruşmaya ara verilmesini talep ederek o konuda bilgi oluşturma olanağı yaratmaya çalışmalıdır.
Özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, gereği gibi ifaya olan menfaatin boşa çıkmasından doğan zararın tazminini gerektirir. Özen yükümlülüğünün yerine getirilmediğini ispat yükü müvekkildedir.
Sadece vekilin yöneldiği sonucun ortaya çıkmaması, -örneğin davanın kaybedilmesi- özen yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmediği hususunda fiilî karine teşkil etmez. Müvekkil, avukatın meslek kurallarını ihlâl eden aktif bir davranışta bulunduğu veya pasif kaldığı ve bu yüzden yaşam deneyimleri ve işlerin normal akışına göre sonucun olumsuz olduğunu ispatlamalıdır. Müvekkil, özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi yüzünden arzulanan sonucun ortaya çıkmadığını ispat ettiği takdirde, avukat bir kusuru bulunmadığını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilecektir. Örneğin, müvekkilin bağlayıcı talimatından ötürü, özen yükümlülüğünü yerine getiremediğini ispat etmelidir.
Özen sorumluluğunun öznel ve nesnel iki unsuru bulunmaktadır. Nesnel (objektif) unsur, görülecek iş için gerekli bilgi, beceri ve eğitimin varlığına ilişkindir. Buna mukabil öznel (sübjektif) unsur ise; işin gerektirdiği gerekli girişim ve davranışlarda bulunmaktır.
Avukatın, özen yükümlülüğüne aykırı davranması birtakım müeyyidelere bağlanmıştır. Özen yükümlülüğüne aykırı davranılması durumunda öncelikle 134. madde de açıkça belirtildiği üzere avukat hakkında disiplin cezaları uygulanır. AvK m.135 ve devam eden maddelerinde yaptırımlar sayılmıştır. Ayrıca özen gösterme yükümlülüğünün ihlali halinde TCK m.257’de yer alan görevi kötüye kullanma suçundan ötürü avukat hakkında yargılama yapılabilir.
Avukat, mesleğin ifasıyla ilgili olarak hukukî mevzuatı, ilgili kuralları iyi bilmek, özümsemek ve bu alanda yapılan değişiklikleri takip etmekle yükümlüdür. Avukat, özen sorumluluğu kapsamında alanıyla ilgili mahkeme içtihatlarını da bilmek, takip etmek zorundadır.
Avukat, yeteneklerinin erişmediği bir işi kabul etmemelidir. Nitekim Uluslararası Barolar Birliğinin düzenlediği Uluslararası Meslek Kurallarında da avukatın, kendisinin yetersiz olduğu bir konuda müvekkiline hizmet vermemesi gerektiği açıkça belirtilmiştir.
Özen yükümlülüğünün diğer bir boyutu da müvekkilin talimatlarına uygun davranmaktır. Gerçi avukatın bağımsızlığı ilkesi ile avukatın, müvekkilin talimatlarına uygun davranma sorumluluğu birbirleriyle çelişiyor gibi algılansa da avukat, müvekkilinin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceği haklarıyla ilgili vereceği talimatla bağlıdır. Söz gelimi, karşılıksız çek ile ilgili takip işlemlerinde iş sahibinin suç duyurusu yapılmasını istediği durumlarda, avukatın bu talimata aykırı davranması beklenemez. Keza bir alacağa bağlı olarak faiz istemenin mümkün olduğu bir davada, müvekkilin açıkça faiz talebinden feragat ettiği hallerde, avukat bu talimata aykırı hareket etmemelidir. Avukat, müvekkilinin hak kaybına uğrayacağı durumlarda, vekilin feragatine yönelik talebini yazılı bir belgeye dayandırmalıdır. Avukat, vazgeçme anlamına gelen işlerde, müvekkilinin yazılı olurunu almak zorundadır.
Özen sorumluluğunun gerektirdiği diğer bir davranış da avukatın, tahsil ettiği parayı gecikmeksizin, müvekkiline veya onun hesabına aktarması veya teslim etmesidir.
Avukata verilen vekalet süresiz olduğu takdirde, verilen talimatın uzun süre yerine getirilmeyip, sonradan yerine getirilmek istendiğinde, müvekkile işin görülmesinin gerekip gerekmediğinin yeniden sorulması ve tekrardan talimat alınması güven sorumluluğunun bir gerekliliğidir.
Avukat, işi sürdürürken de dürüst ve açık olmalıdır. Kendisine duyulan güvene layık olmalı, iş sahibinin çıkarlarını korumalıdır. Bu bağlamda vekaletnameyi kabul eden avukatın bu davranışı ile takip görevini üstlendiği kabul edileceği üzere yapması gerekenleri yapma görevi başlamış sayılmaktadır. TBBDK kararında yer aldığı gibi "vekil eden tarafından tevdi edilen belgelerin, onun izni olmaksızın karşı yana verilmesi, ceza yargılamasında suç teşkil etmese bile, özen borcuna aykırılık oluşturur.
Bu bağlamdaki yükümlülüklerin kapsamına giren bir diğer yükümlülük de "hesap verme yükümlülüğü” dür. TBK’ da yer alan bu yükümlülüğe göre; vekil, müvekkilin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermeye ve almış olduğu şeyi müvekkiline teslim etmek zorundadır.
Avukat, üzerine aldığı işin yerine getirilmesi için en güvenli ve amaca uygun olan en etkin yolu seçmek zorundadır. Avukat, aldığı davayı, kanunda öngörülen koşullar izin verdiği ölçüde hukukun tanıdığı imkânlar çerçevesinde sonuna kadar yürütmekle yükümlüdür. Avukat, dava sonunda verilen kararın temyizinde yarar görmüyorsa, bu hususa ilişkin görüşünü, temyiz süresi geçmeden ve yazılı olarak müvekkiline bildirmek zorundadır.
Avukat, davayı alırken davanın tüm güçlüklerini ve sakıncalı yönlerini tespit edip, bu hususları müvekkiline bildirmek zorundadır.
Avukatın, müvekkilini zamanında bilgilendirmemesi, kendisine yapılan tebligatları ve icra emirleri hakkında bilgi vermemesi, aleyhte olan kararı müvekkilinin olurunu almadan temyiz etmemesi özen yükümlülüğüne aykırı davranış sayılmaktadır.
Avukatlık “doğruluk karinesini” temel alan mesleklerdendir. Avukatın, bu karineye ters düşecek ve bu inancı sarsacak davranışlardan imtina etmesi gerekir. Söz gelimi avukatın, adresini bildiği davalının adresine tebligat yerine, ilan yoluyla tebligat yaparak davayı, davalının yokluğunda sürdürmek istemesi, avukatlık mesleğine güveni sarsacak davranışlardandır. Keza, borçlunun bilgisizliğinden yararlanarak yasal sınırların üzerinde faiz talebinde bulunmak avukatlık mesleğinin onuru ile bağdaşmaz. Sözgelimi ilam ile hükme bağlanan faiz oranının üstünde faiz talep edilmesi toplumda mesleğe duyulan güveni sarsan davranışlardandır.
7.1.2. Avukatın Sır Saklama Yükümlülüğü
Sır, başkaları tarafından bilinmeyen ve başkalarınca öğrenilmesinde sahibinin menfaatinin bulunmadığı bilgidir. Bir bilgiyi sır yapan, sahibinin onun sır olarak saklanması konusundaki sübjektif iradesidir. Sır sahibinin sır olarak nitelediği hususun başkaları tarafından bilinmemesi ise sırrın nesnel (objektif) unsurudur.
Mesleki faaliyet sırasında edinilen sır niteliğindeki bilgilere, mesleki sırrı denir. Avukat mesleği gereği, müvekkiline en yakın kişidir. Avukatın mesleki faaliyeti sırasında bizzat müvekkilinden, dosyadan veya farklı belge ve kaynaklardan öğrendiği, müvekkiline ait sırları açıklamaması güven ilkesinin gereğidir. Avukatın, edindiği bu sırların saklaması ona duyulan güvenin bir gereği olmasının yanı sıra hizmetin kamusal boyutuyla da irtibatlıdır. Kamusal yönü oluşturan savunma hakkının tam ve noksansız kullanılabilmesi için, savunmaya esas teşkil edecek hususların avukata aktarılması ve aleyhine olabilecek hususların gizli kalması gerekmektedir.
Bazen avukatın bir bilgiyi, mesleğini icra sırasında mı yoksa müvekkili ile olan bir başka sosyal ilişkisi sırasında mı öğrendiği tam bir açıklıkla anlaşılamaz. Bu gibi şüpheli hallerde, avukatın tanıklıktan çekinme olanağı bulunduğu kabul edilir.
Gizli tutulması söz konusu olan bilgiler, sadece kişisel nitelikte olanlar değildir. Bazen bir işletmeye özgü ticarî bir husus veya vergiyle ilgili bir bilgi veya siyasî nitelikteki bir husus da gizli tutulmalıdır, avukatın sır saklama yükümlülüğü çevresine dahildir. Söz konusu bilgiler, avukata müvekkilince verilmiş olmak zorunda değildir. Üçüncü kişilerin verdikleri bilgiler de sır saklama yükümlülüğü kapsamına dahil olabilir. Üçüncü kişilerin verdikleri bilgiler, müvekkilin temsili ile ilgili olup da avukatça ilk defa keşif veya duruşma sırasında öğrenilse ve bunların saklı tutulmasında müvekkilin de menfaati bulunsa, avukat, tanıklıktan çekilmelidir.
Edinilen ve gizli tutulması gereken bilgilerin, meslekî faaliyet sırasında veya avukatlık sıfatı dolayısıyla öğrenilmiş olması gerekir. Örneğin, bir duruşmaya arabasıyla gitmekte olan avukatın bir trafik kazasına tanık olması halinde, kaza ile ilgili tanıklıktan kaçınma olanağı bulunmaz. Zira tanıklık edeceği konudaki bilgisini, gözlemini meslekî statüsü içinde edinmiş olmadığı gibi, mesleği icra sırasında da edinmiş değildir. Dolayısıyla bunlara dayanıp tanıklıktan kaçınamaz.
Avukata iletilen sır, kanunların suç saydığı bir eyleme yönelik olursa sır saklama yükümlülüğüne istisna mı getirilecektir?
5237 sayılı TCK m.279 hükmüne göre “kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle bağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası” ile cezalandırılacaktır. Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek cezanın yarı oranda artırılacağı belirtilmiştir.
Buna mukabil Av. K m.36 ise avukatların mesleklerinin ifasına yönelik bir istisna getirmiştir. Madde hükmü gereğince avukatların, müvekkillerinden öğrendikleri sırlar, kanunun suç saydığı eyleme ilişkin olsa bile ceza kovuşturmasına konu olmaz.
Zira madde hükmü açıkça avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi gerekse TBB ve baro organlarındaki görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açığa vurmalarını yasaklamıştır. Avukatların, öğrendikleri bilgilerle ilgili olarak tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir. Çekinme hakkının kullanılması, avukat için hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Şu hâlde avukatın öğrendiği husus, kanunun suç saydığı bir eyleme ilişkin bile olsa, bu sırrı ihbar etmemesi nedeniyle herhangi bir ceza sorumluluğu doğmaz. Bunun için avukatın çekinme hakkını kullanması yeterlidir. Keza müvekkilin ölümü halinde de sır saklama yükümlülüğü devam eder. Zira bilgiyi sır yapan, sahibinin onun sır olarak saklanması konusundaki sübjektif iradesidir. Bu iradesine aykırı davranma meslek etiği ile bağdaşmaz. Müvekkil, avukatına açıkladığı sırrın ölümünden sonra açıklanması hususunda kendisine açıkça bir talimat vermedikçe veya vasiyetinde buna ilişkin bir kayıtta bulunmadıkça, avukat söz konusu sırrı açıklayamaz. Av. K m.36’da avukatların mesleklerini ifa ederken, öğrendikleri hususları açığa vurmalarını açıkça yasaklamıştır. Avukatın sır saklama yükümlülüğü, müvekkilinin ölümünden sonra devam edeceği gibi, avukatın mesleğinden ayrılmasından veya emekli olmasından sonra da devam eder.
Hemen belirtelim ki, avukatın sır saklama yükümlülüğü, avukatın yanı sıra, avukatın yanında çalıştırdığı kişiler ve stajyerler için de geçerlidir. (Meslek Kuralları m.37)
Avukatın sır saklama yükümlüğünün sona erebilmesi için müvekkilinin olur vermesi veya bu sırrın açıklanmasında avukatın haklı bir çıkarının bulunması gereklidir.
Av. K m.36/II avukatın, müvekkilinin olur vermesi durumunda, sır saklama yükümlülüğünden kurtulacağı belirtilmiştir.
Avukat, istisnai durumlarda, kendini savunabilmek için müvekkiline ait sırrı açıklamak durumunda kalabilir. Bunu, özel hukuka ilişkin tazminat talebi ile yargılandığı davada yapabileceği gibi, eyleminin suç oluşturması durumunda açılan ceza davasında veya meslek kuralları gereği yapılan disiplin yargılamasında da yapabilir.
Avukat, avukatlık ücretini elde edebilmek için, kanıtlamak zorunda kaldığı iddiasıyla sınırlı olarak müvekkiline ait sırrı mahkemede açıklayabilir. Ancak böyle bir ihtimalde dahi; açıklanacak sırrın kapsamının amacını aşmaması ve savunma sınırları ile orantılı olmasıdır.
Müvekkilin sırlarının saklanması, müvekkil bakımından bir insan hakkıdır. Hukuk devleti olduğu iddiasındaki her devlet, kendisinin temel taşlarından biri olan insan haklarına saygılı olmak zorundadır. Bireyin, mutlak koruma altına alınmış olması gereken gizli hayat alanına saygı gösterilmesi de bu bağlamda ele alınmalıdır. Özel hayat ise, nisbî koruma altındadır.
Örneğin, müvekkilinin vergi konusundaki bir sırrı nisbî korumaya tâbi olup; kamuya ilişkin üstün bir menfaat gerektirmekteyse, açıklanması mümkün olmalıdır. Sözgelimi vergi affından yararlanması gibi. Kişilerin sırlarının açıklanması, sadece özel hayatın dokunulmazlığı konusundaki temel hakkı değil, yine insan haklarından olan savunma hakkını da zedeler. Savunma mesleği olan avukatlıkta, meslek sırrı bu bakımdan çok önemlidir. Zira serbest avukatlık, hukuk devletine özgü hukuk sistemi için vazgeçilemez bir kurumdur. Avukatlık meslek sırrının korunması, serbest avukatlık kurumunun da güvenceye bağlanmasını sağlayıcı unsurlardan biridir.
7.1.3. Avukatın İşi Reddetme Yükümlülüğü
Avukatın, kanunun yasakladığı durumlarla ilgili olarak kendisine yapılan öneriyi reddetmesi, yükümlülük olarak kabul edilmekte ve işin mahiyeti gereği, yasaklanan işlemler genellikle suç sayılmakta ve ceza kanunları uyarınca hapis veya para cezası öngörülmektedir.
Avukatın, kendisine teklif edilen işi reddetmesi gerekirken, kabul edip sözleşme yapması durumunda, yapılan sözleşmenin hukuken geçerli olup olmayacağı ve sonuç doğurup doğurmayacağı tartışmalıdır. Yargıtay’a göre, Av. K m.38 gereği kamu yararı amacıyla düzenlenmiş emredici bir kural olduğundan, TBK m.20 gereğince avukatlık sözleşmesi batıldır. Buna mukabil doktrinde, kanunda öngörülen yükümlülüğün avukatı bağlayacağını, müvekkil bakımından sözleşmenin geçerli olduğunu savunmaktadır.
Av. K m.38 hükmüne göre Avukat
a) Kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa,
b) Aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa
c) Evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa,
d) Kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumu ortaya çıkmışsa,
e) Görmesi istenilen iş, TBB tarafından tespit edilen mesleki dayanışma ve düzen gereklerine uygun değilse teklifi reddetmek zorunluluğundadır.
Bu yükümlülük, avukatların ortaklarını ve yanlarında çalıştırdıkları avukatları da kapsar.
Avukatın, reddetme yükümlülüklerini sırayla inceleyelim
Avukat; kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa, işi reddetmekle yükümlüdür.
Avukat, müvekkilinin hukuken ve kanunen haklı olmadığını veya talebinin haksız olduğunu bile bile işi kabul edemez. Böyle bir durumda talebi reddetmelidir.
Yolsuz ve haksız dava açılması uygulamada iki farklı durumda ortaya çıkabilir. Birinci ihtimal, avukatın sonuç vermeyeceğini bildiği bir davayı açmasıdır. İkinci ihtimal ise sırf davanın karşı tarafına (davalıya) eziyet etmek, onu zahmete sokmak, onu yormak veya hakkına kavuşmasını geciktirmek amacıyla dava açılması durumudur. Bu durum hakkın kötüye kullanılmasıdır. Bu gibi ihtimallerde dava açılmasında hukuken korunan bir menfaat olmamasına, sırf karşı tarafa zaman kaybettirmek amacıyla yargıya başvurulmaktadır.
Kanunun bu hükmü, avukatı kasti veya kötü niyetle dava açmaktan ve yürütmekten alıkoyan bir yükümlülük niteliğindedir. Avukat, müvekkilinin ısrarına rağmen, hukuki menfaatin bulunmadığı bir davayı açmamalıdır. Bu aynı zamanda mahkemelerin gereksiz yere iş yükünün artmasına da sebebiyet verir.
Avukat, müvekkiline davayı açmaya özendirmiş veya temsil ettiği tarafın bilgisi olmaksızın böyle bir davayı açıp yürütmeye kalkmışsa, müvekkilin bu yüzden uğradığı zararı da tazminle yükümlüdür.
İşi, haksız ve yolsuz bulma halinde ret yükümlülüğü" sadece özel hukuk alanında söz konusudur. Ceza yargılamasında, herkesin bir müdafinin yardımından yararlanma hakkı olduğu için mutlak veya nispi zorunluluk hallerinde işin haksız ve yolsuz olduğundan bahisle ret yoluna gidilemez.
Avukat; aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş ise, işi reddetmekle yükümlüdür.
Av. K m.38 uyarınca aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş ise, işi reddetmek zorundadır.
Bu yükümlülük ile ilgili olarak bir de Meslek Kuralları m.36 ile düzenleme yapılmıştır. "Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat, yararı çatışan kimseleri temsil etmemek kuralıyla bağlıdır". Aynı madde ile bu yükümlülükler ortak büroda çalışan avukatları da kapsamakta, bu avukatların, yararı çatışan kimselerin temsilini üstlenmemeleri istenmektedir.
Bu yükümlülük gereği avukatın, "aynı hukuki uyuşmazlıkta'" çıkarları çatışan tarafları temsil etmemesi gerekmektedir. Çift taraflı temsil yasağı" veya "çıkarı çatışanları temsil yasağı" dava biçimindeki faaliyetlerin yanı sıra, görüş bildirme gibi faaliyetlerde de söz konusudur. Örneğin, bir boşanma konusunda kendisine başvuran eşlerden birine olaya ilişkin hukuki görüş bildiren avukatın daha sonra taraflarca açılan davada diğer tarafın avukatlığını üstlenmemesi gerekir.
Bu yükümlülük içeriğinde, taraf değiştirmekten imtina etme yükümlülüğünü de ihtiva eder. Avukat, aynı uyuşmazlıkta önce bir taraf, daha sonra diğer taraf için faaliyette bulunamaz. Yükümlülüğün içine "aynı anda" değil "farklı zaman dilimi içinde" birine avukatlık veya danışmanlık yoluyla yardım yapıp daha sonra diğer tarafa yardım yapma yer almaktadır. Bu durumlarda avukatın sadakat yükümlülüğünün zarar gördüğü düşünülmektedir. Taraf değiştirme yasağı aynı uyuşmazlık veya aynı iş ile sınırlıdır. Yoksa taraflardan birinin boşanma davasına bakan avukat, üstlendiği boşanma davası ile ilgili çalışması bittikten sonra aleyhine boşanma davası açtığı kişinin üçüncü bir kişideki alacağının tahsili için avukatlık yapmasında hiçbir sakınca yoktur. Aradan uzun bir zaman geçmiş olsa bile taraf değiştirme yasağı devam eder.
Kooperatif tüzel kişiliğini vekil olarak temsil eden avukatın, kooperatif yöneticileri hakkında "görevi kötüye kullanma suçu" nedeniyle açılan ceza davasında, sanık konumundaki yöneticilerden birinin vekilliğini üstlenmesi menfaat çatışmasından kaynaklanan temsil yasağına girer.
Maddi olaylar farklı olmakla beraber taraflar arasındaki bağlantı her iki davada ortaksa iş aynı iş sayılır. Taraf değiştirme halinde ilk iş sahibinin avukata verdiği bilgilerin ikinci davada aleyhine kullanılabileceği düşüncesi önem kazanmaktadır. Zina olayında, erkeğin karısının açtığı davada kadının zina yapmadığını savunan avukatın kocanın açtığı geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davasında kocanın avukatlığını yapması gibi.
Avukat, menfaati müvekkilininki ile çatışan kişinin ister danışma ister temsil konusunda olsun, vekâlet sözleşmesi yapma teklifini kabul etmemelidir. Zira, müvekkilinin karşı tarafı konumunda bulunan kişinin vekili olmayı kabul edecek olursa, bir başka deyişle, zaman bakımından eş zamanlı, ancak farklı bir hukukî ihtilâfta müvekkilinin hasmını temsil edecek olursa, kanımca bu durumda da caiz olmayan bir temsilden söz edilmelidir. Zira avukatlık, kamunun itimat duyması gereken bir meslek olup; en ufak bir şüpheyi bile kaldırması mümkün değildir. Bu, mesleğin, savunma hakkının ve hukuk devletinin korunması gerekliliğinin bir sonucudur.
Avukatlık mesleğine ilişkin genel görüşe göre, Av. K m.38/b avukata getirdiği faaliyet yasağı, avukatın sadece aynı hukukî sorunda zıt menfaatleri bizzat temsil etmesi halinde değil; aksine ortak avukatlık bürosu şeklinde birlikte meslek icra eden avukatlar, bu büroda hizmet sözleşmesiyle çalıştırılan avukatlarla, bürodaki diğer anlaşmalı olarak çalışan meslektaşların aynı hukukî meselede halihazırda çelişen menfaatlerden birini diğerine karşı ve eş değerde temsil ettiği veya yol gösterdiği durumda da söz konusu olur. Avukatın çatışan menfaatleri temsil etmesi, mesleğe aykırılık için yeterli olup; avukatın bu davranışının müvekkil bakımından zarar verici olması veya diğer tarafa yarar sağlıyor olması gibi şartlar aranmaz. Aslında bu hususta, önceki müvekkilin veya her iki ilgilinin rıza göstermiş olması da önem taşımaz.
Aynı işte önce taraflardan birine hukuksal yardım sunan avukatın daha sonra azil, işi bırakma gibi nedenlerle diğer tarafa avukatlık etmesi durumunda yasaklanmış bir faaliyeti yapması nedeniyle yaptırım uygulanması gerekmektedir. Taraf değiştirme yasağı tüzel kişiliğin avukatlığında da görülür. Sürekli olarak tüzel kişiliğin hukuk danışmanlığını yapan bir avukatın, daha sonra işten çıkarılan işçilerin şirkete karşı açtıkları davalarda avukatlık yapmasını yükümlülüğün ihlali olarak kabul edilmektedir.
Avukat yolsuz veya haksız gördüğü bir davayı açıp, yürütmüş ise, dundan doğan zararlar için müvekkiline karşı sözleşmeden ötürü, 3. kişilere ise haksız fiilden ötürü sorumludur.
Avukat; evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa, işi reddetmekle yükümlüdür.
Av. K m.38/c evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak işe el koymuş, görev yapmış kişilerin; avukatlık yaparken o işin kendilerine önerilmesi halinde işi reddetmekle yükümlü olduklarını belirtmektedir.
Kuralın kökeni "avukatın bağımsızlığı" ilkesinden gelmektedir. Kural ile getirilen yükümlülük iş ile sınırlı yükümlülüktür. Kanun, resmi sıfat ile veya resmi görevini yaparken dahil olduğu bir işin daha sonraki aşamalarında bu kez avukat olarak görev yapmasını yasaklamıştır. Kanun maddesinde "dava" yerine "iş” ten söz edilmiş olması nedeniyle hakim sıfatıyla el konulan davada verilen kararın, daha sonra avukat olarak görev üstlenilen davaya dayanak oluşturması halinde de madde uygulama alanı bulacaktır.
Hâkimlik görevini yapan bir hâkim, emekli olduktan sonra hâkimlik görevini ifa ederken duruşmasına çıktığı bir dosyayla ilgili olarak avukatlık yapamaz. Aksi durum AvK m.38/c muhalefet oluşturur.
Aynı kişinin iki farklı sıfatla aynı işte görev almasının adaletin yerine getirilmesinde kuşku yaratacağı gerek mahkemeye ve gerekse avukatlık kurumuna olan güveni sarsacağı açıktır. Böyle bir davranışta bulunmak tarafsızlık ilkesine gölge düşürür, zarar verir. Bu zarar, bireyleri yargı kararlarının yansız olmadığı kanısına ulaştırır. Hukuk kurallarına duyulan güven azalır. Nitekim adalet, mülkün temelidir.
Av. K m.38/c’de belirtildiği üzere hâkimlik veya savcılık görevini yaparken dahil olunan bir işin daha sonraki aşamalarında bu kez avukatlığı yapılamaz. Ancak anılan madde sadece hâkimliği değil, aynı zamanda hakemlik, bilirkişi veya memur olma ihtimalini de dikkate almıştır. Tahkim yargılamasında hakemlik yapmış bir kişi, aynı dosyayla ilgili olarak avukatlık yapamaz. Keza ilgili dosyaya ilişkin bilirkişilik yapmış bir kişi, aynı dosya için avukatlık yapamaz.
Memurluk için durum biraz farklıdır. Kanun maddesinde öngörülen kısıtlama, her tür memuriyet için getirilmiş bir kısıtlama değildir. İşi gereği ihtilâfa temas etmiş bir memurun, ilgili ihtilâfın sonradan avukatlığını yapamayacak olabilmesi için ihtilâfın doğrudan kendi görev alanına giren veya yetkisine giren bir meseleye dair olması gerekir. Söz gelimi Tapu Kadastro Müdürlüğünde çalışan bir memurun, görülmekte olan boşanma davası için önceden eşlere ait tapu bilgilerini mahkemeye bildirmiş olması, sonradan meslekten ayrılıp boşanma davasının avukatlığını yapmasına engel değildir. Ancak Tapu Kadastro Müdürlüğünde çalışan bir memurun, dava konusu yapılan tapu ihtilafına yönelik önceden bir temasının bulunması, sonradan anılan ihtilâfın avukatlığını yapmasına engel teşkil eder.
Avukat, bizzat kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin, hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumunda ise, işi reddetmekle yükümlüdür.
Mesleki itibarın zedelenmesini önlemek için Av. K m.38/d ile getirilen yükümlülüğe göre, avukat kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumunda kalması ihtimalinde; alacağı işi reddetmekle yükümlüdür. Aksi halde avukat, menfaati doğrultusunda hareket eden, iş gören bir kişi konumuna düşecektir. Menfaatine göre görüş değiştiren bir avukatın gerek toplumsal anlamda ve gerekse bireysel anlamda son derece sakıncalı ve güvenilmez bir kişi olarak kabul edilebileceği düşüncesi bu yükümlülüğü gerektirmiştir. Avukat, bizzat kendisinin düzenleyip imzası ile katıldığı bir belgedeki imzasını sonradan inkâr edemez.
Avukatın iş sahibi adına düzenlediği bir protokolü daha sonra yükümlülükler yerine getirilmedi gerekçesiyle geçersiz sayması ve icrayı devam ettirmesi mesleğin saygınlığını zedeleyen bir davranış olarak nitelendirilmektedir.
Avukatın herhangi bir protokolü vekil olarak imzalaması şart değildir. Tanzimine katılmış veya içeriğini yönlendirmiş olması yeterli olup sözleşme imzalanırken bizzat orada bulunuyor olması da önemli değildir. Kendi düzenlediği sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek kamunun mesleğe olan güveni sarsan bir davranış olarak kabul edilmekte ve disiplin cezasının uygulanmasını gerektirir.
Avukat, Türkiye Barolar Birliği tarafından tespit edilen meslekî dayanışma ve düzen gereklerine uygun olmayan işi reddetmekle yükümlüdür.
TBB’nin 8-9 Ocak 1971 tarihli IV. Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 26 Ocak 1971 tarihli TBB Bülteni’nde yayımlanarak yürürlüğe giren meslek kurallarından konumuzu ilgilendiren hususlar şunlardır:
Anılan meslek kuralları m.11 hükmüne göre avukat, TBB’ nce kabul olunan mesleki dayanışma ve düzen gereklerine uygun davranmakla yükümlüdür.
Nitekim Av. K m.9 avukatlık yemini düzenlenmektedir. Avukat, hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağına namusu ve vicdanı üzerine yemin eder. Şu hâlde bir avukat, meslek kurallarıyla bağdaşmayan bir işi reddetmek zorundadır.
Meslek kuralları m.35 gereğince, Avukat aynı davada birinin savunması öbürünün savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekaletini kabul etmez. Keza m.36 uyarınca da bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukatlık yararı çatışan öbür tarafın vekâletini alamaz, hiçbir hukuki yardımda bulunamaz. Ortak büroda çalışan avukatlar da yararları çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdırlar.
Meslek Kuralları m.48 avukatların Barolarla ve TBB ile İlişkilerini düzenlemektedir. Madde hükmüne göre; avukat kişi, Baro Başkanlığı, Baro Yönetim ve Disiplin Kurulu üyelikleri ile Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı, Yönetim Kurulu üyeliği, Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulu Başkanlığı ve üyeliği görevlerini aynı anda üstlenemez.
7.1.4. Avukatın İşi Reddettiğini Bildirme Yükümlülüğü
Av. K m.37 hükmünce avukat, kendisine teklif olunan işi sebep göstermeden reddedebilir. Reddin, iş sahibine gecikmeden bildirilmesi zorunludur. Keza TBK m.387’de vekilin tevdi edilen işi idare hususunda resmi bir sıfatı olduğunda veya işin icrası mesleğinin icabından ise yahut bu gibi işleri kabul edeceğini ilan etmiş ise vekaletin, vekil tarafından derhal reddedilmemesi durumunda kabul edileceğini düzenlemektedir.
Şu hâlde; işi herhangi bir gerekçe göstermeden reddeden avukatın gecikmeden ret kararını iş sahibine bildirme yükümlülüğündedir. Buna benzer bir düzenleme Meslek Kuralları m.38’de görülmektedir. Buna göre avukat, işi ret hakkını müvekkiline zarar vermeyecek şekilde kullanmaya dikkat edecektir.
İşi reddetme hakkı, avukatlığın bağımsızlığı ve serbest meslek niteliği ile yakından ilgili bir haktır. Avukatın herhangi bir gerekçe göstermeden kullanılabildiği bu hakkın iş sahibine zarar vermeden kullanılabilmesi için avukatın işi ret kararını iş sahibine gecikmeden bildirmesi istenmektedir.
Avukatın işi reddi halinde durumu gecikmeden iş sahibine bildirmesinde süre nedir?
Bu konuda TBK’ nda iki farklı uygulama karşımıza çıkmaktadır. "Normal işlerde" vekilin vekilliği reddettiğinin bildirilmesi ile "vekilin resmi sıfatı olması" veya "işin icrası vekilin mesleğinin yapılmasından sayılması" ya da "vekilin bu gibi işleri kabul edeceğini ilan etmiş olması" durumlarında vekaleti kabul etmediğinin bildirilme zamanı farklıdır.
TBK m.1’de yer alan "sözleşme her iki yanın karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini açıkladıkları an oluşur" kuralı vekalet sözleşmesinde farklı uygulanmaktadır. Normal vekalet ilişkisinde TBK m.6’daki kural uygulanır. Yani, vekalet önerilen kişi "uygun bir süre" içinde reddetmemiş ise vekalet sözleşmesi oluşmuş sayılır.
Buna karşılık TBK m.387'de yer alan özel kurala göre; vekilin tevdi edilen işi idare konusunda resmi bir sıfatı varsa veya vekaleti üstlenme vekilin mesleğinin gereği ise veya vekil, bu gibi işleri kabul edeceğini ilan etmiş ise, avukat iş kendisine önerildiği an yahut işin yapılması yolundaki istem kendisine ulaştığı an "derhal" işi reddetmelidir. Bunu yapmazsa özel durumu nedeniyle işi kabul etmiş sayılmaktadır.
Av. K avukatlık sözleşmesinin oluştuğu an ile ilgili bu konuda, avukatın bir meslek mensubu olmasına rağmen TBK meslek gereği olarak belirlenen derhal bildirme yükümlülüğünden uzaklaşmış, yerine "gecikmeden bildirme" kavramını getirmiştir.
İşi ret halinde, iş sahibinin bir başka avukata gidebileceğini, kendisine işin takibi önerilecek avukatın da inceleme ve araştırma hakkı olduğunu göz önüne alarak gerekli sürede bildirim yapılmalıdır. Bu nedenle işin gecikmeden bildirilmiş sayılması için avukatın önerilen işteki süreleri hesaplayıp işi reddettiğini iş sahibine uygun bir zamanda ulaştırmalıdır. Avukatın buradaki yükümlülüğünün temelinde "sadakat yükümlülüğü" yatmaktadır.
7.1.5. Avukatın Dosya Tutma ve Sır Saklama Yükümlülüğü
Av. K m.52’ye göre avukat, üzerine aldığı her iş veya yazılı mütalaasına başvurulan konular hakkında düzenli dosya tutmak zorunluluğundadır. Avukat tutacağı dosyada istediği şekilde düzenleme yapma hakkına sahiptir. Kanun koyucu, avukatın düzenli ve disiplinli bir çalışma ortamında mesleki faaliyetini sürdürmesini istemiştir. İlgili işe ait dosya tutulması ve verilen her yazılı görüşün dosyalanması sağlıklı bilgilere ulaşmanın ön koşuludur.
Av. K m.39 gereğince, avukat, kendisine tevdi olunan evrakı, vekâletin sona ermesinden itibaren üç yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. Ancak, avukat evrakın geri alınmasını müvekkile yazı ile bildirir ise saklama yükümlülüğü, bildirme tarihinden itibaren üç ayın sonunda sona erer. Keza avukat, ücreti ve yapmış olduğu giderleri kendisine ödenmedikçe, elinde bulunan evrakı geri vermekle yükümlü değildir.
7.1.6. Avukatın Büro Edinme Yükümlülüğü
Av. K m.43 gereğince, her avukat, levhaya yazıldığı tarihten itibaren üç ay içinde baro bölgesinde bir büro açmak zorundadır. Kanunun öngördüğü yasak uyarınca bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Keza birlikte çalışan avukatlar da ayrı büro edinemezler. Avukatlık ortaklığı yurt içinde şube açamaz.
Bürosunu veya konutunu değiştiren avukat yenilerinin adreslerini bir hafta içinde baroya bildirmek zorundadır.
Büro düzeni ile ilgili bir başka sorun da avukat bürosunun meslekle ilgili olmayan işlere tahsis edilmemesi ve meslek hizmetlerinin dışında başka amaçlarla kullanılmamasıdır. Ticaret yapmak, avukatlıkla birleşmeyen faaliyetlerden olduğundan büroyu bir ticarethanenin şubesi veya eklentisi gibi gösteren durumlardan özellikle kaçınılmalıdır.
Büronun açılması aşamasında “İşyeri Açma İzni Harcı" ödenmesi gerekmemektedir.
7.1.7. Avukatın Reklam Yasağına Riayet Etme Yükümlülüğü
Avukatların iş elde etmek için, reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kağıtlarında avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır. (Av. K m.55)
Av. K m.55 avukatın iş elde etmek için, reklâm sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmasını, tabelâsında ve basılı kâğıtlarında avukatlık unvanı ve akademik unvan dışında başka sıfat kullanmasını yasaklamış bulunmaktadır. Ayrıca Meslek Kuralları m.7’de avukatın kendisine ün kazandırmaya yönelik davranışlarda bulunmaktan kaçınmakla yükümlü olduğu, adres değişikliğinin reklâm niteliği taşımayacak şekilde ilân yoluyla duyurulabileceği (m.7/a), başlıklı kâğıtlar, kartvizitler ve büro levhalarının reklâm niteliği taşıyabilecek aşırılıkta olamayacağı (m.7/b), telefon rehberinde meslekler kısmında adres yazdırabileceği, onun ötesinde farklı büyüklükte harflerle veya ilân niteliğindeki yazılara telefon rehberinde yer verdiremeyeceği (m.7/c), telefon rehberindeki ilânda akademik unvana yer verilmesi caiz iken; eski senatör, milletvekili gibi nitelemelerin yer alması caiz olamaz (m.55), ortak avukatlık bürosu kuranların büronun reklâm aracı olmaması ve hukuk bürosu olma niteliğini kaybetmemesine dikkat etmeleri gerekir. (m.7/ç)
Avukatlara reklâm konusunda getirilen sınırlamaların ilki, bir avukatı meslektaşları arasında daha üstün duruma getirebilen, ona özel bir talepte bulunulmasını sağlayabilecek olan gazete ilânları konusundadır. Bu gibi ilânlar ancak özel bir sebeple haklılık kazanmakta ise, caizdir.
Gazete ilânını haklı kılan özel sebepler, İsviçre Hukukunda büro açılışı, büro nakli, ikametgâh değişimi, meslektaşları ile oluşturduğu şirket ilişkisinin sona erdirilmesi, uzun bir süreden sonra büronun yeniden faaliyete geçmesi olarak belirtilmiştir. Hukukumuz bakımından ise, Meslek Kuralları m.7/a hükmü, avukatın sadece adres değişikliğini, reklâm niteliği taşımayacak şekilde, ilân yoluyla duyurabileceği yönündedir. Yani hukukumuzda, gazete ilânının haklılık sebebi olarak sadece, adres değişikliği hali kabul edilmiştir. Oysa İsviçre Hukukunda olduğu gibi uzun bir süreden sonra büronun tekrar faaliyete geçmesi, büro nakli ve büro açılışı gibi durumların da gazete ilânının haklılık sebepleri olarak kabul edilmesi yerinde olacaktır.
Reklâm yanıltıcı olmamalıdır. İçeriği gerçeği yansıtmalıdır ve abartılı bir üslûbu olmamalıdır. İlân, amacı çerçevesindeki her bilgiyi içermelidir. Avukatın adı, soyadı, adresi, akademik bir unvanı varsa bu unvan, ilâna haklılık kazandıran, örneğin, adres değişikliği, ilânda yer alır. Hukukumuz bakımından uzman avukatlık söz konusu olmadığından, avukatın hangi alanda çalışmak durumunda olduğuna ilişkin bir açıklık ilânda bulunamaz.
Reklam yasağına ilişkin detaylı düzenleme, 21.11.2003 tarihli Resmî Gazete’ de yayınlanan TBB Reklam Yasağı Yönetmeliği ile düzenlenmiştir.
Yönetmelik m.5’te avukatların, kullanacakları tabelada; avukatlık unvanı ile ad ve soyadı, varsa akademik unvanı, büronun bulunduğu kat ve büro/daire numarası telefon numarası, internet adresi ile e-posta adresi yer alabilir. Tabelada Türkçe dışında yabancı dillerde ifade ve sair şekiller, işaret, resim, fotoğraf ve benzerlerine yer verilemez.
Yönetmelik hükmüne göre avukatlar, internet dahil, teknolojinin ve bilimin olanak tanıdığı her tür ortamda avukatlık mesleğinin onur ve kurallarına, avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene, Türkiye Barolar Birliği tarafından belirlenen "Avukatlık Meslek Kurallarına” aykırı olmayacak şekilde kendisini ifade etme hakkına sahiptir.
Avukatlar, mesleki faaliyetlerini internet üzerinden sürdürmek, müvekkillerini bilgilendirmek, mesleki makalelerini ve bilimsel çalışmalarını yayınlamak amacıyla yalnızca [av.tr] uzantılı internet sitesi açabilirler. Tabelada, basılı evraklarında ve internet sitesinde sadece av.tr uzantılı veya TBB’nin ya da bağlı bulunduğu barosunun verdiği e-posta adreslerini kullanabilirler. İnternet sitesi üzerinden mesleki faaliyetini yürütürken avukatlık mesleğinin onur ve kurallarına, avukat unvanının gerektirdiği saygı ve güvene aykırı olmamak şartı ve gerekli güvenlik tedbirlerini alarak sır saklama yükümlülüğüne uygun davranmak kaydı ile internetin kendine özgü araçlarını ve sadece ilgili kişinin ulaşabileceği, şifre-algoritma ile korunan internet sitesinin geri planında kişiselleştirilmiş "sanal ofis" benzeri uygulamaları kullanabilirler.
Yönetmelik gereğince avukatlar açacakları internet sitelerinde;
Web sitesi sahibi ya da sahiplerinin adı soyadı varsa akademik unvanı, avukatlık ortaklığı ise tescil unvanı, avukatlık bürosu ise büro unvanı, fotoğrafı, TBB ve baro sicil numaraları, mesleğe başlama tarihi, mezun oldukları üniversite, bildikleri yabancı dil, mesleki faaliyetin yürütüldüğü büro adresi, telefon ve faks numaraları, e-posta adresi gibi bilgilerin bulunmasını sağlarlar, Ayrıca iş sağlama amacına yönelik olmamak ve meslektaşlarıyla haksız rekabete yol açmamak kaydıyla internet sitelerini arama motorlarına kayıt ederken anahtar kelime olarak; "adı ve soyadı", "avukatlık ortaklığı unvanı", "avukatlık bürosu unvanı", "bulunduğu şehir ve kayıtlı oldukları baro" "avukat, hukuk, hukukçu, adalet, savunma, iddia, eşitlik, hak" dışında bir sözcük ya da tanıtım tümcesi kullanamazlar. Keza iş sağlama amacına yönelik ve meslektaşlarıyla haksız rekabete yol açacak şekilde, internet kullanıcılarını kendi sitesine veya kendi sitesinden bir başka siteye yönlendirecek internet kısa yolları kullanamaz, kullanılmasına izin veremez ve reklam veremez ve alamazlar.
7.2. Avukatın Hakları
7.2.1. Avukatın Ücret İsteme Hakkı
Bu hak avukatın müvekkile karşı yapmış olduğu işlemler karşılığında hak etmiş olduğu, Avukatlık sözleşmesi ile kararlaştırılan ve Avukatlık Kanunu ile belirlenen parasal değeri ifade eder.
Bu konu hakkında Av. K m.163’ te “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir.” Şeklinde açıklamaya yer verilmiştir.
Ücreti taraflar kendi aralarında serbestçe belirleyeceği gibi kanunda belirli sınırlamalar da getirilmiştir.
“Yüzde yirmi beşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.
Avukatlık ücreti avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı ifade etmekle birlikte bu para Türk Lirası ya da Yabancı para niteliğinde de olabilir. Ancak ayni bir değeri ifade edemez. Örneğin bir gayrimenkul davasında kazanılan miktarın %15’i ya da hissenin %30’ u avukata hukuki yardımının karşılığı olarak bırakılamaz. Bu tür sözleşmeler hukuk düzenine aykırı olmakla birlikte bu tip sözleşmeler AAÜT’ de yer alan miktar esas alınacaktır.
Ücretsiz dava alınması halinde Av. K m.164’ te “Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir.” Yer alan kanun hükmü uygulanmaktadır.
7.2.2. Avukatın Avans ve Masraf İsteme Hakkı
Avukatlık sözleşmesi ile yapmayı üstlendiği işler için birçok masraf yapacak olan avukat, bu masrafların ücretini müvekkilden isteyecektir.
Avukat yapacağı harcamalar için müvekkilden avans isteme hakkına da sahiptir.
Ayrıca Av. K avukatların sosyal güvence hakkını da düzenlemiştir.
Uygulamalar
1) Avukatın mesleki faaliyetinde uyması gereken yükümlülüklerin düzenlenme amacı genel olarak nedir?
Avukatlığın kamu hizmeti niteliği ve müvekkil ile olan güven ilişkisinin önem taşıması, avukatlık mesleğinin uygulanmasında özel yükümlülüklerin kabulünü gerektirmiştir. Davada tarafın hakkını ileri süren ve müvekkiline ait dava ile ilgili tüm bilgilere sahip olan avukata ait yükümlülükler hak arama ve hukuk güvenliğinin sağlanmasına imkan tanır. Avukatın; müvekkili, yargı mercileri ve tüm muhatapları nezdinde yürüteceği faaliyette yükümlülüklere uyması hak kayıplarının ve olası mağduriyetlerin önlenebilmesi için esas alınmıştır.
Uygulama Soruları
1) Avukatların sır saklama yükümlülüğünün kapsamı belirlenirken hangi esaslar değerlendirilmek zorundadır?
2) Avukatların özen gösterme yükümlülüğünün belirlenmesinde diğer meslek grupları ile örtüşen ve çelişen yönler nelerdir? Açıklayınız.
Bölüm Özeti
Bu bölümde avukatlık mesleğine özel olarak kabul edilmiş ve uygulanan yükümlülüklerinin neler olduğu, bu yükümlülüklere uyulmamasının doğuracağı sonuçlar ve öne çıkan hakları öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Avukatın mesleğin gerektirdiği özeni göstermesi gerektiğine ilişkin hükümler hangi kanun kapsamında belirlenebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Türk Ticaret Kanunu
(C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(D) Türk Medeni Kanunu
(E) Hiçbiri
Cevap-1 :Türk Borçlar Kanunu
Soru-2 :
Avukat’ın müvekkili olan ilişkisinde aşağıda yer alan hangi esasa uyması gerekmez?
(Çoktan Seçmeli)(A) Özen gösterme
(B) Dürüst davranma
(C) Müvekkilin menfaatini gözetme
(D) Müvekkilin hakkını üstlenme
(E) Hiçbiri
Cevap-2 :Müvekkilin hakkını üstlenme
Soru-3 :
“Avukatın özen yükümlülüğünü belirlerken üstlendiği işe uygun ___ sahip olup olmadığı gözönüne alınır.” Bu cümlede yer alan boş alana gelecek doğru ifade hangi seçenekte yer almaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) paraya
(B) harca
(C) süreye
(D) bilgiye
(E) delile
Cevap-3 :süreye
Soru-4 :
Avukat’ın özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde öncelikle hangi müeyyide uygulanır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Disiplin cezası
(B) Para cezası
(C) Hapis cezası
(D) İhtar
(E) Hiçbiri
Cevap-4 :Disiplin cezası
Soru-5 :
Özen gösterme yükümlülüğüne uyulmaması halinde gerçekleşebilecek suç tipi hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Taahhüdü ihlal
(B) Mal beyanında bulunmama
(C) Görevi kötüye kullanma
(D) Yedieminliği suiistimal
(E) Hepsi
Cevap-5 :Görevi kötüye kullanma
Soru-6 :
Avukatın, kendisinin yetersiz olduğu bir konuda müvekkiline hizmet vermemesine ilişkin kabul hangi seçenekte yer alamaktadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Türk Medeni Kanunu
(C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(D) İş Kanunu
(E) Uluslararası Meslek Kuralları
Cevap-6 :Uluslararası Meslek Kuralları
Soru-7 :
Müvekkilin talimatına uygun davranılmaması hangi yükümlülük kapsamında değerlendirilmektedir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Özen yükümlülüğü
(B) Dürüst davranma yükümlülüğü
(C) Adres Bildirme Yükümlülüğü
(D) Büro açma yükümlülüğü
(E) Hiçbiri
Cevap-7 :Özen yükümlülüğü
Soru-8 :
Aşağıdakilerden hangisi hesap verme yükümlülüğü kapsamındadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) müvekkilin taleplerine uyma
(B) müvekkile bilgi verme
(C) müvekkilin taleplerini ilgili merciye iletmek
(D) yapılmış olan işlemlerin sonucunu müvekkile bildirmek
(E) Hepsi
Cevap-8 :Hepsi
Soru-9 :
Avukat üstlendiği bir davayı hangi aşamaya kadar yürütmek zorundadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Dava dilekçesi verilinceye kadar
(B) İlk derece mahkemesi karar verene kadar
(C) İstinaf mahkemesi karar verinceye kadar
(D) temyiz incelemesi bitinceye kadar
(E) tahkikat tamamlanıncaya kadar
Cevap-9 :temyiz incelemesi bitinceye kadar
Soru-10 :
Avukatın, müvekkiline ait bilgileri açığa vurmaması hangi yükümlülük kapsamındadır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hesap verme yükümlülüğü
(B) Özen yükümlülüğü
(C) Dürüst davranma yükümlülüğü
(D) Sır Saklama yükümlülüğü
(E) Hiçbiri
Cevap-10 :Sır Saklama yükümlülüğü
8. NOTERLİĞİN TANIMI, KURULMASI VE SINIFLANDIRILMASI
Giriş
Noterlik kurumunun görevleri, geçmişten günümüze, farklı isimlendirilen kurumlar aracılığıyla yerine getirilmiştir. Noterliğin, Türk hukukundaki gelişiminin temelleri 19. yüzyılda atılmıştır. Noterliklerin kuruluşunu, noterlerin görevlerini, hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 1512 sayılı Noterlik Kanunu 05.05.1972’de yürürlüğe girmiştir. Temel görevleri hukuki işlemleri belgelendirmek olan noterler üç sınıfa ayrılmaktadır. Noterlik de avukatlık gibi kamu hizmetidir ve serbest meslektir. Noterliklerin kurulmasında yetkili mercii Adalet Bakanlığı'dır.
8.1. Noterliğin Tarihçesi
Yazının bulunmasıyla birlikte tarihin her döneminde bireyler arasındaki hukuki işlemlerin belirli şekillere tabi olarak yapılması ve hukuki işlemlere resmiyet kazandırma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Eski çağlardan günümüze bu görevi ifa edenler farklı isimlerle anılmaktadır. Sümerlerde “burgul” adı verilen müessese günümüz noterliğine benzer bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Roma İmparatorluğunda hem hızlı hem de güzel yazı yazanlar arasından seçilen ve “tabellio” olarak adlandırılan kişiler kamusal yazılar yanında özel kişiler arasındaki hukuki işlemleri de belgelendirmişler ve sözleşmeleri tanzim etmişlerdir. İmparator Justinian döneminde tabellionların görev ve organizasyon olarak hukuki bir düzenlemeye kavuşmasından sonra 11. yüzyıl sonlarından itibaren ilk noter okulları da kurulmuştur. Takip eden dönemde Roma Hukukunun etkisi altında kalan hukuk sistemlerinde resmi noterlik yaygınlaşmaya başlamıştır. İngiltere ve Fransa’da noterlerin görev alanı, seçim usulü ve teşkilatlanması gibi konularda gelişim, uzun bir zamana yayılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde tanzimat öncesi dönemde noterlik görevi kadılar ve kadı yardımcıları tarafından yerine getirilmiştir. Tanzimatın ilanı ile başlayan batılılaşma hareketi, etkisini, yargı ve noterlik alanında da göstermiştir. 1860 yılında ticaret mahkemelerinin kurulmasının ardından 1868 yılında Dersaadet Ticaret Deavi Kalemi Nizamnamesi kabul edilmiştir. Bu nizamname ile kara ticareti alanındaki her tür sözleşme, vekâlet, kefalet, protesto, senet ve belgelerin onaylanması, isteyen olduğu takdirde bunların düzenlenmesi, tebliği ve ticaret mahkemelerine verilecek belgelerin tercümesi işi Ticaret Nezareti'ne bağlı olarak kurulan “deavi kalemi”'ne verilmiştir.
Mecellenin yürürlüğe girmesinin akabinde Fransız Noterlik Kanunu örnek alınarak çıkarılan 1879 tarihli Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesi ile Osmanlı Devleti’nde modern noterlik hizmetinin kurumsallaşma süreci başlamıştır. Bu nizamname ile noterlik görevini yerine getiren deavi kalemleri kaldırılmış; noterlik işlemlerini yapma yetkisi mukavelat muharrirlerine verilmiştir. Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesi, otuz yıldan fazla süren bir uygulama döneminden sonra, zaman içinde gelişen hukuki ihtiyaçlara cevap verememesi nedeniyle 1913 tarihinde kabul edilen Katib-i Adl Kanun-ı Muvakkati ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak bu kanuna rağmen 1924 yılına kadar, şerriye mahkemeleri, katib-i adllerin yanında vasiyet ve vakıf gibi hukuki işlemlerle ilgili belgelerin düzenleme ve onay işlerine devam etmiştir. Katib-i adl teşkilatının yerleşmesiyle düzenleme ve onay işleri sadece katib-i adller tarafından yapılmaya başlanmıştır.
Katib-i Adl Kanun-ı Muvakkati’nin adı 1929 yılında kabul edilen bir kanunla Noterlik Kanunu olarak değiştirilmiştir. Cumhuriyet döneminde yapılan kanunlaştırma hareketleri ve bu kapsamda yürürlüğe giren yeni kanunların karşısında mevcut Noterlik Kanunu yetersiz kalmıştır. Bunun üzerine İsviçre’nin Neuchatel ve Vaud kantonları ile Avusturya’nın noterlik teşkilatı araştırılarak ve İstanbul noterlerinden oluşan bir heyet tarafından hazırlanan tasarıdan yararlanılarak düzenlenen 3456 sayılı Noterlik Kanunu kabul edilmiş ve bu kanun 01.09.1938’de yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun zaman içerisinde değişikliklere uğramış ve ihtiyaçlara cevap verememesi karşısında şu anda yürürlükte olan 1512 sayılı Noterlik Kanunu hazırlanmış ve 05.05.1972’de yürürlüğe girmiştir.
8.2. Noterliğin Tanımı ve Özellikleri
Noter kelimesinin kökeni Latince “notarius”tan gelmektedir ve “not tutan, süratli yazan” anlamını taşımaktadır. Noterlik Kanunu’nun 1. maddesini 2. cümlesine göre noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar. Noterler hukuki işlemleri belgelendirmek suretiyle işlemlere resmiyet kazandırmaktadır. Kişiler arasındaki hukuki işlemlerin belirli şekillere uygun olarak düzenlenmesi ve bunlara resmiyet kazandırılması, uyuşmazlıkların önlenmesi gibi bir işleve sahip olduğu gibi hukuki güvenliği ve ispat kolaylığını sağlayacak; hak arama özgürlüğünün kullanılmasını da güvenceli kılacaktır. Noterler tarafından yapılan işlemlerden uyuşmazlık çıkması ihtimali düşük olduğu gibi çıkan uyuşmazlıkların çözümü de nispeten daha kolaydır.
Noterlik Kanunu’nun 1. maddesinin 1. cümlesine göre noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler yerine getirdikleri görevleriyle, devletin adaletin dağıtılması faaliyetine katkı sağlarlar ve bu suretle kamu yararını gerçekleştirirler. Gereksinim duyan herkes noterlik hizmetlerinden yararlanabilir. Tüm bu özellikler göz önüne alındığından noterliğin kamu hizmeti niteliğinde olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bununla birlikte noterin idare hukuku anlamında kamu görevlisi olup olmadığı incelenmesi gereken ayrı bir husustur. Noterlik Kanunu, noterin kamu görevlisi olduğuna dair açık bir hükme yer vermemiştir; aksine noterin kamu görevlisi olmadığı Noterlik Kanunu’nda yer alan bazı hükümlerden anlaşılmaktadır. Örneğin Noterlik Kanunu’nun 151. maddenin 1. fıkrasına göre noterler, noterlikteki görevleri ile bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar. Yine Noterlik Kanunu’nun 152. maddesine göre noterler, noterlikteki görevleri yerine getirmeleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlenen suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar. Buna ilişkin diğer bir hüküm olan Noterlik Kanunu’nun 40. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesine göre noterlik dairesi, resmi daire sayılır. Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere noterler, idare hukuku anlamında kamu görevlisi değildir.
Noterlik, avukatlık gibi serbest meslektir. Bununla birlikte noterlik taşıdığı özellikler gereği diğer serbest mesleklerden farklıdır. Her şeyden önce diğer serbest mesleklerden farklı olarak noterler Adalet Bakanlığı tarafından atanır, Adalet Bakanlığınca işten el çektirilir ve noterlerin izinleri Adalet Bakanlığı tarafından verilir. Yine Noterlik Kanunu’nun 50. maddesinin 3. fıkrasına göre noterler; yaptıkları işe ilişkin ücrette pazarlık edemezler, bu kapsamda ücretlerinde indirim yapamazlar. Bunun haricinde noterde yaptırılmak istenen iş hukuka aykırı olmadıkça noter o işi reddetme veya yapmama hakkına sahip değildir.
Tüm bu açıklamalardan sonra noteri şu şekilde tanımlayabiliriz: Noter, hukuki güvenliği sağlamak ve hukuki anlaşmazlıkların doğumunu önlemek amacıyla, kamusal yetki kullanarak, hukuki işlemleri belgelendiren ve bu suretle bunlara resmiyet kazandıran serbest meslek erbabıdır.
8.3. Noterliklerin Kurulması ve Yetki Çevresi
Noterlik Kanunu’nun 2. maddesinde noterliklerin kurulması ve noterliklerin yetki çevresi düzenlenmiştir. Buna göre her asliye ve münferit sulh mahkemesinin bulunduğu yerde, o mahkemenin yargı çevresindeki noterlik işlerini görmeye yetkili olmak üzere bir noterlik kurulur (Not.K. m.2/1). Noterliğin kurulmasında yetkili olan merci Adalet Bakanlığı’dır. Ancak asliye mahkemesinin yargı çevresinin birden çok ilçeyi kapsaması durumunda, gerektiğinde diğer ilçelerde de noterlik kurulabilir (Not.K. m.2//2).
Şu kadar ki, bir ilin belediye sınırları içinde birden fazla noterlik bulunduğu takdirde, her noterlik, bağlı olduğu asliye mahkemesinin yargı çevresi ile sınırlı olmaksızın, il belediyesi sınırları içindeki bütün noterlik işlerini görmeye yetkilidir (Not.K. m.2/3). Asliye mahkemesinin kaldırıldığı ilçelerdeki birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterliklerin faaliyetleri devam eder. Bu yerlerde birden çok noterlik de kurulabilir (Not.K. m.2/4, c.1,2).
Adalet Bakanlığı, iş yoğunluğunda artış görülen yerlerde birden çok noterlik açabilir (Not.K. m.3/1). Adalet Bakanlığı bu yetkisini kullanırken bir yerdeki noterliklerin gayrisafi gelirlerinin toplamı ile iş hayatındaki gelişme ve gerilemeleri göz önünde bulunduracaktır (Not.K. m.3/2). Adalet Bakanlığı birden çok noterlik açma yetkisini kullanmadan önce Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaasını alır (Not.K. m.3/4). Adalet Bakanlığı’nın Türkiye Noterler Birliği’nin görüşünü alma zorunluluğu olmasına rağmen, Adalet Bakanlığı, Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaasıyla bağlı değildir. Adalet Bakanlığı, Türkiye Noterler Birliği’nin görüşünden farklı bir karar verebilecektir.
Adalet Bakanlığı, birden fazla noterliğin kapatılması konusunda da yetkilidir. Buna göre Adalet Bakanlığı, mevcut noterliklerden birden fazlasını, boşalmış bulunması kaydıyla kapatabilir (Not.K. m.3/3). Asliye mahkemesinin kaldırıldığı ilçelerdeki birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler ise boşalmış olması halinde, Türkiye Noterler Birliğinin teklifi üzerine Adalet Bakanlığınca kapatılabilir (Not.K. m.3/5). Adalet Bakanlığı birden çok noterlik açma yetkisini kullanırken olduğu gibi noterliklerden birden fazlasını kapatma yetkisini kullanmadan önce de Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaasını alır. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere Adalet Bakanlığı, Türkiye Noterler Birliği’nin görüşünü almak zorundadır ancak bu görüşle bağlı değildir.
Noterliklerin yetkisi konusunda Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 26.04.1973 tarih ve 14070 sayılı Genelge ile Türkiye Noterler Birliği tarafından 04.02.1974 tarih, 267 sayı ve 4 numaralı genelgeler çıkartılmıştır. Bu genelgeler gereğince bir noterlik işleminin, herhangi bir yer noterliğinde yapılabilmesi için işlemin taraflarından en az birinin ilgili noterliğin yetki çevresi içinde oturması veya iş yerinin bulunması ya da işlemin aynı sınırlar içinde yapılacak bir işe ait olması gerekmektedir.
8.4. Noterliklerin Sınıflandırılması
Noterlik Kanunu’nun 4. maddesinin 1. fıkrasına göre noterlikler dört sınıfa ayrılır. Birinci, ikinci ve üçüncü sınıf noterlikler, Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığınca sınıflandırılır (Not.K. m.4/2). Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaası Adalet Bakanlığı’na yol gösterici niteliktedir. Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaası Adalet Bakanlığı için bağlayıcı değildir. Bu sınıflandırmada, her noterliğin yetki çevresi içindeki nüfus, iş yoğunluğu ve noterlik geliri esas tutulur. Genellikle, aynı mahkemeye bağlı noterlikler aynı sınıftan sayılır (Not.K. m.4/3).
Adalet Bakanlığı, her dört yılda bir noterliklerin durumunu inceleyerek, yeniden yapacağı sınıflandırmayı Resmi Gazete ile ilan eder (Not.K. m.4/4). Dört yıllık süre içinde açılan yeni noterlikler, sürenin bitimi beklenmeden Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaası alınarak Adalet Bakanlığınca ve tahmini gayrisafi gelirleri de göz önünde tutulmak suretiyle sınıflandırılarak, Resmi Gazete ile ilan olunur (Not.K. m.4/5).
Noterlik Kanunu’nun 31. ve 32. maddelerinde dördüncü sınıf noterlikler düzenlenmiştir. Açık bulunan üçüncü sınıf bir noterliğe noter atanması mümkün olamazsa, bu noterlik, yukarıdaki sınıflandırma ve ilan hakkındaki usul uygulanmaksızın, Adalet Bakanlığınca dördüncü sınıfa indirilir (Not.K. m.31).
Dördüncü sınıf noterlikler, o yerin bağlı bulunduğu adalet komisyonunun atama önerisi yazısı üzerine, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya kâtip sınıfından bir adalet memuru tarafından geçici olarak yönetilir (Not.K. m.32/1). Bu kimselere geçici yetkili noter yardımcısı adı verilir (Not.K. m.32/2). Noterlere ait hükümler geçici yetkili noter yardımcıları hakkında da uygulanır (Not.K. m.197/1). Geçici yetkili noter yardımcıları hakkında noterlik görevlerinden dolayı verilen meslekten çıkarma cezası, bunların esas görevlerinden de çıkarılmalarını gerektirir (Not.K. m.197/2). Noterlik Kanunu’ndaki noterlerin atanması, Türkiye Noterler Birliği, topluluk sigortası, hastalık ve izne ilişkin hükümler geçici yetkili noter yardımcıları hakkında uygulanmaz (Not.K. m.197/5).
Asliye mahkemesinin bulunmadığı ilçelerde açılacak olan dördüncü sınıf noterlikler için, öncelikle hükümet konaklarında imkânlar ölçüsünde yeterli nitelikte yer ayırmakla mülki amirler görevlidir (Not.K. m.32/3).
8.5. Noterin Sınıfı ve Asgari Hizmet Süresi
Noterliklerin sınıflandırılması haricinde noterin de sınıflandırılması söz konusudur. Noterlik Kanunu’nun 4/a maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesine göre noterler üç sınıfa ayrılır.
İlk defa üçüncü sınıf bir noterliğe atanarak mesleğe girenlerin, işe başladıkları tarihte üçüncü sınıf hizmeti başlar (Not.K. m.4/a/1, c.2).
Noterin ikinci ve üçüncü sınıfta asgari hizmet süresi dörder yıldır. Bu sürenin sonunda noterin sınıfının yükselebilmesi, Adalet müfettişi tarafından hakkında düzenlenen son hal kâğıdında olumlu kanaat belirtilmiş olmasına bağlıdır (Not.K. m.4/a/2).
Noterliğin sınıfının yükseltilmesi noterin sınıfına tesir etmez (Not.K. m.4/a/3).
Sınıfı yükseltilen bir noterlikte hizmet gören noter, sınıflandırmadan önceki sınıftaki hizmet süresini doldurmamış ise, bu sürenin dolduğu tarihten itibaren; bu tarihten önce Adalet müfettişi tarafından hakkında düzenlenen son hal kâğıdında yukarı sınıfa yükselmeye yeteneği olmadığının belirtilmiş olması halinde de olumlu kanaat belirten sonraki ilk hal kâğıdının düzenlendiği tarihten itibaren, bir üst sınıf hizmeti aynı noterlikte yapmağa başlar (Not.K. m.4/a/4).
8.6. Yabancı Memleketlerde Noterlik İşleri
Yabancı memleketlerde noterlik işleri konsoloslar tarafından görülür (Not.K. m.191). Yabancı memleketlerde noterlik görevi Noterlik Kanunu’nun noterlik işlemlerine ilişkin hükümleri uyarınca konsolosluk binası içinde görülür (Not.K. m.192). Yabancı memleketlerde noterlik görevi yapanlar, noter ücreti alamazlar (Not.K. m.194). Yabancı memleketlerde usulü uyarınca yapılan noterlik işlemlerinin altındaki o memleketin yetkili merciinin imza ve mührü, konsolos tarafından onanır. Buna ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır (Not.K. m.195).
Uygulamalar
Adana 4. Noterliği birinci sınıf bir noterlik olup uzun yıllardan beri faaliyet göstermektedir. İşbu noterliğe 2019 yılında birinci sınıf noter Ahmet Arı atanmıştır.
Uygulama Soruları
1. Adana 4. Noterliği, Noterlik Kanunu’na göre ne şekilde kurulmuştur?
2. Adana 4. Noterliği, hangi mercii tarafından hangi esaslar dahilinde sınıflandırılmıştır?
3. Noter Ahmet Arı’nın ikinci sınıf noterden birinci sınıf noter olma süreci ne şekilde gerçekleşmiştir?
Bölüm Özeti
“Noterliğin Tanımı, Kurulması ve Sınıflandırılması” başlıklı bu bölümde noterliğin tarihçesi, noterliğin tanımı, noterliğin nitelikleri, noterliğin kuruluşu, noterliğin sınıflandırılması, noterin sınıfı ve yabancı memleketlerde noterlik işleri öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Hukuki güvenliği sağlamak ve hukuki anlaşmazlıkların doğumunu önlemek amacıyla, kamusal yetki kullanarak, hukuki işlemleri belgelendiren ve bu suretle bunlara resmiyet kazandıran serbest meslek erbabına ne ad verilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Avukat
(B) Hâkim
(C) Savcı
(D) Noter
(E) Zabıt Kâtibi
Cevap-1 :Noter
Soru-2 :
Roma İmparatorluğunda hem hızlı hem de güzel yazı yazanlar arasından seçilen, kamusal yazılar yanında özel kişiler arasındaki hukuki işlemleri belgelendiren ve sözleşmeleri tanzim eden kişiler aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Logogrof
(B) Burgul
(C) Tabellio
(D) Synagore
(E) Advocati
Cevap-2 :Tabellio
Soru-3 :
I. Dersaadet Ticaret Deavi Kalemi Nizamnamesi
II. Mukavelat Muharrirleri Nizamnamesi
III. Mehakim-i Nizamiye Dava Vekilleri Hakkında Nizamname
Osmanlı Devleti’nde noterlerin görevlerine ilişkin hususların düzenlenmiş olduğu nizamname yukarıdakilerden hangisi veya hangileridir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız II
(B) I-II-III
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II
Cevap-3 :I-II
Soru-4 :
(I) Noter kelimesinin kökeni Latince “notarius”tan gelmektedir. (II) Türk hukukunda noterlerin görevleri, hak ve yükümlülükleri 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nda düzenlenmiştir. (III) Noterlik bir kamu hizmetidir. (IV) Noterler kamu görevlisidir. (V) Noterlik serbest bir meslektir.
Noter ve noterliğe ilişkin olarak yukarıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
(Çoktan Seçmeli)(A) I
(B) II
(C) III
(D) IV
(E) V
Cevap-4 :IV
Soru-5 :
Noterler kaç sınıfa ayrılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bir
(B) İki
(C) Üç
(D) Dört
(E) Beş
Cevap-5 :Üç
Soru-6 :
Noterliğin kurulmasında yetkili merci aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Cumhuriyet Başsavcılığı
(C) Cumhurbaşkanlığı
(D) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
(E) Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu
Cevap-6 :Adalet Bakanlığı
Soru-7 :
I. Taraflardan en az birinin ilgili noterliğin yetki çevresi içinde oturması
II. Taraflardan en az birinin ilgili noterliğin yetki çevresi içinde iş yerinin bulunması
III. İşlemin noterliğin yetki çevresi içinde yapılacak bir işe ait olması
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri bir noterlik işleminin herhangi bir yer noterliğinde yapılabilmesi için gereken şartlardandır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) I-II
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II-III
Cevap-7 :I-II-III
Soru-8 :
Noterin ikinci ve üçüncü sınıfta asgari hizmet süresi kaçar yıldır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Birer Yıl
(B) İkişer Yıl
(C) Üçer Yıl
(D) Dörder Yıl
(E) Beşer Yıl
Cevap-8 :Dörder Yıl
Soru-9 :
Açık bulunan üçüncü sınıf bir noterliğe noter atanması mümkün olamazsa bunun sonucu ne olacaktır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bu noterlik Adalet Bakanlığınca kapatılacaktır.
(B) Bu noterlik Adalet Bakanlığınca dördüncü sınıfa indirilecektir.
(C) Bu noterlik için Adalet Bakanlığınca bir ilan açılacaktır.
(D) Bu noterlik Adalet Bakanlığınca başka bir noterlikle birleştirilecektir.
(E) Bu noterliğin faaliyetleri Adalet Bakanlığınca askıya alınacaktır.
Cevap-9 :Bu noterlik Adalet Bakanlığınca dördüncü sınıfa indirilecektir.
Soru-10 :
Noterlikler kaç sınıfa ayrılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bir
(B) İki
(C) Üç
(D) Dört
(E) Beş
Cevap-10 :Dört
9. NOTERLİĞE KABUL VE MESLEĞE GİRİŞ
Giriş
Noter olabilmek için Noterlik Kanunu’nda yer alan noterlik stajına kabul şartlarını taşıyan kişilerin noterlik stajını tamamlamaları ve noterlik belgesi almaları gerekmektedir. Bir yıl sürecek stajyerlik sürecinin ikinci altı ayı stajyerin notere vekâlet ve imza yetkisiyle kendisine verilen görevleri yerine getirdiği bir süreç olduğundan ilk altı aylık dönemde noterlikte yer alan tüm servislerin faaliyeti hakkında genel bilgilerin kazanılmış olması gerekir. Noterlik stajını başarıyla tamamlayıp noterlik belgesi alanlar Adalet Bakanlığı tarafından tutulan bir deftere kaydedilecektir.
9.1. Noterliğe Kabul Şartları
Noter olabilmek için noterlik stajını tamamlayarak noterlik belgesi almak şarttır (Not.K. m.5). Noterlik Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasında bazı kişilerin noterlik stajı yapmaksızın noter olabilecekleri düzenlemiştir. Bunlar birincisi adli yargı hâkimlik yahut savcılıklarına ya da hukuk fakültesi mezunu olup idari yargı hâkimlik veya savcılıklarına atanmış bulunanlardır. İkincisi ise avukat unvanını kazanmış olan veya Avukatlık Kanunu’na göre staj şartından bağışık olarak avukatlığa kabul olunmaya hak kazanmış bulunanlardır.
Noterlik stajı yapmaksızın noter olabilecek kişilerin Adalet Bakanlığı’na noterlik talebine ilişkin başvuru dilekçesi vermesi ve bu dilekçeye Noterlik Kanunu’nun 9. maddesinin (a), (b) ve (d) bentlerinde gösterilen belgeleri eklemeleri gerekir. Bu kişilerin Adalet Bakanlığınca gerekli görülen diğer belgeler de getirtilerek yapılan inceleme sonunda, noter olmaya engel teşkil eden bir durumları bulunmadığı anlaşıldığı takdirde, ilgililere noterlik belgesi verilir ve deftere kayıtları yapılır (Not.K. m.6/2).
9.2. Noterlik Stajına Kabul Şartları
Kanun koyucu, noterlik mesleğine giriş için gerekli olan şartları düzenlememiş; bunun yerine stajyerlik şartlarına yer vermiştir. Bu durumda noter stajyerliğine kabul şartları aynı zamanda noterlik mesleğine giriş şartları olarak kabul edilmelidir.
Noterlik Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasına göre noterlik stajına kabul edilebilmek için,
1. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
2. 21 yaşını bitirmiş ve 40 yaşını doldurmamış olmak,
3. Türk hukuk fakültelerinin birinden mezun olmak veya yabancı bir memleket hukuk fakültesinden mezun olup da, Türkiye hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden başarılı sınav vermiş bulunmak,
4. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavında başarılı olmak,
5. 14.07.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesine göre devlet memurluğuna atanmaya engel bir mahkûmiyeti bulunmamak,
6. Kesinleşmiş bir ceza veya disiplin kararı sonucunda hâkim, savcı, memur yahut avukat olmak niteliğini kaybetmiş bulunmamak,
7. Noterlik mesleğine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmamak,
8. Noterlikle ve noter stajyerliği ile birleşemeyen bir işle uğraşmamak,
Hiçbir hizmet ve görev noter stajyerliğiyle birleşemez; yargı mercilerinin vereceği işlerle, ilim ve hayır kuruluşları başkan ve üyelikleri, hakemlik, vasiyeti tenfiz memurluğu bu kapsamda değildir. Noter stajyerleri ticaret yapamazlar (Not.K. m.8’in Not.K. m.50’ye atfı).
9. Mahkeme kararı ile kısıtlanmış olmamak,
10. İflas etmiş ise itibarı iade edilmiş olmak (Hileli ve taksirli müflisler itibarları iade edilmiş olsa bile kabul olunmazlar.),
11. Hakkında aciz vesikası verilmiş ise bunu kaldırmış bulunmak,
12. Noterlik görevini devamlı ve gereği gibi yapmaya engel vücut veya akılca malul olmamak,
13. Staj yapılacak yerde yerleşim yeri bulunmak gerekir.
Noterlik stajına engel mahkumiyeti olanlar ile terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı bulunanlar noterliğe kabul edilemezler (Not.K. m.7/2).
Staj isteminde bulunan kişi hakkında noterliğe engel bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma yapılması halinde, stajyerliğe alınma isteği hakkındaki kararın bu soruşturma ve kovuşturmanın sonuna kadar bekletilmesine karar verilebilir (Not.K. m.7/3). Bununla birlikte ceza kovuşturmasının sonucu ne olursa olsun, stajyerliğe kabul isteğinin geri çevrilmesi gereken hallerde, sonuç beklenmeden istek karara bağlanır (Not.K. m.7/4).
9.3. Stajyerliğe Başvurma ve Kabul Süreci
Stajyerlik için başvurma, staj yapılacak yerdeki noterliklerin bağlı bulunduğu noter odasına verilecek bir dilekçe ile yapılır. Kanun koyucu bu dilekçeye bazı belgelerin eklenmesi gereğini kabul etmiştir. Bunlar,
a. Stajyerlik şartlarına ilişkin belgelerin onanmış ikişer örneği
b. Devlet memurluğuna atanmaya engel bir mahkûmiyeti bulunmadığına, noterlikle ve noter stajyerliği ile birleşemeyen bir işle uğraşmadığına, iflas etmişse itibarının iade edildiğine ve hakkında aciz belgesi verilmiş ise bunu kaldırmış olduğuna dair beyanname
c. O noter odasında üye olan bir noter tarafından staj isteminde bulunan kimsenin ahlaki durumu hakkında düzenlenecek tanıtma kağıdı
ç. Tebligata elverişi yerleşim yeri adresidir (Not.K. m.9/1).
Bu belgelerin birer örneği oda başkanı tarafından onaylanarak, Türkiye Noterler Birliği’ne gönderilir. Diğer örnek veya asılları odadaki dosyasında saklanır (Not.K. m.9/2).
Staj isteminde bulunan tarafından verilen beyannamenin gerçeğe aykırılığı ortaya çıktığı takdirde, bu kimse hakkında resmi mercilere yalan beyanda bulunmak suçundan dolayı ceza kovuşturması yapılır (Not.K. m.9/3).
Stajyerlik başvurusunun kabulü için iki sürecin daha gerçekleşmesi gerekmektedir:
1. Staj için başvuru talebi, talep tarihinden itibaren on gün içinde o yerin belediye ve adliyesinin uygun bir yerinde on beş gün süre ile asılmak suretiyle ilan olunur. On beş günlük süre içinde, herkes, açık delil veya vakıalar göstermek şartıyla kaydın yapılmaması için odaya itirazda bulunabilir (Not.K. m.10).
2. Oda başkanı, talebin ilanından önce odaya bağlı noterlerden birini, talepte bulunanın manevi nitelikleri taşıyıp taşımadığını ve noter stajyerliği ile birleşmeyen bir işle uğraşıp uğraşmadığını araştırarak bir rapor düzenlemek üzere görevlendirir (Not.K. m.11).
Oda yönetim kurulu, itiraz süresinin bitmesinden itibaren bir ay içinde, görevlendirilen üyenin yazılı raporunu da göz önünde tutarak, adayın stajyer listesine kabul edilip edilmemesi veya kovuşturma sonuna kadar beklenmesi hakkında gerekçeli bir karar verir (Not.K. m.12/1).
Bu karar aleyhine, oda yönetim kurulu üyeleri, kararın verildiği yer Cumhuriyet savcısı ve ilgili tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Türkiye Noterler Birliği’ne itirazda bulunabilir (Not.K. m.12/2).
Bir aylık karar süresi içinde bir karar verilmemiş olması halinde talep reddedilmiş sayılır. Bu takdirde bir aylık sürenin bitiminden itibaren on beş gün içinde, staj isteminde bulunan, Türkiye Noterler Birliğine itiraz edebilir (Not.K. m.12/3).
Oda yönetim kurulunun kabul kararı ve Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu’nun itiraz üzerine verdiği karar Adalet Bakanlığı’nın onayı ile kesinleşir. Adalet Bakanlığı kararı aleyhine staj isteminde bulunan veya Türkiye Noterler Birliği, Danıştay'a başvurabilirler (Not.K. m.12/4).
9.4. Stajın Hangi Noterin Yanında Yapılacağı ve Başlangıcı
Adalet Bakanlığı her yılın Aralık ayı içinde, açık veya boşalmış bulunan ve açılacak veya boşalacak noterliklerin sayısını göz önünde tutmak ve Türkiye Noterler Birliği’nin de mütalaasını almak suretiyle, gelecek yıl içinde kaç kişinin staja kabul edilebileceğini tespit eder. Adalet Bakanlığı bu tespitini Resmi Gazete ve stajın yapılabileceği yerlerde çıkan birer gazete ile birer defa yıl sonuna kadar yayınlar. Türkiye Noterler Birliği, Adalet Bakanlığı’nın bu kararı aleyhine Danıştay'a başvurabilir (Not.K. m.14/1).
Oda yönetim kurulu, staj isteminde bulunanın, hangi noter yanında staj yapacağını staja kabul kararında gösterir (Not.K. m.14/2).
Noterliğin boşalması veya noterin iki aydan fazla süreli bir engeli sebebiyle işinden ayrılması hallerinde oda yönetim kurulu tarafından, stajyerin başka bir noter yanında stajını tamamlamasına derhal karar verilir. Bununla birlikte stajının altı ayını doldurmuş stajyer bulunduğu yerde staja devam eder, ancak stajyerlik yaptığı noterlik kapandığı takdirde oda yönetim kurulu stajyerin başka bir noter yanında stajını tamamlamasına derhal karar verir (Not.K. m.14/3).
Noterlik stajı, listeye kayıt tarihinden itibaren başlar. İtiraz, kaydın yapılmasını durdurur (Not.K. m.13).
9.5. Staj Süreci
Noterlik stajının süresi ve stajyerlerin görevi Noterlik Kanunu’nun 15. maddesinde düzenlenmiştir.
Staj süresi bir yıldır (Not.K. m.15/1). Staj, kesintisiz olarak yapılır. Stajyerin haklı sebeplere dayanarak devam edemediği günler, engelin kalkmasını izleyen bir ay içerisinde başvurduğu takdirde, oda yönetim kurulunca tamamlattırılır (Not.K. m.15/2). Oda başkanı, haklı engeller halinde, stajyere 15 günü geçmemek üzere izin verebilir (Not.K. m.15/3).
Stajyer, staj gördüğü noterlik dairesinde, Noterlik Kanunu’nun ve Noterlik Kanunu Yönetmeliği’nin gösterdiği işleri yapmakla yükümlüdür (Not.K. m.15/4). Stajyer çalıştığı noterlikte, noterlik dairesinin mevcut servislerinde, noterin gerekli göreceği sıraya göre ve tensip edeceği sürelerde çalışmak zorundadır (Not.K.Yön. m.68/1). Stajyer ilk altı ayda, staj yaptığı noterliğin bütün servislerinde stajı tamamlayacaktır. İkinci altı aylık devrede, Noterlik Kanunu’nun notere vekâlet ve imza yetkisiyle kendisine verilen görevleri yapmak zorunda olduğundan bütün servislerin çalışması hakkında genel bilgileri kazanmış olması gerekir. Noter, stajyerin yetişmesi için lüzumlu göreceği tedbirleri alır (Not.K.Yön. m.68/3).
Noterlik Kanunu’nun 20. maddesinde noterlik stajında ücret düzenlenmiştir. Bu hükme göre noterlik stajı ücretlidir. Staj ücreti, Adalet Bakanlığı’nın da mütalaası alınmak suretiyle Türkiye Noterler Birliğince tespit olunur ve stajın başlangıç tarihinden Adalet Bakanlığınca noterlik belgesinin verildiği tarihe kadar olmak üzere Türkiye Noterler Birliği bütçesinden ödenir. Bu ücret, hâkim adaylarına yapılan aylık ödemeden fazla olamaz (Not.K.Yön. m.67/1). Stajın uzatılması halinde uzatılan süre için stajyere ücret ödenmez.
Stajyerler, staj süresi içinde Noterlik Kanunu ve Noterlik Kanunu Yönetmeliği uyarınca yaptıkları bütün işlerden dolayı, o işin asıl görevlisi gibi sorumludurlar (Not.K. m.21). Ayrıca, mesleğin vakar ve onuruna aykırı eylem ve hareketlerde bulunanlarla, görevini yapmayan veya kusurlu olarak yapan ya da görevinin gerektirdiği güveni sarsıcı hareketlerde bulunan stajyerler hakkında, noterlik hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi ve stajdan beklenen maksadın hâsıl olması amacı ile durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre Noterlik Kanunu’nun 146. maddesinde yazılı disiplin cezaları verilir (Not.K.Yön. m.70/2 c.2).
Bunun yanı sıra aşağıdaki yazılı hallerde stajyerin defterden kaydı silinir:
1. İlgilinin noterliğe atanması,
2. Stajyerin kendi isteği ile stajdan ayrılması,
3. Stajyerin ölmesi,
4. Noterliğe atanma şartlarını kaybetmesi,
5. Noterlik belgesi almak suretiyle noterlik belgesine sahip olanlar defterine kayıt edilmesi,
6. Kayıt silinmesini gerektiren bir disiplin cezası almış olması, hallerinde stajyerin staj defterinden kaydı silinir.
Noterlik belgesi alamadan staj defterinden kaydı silinen bir stajyer, müddeti ne olursa olsun, sahip olduğu bütün hakları kaybeder. Her ne sebeple olursa olsun defterden kaydı silinen stajyer yeniden staj yapmak isterse, staja yeni başlayanlar hakkındaki usuller uygulanır (Not.K.Yön. m.71).
Stajyerin ahlaki gidişi ve mesleki ehliyeti hakkında, yanında staj yaptığı noter tarafından her üç ayda bir verilecek rapor, noterin bağlı bulunduğu odaya gönderilir (Not.K. m.16/1). Altıncı ay sonunda verilecek raporda, stajyerin bir notere vekâlet edebilecek niteliği kazanıp kazanmadığı hakkındaki noterin görüşü de yer alır (Not.K.Yön. m.69/2). Bu raporlardan sonuncusu stajyerin noter olup olamayacağına veya stajın altı ay daha uzatılması lüzumuna dair kesin kanıyı da kapsar (Not.K. m.16/2).
9.6. Stajın Bitimi
Stajyerin yanında staj yaptığı noter tarafından hazırlanan son raporun noter odasına gönderilmesi üzerine noter odası başkanı, stajyerin dosyasını, kendi görüşünü de yazarak, yerleşim yeri adresi ile birlikte Türkiye Noterler Birliği Başkanlığı’na gönderir (Not.K. m.16/4). Türkiye Noterler Birliği Başkanlığı, varsa itirazını da ilave etmek suretiyle dosyayı Adalet Bakanlığına yollar (Not.K. m.16/5).
Adalet Bakanlığı tarafından, dosyanın gelmesinden itibaren 15 gün içinde, stajdan beklenen maksadın hâsıl olup olmadığına dair bir karar verilir (Not.K. m.17/1). Stajdan beklenen maksat hâsıl olmamışsa, bu karar noter yanındaki stajın altı ay daha uzatılması veya stajyerlikten çıkarma şeklinde olabilir (Not.K. m.17/2).
Stajdan beklenen maksat hâsıl olmuşsa Adalet Bakanlığı tarafından stajyere bir noterlik belgesi verilir. Bu belge, açık bulunan üçüncü sınıf noterliklerden birine atanma hakkı verir (Not.K. m.17/3).
Adalet Bakanlığı’nın vereceği kararlar aleyhinde ilgili stajyer, yanında staj yapılan noter ve Türkiye Noterler Birliği Danıştay'a başvurabilirler (Not.K. m.17/4).
9.7. Noterlik Belgesine Sahip Olanların Kaydedildiği Defter
Adalet Bakanlığı’nda tutulacak bir deftere, noterlik belgesine sahip olanlar, belge sıra numaralarına göre kaydedilir (Not.K. m.18/1). Noterlik belgesine sahip olanların:
1. Atandığı noterlikte göreve başlaması,
2. Noterliğe atanma koşullarını daimi olarak kaybetmesi,
3. Adalet Bakanlığınca yapılan tekliflerin ikisini reddetmesi veya reddetmiş sayılması,
4. Başvurması üzerine atandığı noterlik görevine başlamayarak iki defa istifa etmesi veya istifa etmiş sayılması,
5. Ölmesi, hallerinde defterdeki kaydı silinir (Not.K.Yön. m.27/1).
Defterdeki kaydı silinmiş olanların başvurmaları üzerine önceden almış oldukları belgeler iptal edilir. Yeniden başvuran, noterliğe atanma şartlarını yitirmediğini belgelendirmesi halinde noterlik belgesine sahip olanlar defterine, ilk defa başvuranlar için uygulanan usul gereğince yeniden kaydedilir ve yeni sıra numarasına göre belge verilir (Not.K.Yön. m.27/4).
Noterlik belgesine sahip olup, deftere kayıtlı bulunanlar, noter odasına verdikleri tebligata elverişli adreslerinde meydana gelen değişiklikleri de değişiklik tarihinden itibaren 15 gün içinde Adalet Bakanlığı’na bildirmekle yükümlüdürler (Not.K. m.19).
Uygulamalar
Hukuk fakültesinden mezun olan Basri Batı’nın hedefi noter olmaktır. Basri Batı, Noterlik Kanunu’nu inceledikten sonra noter olabilmek için noterlik stajı yapması gerektiğini öğrenmiş ve buna ilişkin başvurusunu yapmıştır.
Uygulama Soruları
1. Basri Batı, noterlik stajına kabul edilmek için hangi şartları taşımalıdır?
2. Basri Batı, noterlik stajına başvuruyu nereye ve ne şekilde yapacaktır?
3. Basri Batı’nın staj başvurusu üzerine ilgili mercii ne şekilde bir inceleme yapacaktır?
4. Basri Batı’nın staj süreci nasıl işleyecektir?
Bölüm Özeti
“Noterliğe Kabul ve Mesleğe Giriş” başlıklı bu bölümde noterliğe kabul şartları, noterlik stajına kabul şartları, stajyerliğe başvuru ve kabul süreci, stajın hangi noterin yanında yapılacağının nasıl belirleneceği, noterlik staj süreci, stajın bitimi ve Adalet Bakanlığı’nın tutacağı deftere kayıt öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Noterlik stajına kabul edilebilmek için gerekli olan yaş şartı aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak gösterilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) 20 yaşını bitirmiş ve 50 yaşını doldurmamış olmak
(B) 20 yaşını bitirmiş ve 45 yaşını doldurmamış olmak
(C) 21 yaşını bitirmiş ve 50 yaşını doldurmamış olmak
(D) 21 yaşını bitirmiş ve 45 yaşını doldurmamış olmak
(E) 21 yaşını bitirmiş ve 40 yaşını doldurmamış olmak
Cevap-1 :21 yaşını bitirmiş ve 40 yaşını doldurmamış olmak
Soru-2 :
I. Noterlik stajını tamamlayarak noterlik belgesi almak
II. Noterlik belgesi alarak Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na müracaat etmek
III. Noterlik belgesi alarak Türkiye Noterler Birliği’ne müracaat etmek
Noterlik Kanunu’nun 5. maddesine göre noter olabilmek için gereken şart ya da şartlar yukarıdakilerden hangisi veya hangileridir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) I-II
(C) I-III
(D) I-II-III
(E) Yalnız III
Cevap-2 :Yalnız I
Soru-3 :
I. Adi Müflis
II. Hileli Müflis
III. Taksiratlı Müflis
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri hiçbir zaman noterlik stajına kabul edilemez?
(Çoktan Seçmeli)(A) I-II-III
(B) I-II
(C) II-III
(D) I-III
(E) Yalnız II
Cevap-3 :II-III
Soru-4 :
Noter stajyerliği için başvuru hangi mercie yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
(C) Noterler Birliği
(D) Noter Odası
(E) Türkiye Barolar Birliği
Cevap-4 :Noter Odası
Soru-5 :
Noterlik stajına her yıl kaç kişinin kabul edileceği hangi merci tarafından belirlenir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
(C) Noterler Birliği
(D) Noter Odası
(E) Türkiye Barolar Birliği
Cevap-5 :Adalet Bakanlığı
Soru-6 :
Noterlik stajı süresi kaç yıldır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Beş Yıl
(B) Dört Yıl
(C) Üç Yıl
(D) İki Yıl
(E) Bir Yıl
Cevap-6 :Bir Yıl
Soru-7 :
Noterlik belgesine sahip olup, deftere kayıtlı bulunanlar, noter odasına verdikleri tebligata elverişli adreslerinde meydana gelen değişiklikleri de değişiklik tarihinden itibaren kaç gün içinde bildirmekle yükümlüdürler?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yedi Gün
(B) On Beş Gün
(C) Yirmi Gün
(D) Otuz Gün
(E) Altmış Gün
Cevap-7 :On Beş Gün
Soru-8 :
Noter odası başkanı, haklı engeller halinde, noter stajyerine kaç günü geçmemek üzere izin verebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yedi Gün
(B) On Beş Gün
(C) Yirmi Gün
(D) Yirmi Beş Gün
(E) Otuz Gün
Cevap-8 :On Beş Gün
Soru-9 :
I. Terör örgütleriyle iltisaklı veya irtibatlı bulunanlar
II. Taksiratlı müflis olup itibarı iade edilmiş olanlar
III. Vasiyeti tenfiz memuru olanlar
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri noterlik stajına kabul edilemezler?
(Çoktan Seçmeli)(A) I-II-III
(B) II-III
(C) I-III
(D) I-II
(E) Yalnız I
Cevap-9 :I-II
Soru-10 :
Noterlik belgesi aşağıdakilerden hangisi tarafından verilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noter Odası
(B) Türkiye Noterler Birliği
(C) Adalet Bakanlığı
(D) İç İşleri Bakanlığı
(E) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Cevap-10 :Adalet Bakanlığı
10. NOTERLİĞE ATAMA
Giriş
Boşalan, açılan veya dördüncü sınıftan üçüncü sınıfa geçirilen noterliğe atama yapılabilmesi için Adalet Bakanlığı tarafından Resmi Gazete’de ilan yapılacaktır. Elinde noterlik belgesi bulunanlar, işbu noterliğe atanabilmek için, başvuruda bulunabilecektir. Noter sıfatı, noterliğe atama kararının tebliğiyle kazanılacaktır. Noterlik görevi başta ölüm, yaş haddi ve istifa gibi sebeplerle sona erebilecektir. Noterliğe atananların yerine getirmekle yükümlü oldukları bazı hususlar söz konusudur.
10.1. Noterliğe Atama İçin İlan ve Başvuru Usulü
Bir noterliğe atama yapılabilmesi için öncelikle Adalet Bakanlığı tarafından ilan yapılması gerekir. Adalet Bakanlığı; boşalan, açılan veya dördüncü sınıftan üçüncü sınıfa geçirilen noterlikler için Resmi Gazete’de ilan yapar (Not.K. m.22/1). Ancak bir noterlik yaş tahdidi sebebiyle boşalacak ise noterin yaş tahdidine tabi tutulmasından önce bu noterlik için ilan yapılması zorunludur (Not.K. m.22/2).
Yapılacak ilanda, boşalan ve üçüncü sınıfa geçirilen noterliğin bir evvelki yıla ait gayrisafi geliri, açılan noterliğin ise emsallerine göre Adalet Bakanlığınca tahmin edilecek gayrisafi geliri ve isteklilerin hangi belgelerle birlikte başvurmaları gerektiği gösterilir (Not.K. m.22/3).
İlan edilen noterliğe başvurmak isteyenlerin taleplerine ilişkin dilekçenin yanında;
1. Noterlik Kanunu’nun 7. maddesinde yer alan şartlardan 1., 5. ve sonraki bentlerde yazılı şartları kaybetmediklerini gösterir belgeleri ve
2. Başvuranın erkek olması halinde askerlik hizmetini yaptığına veya askerlik hizmetine elverişli olmadığına ilişkin belgeyi sunmaları gerekir.
İlan edilen noterliğe başvurmak isteyenler, hazırladıkları dilekçeleri ve belgeleri, Adalet Bakanlığı’na veya Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere bulundukları yer Cumhuriyet Savcılığına vereceklerdir (Not.K. m.23/1). Belgelerde noksanlık bulunması halinde Adalet Bakanlığınca verilen süre içerisinde noksan belgelerini tamamlamayan kişilerin başvuru talebi dikkate alınmaz (Not.K. m.23/2). Başvurduğu tarihte noter olanlar hakkında bu usul uygulanmayacaktır (Not.K. m.23/3).
10.2. Noterliğe Atanma
Birinci sınıf noterliğe birinci sınıf; ikinci sınıf noterliğe birinci veya ikinci sınıf; üçüncü sınıf noterliğe birinci, ikinci veya üçüncü sınıf noterler arasından, Adalet Bakanlığı’nca Resmi Gazete’de yapılan ilanları izleyen bir ay içinde başvuran isteklilerden birisi, Adalet Bakanı tarafından atanır (Not.K. m.27/1 c.1).
Adalet Bakanlığı tarafından üçüncü sınıf noterliğe ilişkin bir ilan yapıldıysa, üçüncü sınıf noterliğe atanabilecek kişi ancak noterlik belgesi almış olanlardır (Not.K. m.24/1). Adalet Bakanlığı, Resmî Gazete’de ilan tarihinden itibaren bir ay tamamlandıktan ve her halde eksik belgelerin tamamlanması için verilen sürenin bitiminden sonra isteklilerden noter belgesine sahip olanların kaydedildiği defterdeki sırada en önde bulunanı, engel bir hali olmamak şartıyla noterliğe atar (Not.K. m.24/2). Bununla birlikte burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Noterlik belgesi sahiplerinin üçüncü sınıf bir noterliğe atanabilmesi, üçüncü veya daha üst sınıf noter isteklilerin bulunmamasına bağlıdır (Not.K. m.27/1 c.2).
İkinci ve üçüncü sınıf noterliklere atamada bir üst sınıftan olan noterlerin atanma isteği diğer isteklilere tercih edilir. Bulunduğu noterlikte iki yılını doldurmamış bulunan noterlerin atanma isteği nazara alınmaz.
Atama yapılırken aynı sınıftan noterlerin meslekteki kıdemleri esas alınır. Kıdemde eşitlik halinde Adalet Bakanlığınca verilen noterlik belge sıra numarası önce olan tercih edilir (Not.K. m.27/2).
10.3. Atamadan Önce Vazgeçme
Adalet Bakanlığı’nın yapmış olduğu ilan üzerine atanma veya nakil talebiyle dilekçe sunanlar bu taleplerinden vazgeçebilirler. Ancak Noterlik Kanunu’nun 28. maddesinde buna ilişkin bir sınırlama getirilmiştir.
Adalet Bakanlığı tarafından yapılan ilan üzerine; atanma veya nakil talebinde bulunanlar, ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün içinde vazgeçme dilekçesi verdikleri takdirde bu talepleri değerlendirilecektir. Eğer vazgeçme dilekçesi ilan süresinin bitiminden itibaren on beş gün sonra verildiyse bu dilekçe atama işleminde dikkate alınmaz ve atama gerçekleşebilir. Vazgeçme dilekçesi Adalet Bakanlığına veya Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Cumhuriyet başsavcılıklarına verilir.
10.4. Noterin Göreve Başlaması
Noter sıfatı, noterliğe atama kararının tebellüğü ile kazanılır. Kendi sınıfında veya yukarı sınıfta başka bir noterliğe atanan veya nakledilen noter, atama yahut nakledilme kararını tebellüğ ettiği tarihte yeni noterlik sıfatını kazanmakla beraber eski noterlik sıfatı da sona erer (Not.K. m.30/1).
Bir noterliğe atanan veya nakledilenler, atama veya nakledilme kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde yeni görevlerine başlamak zorundadır. Atama veya nakledilme kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde, haklı bir sebep olmaksızın, görevine başlamayan noter noterlik mesleğinden istifa etmiş sayılır (Not.K. m.30/2). Ancak meslekte bulunanlar için yeni noterlikte işe başlama süresi, ayrıldıkları noterliğin devir ve teslim işleminin tamamlandığı tarihten itibaren işlemeye başlar (Not.K. m.30/4).
Bir noterliğe atanan kişi, atama veya nakil kararının kendisine tebliğinden önce Adalet Bakanlığı’na veya Cumhuriyet Savcılığına vereceği bir dilekçe ile talebinden vazgeçtiğini bildirebilir. Bu şekilde üç defa vazgeçenlerin daha sonraki atanma istekleri dikkate alınmaz. Bunlar noterlik belgesi sahibi ise belgeleri iptal edilir. Atanma kararının tebliğinden önceki vazgeçmelerde yeniden ilan yapılmaksızın mevcut isteklilerden biri, Noterlik Kanunu’ndaki usule göre noterliğe atanır (Not.K. m.30/3).
10.5. Noterlik Görevinin Sona Ermesi
Noterlik Kanunu’nun farklı maddelerinde noterlik görevinin sona erebileceği haller düzenlenmiştir. Buna göre noterlik görevinin sona ereceği halleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Noterin ölmesi durumunda noterlik görevi sona erer.
2. Noter istifa etmek suretiyle noterlik mesleğinden ayrılabilir. İstifa yolu ile meslekten ayrılan bir noter, ayrıldığı tarihten itibaren altı ay geçmedikçe atanma talebinde bulunamaz (Not.K. m.29/4). İkinci defa istifa yolu ile meslekten ayrılanlar, bir daha noterliğe atanamazlar (Not.K. m.29/5).
3. Noterlik Kanunu’nda noterin istifa etmiş sayıldığı haller düzenlenmiştir. Bu hallerde de noterlik görevi sona erecektir. Bunlar:
a. Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere bir noterliğe atanan veya nakledilenler, atama veya nakledilme kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde yeni görevlerine, haklı bir sebep olmaksızın göreve başlamadıkları takdirde noterlik mesleğinden istifa etmiş sayılır.
b. Atanma yahut nakledilme isteminden vazgeçme dilekçesinin, atama ve nakil kararının kendisine tebliğinden sonra Adalet Bakanlığı’na veya Cumhuriyet Savcılığına verilmesi halinde, bu kimse noterlik mesleğinden istifa etmiş sayılır (Not.K. m.30/2).
c. Noterlik dairesini Adalet Bakanlığınca tespit edilen yer dışında açan veya çalışmakta olduğu noterliği bu yer dışına nakleden noterlere, Adalet Bakanlığınca noterlik dairesini tespit edilen yer sınırları içine taşıması için bir aylık süre verilir. Bu süre içinde noterliğini tespit edilen yer sınırları içine taşımayan noter, görevinden istifa etmiş sayılır ve noterlik dairesi, Türkiye Noterler Birliği’nin gözetiminde tespit edilen yer sınırları içine nakledilir (Not.K. m.30/5).
ç. Teminat paralarını süresi içinde yatırmayan veya noksan yatıran notere, Adalet Bakanlığınca teminatını tamamlaması için bir ayı geçmemek üzere uygun bir süre verilir. Bu süre içinde de teminatını tamamlamayan noter istifa etmiş sayılır (Not.K. m.38/6).
d. Haklı bir engeli olmaksızın, yıllık iznini 15 gün geçiren noter istifa etmiş sayılır (Not.K. m.58).
4. Noterler 65 yaşını tamamladıklarında, yaş tahdidine tabi tutulurlar. Yaşın hesabında Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun hükümleri kıyasen uygulanır (Not.K. m.56).
5. Noterin başka bir noterliğe atanması veya nakledilmesi durumunda atama yahut nakledilme kararını tebellüğ ettiği tarihte yeni noterlik sıfatını kazanmakla beraber eski noterlik sıfatı da sona erer (Not.K. m.30/1).
6. Noterin, Noterlik Kanunu’nun 7. maddenin ikinci bendi hariç olmak üzere, bu maddede yazılı yetenek ve şartlardan birini kaybetmiş olması halinde Adalet Bakanlığınca görevine son verilir (Not.K. m.196).
7. Noterin, Adalet müfettişleri tarafından yapılan teftişler sonunda hakkında düzenlenen, birbirini izleyen son iki hal kâğıdında meslekte yeterli olmadığı belirtilmiş ve son teftişten itibaren en az altı ay hizmet gördükten sonra yaptırılacak üçüncü teftişte de Adalet müfettişinin meslekte yeterli olmadığı kesin kanısına varmış olması halinde Adalet Bakanlığınca görevine son verilir (Not.K. m.196).
8. Son hal, noterin, Noterlik Kanunu m.126/E’ye göre bir daha atanmamak üzere noterlikten çıkarılması şekilde bir disiplin cezası almasıdır.
10.6. Noterlerin Ant İçmeleri
İlk defa noterliğe atananlar, işe başlamadan önce, ant içeceklerdir. Ant bağlı bulunan asliye hukuk veya münferit sulh mahkemesinde yerine getirilir. Noterler, kendilerine verilen bu görevi doğru ve tarafsız olarak yapacaklarına dair vicdan ve namusları üzerine ant içerler. Ant sırasında üç nüsha tutanak tutulur. Üç nüsha tutanağın bir nüshası Adalet Bakanlığı’na gönderilir. Diğer nüshalardan biri Cumhuriyet Savcılığında, diğeri de noterlikteki dosyasında saklanır (Not.K. m.37).
10.7. Noterlerin Teminat Vermeleri
Noterlik mesleğine girenler, göreve başladıkları tarihten itibaren iki ay içinde, noterliğin bir yıllık gayrisafi gelirinin % 5'i nispetinde teminat verirler. Teminat yalnız para olabilir (Not.K. m.38/1). Yeni açılacak olan noterliklerin teminatı noterliğin ilanında gösterilen tahmini gayrisafi geliri üzerinden ödenir (Not.K. m.38/2).
Noterler, ilk yılı takip eden yıllarda da bir önceki yıla ait fiili gayrisafi gelirlerinin % 1 ini o yılın Şubat ayı sonuna kadar teminat olarak verirler (Not.K. m.38/3).
Teminat parası, sermayesinin yarısından fazlası Devlete ait bulunan milli bir bankaya yatırılır (Not.K. m.38/4). Teminat parasının yatırılabileceği bankalar Noterlik Kanunu Yönetmeliği’nin 76. maddesinin 1. fıkrasında ismen gösterilmiştir. Bununla birlikte bu bankalardan bir kısmı şu anda varlıklarını devam ettirmemektedir. Bir noterliğin teminat parası, o noterliğin bulunduğu yerde mevcut, Yönetmelikte gösterilen banka şubelerinden herhangi birinde ( … Noterliği Teminat Hesabı) adı ile açtırılacak hesaba yatırılır. Her yıl yatırılması öngörülen teminat tutarları da aynı hesaba eklenir (Not.K. Yön. m.76/2). Bu hesap noter tarafından açılır ve “Adalet Bakanlığı veya Cumhuriyet Savcılığından talimat verilmedikçe bu hesaptan para çekilemez” şerhinin konulması da noterce bankaya bildirilir (Not.K. Yön. m.76/3). İlgili noter, teminat hesabını açtırdığı bankanın adını ve hesap numarasını, hesabın açıldığı tarihten itibaren en geç on gün içinde Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na ve Türkiye Noterler Birliği’ne bildirmekle yükümlüdür (Not.K. Yön. m.76/4).
Teminat parası noterlerin görevleri dolayısıyla sebep olabilecekleri zararlara ve bu yüzden haklarında verilebilecek para cezasına karşılık teşkil eder. Bu paralar başkasına temlik edilemez ve rehin olarak bırakılamaz. Haciz, noterliğin devri işlemi sırasında alıkonulacak miktardan artakalanı için mümkündür (Not.K. m.38/5).
Teminat paralarını süresi içinde yatırmayan veya noksan yatıran notere, Adalet Bakanlığınca teminatını tamamlaması için bir ayı geçmemek üzere uygun bir süre verilir. Bu süre içinde de teminatını tamamlamayan noter istifa etmiş sayılır (Not.K. m.38/6).
10.8. İmza ve Mühür Örnekleri
Noterler, göreve başladıkları tarihten itibaren 15 gün içinde, noterlik mührü ile imzalarının üçer örneğini, bulundukları yerin valiliğine göndermekle yükümlüdür (Not.K. m.39/1).
İmza yetkisi verilenlerin imzalarının birer örneği de, yetki belgesinin düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün içinde valiliğe gönderilir (Not.K. m.39/2).
Uygulamalar
Boşalan üçüncü sınıf noterliğe ilişkin Resmi Gazete’de yapılan ilanı gören Ahmet Arı, bu noterliğe atanması için başvuruda bulunmuştur. Yapmış olduğu başvuru üzerine 05.02.2020’de atandığına ilişkin karar kendisine tebliğ edilmiştir.
Uygulama Soruları
1. Ahmet Arı ilan üzerine başvurusunu ne şekilde ve hangi merciye yapacaktır?
2. Ahmet Arı noterliğe ataması yapılmadan önce talebinden vazgeçebilir mi?
3. Ahmet Arı noterlik sıfatını ne zaman kazanmıştır?
4. Ahmet Arı görevine ne zaman başlamalıdır?
5. Ahmet Arı atanmasını takiben hangi yükümlülükleri yerine getirmelidir?
Bölüm Özeti
“Noterliğe Atama” başlıklı bu bölümde noterliğe atama için Adalet Bakanlığınca yapılan ilan, bu ilan üzerine atanmak isteyen ilgililerin başvuru usulü, atamaya ilişkin esaslar, atama gerçekleşmeden atanma talebinden vazgeçme, noterlik görevinin sona ereceği haller ve atanan noterin yerine getirmesi gerekli olan ant içme, teminat yatırma, imza ile mühür örnekleri gönderme yükümlülükleri öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Boşalan bir noterliğe noter atanabilmesi için gereken ilan hangi merci tarafından yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
(B) Boşalan Noterliğin Bulunduğu Yerdeki Noter Odası
(C) Türkiye Noterler Birliği
(D) Adalet Bakanlığı
(E) İç İşleri Bakanlığı
Cevap-1 :Adalet Bakanlığı
Soru-2 :
İlan edilen noterliğe yapılan başvuru sırasında belgelerde eksiklik bulunmasının sonucu ne olacaktır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Başvuru talebi dikkate alınmaz.
(B) Eksik belgeler tamamlanmadan başvuru kabul edilir.
(C) Başvurana eksik belgeleri tamamlaması için süre verilir; bu süre içinde eksik belgeleri tamamlamazsa başvuru talebi dikkate alınmaz.
(D) Belgeler başvuruyu kabul eden merci tarafından re’sen tamamlanır.
(E) Hiçbiri
Cevap-2 :Başvurana eksik belgeleri tamamlaması için süre verilir; bu süre içinde eksik belgeleri tamamlamazsa başvuru talebi dikkate alınmaz.
Soru-3 :
Bulunduğu noterlikte kaç yılını doldurmamış bulunan noterlerin atanma isteği nazara alınmaz?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bir Yıl
(B) İki Yıl
(C) Üç Yıl
(D) Dört Yıl
(E) Beş Yıl
Cevap-3 :İki Yıl
Soru-4 :
Noter sıfatı ne zaman kazanılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noterliğe atama kararının tebliğiyle kazanılır.
(B) Noterliğe atama kararıyla kazanılır.
(C) İlan edilen noterliğe başvuruyla kazanılır.
(D) Noterlik teminatının yatırılmasıyla kazanılır.
(E) Ant içmeleriyle kazanılır.
Cevap-4 :Noterliğe atama kararının tebliğiyle kazanılır.
Soru-5 :
Atanmadan vazgeçme dilekçesi Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere hangi mercie verilebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu
(B) Cumhuriyet Başsavcılığı
(C) Türkiye Noterler Birliği
(D) Asliye Hukuk Mahkemesi
(E) Noter Odası
Cevap-5 :Cumhuriyet Başsavcılığı
Soru-6 :
I. Noterin Ölmesi
II. Noterin İstifa Etmesi
III. Noterin Yıllık İzne Çıkması
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri noterlik görevinin sona ereceği haller içerisindedir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) I-II-III
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II
Cevap-6 :I-II
Soru-7 :
Noterler kaç yaşını tamamladıklarında yaş tahdidine tâbi tutulurlar?
(Çoktan Seçmeli)(A) 55
(B) 60
(C) 65
(D) 67
(E) 70
Cevap-7 :65
Soru-8 :
İlk defa noterliğe atananlar, işe başlamadan önce, kendilerine verilen bu görevi doğru ve tarafsız olarak yapacaklarına dair vicdan ve namusları üzerine nerede ant içerler?
(Çoktan Seçmeli)(A) Cumhuriyet Başsavcılığında
(B) Bölge Adliye Mahkemesi Adalet Komisyonunda
(C) Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonunda
(D) Bağlı Bulundukları Asliye Hukuk veya Münferit Sulh Hukuk Mahkemesinde
(E) Türkiye Noterler Birliğinde
Cevap-8 :Bağlı Bulundukları Asliye Hukuk veya Münferit Sulh Hukuk Mahkemesinde
Soru-9 :
Noterler, mesleğe girdikleri ilk yılı takip eden yıllarda bir önceki yıla ait fiili gayrisafi gelirlerinin yüzde kaçını teminat olarak verirler?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yüzde Bir
(B) Yüzde İki
(C) Yüzde Üç
(D) Yüzde Dört
(E) Yüzde Beş
Cevap-9 :Yüzde Bir
Soru-10 :
Noterler, göreve başladıkları tarihten itibaren kaç gün içinde, noterlik mührü ile imzalarının üçer örneğini, bulundukları yerin valiliğine göndermekle yükümlüdür?
(Çoktan Seçmeli)(A) On Gün
(B) On Beş Gün
(C) Yirmi Gün
(D) Otuz Gün
(E) Altmış Gün
Cevap-10 :On Beş Gün
11. NOTERLİK DAİRESİ VE NOTERLİK DAİRESİ PERSONELİ
Giriş
Noterlik faaliyeti noterlik dairesinde yürütülür. Noterlik dairesi bölümlere ayrılır. Noterlik dairesi resmi daire sayılır. Noterlik dairesinin tüm giderleri notere aittir. Noterlik dairesinde noter haricinde, personel olarak, yeter sayıda kâtip ve hizmetli çalışır. Noterliğin boşalması, noterin geçici bir süreyle işten ayrılması ve noterin haklı bir engel nedeniyle işten ayrılması hallerinde noterliğin vekaleten yönetilmesi söz konusu olacaktır. Bunun haricinde, noter, kendisine yardım etmek üzere Noterlik Kanunu’nda sayılmış olan kişilere imza yetkisi verebilir.
11.1. Noterlik Dairesinin Niteliği ve Yerinin Tespiti
Noterlik dairesi, noterliğin faaliyetlerini yürüttüğü yerdir. Noterlik dairesi bağımsız bir bina olabileceği gibi bir binanın bir dairesi veya bir dairenin münasip bir bölümü de olabilir (Not.K. Yön. m.6/3). Noterlik Kanunu’nun 40. maddesinin 1. fıkrasının 1. cümlesine göre noterlik dairesi, resmi daire sayılır. Noterlik dairesinin bulunduğu bina veya binaların kira sözleşmeleri, daire adına noter tarafından yapılır (Not.K. m.40/1 c.2, Not.K. Yön. m.5/1). Noterlik dairesinin her türlü gideri notere aittir (Not.K. m.40/2). Noterlik dairesinin kirası, aydınlatma, ısıtma, kırtasiye, personel ücretleri, sigorta primleri, iş yeri ile ilgili vergi, resim ve harçlar, görevin yapılabilmesi için başkalarına gördürülen iş karşılığı ödenen ücretler, döşeme ve demirbaş amortismanları, görevle ilgili PTT ücretleri ve vergi mevzuatına göre gider kaydı mümkün olan sair harcamalar noterlik giderleridir (Not.K. Yön. m.5/5).
Her asliye ve münferit sulh mahkemesinin bulunduğu yerde kurulan noterlik dairesinin yeri, o noterliğin bağlı bulunduğu noter odası ile mahalli Cumhuriyet Savcılığının düşüncesi alındıktan sonra Adalet Bakanlığınca tespit edilir (Not.K. Yön. m.2/1). İlgili oda Adalet Bakanlığı’na görüşünü bildirmeden önce açılacak noterliğin yerinin tespiti için bir üyesini görevlendirebilir. Bu üye incelemesini bir rapor ile odaya bildirir. Oda saptayacağı görüşünü, varsa belgeleri ile birlikte noterliğin bulunduğu yer Cumhuriyet Savcılığına gönderir. Cumhuriyet Savcılığı da gerekli gördüğü araştırma ve incelemeleri yaptıktan sonra kendi görüşü ile birlikte evrakı Adalet Bakanlığı’na yollar (Not.K. Yön. m.2/2). Noterlik dairesinin iş merkezlerinde, mümkün olduğu oranda mahkemelere ve bankalara yakın yerlerde açılması hususu göz önünde tutulur (Not.K. Yön. m.2/3).
Bir noterliğin yerinin değiştirilmesinde de aynı usul uygulanır. Dairesinin yerini değiştirmek isteyen noter, gerekçe göstermek suretiyle Adalet Bakanlığına başvurur. Bir noterlik dairesinin yerinin değiştirilmesi, noterin muvafakati ve ilgili odanın görüşü alınmak suretiyle Türkiye Noterler Birliğince de istenebilir. Yangın, su baskını ve benzeri tabii afetler nedeniyle yer değiştirmek ve iş yerini tahliye etmek mecburiyetinde kalan noter, tayini sırasında belirlenen bölge içerisinde kalmak şartıyla Adalet Bakanlığı’na, odaya ve Cumhuriyet Savcılığına haber vermek suretiyle çalışma yerini değiştirebilir (Not.K. Yön. m.3).
Noterler, noterlik işlemlerini dairelerinde yaparlar. Şu kadar ki, işlemin dairede yapılması gecikmeye sebep olur veya başka bir zorluk arz ederse, sebebi iş kâğıtlarında gösterilmek suretiyle daire dışında da işlem yapılabilir (Not.K. m.83/1). Aynı yetkiyi, işlemin yapıldığı tarihte öncelikle imzaya yetkili bulunan kimse de taşır (Not.K. m.83/2).
11.2. Noterlik Dairesinin Bölümleri
Noterlik dairesi, noterliğin sürekli faaliyet gösterdiği yer olup noter çalışma, servisler, bekleme ve arşiv bölümlerinden oluşur.
Her daire, o yerdeki noterlik işlerinin yoğunluğu göz önünde tutularak, işlerin rahat görülmesini sağlayacak ve iş sahiplerinin kolaylıkla işlerini gördürebilecekleri nitelikte olmalıdır.
Noter çalışma bölümü, noterlik dairesinde noterin oturduğu yerdir. Daire içinde ayrı bir oda olabileceği gibi aynı yerde gereğine göre ve noterlerin tensip edeceği şekilde diğer yerlerden ayrılmış bir bölüm de olabilir. Bununla birlikte noter odasının imkân dâhilinde diğer bölümlerle irtibatlı ve bölümleri daimi surette gözetim altında tutabilecek durumda olması gerekir.
Servisler bölümü, noterlik işlemlerinin görüldüğü ve personelin çalıştığı yerdir. Başkâtiplik, hesap işleri, vezne, yazı işleri ve tebligat işleri servislerinden oluşur. Servislerle bekleme bölümlerinin birbirine karışmamasına dikkat olunur. İş yoğunluğu ve noterliğin sınıfı göz önünde tutularak servisleri azaltma veya çoğaltma noterin takdir ve yetkisi içindedir.
Bekleme bölümü, iş sahiplerinin işlerini gördürürken bekleyecekleri yerdir.
Arşiv bölümü, noterlik evrak ve defterlerinden kanun ve yönetmeliklerin tespit ettiği süreler sonuna kadar saklanması öngörülenlerin saklandığı yerdir. Bu bölüm noterlik dairesinin içinde olabileceği gibi daire dışında bir yerde de olabilir.
11.3. Noterlik Personeli
Noterlik dairesi personeli, noterin emri altında bulunan işe yeter sayıdaki kâtip ve hizmetliden meydana gelir (Not.K. m.42/1). En az iki kâtip bulunan noterliklerde, bunlardan biri başkâtiplik görevini yapar (Not.K. m.42/2). Başkâtipler ve kâtipler noterliğin her işinde fiilen çalışmak zorundadırlar. Odacı, temizleyici ve bekçilik gibi işlerde çalışanlar, hizmetlidir. Bunlar dışındaki tüm personel hangi serviste çalışırsa çalışsın noter kâtibidir. Hizmetliler, katip görevinde kullanılamaz (Not.K. m.46). Kâtip ve hizmetli adedi ile servis durumunu işlerin yoğunluğuna göre noter tayin eder.
Başkâtip noterlik dairesi personelinin şefidir. Noterlik dairesinde bulunan evrak, defter ve demirbaş eşyadan noterle birlikte başkâtip sorumludur (Not.K. m.43).
11.3.1. Noter Kâtibi Olabilme Şartları
Noter kâtibi olabilme şartları Noterlik Kanunu’nun 44. maddesinde ve Noterlik Kanunu Yönetmeliği’nin 9. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre noter kâtibi olabilmenin şartları şunlardır:
a. Türk vatandaşı olmak,
b. Devlet Memurları Kanunu’nun 40. maddesindeki yaş hadlerinde bulunmak,
c. Ortaokulu bitirmiş olmak,
ç. Kamu haklarından mahrum bulunmamak,
d. Ağır hapis veya 6 aydan fazla veyahut affa uğramış olsalar bile, zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanmak, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı bir fiilden dolayı hapis cezasından hükümlü bulunmamak,
e. Erkeklerde askerlikle ilgisi bulunmamak,
f. Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek bir sakatlığı olmamak,
g. Hizmet göreceği sınıf için Devlet Memurları Kanunu’nun 36. ve 41. maddelerinde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarından birinden diploma almış olmak,
ğ. Görev ve çalışma yönetmeliklerinde belirtilen diğer şartlara haiz olmak,
h. Ceza ve disiplin kararı ile meslekten çıkarılmamış olmak,
ı. Altı aylık adaylık süresini geçirmek ve yeterliliği noter tarafından onaylanmaktır.
Görüldüğü üzere noter kâtibi, altı aylık bir adaylık süresi geçirecektir. Bu sürenin akabinde noter kâtibi olabilmek için yeterliliğin noter tarafından onaylanması gerekir (Not.K m.44/1). Altı ay sonunda noter tarafından aday hakkında bir rapor düzenlenir. Bu raporda adayın yeterliği onaylanmışsa aday noter kâtibi olur. Durum siciline işlenmek üzere rapor ile birlikte odaya bildirilir. Yeterliği onaylanmayan aday altı ay daha çalıştırılabilir. Yine başarı gösteremezse o noterlikte çalıştırılamaz (Not.K. m.44/2). Bu takdirde noter, adayın çalıştığı servisleri ve süresini ve adayın yeterliliğinin neden onaylanmadığını gerekçeli olarak açıklayacağı bir raporu odaya gönderir. Türkiye Noterler Birliği veya odalar tarafından açılacak kursları bitirenler, adaylığa öncelikle alınırlar (Not.K. m.44/3).
11.3.2. Kâtip Adaylarıyla Sözleşme Yapma Zorunluluğu ve Kâtiplik Sözleşmesi
Noterler, kâtip adaylarını en az bir yıl süreli bir sözleşmeyle işe alırlar. Sözleşmede açıkça yazılmasa bile noterin, adaylık süresinin bitimini takip eden 15 gün içinde, adayın yetersizliği sebebiyle feshi ihbar hakkı saklıdır. Adaylık süresinin uzatılması halinde de aynı şekilde feshi ihbar hakkı mevcuttur.
Feshi ihbar süresi içinde sözleşme feshedilmemiş veya adaylık uzatılmamış bulunursa, bu sürenin sonundan itibaren sözleşme, kâtiplik sözleşmesi halinde devam eder.
Noter kâtibi ve noter kâtip adayıyla yapılacak sözleşme dört nüsha olarak düzenlenir ve düzenlendiği tarihten itibaren 15 gün içinde bir nüshası noter odasına, ikinci nüshası bölge çalışma müdürlüğüne gönderilir. Diğer nüshalardan biri noterde, diğeri kâtip veya adayda kalır. Odaya gönderilen nüshaya, adayın Devlet Memurları Kanunu’ndaki şartlara sahip olduğunu gösteren belgelerin onaylı birer örneği de eklenir.
Kâtip adayı ile yapılan sözleşmenin kâtiplik sözleşmesi haline geldiği veya sözleşmenin herhangi bir sebeple ortadan kalktığı hususları da, bu durumların ortaya çıktığı tarihten itibaren 15 gün içinde noter tarafından odaya bildirilir.
Bu usule aykırı hareket eden noterlere, kusursuz oldukları anlaşılmadığı takdirde, ilk defasında en az kınama cezası verilir.
Noter kâtibi ve adayına verilmiş olan meslekten çıkarma cezasının kesinleşmesi halinde, kâtiplik veya adaylık sözleşmesi, kesinleşme tarihinde kendiliğinden feshedilmiş sayılır. Kâtip ve adayın bu sebeple noterden herhangi bir tazminat talep etmesi mümkün değildir.
11.3.3. Noterlik Personelinin Hakları
Kâtipler ve hizmetliler ile noter arasındaki hizmet akdinden doğan münasebetler, Noterlik Kanunu’nda aksine hüküm bulunmadıkça İş Kanunu’na tabidir (Not.K. m.48).
Noterler, yanlarında çalıştırdıkları kâtip ve hizmetlilere, noterlik işlerinde çalışmaları karşılığı olarak aylık ücret öderler (Not.K. Yön. m.14/1). Kâtiplere ve hizmetlilere ilk işe başlamada asgari ücretten az ücret verilemez. Kâtipler ve hizmetliler 65 yaşını tamamladıklarında yaş tahdidine tabi tutulurlar. Kâtiplere ve hizmetlilere kanunlar ve Türkiye Noterler Birliği organlarının tespit edeceği usuller dairesinde kıdem tazminatı verilir.
Noter tarafından, noterlikte en az 1 yıl hizmeti bulunan kâtip ve hizmetlilere aşağıdaki esaslara göre yıllık izin verilir:
a. 1 yıldan 5 yıla kadar (5 yıl dahil) hizmeti bulunanlara 15 gün,
b. 5 yıldan 15 yıla kadar (15 yıl dahil) hizmeti bulunanlara 20 gün,
c. 15 yıldan fazla hizmeti bulunanlara 1 ay.
Bir yıllık hizmet süresinin hesabında kâtiplerin adaylık süresi de nazara alınır. Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.
Yıllık izinlerini noterliğin bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara, gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere 7 güne kadar ek bir izin verilmesi zorunludur.
Haklı bir mazereti bulunmak şartıyla kâtip ve hizmetlilere, noter tarafından, gidiş geliş dâhil olmak üzere, yılda en çok on gün izin verilebilir. Bu şekilde alınan izinler toplamı on günü aştığı takdirde, aşan miktar yıllık izinden düşülür.
Bu şekillerde izinli bulundukları süre içinde kâtip ve hizmetliler ücretlerini tam olarak alırlar.
Bu süreler toplu iş sözleşmeleri ve hizmet akitleri ile artırılabilir.
11.4. Notere Vekâlet
11.4.1. Boşalan Noterliğin Vekâleten Yönetimi (Not.K. m.33)
Her ne sebeple olursa olsun boşalan birinci, ikinci veya üçüncü sınıf bir noterliği, atanan noter göreve başlayıncaya kadar sırasıyla;
1. O noterlikte çalışan ve stajının altı ayını tamamlamış olan stajyer,
2. Bu durumdaki stajyerler birden fazla ise kıdemlisi,
3. O noterlikte bu durumda stajyer yoksa noter odasının uygun bulacağı ve görevlendireceği aynı durumdaki stajyer,
4. Bunlardan hiç birisi bulunmadığı takdirde o noterliğin başkâtibi,
5. Onun da engelli bulunduğu hallerde en kıdemli kâtibi vekâleten yönetir (Not.K. m.33/1).
Noterlikte bu işi görecek kâtip bulunmadığı takdirde, Cumhuriyet savcılığının bildirmesi üzerine, adalet komisyonu tarafından atanacak icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya yeterli bir adalet memuruna bu iş gördürülür. İşin yürütülmesinde yetersiz kaldığının denetimlerde belirlenmesi halinde vekil her zaman değiştirilebilir (Not.K m.33/2).
11.4.2. Geçici Bir Süre İşten Ayrılmalarda Vekâlet (Not.K. m.34)
Noterlerin, tutuklanma, işten el çektirme ve geçici olarak işten çıkarma gibi sebeplerden dolayı geçici bir süre işlerinden ayrılmaları halinde de görevleri, boşalan noterliğin vekâleten yönetimindeki sıraya göre gördürülür.
Geçici yetkili noter yardımcısının tutuklanma, işten el çektirme ve geçici olarak işten çıkarma gibi sebeplerden dolayı geçici bir süre işlerinden ayrılmaları halinde görevleri, o yerin bağlı bulunduğu adalet komisyonunun inhası üzerine, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya kâtip sınıfından bir adalet memuru tarafından vekâleten yönetilir.
11.4.3. Engel Hâlinde Vekâlet (Not.K. m.35)
Hastalık ve izin gibi haklı engeller sebebiyle işlerinden ayrılan noterlere sırasıyla,
1. O noterlikte imzaya yetkili kimse vekâlet eder.
2. İmzaya yetkili kimse bulunmaması halinde, stajının altı ayını doldurmuş bulunan o noterlikteki stajyer,
3. Bu durumda stajyer yoksa başkâtip veya kıdemli noterlik kâtibi,
4. O noterlikte vekâlet görevinin verilebileceği bir kimse bulunmadığı takdirde noter odasının uygun bulacağı yukarıda anılan nitelikte başka bir stajyer bu işi görür.
5. Bunlardan birisinin bulunmadığı hallerde, noterin Cumhuriyet savcılığına başvurması üzerine bu görev, adalet komisyonunca yeterli bulunan bir adalet memuruna verilir.
Geçici yetkili noter yardımcılarının hastalık ve izin gibi haklı engelleri halinde görevleri o yerin bağlı bulunduğu adalet komisyonunun inhası üzerine, Adalet Bakanlığınca görevlendirilecek icra müdürü, icra müdür yardımcısı veya kâtip sınıfından bir adalet memuru tarafından vekâleten yönetilir.
11.5. Noterin İmza Yetkisi Vermesi (Not.K. m.36)
Noter, kendisine yardım etmek üzere,
1. Stajının üç ayını tamamlamış bulunan stajyerine,
2. Süre aranmaksızın noterlik dairesinde çalışan başkâtibine
3. Üç ayını tamamlamış kâtiplerinden bir veya bir kaçına imza yetkisi verebilir.
Tek kâtiple çalışan noterliklerde üç ayını tamamlama şartı aranmaz. Kâtip adaylarına imza yetkisi verilemez.
Noterliğin boşalması halinde ayrılan noter tarafından verilmiş imza yetkileri kendiliğinden kalkar. Boşalan noterliğe vekâlet eden noter vekilinin Kanun’daki şartları taşıyanlardan istediğine yeniden imza yetkisi vermesi gerekir (Bakınız Not.K. Yön. m.73).
Noter; stajyer, başkâtip veya kâtiplerden birisine imza yetkisi verirse, Cumhuriyet Savcılığına yazı yazarak bunlara yemin ettirilmesini ister. Cumhuriyet Savcılığı noterin bağlı bulunduğu asliye veya münferit sulh hukuk mahkemesinden yemin ettirilmesini talep eder (Not.K. Yön. m.74/1).
Yemini yaptıran mahkeme, en az üç nüsha tutanak tanzim eder. Bunlardan birisi noterlikte saklanır, diğeri yetki verilen stajyer veya kâtibin dosyasına konulmak üzere noter odasına gönderilir (Not.K. Yön. m.74/2).
İmza yetkisi verilen kimseye, noter tarafından düzenlenen bir yetki belgesi verilir. Bu belgede ilgilinin adı, soyadı, sıfatı, yetkinin verildiği tarih, yemini yaptıran mahkemenin adı, yetki sınırları, yetkinin kullanılacağı zaman ve yer belirtilir. Ayrıca yetkinin öncelik sırası yazılır ve fotoğraf yapıştırılarak belge noterce onanır (Not.K. Yön. m.74/3). Buna göre birden çok kimseye imza yetkisi verilmiş olması halinde, bunlardan hangisinin öncelikle imzaya yetkili olduğu, yetki belgelerinde belirtilir (Not.K. m.36/2).
Noter, stajyerine, başkâtip ve kâtiplerine imza yetkisi verdiği takdirde, bu yetkilerin öncelik sırasını yetki belgelerinde gösterir (Not.K. m.36/2, Not.K. Yön. m.75/1). İmza yetkisi birinci, ikinci ve üçüncü derecede olabilir. Bir önceki derecede imzaya yetkili kişi daha sonraki derecedekilerin önünde gelir.
Noterin herhangi bir sebeple görevi başında bulunmadığı sırada evrak, öncelikle imzaya yetkili kimse tarafından noter adına imzalanır. Bu takdirde imza yerine yetkili şahsın ismi ve sıfatı yazılır (Not.K. Yön. m.75/2)
Noter gerekli gördüğü takdirde imza yetkisini her zaman geri alabilir ve keyfiyeti ilgiliye yazılı olarak tebliğ eder. Ayrıca noter yetkinin geri alındığını Cumhuriyet Savcılığı aracılığı ile Adalet Bakanlığı’na, valiliğe, Türkiye Noterler Birliği ve noter odasına bildirmek zorundadır. Noter gerekli görürse imza yetkisinin geri alındığını ve tarihini giderleri kendisine ait olmak üzere bir gazete ile ilanını noter odasından isteyebilir (Not.K. Yön. m.75/3).
11.6. Noterliğin Boşalması
Aşağıdaki hallerde noterliğin kesin olarak boşalması gündeme gelecektir:
1. Noterin ölümü.
2. Kendi isteğiyle başka bir noterliğe atanması.
3. Meslekten çıkarılma.
4. Noterin istifa etmesi.
5. Noterin yaş tahdidine tabi tutulması.
6. Noterin başka sebeplerle emekli olması.
Noterliğin kesin olarak boşalması haricinde geçici bir süreyle boşalması da söz konusu olabilecektir. Bu haller noterin tutuklanması, noterin işten el çektirilmesi, noterin geçici olarak işten çıkarılması, noterin hastalık veya izin gibi sebeplerle görevinden kısa bir süre ayrılmasıdır.
11.7. Noterlik Dairesinin Devri
Noterlik dairesinin herhangi bir nedenle boşalması durumunda noterlik dairesinin devredilmesi gerekir. Noterlik dairesi; noterden notere, noterden vekile, vekilden notere ve vekilden diğer bir vekile devredilebilir.
Bir noterliğin boşalması halinde, durum, o noter veya noterlikte imzaya yetkili kimse tarafından derhal Cumhuriyet Savcılığına yazı ile bildirilir. Cumhuriyet Savcısı, keyfiyeti Adalet Bakanlığı’na, noter odasına ve noter ölmüşse bilinen mirasçılarına bildirmekle beraber, hesap ve işlemlerini en çok iki aylık bir süre içinde inceleyerek evrak, defter, belge ve emanetleri bir tutanakla vekile devreder ve düzenleyeceği raporu tutanağın bir örneği ile birlikte Adalet Bakanlığı’na yollar. Noterin bir ilişiği çıkmadığı takdirde, teminat parası Adalet Bakanlığınca notere veya mirasçılarına iade ettirilir. İlişiği çıktığı takdirde, bunu karşılayabilecek miktar alıkonularak, kanunen yetkili makamların incelemesi sonucuna göre işlem yapılır (Not.K. m.49/1).
Noter dairesindeki, notere ait eşya, Cumhuriyet Savcısı ve noter veya hazır bulunan mirasçıları tarafından tespit olunarak, noter odası tarafından takdir edilecek ücret karşılığında, yeni noter görevine başlayıncaya kadar, vekil tarafından kullanılmaya devam olunur (Not.K. m.49/2). Noter dairesinde mevcut notere ait eşya ve tesislerin, yeni notere devri halinde, ödenecek miktar üzerinde taraflar anlaşamamışsa, bu miktar oda tarafından tespit edilir (Not.K. m.49/4).
Uygulamalar
Üsküdar 2. Noterliği’ne imza beyannamesi çıkarmak için gelen Bertan Barış, işleminin altında noter başkâtibi Arda As’ın imzasının olduğunu görmüştür. Noter Ceren Cengiz, kariyerine avukat olarak devam etmek istediği için bu işlemin üzerinden bir ay geçtikten sonra istifa etmiştir.
Uygulama Soruları
1. Noterin, noter başkâtibine imza yetkisi vermesi mümkün müdür? Mümkünse imza yetkisi verilirken hangi usul izlenecektir?
2. Noterliğin istifa nedeniyle boşalması durumunda noterlik kim veya kimler tarafından vekaleten yönetilecektir?
Bölüm Özeti
“Noterlik Dairesi ve Noterlik Dairesi Personeli” başlıklı bu bölümde noterlik dairesinin niteliğini, noterlik dairesinin yerinin nasıl belirleneceğini, noterlik dairesinde personel olarak kimlerin çalıştığını, noterlik dairesi personelinin haklarını, noterliğin vekaleten yönetimini, noterin kimlere imza yetkisi verebileceğini, noterliğin boşalmasını ve devrini öğrendik.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Noterlik dairesinin yeri hangi merci tarafından tespit edilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Cumhuriyet Savcılığı
(B) Adalet Bakanlığı
(C) Türkiye Noterler Birliği
(D) Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu
(E) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Cevap-1 :Adalet Bakanlığı
Soru-2 :
I. Bekleme Bölümü
II. Servisler Bölümü
III. Arşiv Bölümü
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri noterlik dairesinin bölümlerindendir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız III
(B) I-II
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II-III
Cevap-2 :I-II-III
Soru-3 :
Noterlik dairesinde; odacı, temizleyici ve bekçilik gibi işlerde çalışan görevliler aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Hizmetli
(B) Kâtip
(C) Başkâtip
(D) Mübaşir
(E) Müdür
Cevap-3 :Hizmetli
Soru-4 :
Noter kâtibi olabilmek için geçirilecek adaylık süresi aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak gösterilmiştir?
(Çoktan Seçmeli)(A) 3 Ay
(B) 6 Ay
(C) 1 Yıl
(D) 2 Yıl
(E) 3 Yıl
Cevap-4 :6 Ay
Soru-5 :
Aşağıdakilerden hangisi noter kâtibi olabilme şartlarından biri değildir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak
(B) Kamu haklarından mahrum bulunmamak
(C) Hukuk fakültesi mezunu olmak
(D) Görevini devamlı yapmasına engel olabilecek bir sakatlığı olmamak
(E) Ceza ve disiplin kararı ile meslekten çıkarılmamış olmak
Cevap-5 :Hukuk fakültesi mezunu olmak
Soru-6 :
Kâtipler ve hizmetliler ile noter arasındaki hizmet akdinden doğan münasebetler, Noterlik Kanunu’nda aksine hüküm bulunmadıkça hangi kanuna tâbidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Türk Ticaret Kanunu
(C) Türk Medeni Kanunu
(D) İş Kanunu
(E) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
Cevap-6 :İş Kanunu
Soru-7 :
Bir noterliğin boşalması halinde, durum, o noter veya noterlikte imzaya yetkili kimse tarafından hangi mercie bildirilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Türkiye Noterler Birliği
(C) Cumhuriyet Savcılığı
(D) Noter Odası
(E) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Cevap-7 :Cumhuriyet Savcılığı
Soru-8 :
I. Noterin ölümü
II. Noterin kendi isteğiyle başka bir noterliğe atanması
III. Noterin yıllık izine çıkması
Yukarıdaki hallerden hangisi veya hangileri noterliğin kesin olarak boşalması sonucunu doğuracaktır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) II-III
(C) I-III
(D) I-II-III
(E) I-II
Cevap-8 :I-II
Soru-9 :
I. İlgilinin adı, soyadı, sıfatı
II. Yetki sınırları
III. Yemini yaptıran mahkemenin adı
Noter tarafından imza yetkisi verilen kimse için düzenlenen yetki belgesinde yukarıdakilerden hangisi veya hangileri yer alır?
(Çoktan Seçmeli)(A) I-II
(B) I-II-III
(C) II-III
(D) I-III
(E) Yalnız I
Cevap-9 :I-II-III
Soru-10 :
Noterlik dairesinin kira sözleşmesinden kaynaklanan giderleri kime aittir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noter Odasına
(B) Türkiye Noterler Birliği’ne
(C) Adalet Bakanlığı’na
(D) Notere
(E) İç İşleri Bakanlığı’na
Cevap-10 :Notere
12. NOTERLERİN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
Giriş
Noterlerin, mesleklerini yerine getirirken uymak zorunda oldukları yükümlülükler ve sahip oldukları haklar Noterlik Kanunu’nda düzenlenmiştir. Noterlerin en önemli haklarından biri olan ücret hakkına ilişkin olarak Adalet Bakanlığı tarafından noterlik ücret tarifesi hazırlanır. Her noter, bölgesi içinde bulunduğu noter odasına kaydolmak zorundadır. Noter odaları, Türkiye Noterler Birliği’nin mahalli organıdır. Türkiye Noterler Birliği, kamu kurumu niteliğinde tüzel kişiliğe sahip bir meslek kuruluşudur. Türkiye Noterler Birliği’nin kuruluş amacı noterlerin haklarını ve menfaatlerini korumak, noterlik mesleğini sürekli geliştirmek ve noterlerin kalıcı güven sembolü olmasını sağlamaktır.
12.1. Noterlerin Hakları
12.1.1. Ücret Hakkı
Noterlerin gelirleri; üçe ayrılarak incelenebilecektir.
Bunlardan ilki ücret gelirleridir. Noterlik Kanunu’nun 112. maddesinin 1. fıkrasına göre noterlerin yaptıkları işlemlere ait harç üzerinden hesaplanacak ücretleri ile vasiyetname ve vakıf senedi düzenlenmesinden alınacak ücretler, yazı, bir dilden diğer dile veya bir yazıdan diğer yazıya çevirme, karşılaştırma, tescil, emanetlerin saklanması ve kanunlarında harç, vergi ve resimlerden bağışık olduğu yazılı işlemler ile defter onaylanmasından ve kanunun ücret almayı öngördüğü sair işlemlerden alacakları ücretler ve noterlerle imzaya yetkili vekillerinin yol ödeneğinin miktarı, Türkiye Noterler Birliği’nin mütalaası alındıktan sonra Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenecek bir tarife ile tespit olunur.
Noterler, Noterlik Kanunu ve ücret tarifesindeki esaslara göre hizmet alan kişilerden ücret alırlar. Noterler, vermiş oldukları hizmet karşılığında alacakları ücreti kendileri belirleyemezler. Noterlik ücretleri, Noterlik Kanunu ve ilgili kanuna dayanarak çıkarılan noterlik ücret tarifesiyle belirlenmiştir.
Noterlik işleminin başka bir noter aracılığı ile yapıldığı hallerde, aracı notere ödenecek ücretler de tarifede gösterilir (Not.K. m.112/2). Tanıklık ve onaylama şerhlerinden yazı ücreti alınmaz (Not.K. m.112/3). Tarifede gerekli görülecek değişiklikler her yıl Mart ayında yapılır. Yeni tarife yürürlüğe girinceye kadar eski tarife uygulanır (Not.K. m.112/4).
Noterlik ücret tarifesine göre alınacak olan ücretler şunlardır:
a. Noter ücreti: Noterlerin yaptıkları işlemlerden Harçlar Kanunu'na göre aldıkları harçların tarifede belirlenen oranında noter ücreti alırlar.
b. Düzenleme ücreti: Noterler, yaptıkları vasiyetname ve vakıf senedi düzenlemesinden düzenleme ücreti alırlar.
c. Yazı ücreti: Noterler, her ne suretle olursa olsun yazdıkları kağıtların dairede kalan nüshası ile iş sahibine verilen asıl ve örneklerinin her sayfasından yazı ücreti alırlar.
ç. Çevirme ücreti: Noter tarafından bir dilden diğer dile, bir yazıdan diğer yazıya çevrilen veya çevirtilen kağıtların her sayfasından çevirme ücreti alınır.
d. Karşılaştırma ücreti: Dışarıda yazılıp onama veya tebliğ için noterliğe getirilen kağıtların karşılaştırılmasından sayfa başına alınan ücrettir.
e. Tescil ücreti: Kanun uyarınca tescili gereken işlemlere ait kağıtlardan, işlem başına maktu alınan ücrettir.
f. Emanetlerin saklanması ücreti: Noterlerin, saklayacakları emanetler için maktu olarak aldıkları yıllık ücrettir. Emanetlerin saklanması ayrıca gideri gerektirmekte ise noter, alacağı yıllık ücretten başka, bu sebeple yapacağı gerçek gideri de ilgilisinden alır.
g. Defter onaylama ücreti: Defterlerin açılış, ara ve kapanış onaylamalarında noterler tarafından alınan ücrettir.
ğ. Bildirim yazı ücreti: Noterler, kanunda öngörülen bildirim yükümlülükleri doğrultusunda yazacakları her yazı için bildirim yazı ücreti alırlar.
h. Yol ödeneği: Noterlerin ve imzaya yetkili vekillerin, noterlik dairesi dışında iş yapmak veya evrak ve defterleri götürmek için daireden ayrıldıklarında gerekli yol giderlerinden başka her işten, her gün için aldıkları ücrettir. Noterlik dairesi dışında piyango, özel ve resmi kuruluşların kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak; tutanak düzenlemeleri halinde, noterler ve imzaya yetkili vekilleri gerekli yol giderlerinden başka her işten, her gün için yol ödeneği alırlar.
Noter gelirlerinden ikincisi, noter hisse geliridir. Noterlik Kanunu’nun 118. maddesinin 2. fıkrasına göre noterler; noterliklerde yapılan işlemler ve düzenlenen kâğıtlar dolayısıyla tahsil ettikleri vergi, resim ve harç tutarları üzerinden yüzde üç oranında noter hissesi alırlar.
Üçüncüsü ise ortak cari hesap geliridir. Noterlikler ortak cari hesabı, takvim yılı başından önce bir il, ilçe veya büyükşehir belediyesi sınırları içindeki birden çok noterliklerin bağlı bulunduğu oda yönetim kurulunca milli bir bankada açtırılır ve durum Türkiye Noterler Birliği’ne bildirilir. Bu hesaba Noterlik Kanunu’nun 109. maddesine göre yatırılan paralar her üç ayda bir o yerdeki ilgili noterlere veya Noterlik Kanunu’na göre görevlendirilmiş noter vekili varsa vekile, eşit miktarda ödenir (Not.K. m.111/1 c.1). Noterler Büyükşehir sınırları içerisinde ise ve mülki sınırlar içinde hem birinci sınıf noterlikler hem de başka sınıf noterlikler var ise birinci sınıf noterlikler için oluşturulan ortak hesap bu sınıfa mensup noterlikler arasında; diğer sınıf noterlikler için kuruldukları ilçenin mülki sınırları esas alınarak oluşturulan ortak hesap ise bu sınıfa mensup noterlikler arasında eşit miktarda paylaştırılır (Not.K. m.111/1 c.2).
12.1.2. Yıllık İzin Hakkı
Noterlerin yıllık izin süresi;
a. Hizmeti altı aydan 10 yıla kadar (On yıl dahil) olanlar için 30 gün,
b. Daha fazla hizmeti olanlar için de 40 gündür.
Bu sürelere gidiş ve dönüş süreleri de dâhildir. Noterlere yıllık izin, Adalet Bakanlığı tarafından verilir (Not.K. m.57/1). Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir. Bu takdirde önceki yıllara ait kullanılmamış izin hakları düşer (Not.K. m.57/2).
Haklı bir engeli olmaksızın, iznini 15 gün geçirenler istifa etmiş sayılırlar. İznini bu süreden az geçirmiş veya görevinden izinsiz olarak ayrılmış olanlar hakkında disiplin cezası uygulanır. Şu kadar ki, bu sebeple ilk defasında en çok kınama cezası verilebilir (Not.K. m.58).
12.1.3. Mazeret İzni Hakkı
Noterlik Kanunu, noterlerin mazeret izni hakkını kişisel mazeret ve mesleki mazeret olmak üzere iki şekilde düzenlemiştir. Kişisel mazerette, haklı bir engeli bulunmak şartıyla noterlere, noterliğin bulunduğu yer Cumhuriyet savcısı tarafından, gidiş geliş dâhil olmak ve 10 günü geçmemek üzere mazeret izni verilebilir. Bu izin Adalet Bakanlığı’na bildirilir. Bu şekilde alınan izinler toplamı 20 günü aştığı takdirde aşan miktar yıllık izinden düşülür (Not.K. m.57/3).
Mesleki mazerette ise; Türkiye Noterler Birliği organlarında çalışmak yahut Türkiye Noterler Birliği veya Adalet Bakanlığınca verilen görevler dolayısıyla işinin başından ayrılmak zorunluğunda kalan noter, Cumhuriyet savcısına haber vermek şartı ile işin gerekli kıldığı süre için izinli sayılır. Bu izinler hiçbir suretle yıllık izinden indirilemez (Not.K. m.57/4). Bu izin de Adalet Bakanlığı’na bildirilir (Not.K. m.57/5).
12.1.4. Hastalık İstirahati
Noterler, hastalıkları nedeniyle alacakları rapor üzerine, hizmet sürelerine göre aşağıdaki esaslar dâhilinde izinli sayılırlar:
a. Beş yıla kadar (Beş yıl dâhil) hizmeti olanlara üç aya kadar,
b. Beş yıldan on yıla kadar (On yıl dâhil) hizmeti olanlara altı aya kadar,
c. On yıldan daha çok hizmeti olanlara bir yıla kadar izin verilir (Not.K. m.59/1).
Bu süreler sonunda hastalıklarının devam ettiği, resmi sağlık kurullarının raporu ile belgelendirilen noterlerin izinleri, iki katı kadar daha uzatılabilir. Bu sürelerin sonunda da iyileşemeyen noterlerin görevlerine Adalet Bakanlığınca son verilir (Not.K. m.59/2).
Noterlerin yıllık izinleri, mazeret izni veya hastalık izinleri nedeniyle noterlikteki görevine ara verilmesi hâlinde Noterlik Kanunu’nun 35. maddesi çerçevesinde işler vekâleten yürütülür.
12.2. Noterlerin Yükümlülükleri
12.2.1. Noterlik Görevi ile Birleşmeyen ve Noterlerin Yapmaktan Yasaklı Oldukları İşler
Hiçbir hizmet ve görev noterlikle birleşemez. Bununla birlikte noterler yargı mercilerinin vereceği işlerle, ilim ve hayır kuruluşları başkan ve üyelikleri, hakemlik, vasiyeti tenfiz memurluğu işlerini yapabilir (Not.K. m.50/1).
Noterler borsa oyunu oynayamaz, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasındaki anlamda ticaret yapmaz ve kefil olamazlar. Noterler ayrıca kendilerine ait ücretlerden herhangi bir şekilde indirim yapmak, aracı kullanmak, reklam ve rekabet niteliğinde bir eylemde bulunmak ve her ne suretle olursa olsun noterlik ücreti hususunda kendi aralarında sözlü veya yazılı anlaşma yapmaktan yasaklıdırlar (Not.K. m.50/3).
12.2.2. Noterlerin Çalışma Saatlerine Uyma Yükümlülüğü
Noterlik dairesinde günlük çalışma, o yerdeki diğer resmi dairelerle birlikte başlar. Noter odaları, odada üye bulunan noterliklerin günlük çalışma ve tatil saatini odanın her yılki olağan genel kurul toplantısında, bir yıl süre ile uygulanmak üzere tespit eder ve Türkiye Noterler Birliği ile Adalet Bakanlığı’na bildirir. Şu kadar ki, noterlik dairesindeki iş kabulü süresi o yerdeki diğer resmi dairelerden en çok bir saat daha fazla olabilir. Noter, günlük çalışma süreleri dışında iş kabul edemez (Not.K. m.51). Noterlik Kanunu’nda yer alan tatil günleri ve tatil saatlerinde yapılabilecek işler bu hükmün istisnasını teşkil eder.
12.2.3. Noterlerin Tatilde İş Yapmak Yasağı
Noterler tatil günlerinde ve iş günlerinin tatil saatlerinde ancak vasiyetname tanzim ve tasdiki veya gecikmesinde zarar umulan noterlik işlemlerini yapabilirler. Tatil gün ve saatlerinde iş yapılması sebebinin evrakta gösterilmesi ve bu işlemin yevmiye defterinin tatilden sonraki ilk numarasına kaydedilmesi zorunludur (Not.K. m.52). Adalet Bakanlığı ve Türkiye Noterler Birliği’nin çalışmasıyla 6 Nisan 2019 tarihinde ülke genelinde nöbetçi noterlik uygulamasına geçilmiştir. Nöbetçi noterlikler, resmi tatil günleri hariç olmak üzere, sadece hafta sonlarında, 09.00-17.00 saatleri arasında hizmet vermektedirler.
12.2.4. Emredici Hükümlere Uyma Zorunluluğu
Noterler, kanunların emredici hükümlerine aykırı hususlarda işlem yapamazlar. Bu hüküm, imza onaylaması yapılan işlemlerin içeriği hakkında da uygulanır (Not.K. m.53).
12.2.5. Meslek Sırrını Saklama Yükümlülüğü
Noterler ve noterlik kâtipleri, görevleri dolayısıyla öğrendikleri sırları, kanunların emrettiği haller dışında açıklayamazlar (Not.K. m.54). Noterlerin yapmış olduğu faaliyetin niteliği ve fonksiyonu göz önüne alındığında bireylerin noterlere herhangi bir tereddüt olmaksızın güvenmesi gerekir. Bu güvenin tesisinde iş sahiplerinin sırlarının saklanması önemli bir yer tutar.
12.2.6. Noterlik Evraklarının ve Defterlerinin Gizliliğine Uyma Yükümlülüğü
Noterler, noterliğin evraklarının ve defterlerinin gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Noterliğin evraklarının ve defterlerinin kural olarak daire dışına çıkarılması mümkün değildir. Noterlik evrak ve defterleri mahkeme, sorgu hâkimliği ve Cumhuriyet savcılıklarınca veya resmi daireler tarafından, konusu da belirtilmek suretiyle, noterlikte, soruşturmaya yetkili kılınan kimselerce incelenebilir (Not.K. m.55/1).
Noterlik evraklarının ve defterlerinin daire dışına çıkarılabilmesi, mahkemenin veya sorgu hâkiminin kararıyla mümkündür (Not.K. m.55/2). Mahkeme veya sorgu hâkimi evrakın dava sonuna kadar dosyada kalmasına karar verirse, bu takdirde evrakın bir örneği çıkartılıp aslına uygunluğu onaylanarak, aslının yerinde saklanmak üzere notere verilir (Not.K. m.55/3).
Noterlik evrakının noterin bulunduğu yerde incelenme imkânı bulunmadığından evrakın başka bir yere gönderilmesi gerekiyorsa, noterin bulunduğu yer hukuk hâkimliğinin onaylayacağı örnek, aynı şekilde saklanır (Not.K. m.55/4).
Soruşturma yetkisi bulunan kişilerle Cumhuriyet savcılarının isteyecekleri örnekler noterlik ücretine tabi değildir. Diğer resmi mercilere verilecek örneklerden yalnız yazı ücreti alınır (Not.K. m.55/5).
12.2.7. Yaş Tahdidi
Noterlik Kanunu’nun 56. maddesine göre noterler 65 yaşını tamamladıklarında, yaş tahdidine tâbi tutulurlar. Bu durumda noterler, kendileri istemese bile emekliye ayrılırlar.
12.3. Noterlik Mesleki Organizasyonu
12.3.1. Noter Odası
Üç veya daha fazla noterlik bulunan her belediye sınırı içinde bir noter odası kurulur (Not.K. m.179/1). Her noter, bölgesi içinde bulunduğu noter odasına kaydolmak zorundadır (Not.K. m.180/2). Noter odaları, Türkiye Noterler Birliği’nin mahalli organlarıdır (Not.K. m.180/1).
Noter odaları; noter odası başkanı, noter odası yönetim kurulu ve noter odası genel kurulundan meydana gelir (Not.K. m.182). Noter odası yönetim kurulu, noter odası başkanı ile iki üyeden kurulur. Başkan ve üyeler genel kurul tarafından verilen oyların çoğunluğu ile ve iki yıl için seçilir. Noter odası genel kurulu odaya kayıtlı noterlerden ibarettir. Genel kurul her sene Nisan ayı içinde toplanır. Genel kurul, Adalet Bakanlığı’nın veya odaya kayıtlı noterlerden beşte birinin yazılı istemi üzerine olağanüstü toplantıya çağrılır. Şu kadar ki, toplantı isteminde bulunan noterlerin sayısı ikiden aşağı olamaz.
Noter odalarının görevleri şunlardır:
1. Meslekin gelişmesi için gereken tedbirlere girişmek,
2. Noterlerle kâtip, kâtip adayı ve hizmetliler arasındaki hizmetle ilgili anlaşmazlıkları ilgililerden birinin başvurması üzerine çözümlemeye çalışmak,
3. Açılacak noterliklerin yerinin tespitinde ve mevcut bir noterliğin yerinin değiştirilmesinde Adalet Bakanlığı’na düşüncesini bildirmek,
4. Noterlik dairelerinin iç düzeninin yönetmelik hükümlerine uygunluğunu temin etmek için yardımlarda bulunmak,
5. Ölen noterlerin mirasçılarının haklarını korumak bakımından noterlik dairesinin devir ve tesellümünde gereken tedbirlere başvurmak,
6. Birlik Kongresine delege göndermek,
7. Türkiye Noterler Birliğinin vereceği görevleri yapmak,
8. Kanunlarla verilmiş diğer görevleri yerine getirmek (Not.K. m.181).
12.3.2. Türkiye Noterler Birliği
Türkiye Noterler Birliği; noterlik mesleğinin amaçlarına uygun bir şekilde görülmesini, meslekin gelişmesini ve meslektaşlar arasında birlik ve yardımlaşmayı sağlamak üzere kurulmuş olan tüzel kişiliğe haiz kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Türkiye Noterler Birliği’nin merkezi Ankara’dır (Not.K. m.163/1).
Türkiye Noterler Birliği’nin organları şunlardır: 1. Türkiye Noterler Birliği Başkanı, 2. Türkiye Noterler Birliği Başkanlık Divanı, 3. Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu, 4. Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu, 5. Türkiye Noterler Birliği Kongresi, 6. Noter odaları (Not.K. m.167/2).
Birlik ve organları, kuruluş amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Birlik, amacına uygun işlerde kullanılmak üzere menkul ve gayrimenkul edinebilir (Not.K. m.163/2,3).
Noterler, Türkiye Noterler Birliği’nin tabii üyeleridir. Yaş tahdidine tabi tutulan noterler, Birliğin fahri üyesi olurlar (Not.K. m.165/1).
Türkiye Noterler Birliğinin görevleri şunlardır:
1. Meslektaşlar arasında birlik ve yardımlaşmayı sağlamak,
2. Meslekin gelişmesi için kitap ve dergi yayınlamak, konferanslar düzenlemek, milletlerarası toplantılara katılmak ve sair gerekli çalışmalarda bulunmak,
3. Noter kâtiplerini yetiştirmek için kurslar açmak,
4. Noterliği ilgilendiren konularda görüşünü yetkili mercilere kendiliğinden veya istek üzerine bildirmek,
5. Uyulması zorunlu meslek kurallarını tespit ve tavsiye etmek,
6. Noter ve kâtiplerine, yönetmelikte gösterilecek belirli bir süre ve tutarda borç para vermek,
7. Üyelerinin ev sahibi olmaları, çocuklarının tahsillerini iyi şartlarla yapabilmeleri ve sair sosyal hizmetlerden faydalanmaları konusunda tedbirler almak,
8. Her adli yılın açılmasından evvel kendi çalışmaları ve mesleki ihtiyaçları hakkında Adalet Bakanlığı’na rapor vermek,
9. Noterliklere ait evrakın korunması ve saklanması için ortak tedbirler almak,
10. Birliğin taşınır ve taşınmaz malları ile paralarını Birlik amaçlarına uygun şekilde yönetmek ve işletmek,
11. Noterlerle kâtip ve hizmetliler arasında yapılacak sözleşmeler için tek tip sözleşme örneği hazırlamak,
12. Noterlik işlemlerinin Noterlik Kanunu’na uygun şekilde yapılmasını sağlamak ve özellikle kambiyo senetlerinin (Çek, poliçe ve emre muharrer senet) protestoları ile sair konularda noterler arasında rekabeti önlemek amacı ile ilgili resmi ve özel kuruluşlarla temas etmek, gerekirse varılan sonuçları tarafların uymakla yükümlü olduğu bir protokole bağlamak (İlgili resmi ve özel kuruluşlar, Türkiye Noterler Birliği ile gerekli temasta bulunmaktan ve protokol düzenlemekten kaçınamazlar),
13. Noterlerin genel menfaatlerini ve meslekin ahlak, düzen ve geleneklerini korumak,
14. Noter odalarının üye sayısı ve faaliyeti göz önünde bulundurulmak suretiyle noter odalarına Birlikçe verilecek ödenek miktarını ve ödeme şeklini belli etmek,
15. Not.K. m.109 saklı kalmak üzere, her nevi ortak hesap paylaşım esaslarını belirlemek,
16. Kanunlarla verilmiş diğer görevleri yapmak (Not.K. m.166).
Türkiye Noterler Birliği’nin ve noter odalarının tebliğleri, Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca yapılır.
Uygulamalar
Basri Batı, 06.01.2020’de resmi vasiyetname düzenletmek üzere iki tanıkla birlikte Üsküdar 14. Noterliği’ne gelmiştir. Üsküdar 14. noteri Cemil Can, 07.01.2020’de Türkiye Noterler Birliği’nin görevlendirmesi üzerine Ankara’da yapılacak olan bir konferansa raportör olarak katılmış, 10.01.2020’de görevine dönmüştür. Cemil Can, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından bir davada bilirkişi olarak atanmıştır.
Uygulama Soruları
1. Noter Cemil Can, resmi vasiyetname düzenlemesi üzerine ücrete hak kazanacak mıdır? Kazanacaksa alacağı ücret kalemleri nelerdir?
2. Noter Cemil Can, yapılacak konferansa katılırken hangi izni hangi merciiden alarak kullanabilecektir?
3. Türkiye Noterler Birliği’nin organları ve görevleri nelerdir?
4. Noter Cemil Can, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kendisini görevlendirmiş olduğu bilirkişilik işini yapabilir mi? Gerekçesiyle birlikte açıklayınız.
Bölüm Özeti
“Noterlerin Hak ve Yükümlülükleri” başlıklı bu bölümde noterlerin haklarını, noterlerin yükümlülüklerini ve noterlik mesleki örgütlenmesini öğrendik.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Noterlik ücret tarifesi düzenlenirken hangi merciin mütalaası alınır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Cumhuriyet Savcılığı
(C) Türkiye Barolar Birliği
(D) Türkiye Noterler Birliği
(E) Hâkimler ve Savcılar Kurulu
Cevap-1 :Türkiye Noterler Birliği
Soru-2 :
Noterlik ücret tarifesinde gerekli görülecek değişiklikler ne zaman yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Her yıl Ocak ayında
(B) Her yıl Şubat ayında
(C) Her yıl Mart ayında
(D) Her yıl Nisan ayında
(E) Her yıl Mayıs ayında
Cevap-2 :Her yıl Mart ayında
Soru-3 :
Hizmeti altı aydan on yıla kadar (on yıl dâhil) olan noterler için Noterlik Kanunu’nda öngörülen yıllık izin süresi aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) On Beş Gün
(B) Yirmi Gün
(C) Otuz Gün
(D) Otuz Beş Gün
(E) Kırk Gün
Cevap-3 :Otuz Gün
Soru-4 :
Noterlere yıllık izin hangi merci tarafından verilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Noter Odası
(C) Türkiye Noterler Birliği
(D) Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi
(E) Türkiye Barolar Birliği
Cevap-4 :Adalet Bakanlığı
Soru-5 :
Beş yıla kadar (beş yıl dâhil) hizmeti olan noterlere hastalıkları nedeniyle alacakları rapor üzerine kaç aya kadar hastalık istirahati kullanabilirler?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bir Ay
(B) Üç Ay
(C) Beş Ay
(D) Altı Ay
(E) Dokuz Ay
Cevap-5 :Üç Ay
Soru-6 :
Noterlik dairesindeki iş kabulü süresi o yerdeki diğer resmi dairelerden en çok ne kadar daha fazla olabilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yarım Saat
(B) Kırk Beş Dakika
(C) Bir Saat
(D) Bir Buçuk Saat
(E) İki Saat
Cevap-6 :Bir Saat
Soru-7 :
Noterlik dairesindeki iş kabulü süresi o yerdeki diğer resmi dairelerden en çok ne kadar daha fazla olabilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yarım Saat
(B) Kırk Beş Dakika
(C) Bir Saat
(D) Bir Buçuk Saat
(E) İki Saat
Cevap-7 :Bir Saat
Soru-8 :
Noter odası genel kurulu kimlerden oluşur?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noter odasına kayıtlı noterlerden
(B) Noter odası başkanı ve iki üyeden
(C) Noter odası başkanı ve üç üyeden
(D) Türkiye Noterler Birliği başkanı ve noter odasına kayıtlı noterlerden
(E) Türkiye Noterler Birliği başkanı, noter odası başkanı ve iki üyeden
Cevap-8 :Noter odasına kayıtlı noterlerden
Soru-9 :
Türkiye Noterler Birliği’nin merkezi neresidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) İstanbul
(B) Ankara
(C) İzmir
(D) Antalya
(E) Trabzon
Cevap-9 :Ankara
Soru-10 :
Türkiye Noterler Birliği’nin ve noter odalarının tebliğleri hangi kanun hükümleri uyarınca yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noterlik Kanunu
(B) İcra ve İflas Kanunu
(C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu
(D) Tebligat Kanunu
(E) Avukatlık Kanunu
Cevap-10 :Tebligat Kanunu
13. NOTERİN GÖREVLERİ VE NOTERLERİN SORUMLULUĞU
Giriş
Noterlik Kanunu’nda noterlerin genel olarak yapacakları işler ile özel olarak yapacakları işler sayılmıştır. Noterler bunlar haricinde terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi ve mirasçılık belgesi verilmesi işlemlerini de yapabilecektir. Noterler hakkında disiplin kovuşturması, Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından yapılır. Disiplin kovuşturması neticesinde noterler hakkında uyarma, kınama, para cezası, geçici olarak işten çıkarma ve meslekten çıkarma cezaları verilebilecektir. Noterlerin, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı kovuşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlıdır. Noterlere karşı tazminat davası da açılabilecektir.
13.1. Noterlerin Genel Olarak Yapacakları İşler
Noterlerin genel olarak yapacakları işler Noterlik Kanunu’nun 60. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre noterlerin görevleri şu şekildedir:
1. Yapılması kanunla başka bir makam, merci veya şahsa verilmemiş olan her nevi hukuki işlemleri düzenlemek,
2. Kanunlarda resmi olarak yapılmaları emredilen ve mercileri belirtilmemiş olan bütün hukuki işlemleri bu kanun hükümlerine göre yapmak,
3. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapmak,
4. Noterlik Kanunu’na uygun olarak dışarda yazılıp getirilen kâğıtların üzerindeki imza, mühür veya herhangi bir işareti veya tarihi onaylamak,
5. Noterlik Kanunu hükümlerine göre yapılan işlemlerin dairede kalan asıl veya örneklerinden veya getirilen kâğıtlardan örnek çıkarıp vermek,
6. Belgeleri bir dilden diğer dile veya bir yazıdan başka bir yazıya çevirmek,
7. Protesto, ihbarname ve ihtarname göndermek,
8. Kanunen tescili gereken işlemleri tescil etmek,
9. Bu ve diğer kanunlarla verilmiş sair işleri yapmak.
Noterlik Kanunu’nun 60. maddesinin haricinde Noterlik Kanunu Yönetmeliği’nin 7. maddesinde daha somut bir düşünceyle hareket edilerek noterlerin genel olarak yapacakları işler daha detaylı olarak şu şekilde sıralanmıştır: Evlenme sözleşmesi, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, zilyetlik devri sözleşmesi, miras taksimi sözleşmesi, gayrimenkul bağışlama vaadi sözleşmesi, şirket sözleşmesi, irtifak hakkı vaadi ve ortak mülkün idaresi sözleşmesi, Medeni Kanun’da müstenit sükna hakkı sözleşmesi, kaydı hayat ile irat bağlanması sözleşmesi, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, mülkiyeti muhafaza kaydı ile satış sözleşmesi, kira sözleşmesi, menkul mallarda hibe sözleşmesi, taksim ve ifraz sözleşmesi, evlat edinme sözleşmesi, temlik, taahhütname, kefaletname, vasiyetname, vakıf senedi, aile vakfı senedi, tanıma senedi, muvafakatname, sulhname, yediemin senedi, rehin senedi, borç senedi, fesihname, ibraname, beyanname, şahadetname, piyango-kur’a ve toplantı tutanağı, emanetleri saklama tutanağı, ifade tutanağı, tespit tutanağı, vekâletname, defter onaylanması, çevirme, örnek çıkartma, imza sirküleri, protesto işleri, ihbar-ihtarname işleri ve tebliği, tescil, kanunlarında noterler tarafından düzenlenmesi veya onaylanması öngörülen diğer işler.
13.2. Noterlerin Özel Olarak Yapacakları İşler
Noterlerin özel olarak yapacakları işler Noterlik Kanunu’nun 61 ile 71. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre noterlerin özel olarak yapacakları işler; tespit işleri, emanet işleri, defter onaylama, vasiyetname ve ölüme bağlı tasarruflarla ilgili işler, tebligat işleri ile aylık ve yıllık iş cetvellerinin verilmesidir.
13.2.1. Tespit İşleri
Noterler bir şeyin veya bir yerin hal ve şeklini, kıymetini, ilgili şahısların kimlik ve ifadelerini tespit ederler. Noterler bunun yanı sıra davet edildiklerinde piyango ve özel kuruluşların kur'a, seçim ve toplantılarında hazır bulunarak durumu belgelendirirler (Not.K. m.61).
13.2.2.Emanet İşleri
Noterler, saklanmak veya bir şahsa verilmek üzere getirilen emanetleri muhafaza ederler. Emanet, taşınır bir eşya olabileceği gibi para da olabilir. Emanet işlemi sırasında tutanak hazırlanır. Tutanağın bir örneğini emaneti veren alır; bir örneği de emanet kimin için yatırılmışsa ona tebliğ olunur (Not.K. m.62). Emanetlerin tutanakta yazılı şartlar dışında bir kimseye verilebilmesi, tarafların muvafakatine veya mahkeme kararına bağlıdır (Not.K. m.67).
Emanetin konusu para dışında bir şey ise noter tarafından uygun şekilde saklanır. İlgili isterse, emanet bir muhafazaya konulup, kendisi ile noter tarafından mühürlenerek milli bir bankada, banka bulunmayan yerlerde demir kasa veya sağlam bir dolapta saklanır (Not.K. m.63).
Emanet para olduğu takdirde, noter bu parayı en geç ertesi gün bankadaki noterlik emanet cari hesabına hak sahibinin adı, soyadı ve adresini de göstermek suretiyle yatırır (Not.K. m.64/1). Emanet paranın tahsil ve ödenmesinde makbuz kullanılır. Tahsilat makbuzu iki, ödeme makbuzu bir nüsha olarak düzenlenir. Tahsilat makbuzunun ilk nüshası emaneti yatırana verilir (Not.K. m.64/2). Para hak sahibine, noterlikçe verilecek çek karşılığında bankaca ödenir (Not.K. m.64/3).
Emanetin, saklanma süresinin sonunu takip eden bir yıl içinde alınmaması veya harç ve giderlerin ödenmemesi halinde noter, emanetin alınmasını veya harç ve giderlerin ödenmesini tevdi edene, ona tebligat mümkün değilse kanuni haleflerine yahut varsa emanet lehine yatırılmış olan kimseye tebliğ eder (Not.K. m.65/1).
Tebliğden itibaren bir ay içinde ilgilisi notere başvurarak harç ve giderleri vermediği takdirde, noter, emaneti belediye müzayede yerinde, belediye veya müzayede yeri yoksa elverişli bir yerde satarak durumu bir tutanakla tespit eder. Satış tutarından, emanet sebebiyle o güne kadar işleyen noterlik giderleri ile satış giderleri tutarları alıkonulduktan sonra kalanı bankaya yatırılır (Not.K. m.65/2).
Emanet, değersiz veya satış masrafını korumayacak ise, yukarda belirtilen tebliğin semeresiz kalması halinde Hazineye devredilir. Noterler tarafından emanet olarak veya yukarıda belirtilen şekilde satılan şeye ilişkin bankaya yatırılan para, zamanaşımının dolmasından sonra Hazineye aktarılır (Not.K. m.66).
13.2.3. Defter Onaylamak
Noterler, Türk Ticaret Kanunu ve diğer kanunlar hükümlerine göre tutulması gereken defterleri bu kanunlar uyarınca onaylarlar. Defterlerin onaylanmasından sonra noter; onayladığı defterin nev’ini, ait olduğu yılı, sayfa sayısını, sözü geçen kanunların emrettiği şekilde mercilerine, tek tek veya liste halinde taahhütlü mektupla bildirir. Bunun için noter, ücret tarifesinde gösterilen yazı ücretini ve kanunun tek tek bildirmeyi zorunlu kıldığı hallerde ayrıca posta giderini de ilgilisinden alır (Not.K. m.68).
13.2.4. Vasiyetname ve Ölüme Bağlı Tasarruflarla İlgili İşlemler
Noterler açık veya kapalı olarak verilen vasiyetnameleri saklarlar ve buna dair bir tutanak düzenlerler. Gerek bu suretle saklanan vasiyetnameleri, gerek noterler tarafından düzenlenen sair ölüme bağlı tasarrufları yapanların ölümü halinde bilgi verilmesi için, durumu bunların kayıtlı oldukları nüfus dairelerine yazı ile bildirirler (Not.K. m.69/1). Nüfus dairelerine yazılacak yazı için ücret tarifesinde gösterilen yazı ücreti ile posta gideri ilgilisinden alınır (Not.K. m.69/3).
Noterler, nüfus idaresi tarafından ölümün ihbarı veya resmi bir belge ile ispatı halinde, yetkili sulh hukuk mahkemesine verilmek üzere, dairelerinde saklı bulunan vasiyetnamelerin ve noterlikçe düzenlenmiş ölüme bağlı tasarruf senetlerinin onaylı örneklerini Cumhuriyet savcılığına tevdi ederler (Not.K. m.69/2).
13.2.5. Tebligat İşleri
Tebliği istenen her nevi kâğıt, Tebligat Kanunu hükümlerine göre muhatabına tebliğ olunur. Tebliğ sırasında hazırlanan tebliğ tutanağı dairedeki nüshaya bağlanır. Tebliğin yapıldığı veya yapılamadığı ilgilisine verilecek nüshasına yazılıp onaylanır (Not.K. m.70).
13.2.6. Aylık ve Yıllık İş Cetvelleri Verilmesi
Noterler, her ayın en geç onuna kadar, bir evvelki ay içinde dairelerine gelen ve çıkan işlerin niteliğini ve sayısını ve bunlardan aldıkları ücret, harç, vergi ve diğer resimlerin miktarını ve giderlerini gösterir bir cetvel düzenleyerek Türkiye Noterler Birliği’ne gönderirler (Not.K. m.71/1).
Noterler ayrıca her yılın Mart ayı sonuna kadar, geçen yıla ait gelir, gider ve teminat tutarını gösteren bir cetvel düzenleyerek, Adalet Bakanlığı’na ve Türkiye Noterler Birliği’ne gönderirler (Not.K. m.71/3).
13.3. Noterlerin Diğer İşlemleri
6217 sayılı Kanun’la Noterlik Kanunu’na eklenen 71/A maddesine göre noterlerin yapabilecekleri diğer işlemler terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi ve mirasçılık belgesi verilmesidir.
Noterler, bu işlemleri bizzat yaparlar. Ancak, noterlik dairesinde imza yetkisi verilmiş hukuk fakültesi mezunu görevli veya noter stajyeri mevcut ise bu işlemler onun tarafından da yapılabilir (Not.K. m.71/B/2).
Mirasçılık belgesi verilmesi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre çekişmesiz yargı işidir. Buna göre mirasçılık belgesi vermek görevi sulh hukuk mahkemelerine aittir. Bununla birlikte kanun koyucu noterlerin de mirasçılık belgesi verebileceğini düzenlemiştir. Mirasçılık belgesi verilmesinin yargılamayı gerektirmesi, nüfus kayıtlarının mirasçılık belgesi verilmesi konusunda yeterli olmaması veya mirasçılık belgesinin yabancılar tarafından talep edilmesi durumunda, mirasçılık belgesi noterler tarafından verilemez (Not.K. m.71/B/3).
Noterlerin verdikleri mirasçılık belgesi hakkında, menfaati ihlal edilenler tarafından sulh hukuk mahkemesine itirazda bulunulabilir. Sulh hukuk mahkemesi, itiraz üzerinde verdiği kararın bir örneğini ilgili notere ve Türkiye Noterler Birliği’ne bildirir (Not.K. m.71/C).
13.4. Noterlerin Sorumluluğu
13.4.1. Noterlerin Disiplin Sorumluluğu
Mesleğin vakar ve onuruna aykırı eylem ve hareketlerde bulunanlarla, görevlerini yapmayan veya kusurlu olarak yapan yahut da görevinin gerektirdiği güveni sarsıcı hareketlerde bulunan noterler hakkında, noterlik hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi amacı ile durumun niteliğine ve ağırlık derecesine göre aşağıdaki disiplin cezaları verilir (Not.K. m.125):
Uyarma: Notere görevinde daha dikkatli davranması gerektiğini yazı ile bildirmektir.
Kınama: Notere, görevinde veya davranışında kusurlu sayıldığını yazı ile bildirmektir.
Para cezası: 250 liradan 5 000 liraya kadardır.
Geçici olarak işten çıkarma: Noteri sıfatı saklı kalmak şartıyla bir aydan altı aya kadar görevinden uzaklaştırmaktır.
Meslekten çıkarma: Bir daha atanmamak üzere noterlikten çıkarmaktır (Not.K. m.126).
Noterler hakkında disiplin kovuşturması, Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından yapılır (Not.K. m.130/1). Şikâyetin intikali üzerine, kurul, ilk olarak şikâyet veya ihbar konusunun kovuşturmaya değer olup olmadığı hakkında bir karar verir (Not.K. m.130/3). Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu, şikâyet veya ihbar konusunun kovuşturmaya değer olmadığına karar verirse, bu kararı şikâyet olunan noterin çalıştığı yerdeki Cumhuriyet savcısına ve varsa şikâyetçiye tebliğ eder (Not.K. m.131/1). Kurul, şikâyet veya ihbar konusunda kovuşturma açılmasına karar vermiş yahut da kovuşturma açılmasına yer olmadığına dair verilen karar Adalet Bakanlığınca bozulmuş ise, şikâyet olunan noter hakkında kovuşturmaya geçilir (Not.K. m.131/3).
Kovuşturma açılması kararından sonra Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu, bir üyesini işi incelemek üzere görevlendirir (Not.K. m.132/1). Bu üye, delilleri toplar, gerekli gördüğü kimselerin ifadelerini yeminli olarak alır ve şikâyet olunanın savunmasını da aldıktan sonra dosyayı bir rapor ile birlikte kurula verir. Noterler hakkında yapılacak disiplin kovuşturmalarında, isnat olunan hususun ilgiliye açıkça ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve bu savunma için en az on günlük bir süre tanınması zorunludur (Not.K. m.128). Bu raporun en geç üç ay içinde kurula verilmesi şarttır. Ancak işin gerektirdiğine kanaat getirildiği takdirde, bu süre kurulca iki ay daha uzatılabilir (Not.K. m.132/2).
Kovuşturma yapan üyenin incelemesini tamamlayıp, raporunu Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu’na vermesinden sonra, noter talep etmiş ise, kurul, incelemenin duruşmalı olarak yapılmasına karar verir (Not.K. m.133/1). Kurul, raporun tevdiinden itibaren en geç iki ay içinde işi sonuçlandırmak zorundadır (Not.K. m.132/3).
Duruşmalı veya duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu tarafından verilen kararın birer örneği ilgililere ve noterin bulunduğu yer Cumhuriyet savcısına tebliğ olunur (Not.K. m.140/1). İlgililer veya Cumhuriyet savcısı tebliğden itibaren 15 gün içinde, doğrudan doğruya veya Türkiye Noterler Birliği aracılığı ile Adalet Bakanlığı’na verecekleri bir dilekçe ile bu karara itiraz edebilirler (Not.K. m.140/2). Bakanlık kararlarına karşı ilgili veya Türkiye Noterler Birliği Danıştay’a başvurabilirler (Not.K. m.141/4). Disiplin cezalarına dair kararlar kesinleşmedikçe uygulanmaz (Not.K. m.143).
13.4.2. Noterlerin Ceza Sorumluluğu
Noterler; noterlikteki görevleri, Türkiye Noterler Birliği organlarında görev alan noterler ise ayrıca bu görevleri ile bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar (Not.K. m.151). Noterler; kendilerine karşı, bu görevleri yerine getirmeleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlenen suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanunu’nun uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılırlar (Not.K. m.152).
Noterler, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen suçlardan başka Noterlik Kanunu’nda düzenlenmiş olan suçlardan ötürü cezalandırılabilirler. Bunlar;
Noter İşlemlerinde Tahrifat: Eski tarihle evrak düzenleyen, yevmiye defterinde numara ayıran, harç, damga, kontrato veya sair vergiler ödemelerine esas olarak düzenlediği beyannamelerde yahut bunlara eklenen makbuzlarda tahrifat yapan noter görevlileri ile kâtipleri ve kâtip adayları, Türk Ceza Kanunu’nun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır (Not.K. m.158).
Noterlikler Ortak Cari Hesabıyla İlgili Yükümlülükleri Yerine Getirmemek: Noterlik Kanunu’nun 109. maddesinin 1. fıkrasında belirlenen görevlerini yerine getirmeyen noter odası yönetim kurulu başkan ve üyeleri hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesi hükümleri uygulanır (Not.K. m.159/II-a).
Gözetim ve Denetimden Doğan Ceza Sorumluluğu: Noterlik dairesinde çalışan kâtiplerin ve kâtip adaylarının görevlerinden dolayı işledikleri suçlara iştiraki bulunmayan hallerde noter, bu kimseler üzerindeki gözetim ve denetim görevini yerine getirmediği sabit olduğu takdirde, Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre cezalandırılır (Not.K. m.160).
Adalet Bakanlığı, bir noter hakkında soruşturma yapılmasını gerektiren hallerde, soruşturmayı adalet müfettişlerine veya Cumhuriyet savcılarına yaptırır (Not.K. m.124/1). Adalet müfettişliği ve Cumhuriyet savcılıklarına herhangi bir şikâyet yapılır veya bu merciler, noterin yolsuz bir işleminden haberdar olurlarsa, derhal gerekli soruşturmayı yaparak düzenleyecekleri evrakı Adalet Bakanlığı’na gönderirler (Not.K. m.124/2).
Noterlerin, görevden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlarından dolayı kovuşturma yapılabilmesi Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlıdır (Not.K. m.153). Adalet müfettişleri veya mahalli Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen dosya, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne tevdi olunur. İnceleme sonunda kovuşturma yapılması gerekli görüldüğü takdirde dosya, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesine en yakın bulunan Ağır Ceza Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığına gönderilir (Not.K. m.154/1).
Bu Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olup olmadığı konusunda bir takdir hakkı mevcut değildir. Cumhuriyet savcısı, beş gün içinde, iddianamesini düzenleyerek dosyayı kamu davasının açılmasına veya açılmasına yer olmadığına karar verilmek üzere Ağır Ceza Mahkemesine verir (Not.K. m.154/2). İddianamenin bir örneği, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca, hakkında kovuşturma yapılan notere tebliğ olunur. Bu tebliğ üzerine noter, kanunda yazılı süre içinde bazı delillerin toplanmasını ister veya kabule değer bir istemde bulunursa nazara alınır. Gerekirse soruşturma Başkan tarafından derinleştirilir (Not.K. m.154/3). Haklarında kamu davasının açılmasına karar verilen noterlerin duruşmaları, suçun işlendiği yer Ağır Ceza mahkemesinde yapılır (Not.K. m.154/4). Mahkemelerin tutuklama veya salıverilmeye yahut kamu davasının açılmasına yer olmadığına dair kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı veya sanık tarafından genel hükümler uyarınca itiraz olunabilir (Not.K. m.155/1). Bu itiraz, suçun işlendiği yer Ağır Ceza Mahkemesi hariç olmak üzere, itiraz edilen kararı veren mahkemeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesinde incelenir (Not.K. m.155/2).
Ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren bir suçtan dolayı suçüstü halinde soruşturma genel hükümlere göre yapılır (Not.K. m.156).
Suç teşkil eden fiillerden dolayı haklarında Adalet müfettişi, Cumhuriyet savcısı veya ceza mahkemesi tarafından soruşturma veya kovuşturma yapılan noterler, soruşturma ve kovuşturmanın selameti bakımından Adalet Bakanlığı tarafından gerekli görüldüğü takdirde, soruşturma veya kovuşturma kesin bir karar veya hükümle sonuçlanıncaya kadar işten el çektirilirler (Not.K. m.123/1).
13.4.3. Noterlerin Hukuki Sorumluluğu
Stajyer, kâtip ve kâtip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar (Not.K. m.162/1). Bu durumda zarar gören kimseler, notere karşı tazminat davası açacaktır. Noter, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebilir (Not.K. m.162/2).
13.4.4. Noterlerin Gözetim ve Denetimi
Noterlikler, Adalet Bakanlığı’nın ve Türkiye Noterler Birliği’nin gözetim ve denetimi altındadır (Not.K. m.121).
Noterlikler, Cumhuriyet savcılarının devamlı denetimi altında olup, yılda en az bir defa teftiş olunurlar (Not.K. m.122/1 c.1).
Noterlikler adalet müfettişleri tarafından da teftiş edilirler. Teftiş, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği’nde gösterilen usul ve esaslara göre yapılır (Not.K. m.122/2).
Türkiye Noterler Birliği, gözetim ve denetim görevini, yetkili kılacağı birlik ve noter odalarının yönetim kurulu başkan veya üyeleri veya kuracağı denetleme kurulu marifetiyle yerine getirir (Not.K. m.122/4).
Uygulamalar
Basri Batı’ya Ahmet Arı tarafından 100.000 TL’lik alacak davası açılmıştır. Ahmet Arı, dava dilekçesiyle birlikte, mahkemeye, noter tarafından düzenlenmiş bir borç senedi ibraz etmiştir. Basri Batı, işbu senedin yapılması sırasında kendisinin hazır bulunmadığını ve imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmektedir.
Uygulama Soruları
1. Noter işbu senedi düzenleme yetkisine sahip midir? Belirtiniz.
2. Basri Batı, senedin hazırlanmasındaki yolsuzluğa noterin de katıldığını iddia ederek Cumhuriyet Savcılığı’na müracaat etmiştir. Bu durumda noterin cezai sorumluluğuna ilişkin süreç ne şekilde işleyecektir?
3. Basri Batı, noterin de katılmış olduğu bu yolsuzluğu bir şikâyet dilekçesiyle Türkiye Noterler Birliği’ne bildirmiştir. Türkiye Noterler Birliği disiplin soruşturması sürecini nasıl yürütecektir?
Bölüm Özeti
“Noterin Görevleri ve Noterlerin Sorumluluğu” başlıklı bu bölümde noterlerin genel olarak yapacakları işler, noterlerin özel olarak yapacakları işler, noterlerin yapacakları diğer işler ve noterlerin sorumluluğu öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Aşağıdakilerden hangisi noterlerin genel olarak yapacakları işlerdendir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Tespit İşleri
(B) Tebligat İşleri
(C) Emanet İşleri
(D) Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi Yapmak
(E) Defter Onaylamak
Cevap-1 :Taşınmaz Satış Vaadi Sözleşmesi Yapmak
Soru-2 :
Noterlerin verdikleri mirasçılık belgesi hakkında, menfaati ihlal edilenler tarafından hangi mahkemeye itiraz edilebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Asliye Hukuk Mahkemesi
(B) Sulh Hukuk Mahkemesi
(C) İcra Mahkemesi
(D) Asliye Ticaret Mahkemesi
(E) Asliye Ceza Mahkemesi
Cevap-2 :Sulh Hukuk Mahkemesi
Soru-3 :
Noterler, her ayın en geç onuna kadar, bir evvelki ay içinde dairelerine gelen ve çıkan işlerin niteliğini ve sayısını ve bunlardan aldıkları ücret, harç, vergi ve diğer resimlerin miktarını ve giderlerini gösterir bir cetvel düzenleyerek hangi mercie gönderirler?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı’na
(B) Noter Odasına
(C) Türkiye Noterler Birliği’ne
(D) Asliye Hukuk Mahkemesine
(E) Sulh Hukuk Mahkemesine
Cevap-3 :Türkiye Noterler Birliği’ne
Soru-4 :
Tebliği istenen her nevi kâğıt, noter tarafından hangi kanunun hükümlerine göre muhatabına tebliğ olunur?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Borçlar Kanunu
(B) Noterlik Kanunu
(C) Avukatlık Kanunu
(D) Türk Medeni Kanunu
(E) Tebligat Kanunu
Cevap-4 :Tebligat Kanunu
Soru-5 :
Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre tutulması gereken ticari defterleri bu kanun uyarınca hangi merci onaylar?
(Çoktan Seçmeli)(A) Noterler
(B) Türkiye Noterler Birliği
(C) Noter Odası
(D) Asliye Hukuk Mahkemesi
(E) Ticaret Sicil Müdürlüğü
Cevap-5 :Noterler
Soru-6 :
Notere, görevinde veya davranışında kusurlu sayıldığının yazı ile bildirildiği disiplin cezası aşağıdakilerden hangisidir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Uyarma
(B) Kınama
(C) Para Cezası
(D) Geçici Olarak İşten Çıkarma
(E) Meslekten Çıkarma
Cevap-6 :Kınama
Soru-7 :
Noterler hakkında disiplin kovuşturması hangi merci tarafından yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Adalet Bakanlığı
(B) Noter Odası
(C) Cumhuriyet Savcılığı
(D) Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu
(E) Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu
Cevap-7 :Türkiye Noterler Birliği Disiplin Kurulu
Soru-8 :
I. Noter İşlemlerinde Tahrifat
II. Zimmet
III. Gözetim ve Denetim Görevinin İhlali
Yukarıdakilerden hangisi veya hangileri Noterlik Kanunu’nda düzenlenen suçlardandır?
(Çoktan Seçmeli)(A) I-II
(B) II-III
(C) I-III
(D) Yalnız I
(E) I-II-III
Cevap-8 :I-III
Soru-9 :
I. Yetkili Kılacağı Noter Odalarının Yönetim Kurulu Başkan veya Üyeleri
II. Kuracağı Denetleme Kurulu
III. Yetkili Kılacağı Başka Bir Noter
Türkiye Noterler Birliği, noterler üzerindeki gözetim ve denetim görevini kimler marifetiyle yerine getirir?
(Çoktan Seçmeli)(A) II-III
(B) I-II-III
(C) Yalnız II
(D) I-III
(E) I-II
Cevap-9 :I-II
Soru-10 :
Noterlik Kanunu’na göre noter aleyhine verilmiş olan disiplin cezasına karşı itiraz süresi kaç gündür?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yedi Gün
(B) On Gün
(C) On Beş Gün
(D) Yirmi Gün
(E) Otuz Gün
Cevap-10 :On Beş Gün
14. NOTERLİK İŞLEMLERİNİN ŞEKLİ
Giriş
Noterler, görevleri dahilinde olan işlemleri gerçekleştirmeden önce bazı hususları incelemekle ve öğrenmekle görevlidir. Bunlar; iş yaptıracak ilgilinin kimliği, adresi, yeteneği ve gerçek isteğidir. İşlemin tamamının noterin huzurunda noterin katılımıyla gerçekleştiği senetler düzenleme biçiminde noter senetleridir. Noter kimi zaman işlemin içeriğine katılmayıp sadece işlem altındaki imzayı veya tarihi onaylar ki bu senetlere onaylama biçiminde noter senedi adı verilir. Noterlerin görevleri kapsamına giren işleri hangi şekilde yapacaklarına ilişkin esaslar Noterlik Kanunu’nda düzenlenmiştir. Noterlik Kanunu hükümlerine göre belgelendirilen işlemler resmi sayılır.
14.1. Noterlik İşlemlerinde Uygulanması Gereken Hükümler
14.1.1. İlgililerin Kimlik, Yaş ve Ayırt Etme Gücü Tespiti
Noterler, ilgililerin istemi üzerine, hukuki işlemleri belgelendirirler. İlgili, belgelendirme isteminde bulunan kişidir.
Noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür (Not.K. m.72/3).
Noter, belgelendirme isteminde bulunan ilgili ile işleme katılan kimselerin kimliğini tespit edebilmek için nüfus hüviyet cüzdanı, buna dayalı olarak resmi mercilerden verilmiş pasaport, ehliyet, fotoğrafı kimlik kartı ve benzeri kimlik belirten belgeleri aramak zorundadır (Not.K. Yön. m.90/1). Bu belgelerin gösterilmemesi veya noterin gerekli görmesi halinde tanık dinlemek yoluyla da kimlik tespit olunabilir (Not.K. Yön. m.90/2).
Noterin ilgilinin yeteneği hakkında bir kanı sahibi olması gereklidir. Ayırt etme gücüne sahip bulunan ve işlemin niteliğine göre gerekli yaşa girdiği anlaşılan herkes hukuki işlemleri yapmaya ehil olup, bu yaş resmi belge ile saptanır. Tanık veya kanı ile yaş tespit edilemez (Not.K. Yön. m.91/1).
İlgilinin yaşlılık, hastalık veya dış görünüşü itibariyle yeteneğinden şüphe edilmesi veya bu konuda ihbar ve şikâyet bulunması hallerinde ayırt etme gücünün varlığı doktor raporu ile saptanır. Bu takdirde metnin içinde tarih ve numarası ile rapordan bahsedilir, raporun aslı işlemin noterde kalan nüshasına eklenir (Not.K. Yön. m.91/2).
14.1.2. İlgililerin Beyanının Alınması
Hukuki işlerin belgelendirilmesi anında ilgili iradesini serbestçe ve kendi isteğine uygun olarak beyan etmelidir. Beyanın tam ve eksiksiz olarak yazılması gereklidir. Yapılan işlemin niteliğine göre gerekli soruların sorularak işlemin sonucu hakkında ilgiliye açıklama yapılması gereklidir (Not.K. Yön. m.91/3). İlgili, Türkçe bilmezse yeminli bir tercüman da bulundurulur (Not.K. m.74).
Noter, ilgilinin işitme, konuşma veya görme engelli olduğunu anlarsa, işlemler engellinin isteğine bağlı olmak üzere iki tanık huzurunda yapılır. İlgilinin işitme veya konuşma engelli olması ve yazı ile anlaşma imkânının da bulunmaması hâlinde, iki tanık ve yeminli tercüman bulundurulur (Not.K. m.73).
İlgililer, tanık, tercüman ve bilirkişi imza atamadıkları ve imza yerine geçen bir el işareti kullanmadıkları takdirde; varsa mühür, yoksa sol elinin başparmağı, bu da yoksa diğer parmaklarından biri bastırılır ve belgeye hangi parmağın bastırıldığı yazılır (Not.K. m.75/1). Noter; işlem öncesi tanık, tercüman ve bilirkişiye Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yemin ettirir. Yemin edildiğine ilişkin husus da iş kâğıdına yazılır.
14.1.3. Noter İşlemlerinden Yasaklılık
Noterlik Kanunu’nun 76. maddesinde noterlerin hangi hallerde noterlik işlemine katılamayacaklarını düzenlemiştir. Bu hallerde sadece noter değil; tanık, tercüman ve bilirkişi de noterlik işlemine katılamaz. Bu haller aşağıdaki gibidir:
1. Kendisi bizzat ilgili ise veya bir ilgili onun vekili olarak hareket ediyorsa,
2. Aralarında evlilik birliği kalmamış olsa bile ilgililerden birinin karı veya kocası ise,
3. İlgililerden biri ile aralarında sıhri dahi olsa usul veya füru veya kan hısımlığında üçüncü, sıhri hısımlıkta ikinci derecede (Bu dereceler dâhil) civar hısımlığı veyahut evlat edinme ilişkisi varsa,
4. İlgililerden biri noterin kâtip veya hizmetlisi ise,
5. İlgililerden biri aralarında iki, üç ve dördüncü numaralarda yazılı ilişki bulunan bir şahsın vekili olarak hareket ediyorsa,
6. Noterlik işlemi, kendi yararına veya aralarında iki, üç ve dördüncü numaralarda yazılı ilişkiler bulunan bir kimse yararına bir tasarrufu kapsıyorsa.
Noterin yasaklılığı nedeniyle noterin yapamadığı noterlik işlemi o yerde başka bir noter yoksa Noterlik Kanunu hükümlerine göre Asliye Hukuk Hâkimi, o yerde Asliye Hukuk Hâkimliği mevcut değilse Sulh Hukuk Hâkimi tarafından yapılır (Not.K. m.77).
Noterlik Kanunu’nda bunun haricinde noter işlemlerinde bazı kimselerin tanık olamayacağı düzenlenmiştir. Bu kimseler;
1. Reşit olmayanlar,
2. Kısıtlılar,
3. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre yeminli tanık olarak dinlenmeleri mümkün olmayanlar,
4. Noterin kâtip ve hizmetlileridir (Not.K. m.78).
14.1.4. Başkaları Adına İşlem Yaptıracaklardan İstenecek Belgeler
Vekil, veli, vasi, kayyım, temsilci ve mirasçı sıfatıyla veya şirket ve dernek gibi tüzel kişiler adlarına noterlik işlemi yaptırmak isteyenler, sıfat ve yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını bildirir belge göstermekle yükümlüdürler (Not.K. m.79/1). Belgenin gösterildiği iş kâğıdına yazılır ayrıca işlemle ilgili kısımlarının örnekleri iş kâğıdına eklenir.
Yetki izni gösteren belgeler:
a. Vekil için, vekaletname düzenlemeye yetkili makam veya noterlerce onanmış vekâletname,
b. Veli için, kendisi veya velayeti altında bulunan küçüğün nüfus hüviyet cüzdanları,
c. Vasi ve kayyım için, mahkeme kararı ve nüfus cüzdanları,
ç. Mirasçı için veraset belgesi ve nüfus hüviyet cüzdanları,
d. Mümessiller için, temsil veya izin kağıdı,
e. Köy hükmi şahsiyetini temsil yetkisine haiz muhtarlar için yetkili idare makamların usulüne göre verecekleri yetki belgeleridir (Not.K. Yön. m.92/2).
14.1.5. Fotoğraf Yapıştırılması Zorunlu Olan Noterlik İşlemleri
Aşağıdaki noterlik işlemlerinde ilgilinin fotoğrafının yapıştırılması zorunludur:
a. Niteliği bakımından tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren sözleşmeler,
b. Niteliği bakımından tapuda işlem yaptırılmasını gerektiren vekaletnameler,
c. Vasiyetname,
ç. Mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış,
d. Gayrimenkul satış vaadi,
e. Vakıf senedi,
f. Evlenme mukavelesi,
g. Evlat edinme,
ğ. Tanıma,
h. Mirasın taksimi sözleşmesi,
ı. Boşanma davaları için düzenlenecek vekaletnameler.
Bu işlemler dışında kalmakla beraber, diğer kanunların öngördüğü, noterin işlemin ve ilgilinin durumuna göre gerekli bulduğu veya bizzat ilgilinin istemde bulunduğu işlem kâğıtlarına da fotoğraf yapıştırılabilir.
Asıllarına fotoğraf yapıştırılması zorunlu noterlik işlemlerinin, çıkartılacak örneklerine de fotoğraf yapıştırılması zorunludur (Not.K. Yön. m.93).
14.1.6. Noterlik İşlemlerinde Çıkıntı, Değiştirme, Fesih, İptal ve Düzeltme
Noterlik işlemlerinde, ilgilinin imzasını ve noterin onayını taşımayan çıkıntılar geçerli değildir. Çıkıntılar el yazısı ile yapılamaz (Not.K. m.81/1).
Tamamlanmasından sonra bir noterlik işleminin değiştirilmesi veya fesih ve iptal veyahut evvelki işin nitelik ve değeri değişmemek şartıyla düzeltilmesi, evvelki işlemin yapıldığı şekilde yeni bir işlemle yapılır. Yeni işlemin tarih ve numarası, noterlik dairesinde bulunan evvelki işleme ait kâğıda yazılır. Şu kadar ki, yeni işlem başka bir noterlikte yapılırsa, bu noterlik, yeni işleme ait kâğıdın bir nüshasını, gerekli açıklama yapılarak ilk işleme ait kağıda bağlanması için o işlemi yapan noterliğe gönderir (Not.K. m.81/3).
14.2. Düzenleme Biçiminde Noter Senetleri
Düzenleme biçiminde noter senetlerinde işlemin tamamı noter huzurunda noterin katılımıyla gerçekleştirilmektedir. İlgililer noterde yapılacak işlemin düzenleme biçiminde yapılmasını tercih edebilirler. Ancak Noterlik Kanunu’nun 89. maddesinde düzenleme biçiminde yapılması zorunlu olan işlemler gösterilmiştir. Bunlar; niteliği bakımından tapuda işlem yapılmasını gerektiren sözleşme ve vekâletnamelerle, vasiyetname, mülkiyeti muhafaza kaydı ile satış, gayrimenkul satış vaadi, vakıf senedi, evlenme mukavelesi, evlat edinme ve tanıma, mirasın taksimi sözleşmesi ve diğer kanunlarda öngörülen sair işlemlerdir.
Hukuki işlemlerin noter tarafından düzenlenmesi bir tutanak şeklinde yapılır (Not.K. m.84/1). Bu tutanakta şu hususlar bulunur:
1. Noterin adı ve soyadı ile noterliğin ismi,
2. İşlemin yapıldığı yer ve tarihi (Rakam ve yazı ile),
3. İlgilinin ve varsa tercüman, tanık ve bilirkişinin kimlik ve adresleri ile ayrıca ilgilinin vergi kimlik numarası,
4. İlgilinin hakiki arzusu hakkındaki beyanı,
5. İşleme katılanların imzaları ve noterin imza ve mührü (Not.K. m.84/2)
Tutanak, noterin ilgiliyi tanıyıp tanımadığını, tanımıyorsa ilgilinin kişiliği hakkında ne yoldan kanı sahibi olduğunu gösterir kayıtları taşır. Noter böyle bir kanıya ulaşamaz ve işlemin yapılması da istenirse, keyfiyet ve kimliğin tespiti için getirilen ispat vasıtası tutanağa yazılır (Not.K. m.85).
İlgili, beyanında bir belgeye dayanır ve bu, tutanağa bağlanırsa, o belge tutanağın ayrılmaz bir parçası sayılır. Ancak tutanak örneğinin ilgililere verilmesi sırasında, bu belgenin de örneğinin çıkartılması ilgilinin isteğine bağlıdır (Not.K. m.88).
Bu şekilde düzenlenen iş kâğıdının aslı noterlik dairesinde saklanır ve örneği ilgilisine verilir (Not.K. m.84/3).
Tutanak, ilgilinin gerçek isteği hakkında beyanı yazıldıktan sonra okuması için kendisine verilir. İlgili tutanağı okur, içindekiler isteğine uygun ise, bu husus da yazıldıktan sonra altını imzalar (Not.K. m.86). İlgili okuma ve yazma imkânına sahip değilse, hazır bulundurulacak iki tanık huzurunda maksadını notere beyan eder. Noter, bu beyanı yazdıktan sonra tutanak okunur. İlgili ve tanıklar, beyanın aynen yazıldığını ifade ettikten ve bu husus tutanağa geçirildikten sonra altını imza ederler (Not.K. m.87).
14.3. Onaylama Biçiminde Noter Senetleri
Onaylama biçiminde noter senetlerinde hukuki işlemin hazırlanmasında noterin dahli söz konusu değildir. Noter, hukuki işlemlerin altındaki imzanın, imzayı atan şahsa ait olduğu onaylar; bu hususu bir şerhle belgelendirir. İmza onaylaması, imzanın bizzat noter huzurunda atılması ile olabileceği gibi ilgilinin, noter huzurunda, imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmesi suretiyle de olabilir (Not.K. m.91). İmzası onaylanan iş kâğıdının aslı ilgilisine verilir ve imzalı bir örneği dairede saklanır (Not.K. m.90/2).
Onaylama şerhinde;
1. İşlemin yapıldığı yer ve tarih (Rakam ve yazı ile),
2. İlgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarası,
3. Noter, ilgiliyi tanımıyorsa, kimliği hakkında gösterilen ispat belgesi,
4. İmza huzurda atılmışsa bu husus, imza dışarda atılıp da huzurda ilgili, imzanın kendisine ait olduğunu kabul etmişse bu husustaki beyan,
5. İşleme katılanların imzaları ve noterin imza ve mührü bulunur (Not.K. m.92).
İmza haricinde; mühür, tarih, parmak izi veya imza yerine geçen el işareti de noter tarafından onaylanabilir (Not.K. m.93).
14.4. Örnek Verme
Örnek verme hususu Noterlik Kanunu’nda iki şekilde düzenlenmiştir. Bunlardan birincisi noter tarafından yapılmış olan bir işlemin örneğinin verilmesi, diğer ise ilgili tarafından getirilmiş olan bir belgenin örneğinin talep üzerine çıkarılmasıdır.
Noterler tarafından yapılan işlemlerin örnekleri, ancak ilgililerine, kanuni mümessil veya vekillerine yahut da mirasçılarına verilir. Bu sayılan kişilerden başkasına örnek verilmesi, noterliğin bağlı bulunduğu asliye hukuk veya münferit sulh hâkiminin iznine bağlıdır. Konsolosluklarda düzenlenen evraktan örnek bu sayılan kişilerden başkası tarafından isteniyorsa izin, örneği talebeden şahsın Türkiye'deki son ikametgâhı mahkemesince, son ikametgahı tespit edilemeyen hallerde ise Ankara Asliye Hukuk Mahkemesince verilir (Not.K. m.94, 95).
İlgili, getirdiği her çeşit kâğıdın tamamının veya bir kısmının örneğinin çıkarılmasını istediği takdirde, noter aslındaki şekli korumak şartı ile tamamını veya istenilen kısmı aynen yazar ve iş sahibine istediği kadar örnek verir (Not.K. m.96). Örnek, fotokopi veya benzeri usullerle de çıkarılabilir. Aslında bir bozukluk varsa, tasdik şerhinde açıklama yapılır (Not.K. m.98). Çıkarılan örneklerden biri ilgiliye imza ettirilerek noter dairesinde saklanır. İlgilisine verilecek örneklere, bir örneğin dairede saklandığı yazılmakla beraber, geri verilen aslına da bu yolda ayrıca şerh verilerek mühürlenir (Not.K. m.97).
Örneği verilmesi istenen kâğıt yabancı dilde yazılmışsa, evvela tercüme edilir; sonra bahsettiğimiz usule göre örnek çıkarılarak her örneğe tercümesi iliştirilir ve bu yolda şerh verilir (Not.K. m.99).
14.5. Diğer İşlemler
14.5.1. Tutanak
Noterlerin özel olarak yapacakları işlerden tespit ve emanet işleri tutanak tutmak suretiyle yapılır. Tutanakta;
1. Tutanağın düzenlendiği yeri ve tarihi (Rakam ve yazı ile),
2. İlgilinin kimliği, adresi ve vergi kimlik numarası,
3. İlgili noter tarafından tanınmıyorsa, kimliği hakkında getirilen ispat belgesi,
4. Tutanağın konusu,
5. İlgilinin, varsa tercüman, bilirkişi ve tanıkların imzalarıyla noterin imza ve mührü yer alır.
Emanet tutanağında, ayrıca emaneti alma ve verme şartları gösterilir (Not.K. m.101).
14.5.2. Çevirme İşlemi
Bir dilden diğer dile veya bir yazıdan başka bir yazıya çevirme halinde, noter tarafından metnin altına bir şerh verilir. Bu şerhin, noter yeminli tercüman kullanmışsa, tercümanın kimliğini ve adresini ihtiva etmesi ve altının, noter tarafından tarih yazılıp imzalanarak mühürlenmesi gereklidir (Not.K. m.103). İlgilinin bulunduğu yerde noterlikçe çevirme yaptırılamazsa, o noterlik aracılığı ile başka yerdeki noterlikte çevirme yaptırılabilir (Not.K. m.104).
14.5.3. Ticari Protesto
Kabul etmeme ve ödememe protestosu, Türk Ticaret Kanunu’nda yazılı hükümlere göre yapılır.
14.5.4. İhtarname ve İhbarname
Her türlü hukuki işlemlere ait ihtarname ve ihbarname:
1. İstemde bulunan ve diğer tarafın ad ve soyadları ile açık adreslerini,
2. İhtar ve ihbar konusunu,
3. İstemde bulunanın imzasını,
4. Tebliğ şerhini, noterin imza ve mührünü ve tarihi (Yazı ve rakam ile) kapsar.
İhtarname ve ihbarnameler ilgili tarafından yazılıp tebliğ için notere getirebileceği gibi, notere de yazdırılabilir (Not.K. m.106).
14.5.5. Defter Onaylanması
Noterler, defter onaylamasını özel kanununda gösterilen şekilde yaparlar. Özel kanununda hüküm bulunmayan hallerde defter onaylaması, defterin baş ve son sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle yapılır (Not.K. m.107)
14.5.6. Tescil
Kanunen tescili gereken işlemler; sicil (tescil) defterine, sıra numarası altında, işlemin tarih ve numarası, ilgililerin ad ve soyadları ve işlemin niteliği yazılmak suretiyle tescil edilir (Not.K. m.108).
14.6. Noterlik İşlemlerinin Hükümleri
Noterlik Kanunu hükümlerine göre belgelendirilen işlemler resmi sayılır. Noterlerin yapmış olduğu düzenleme biçimindeki hukuki işlemler, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Onaylama biçimindeki işlemlerde, onaylanan ilgilinin imzası olduğundan belgelendirme sadece imzaya ilişkindir; hukuki işlemin içeriğine ilişkin değildir. Bu işlemlerde imza ve tarih, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Düzenleme ve onaylama biçimindeki noter senetleri haricinde kalan noterlik işlemleri aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir (Not.K. m.82).
Resmi senetlerdeki yazı veya imza inkâr edildiğinde, senetteki yazı veya imzanın sahteliği, ancak mahkeme kararıyla sabit olursa, bu senet herhangi bir işleme esas alınamaz (HMK m.209/2). Açılmış olan bir davada resmi bir senetteki yazı veya imzayı inkâr eden tarafın bu iddiası, ancak ilgili evraka resmiyet kazandıran kişiyi de taraf göstererek açacağı ayrı bir davada incelenip karara bağlanabilir. Asıl davaya bakan hâkim, gerekirse bu konuda imza veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için iki haftalık kesin bir süre verir (HMK m.208/4).
Uygulamalar
95 yaşındaki Burak Bora, Kadıköy 5. Noterliği’ne gelerek vasiyetname yapmak istediğini notere beyan etmiştir.
Uygulama Soruları
1. Noter, 95 yaşındaki Burak Bora’nın yaşlılık nedeniyle ayırt etme gücünden şüphe ettiği takdirde hangi yolu izledikten sonra talep edilen işlemi yapmalıdır?
2. Vasiyetname düzenleme işlemi noter tarafından hangi şekilde yapılır?
3. Noter tarafından belgelendirilmiş olan bu işlemin hükmü nedir?
Bölüm Özeti
“Noterlik İşlemlerinin Şekli” başlıklı bu bölümde noterlik işlemlerinde uygulanması gereken hükümler, düzenleme biçiminde noter senetleri, onaylama biçiminde noter senetleri, örnek verme, noterlere görev verilen diğer işlemlerde uygulanacak şekil ve noterlik işlemlerinin hükümleri öğrenilmiştir.
Ünite Soruları
Soru-1 :
Noterin yasaklılığı nedeniyle noterin yapamadığı noterlik işlemi o yerde başka bir noter yoksa Noterlik Kanunu hükümlerine göre hangi merci tarafından yerine getirilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi
(B) Sulh Ceza Hâkimliği
(C) Cumhuriyet Savcısı
(D) İcra Müdürü
(E) Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi
Cevap-1 :Asliye Hukuk Mahkemesi Hâkimi
Soru-2 :
Noterlik Kanunu Yönetmeliği’ne göre kayyım sıfatıyla noterlik işlemi yaptırmak isteyenler, notere, hangi belgeleri göstermekle yükümlüdür?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösteren temsil veya izin kâğıdı
(B) Mirasçılık belgesi
(C) Yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösteren vekâletname
(D) İmza beyannamesi
(E) Yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösteren mahkeme kararı ve nüfus cüzdanları
Cevap-2 :Yetkilerini ve işlemi yapmaya izinli olduklarını gösteren mahkeme kararı ve nüfus cüzdanları
Soru-3 :
I. Mirasın Taksimi Sözleşmesi
II. Boşanma Davaları İçin Düzenlenecek Vekâletname
III. Kira Sözleşmesi
Yukarıdaki noterlik işlemlerinin hangisinde veya hangilerinde ilgilinin fotoğrafının yapıştırılması zorunludur?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) I-II
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II-III
Cevap-3 :I-II
Soru-4 :
Noterlik Kanunu’na göre aşağıdakilerden hangisi düzenleme biçiminde yapılması zorunlu olan işlemlerden değildir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Vasiyetname
(B) Mülkiyeti Muhafaza Kaydı ile Satış
(C) Vakıf Senedi
(D) Kefalet Sözleşmesi
(E) Mirasın Taksimi Sözleşmesi
Cevap-4 :Kefalet Sözleşmesi
Soru-5 :
Noterlik işlemi esnasında, ilgilinin yaşı, aşağıda belirtilen hangi yolla tespit edilemez?
(Çoktan Seçmeli)(A) Nüfus cüzdanına bakılarak
(B) Pasaporta bakılarak
(C) Tanık dinlenerek
(D) Avukat kimliğine bakılarak
(E) Sürücü belgesine bakılarak
Cevap-5 :Tanık dinlenerek
Soru-6 :
I. İmza
II. Tarih
III. Mühür
Yukarıda sayılanlardan hangisi veya hangileri noter tarafından onaylanabilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Yalnız I
(B) I-II
(C) II-III
(D) I-III
(E) I-II-III
Cevap-6 :I-II-III
Soru-7 :
Noter tarafından hazırlanıp gönderilecek kabul etmeme ve ödememe protestosu hangi kanun hükümlerine göre düzenlenir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Türk Medeni Kanunu
(B) Türk Ticaret Kanunu
(C) Türk Borçlar Kanunu
(D) İcra ve İflas Kanunu
(E) Gelir Vergisi Kanunu
Cevap-7 :Türk Ticaret Kanunu
Soru-8 :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre görülmekte olan bir dava sırasında resmi senetteki yazı veya imza inkâr edildiğinde, davaya bakan hâkim, imzayı veya yazıyı inkâr eden tarafa, dava açması için ne kadar kesin bir süre verebilir?
(Çoktan Seçmeli)(A) Bir Ay
(B) Üç Hafta
(C) İki Hafta
(D) Bir Hafta
(E) On Gün
Cevap-8 :İki Hafta
Soru-9 :
Noterlik Kanunu’na göre özel kanununda hüküm bulunmayan hallerde noterler tarafından defter onaylaması ne şekilde yapılır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Defterin her sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle
(B) Defterin sadece son sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle
(C) Defterin sadece ilk sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle
(D) Defterin baş ve son sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle
(E) Defterin sadece ilk sayfası ve son sayfası mühürlenmek suretiyle
Cevap-9 :Defterin baş ve son sayfasına kaç sayfadan ibaret olduğu yazılmak ve her sayfası numaralanıp mühürlenmek suretiyle
Soru-10 :
“Kanunen tescili gereken işlemler, ……. defterine sıra numarası altında, işlemin tarih ve numarası, ilgililerin ad ve soyadları ve işlemin niteliği yazılmak suretiyle tescil edilir.” Noterlik Kanunu’nun 108. maddesi çerçevesinde yukarıdaki boşluğa aşağıdakilerden hangisi yazılmalıdır?
(Çoktan Seçmeli)(A) Tescil
(B) Zimmet
(C) Emanet
(D) Yevmiye
(E) Muhabere
Cevap-10 :Tescil
Yorumlar
Yorum Gönder